Nasr suresi By: armi Date: 12 Mart 2010, 16:16:45
NASR SÛRESÝ
Kur´an-ý Kerim´in yüz onuncu suresi. Üç ayet, yirmi dokuz kelime ve doksan dokuz harften ibarettir. Fasýlasý "elif" ve "ha" harfleridir. Tevbe suresinden sonra nâzil olmuþtur. Veda haccý esnasýnda inmiþ olmakla birlikte Medenî surelerden sayýlmaktadýr. Adýný ilk ayetinde geçen ve müminlere Allah´ýn yardýmýný bildiren nasr kelimesinden almýþtýr. "Ýzâcâe" adý verildiði gibi, veda haccý esnasýnda nâzil olduðundan dolayý "Tevdi" adý da verilmektedir. Kur´an´ýn en son indirilen suresidir.
Bir hadis-i þerifte sure hakkýnda; "Bu sure, Kur´an´ýn dörtte birine denktir" buyurulmaktadýr (Tirmizî, Fedâilul-Kur´an, 10).
"Yukarýda zikredilen rivayetlerden anlaþýlýyor ki, bu sûrede Allah Teâlâ, Resulullah´a, Arabistan´da Ýslâm´ýn zaferi kemale erdikten sonra ve insanlar grup grup dine girdiklerinde, bunun anlamýnýn, bu dünyadaki misyonunun sona ermesi olduðunu bildirmiþtir. Ondan sonra Resulullaha, hamd ve Allah´ý tesbih ile meþgul olmasý emredilmiþtir. Çünkü o, Allah´ýn lutfu ile büyük bir iþi baþarýyla tamamlamýþtýr. Görevini yerine getirirken gösterdiði zaaf ve eksikliklerden dolayý Allah´dan af dilemelidir. Buradaki önemli nokta, bir resul ile dünyevî önder arasýndaki farkýn ne kadar büyük olduðudur. Dünyevî öndere, dünyada büyük bir inkýlâb yapmak nasip olsa, o kiþi törenler düzenleyerek önderliðinden gurur duyar. Ama burada Allah´ýn peygamberi yirmi üç sene gibi kýsa bir sürede bir kavmin akide, düþünce, ahlâk, kültür, medeniyet, muaþeret, siyaset, iktisat ve savaþ anlayýþýný deðiþtirerek, cahiliyeye boðulmuþ bu kavmi bütün dünyaya hâkim olacak bir duruma getirmesine ve dünyanýn bütün kavimlerine önder olmaya lâyýk hâle kavuþturmasýna raðmen, böyle büyük bir baþarýnýn sonunda törenler düzenleyip gururlanmak yerine, Allah´a hamd edip, maðfiret dilemesi ve O´nu tesbih etmesi emredilmiþtir. Hz. Peygamber de bütün acziyle bu emri yerine getirmekle meþgul olmuþtur" (Mevdudî, Tefhim, VII, 284).
Müfessirler sûrede zikredilen fethin Mekke fethi olduðunu belirtirler. Çünkü Arap kabileleri müslüman olmak için önce Kureyþ´in (Mekke halkýnýn) müslüman olmasýný bekliyorlardý ve; "Onu kavmiyle baþ baþa býrakýn, eðer kavmini yenerse gerçekten o hak peygamberdir" diyorlardý. Allah vaadini gerçekleþtirip, Mekke´nin fethini ona müyesser kýlýnca, diðer Arap kabileleri Medine´ye elçiler göndererek akýn akýn Allah´ýn dinine girdiler. Fetih üzerinden daha iki yýl geçmeden yarýmada bütünüyle müslüman oldu, Ýslâm´ý kabul etmeyen kalmadý.
Hz. Âiþe validemiz der ki: Resulullah (s.a.s), bu sure geldikten sonra "Sübhanallahi ve bihamdihî estaðfirullahe ve etûbu ileyh" tesbihini çokça yapardý (Ýbn Kesîr, Tefsir, IV, 563).
Surede; "Rabbýný hamd ile tesbih et? ve O´ndan maðfiret dile" buyurulmasý ve Resulullah (s.a.s)´in istiðfar ile emredilmesi, ecelinin yaklaþtýðýný belirtiyordu. Bunun içindir ki, bu sûreye, Tevdi´ (veda etme) sûresi de denilmiþtir. Resulullah (s.a.s), bu sure ile, ecelinin yaklaþmýþ olduðunu anladý. Nitekim, Resulullah (s.a.s), bu sureyi okuduðu zaman amcasý Abbas (r.a) aðlamýþ, Resulullah (s.a.s); Niçin aðlýyorsun" diye sorunca, "Bizzat veda haberini veriyorsun" demiþtir.
Sahabe-i kiramýn büyüklerinden Ýbn Abbas ve Hz. Ömer de, Nasr sûresinden, Resulullah (s.a.s)´in ecelinin yaklaþtýðýnýn haber verildiðini anlamýþlardýr. Buhârî´nin, Said b. Cübeyr´den rivayet ettiðine göre Ýbn Abbas (r.a) þöyle demiþtir: "Hz. Ömer (r.a) Bedir gazvesine katýlmýþ olan ashabýn yaþlýlarý arasýna beni de alýyordu. Öyle sanýyorum ki onlarýn bir kýsmý bunu hoþ karþýlamýyordu. Ýçlerinden biri, Hz. Ömer (r.a)´a; "Bunu niçin bizim aramýza alýyorsun? Bizim onun gibi çocuklarýmýz var" demiþti. Hz. Ömer (r.a); "Onu, sizin de bildiðiniz gibi ilminden dolayý aranýza alýyorum" diye cevap verdi. Bir gün beni onlarýn meclisine yine çaðýrdý.
Zannediyorum ki o gün, beni onlara göstermek için yanýna almýþtý. Hz. Ömer (r.a) onlara; Allah´ýn yardýmý ve fethi geldiðinde" ayeti hakkýnda ne diyorsunuz?" dedi. Onlarýn bir kýsmý; "Bununla Allah´ýn yardýmýna nail olup bize fetih müyesser olduðu zaman Allah´a hamdedip istiðfar etmemiz emredilmiþtir" dediler. Bir kýsmý da, hiç bir þey söylemeyip sustu. Hz. Ömer (r.a) bana yönelerek; "Ýbn Abbas! Sen de böyle mi diyorsun?" dedi. Ben; "Hayýr" dedim. "Peki ne diyorsun öyleyse?" deyince, þöyle cevap verdim: "Bununla Allah, Resulullah (s.a.s)´e ecelinin yaklaþtýðým bildirmiþtir. "Allah´ýn yardýmý ve fetih geldiðinde iþte bu, genin ecelinin belirtisidir. O zaman Rabbini hamd ile tesbih et ve O´ndan maðfiret dile. Þüphesiz O, tevbeleri çok kabul edendir" buyurulmuþtur. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a); "Bu hususta ben de senin dediklerinden baþka bir þey bilmiyorum" dedi (Buharî, Tefsir Sûre, 3).
radyobeyan