Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Namus By: armi Date: 12 Mart 2010, 16:10:39

NÂMUS




Saklanýlan yer, avcý kulübesi, keþiþ hücresi, kuvvetli bir ihtimalle de "výzýldamak" mânalarýna gelen bir kelime. Kelimenin en çok kullanýlan anlamlarýndan biri de ilâhi kanun veya sadece kanundur. Bu kanun, peygamberlere vahiy vasýtasýyla gelir ve onlar tarafýndan haber verilir. Yalnýz peygamber mertebesindeki kimseler bu manâda vâzýu´n-nevâmis´tirler. Arapça´dan tercüme yoluyla bu kelime ayný zamanda ortaçaðda Ýbranice´ye "kânun, dini kânun (baþka milletlerin), ahlâk, edep ve erkân kâideleri" anlamýnda geçmiþtir... Þurasý kayda deðer ki, kelime, bugünkü Mekke lehçesinde de böyle bir tekâmüle uðramýþtýr. Ayný zamanda nâmus, insanlar arasýnda lekesiz ve þerefli karþýlýðýnda da kullanýlýr. Müterâdifi (eþanlamlýsý) "âr"dýr.

Kelime hadislerde daha çok Cebrail (a.s)´ýn adý olarak geçer. Bilindiði gibi Hz. Peygamber´e vahyin gelmeye baþladýðý ilk günlerde Hz. Hatice vâlidemiz kendisini, amcasý Varaka b. Nevfel´e götürmüþ, Peygamber Efendimiz olup bitenleri anlattýðýnda Varaka; "O sana görünen Melek Cebrâil (a.s), Allah´ýn Mûsâ Peygamber´e de göndermiþ olduðu nâmus´tur..." demiþti (Buhâri, Bedül-Vahiy, III; Enbiya, 23; Tefsir, Sûre, 96; Ta´bir, I; Müslim, Ýmân, 252; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 312, IV,198, VI, 223, 233). Ayný zamanda nâmus; baþkalarýnýn vâkýf olamadýðý sýrra sahip olan diye de açýklanmýþtýr (Buhâri, Enbiya, 23).

Nâmus kelimesi dilimizde yaygýn olarak ýrz, iffet, haya, edeb, doðruluk, dürüstlük, itibâr, güvenilirlik, ahlâkî ölçülere baðlýlýk, emniyet, þan, þeref, temizlik gibi fazilet ve yüksek deðer taþýyan hasletleri ifade etmek için kullanýlýr. Yunanca asýllý bir kelime olduðu söylenir. Nâmus kelimesi dilimizde daha çok "utanma duygusu" karþýlýðýnda kullanýlmaktadýr. Bu anlamda Peygamber Efendimiz;" Bütün peygamberlerce söylenegelen bir söz vardýr; o da, "utanmazsan istediðini yap" sözüdür" buyurmuþtur (Buhâri, Enbiya, 54; Edeb, 78; Ebû Davud, Edeb, 6; Ýbn Mâce, Zühd, 17; Mâlik b. Enes, Muvatta´, Sefer, 46; Ahmed b. Hanbel, a.g.e., IV, 121, 122; V, 273). Görüldüðü gibi utanma duygusu her devir ve her millet için geçerlidir.

Kur´an-ý Kerim ve hadis-i þeriflerde de nâmus sözcüðü karþýlýðýnda "iffet, haya, mahrem yerini koruyan" vs.. ifadeleri kullanýlmýþ ve bu duygulara sahip olan kimseler övülmüþ; bu duygularý çiðneyip saygýsýzlýk edenler ise yerilmiþlerdir (el-Enbiya, 21/91; el-Müminûn, 23/1-7; et-Tahrim, 66/12; el-Meârir, 70/29-30). Ayrýca, iffetli (nâmuslu) olmanýn ahirete taalluk eden yönü de vardýr (el-Ahzâb, 33/35).

Ýslâm dininde her vesileyle kiþilerin nâmuslu (dürüst ve iffet sahibi) olmalarý istenmiþ ve bu konuda kadýn-erkek ayýrýmý yapýlmaksýzýn þöyle buyurulmuþtur: Mümin erkeklere söyle; gözlerini bakýlmasý yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini korusunlar. Bu onlarýn arýnmasýný daha iyi saðlar. Allah (onlarýn) yaptýklarýndan þüphesiz haberdardýr. Mümin kadýnlara da söyle; gözlerini bakýlmasý yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Baþörtülerini yakalarýnýn üzerine salsýnlar..." (en-Nur, 24/30-31). Þu halde nâmuslu olmanýn yollarýndan biri, gözü haramdan korumaktýr. Bir diðer yol da meþru evliliktir (en-Nûr, 24/32).

Ýslâm dininde kiþilerin nâmus ve þerefini korumaya da büyük önem verilmiþ, özellikle dürüst ve nâmuslu kimselere iftirada bulunmak büyük günah sayýlmýþ ve bu tür davranýþlar þöyle yasaklanmýþtýr: "Ýffetli kadýnlara zina isnad edip de, sonra dört þahid getirmeyenlere seksen deðnek vurun; ebediyyen onlarýn þahidliðini kabul etmeyin. Ýþte onlar yoldan çýkmýþ kimselerdir" (en-Nur, 24/4). "Ýffetli, hiç bir þeyden habersiz, mümin kadýnlara zina isnad edenler dünya ve âhirette lânetlenmiþlerdir. Kendi dilleri, elleri ve ayaklarý, yapmýþ olduklarýna þahidlik ettikleri gün onlar büyük azâba uðrayacaklardýr" (en-Nûr, 24/23-24). "Mümin erkeklere ve mümin kadýnlara, bir þey yapmadýklarý halde eziyet edenler, bir iftira ve açýk bir günah yüklenmiþlerdir" (el-Ahzâb, 33/58). Ýffetli ve hiç bir þeyden haberi olmayan mümine hanýmlara iftira atmak, Hz. Peygamber´in hadisinde de helak edici yedi büyük günah arasýnda sayýlmýþtýr (Müslim, Ýman,145). Ancak, kiþilerin nâmus ve haysiyetlerini koruyabilmeleri için kendilerinin de gerekli tedbiri almalarý istenmiþ ve þöyle buyurulmuþtur: Ey Peygamber, eþlerine, kýzlarýna ve inananlarýn kadýnlarýna söyle: (Bir ihtiyaç için dýþarý çýktýklarý zaman örtülerini üstlerine alsýnlar (vücutlarýný örtsünler); onlarýn tanýnmasý ve incitilmemesi için en elveriþli olan budur..." (el-Ahzâb, 33/59).

Ýffetli ve dürüst olmak, sýhhatli ve kalýcý bir âile yuvasýnýn tesisinde de çok önemli bir faktördür. Ýþte bunun içindir ki; Kur´an-ý Kerim´de; "Kötü kadýnlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadýnlara yakýþýrlar. Ýyi kadýnlar iyi erkeklere, iyi erkekler de iyi kadýnlara yakýþýrlar..." buyurulmuþtur (en-Nûr, 24/26).

Hz. Peygamberde utanma duygusu (haya, nâmus) ile ilgili olarak þöyle buyurmuþlardýr: Allah gerçeði söylemekten sakýnmaz (haya etmez)" (Buhârî, Ýlim, 50); Allah´dan gereði gibi haya ediniz" (Tirmizi, Kýyâme, 24; Ahmed b. Hanbel a.g.e., I, 387); Îman yetmiþ küsür þubedir, haya da imandan bir þubedir" (Müslim, Ýman, 57, 58); "Utanma duygusu insana hayýr getirir (vakar ve sekinet kazandýrýr)" (Müslim, Ýman, 60, 61). Ancak, ilmi ve dini konularý sorup öðrenme konusunda utanma olmamasý gerektiðini de özellikle belirtmiþlerdir (Buhâri, Ýlim, 50). Yine dinimizce bir müslümanýn ýrzý (nâmusu), diðerlerine kesinlikle haram kýlýnmýþtýr (Ahmed b. Hanbel, a.g.e., III, 491).

Âyet ve hadislerden de anlaþýlacaðý gibi, utanma duygusu, ayný zamanda inanmýþ olmanýn bir gereðidir. Kiþilerin nâmus, þeref ve haysiyetleri söz konusu olduðundan, bu duyguya sahip çýkmak ve onu yaþatmaya çalýþmak çok önemlidir. Çünkü bu duygunun azaldýðý veya yok olmaya yüz tuttuðu toplumlar ahlâken dejenere olmaya da yüz tutmuþ demektir. Ahlâki çöküntüye uðramýþ toplumlarýn varlýklarýný uzun süre devam ettiremedikleri hususu ise târihi bir gerçektir.

 


radyobeyan