Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Nakli delil By: armi Date: 12 Mart 2010, 16:06:57

NAKLÎ DELÝL




Delil; bir iþi, bir hâli gösteren, irþad eden, yol gösteren, kendisiyle irþad yapýlan þey demektir. Bir Ýslâm hukuku terimi olarak delil; üzerinde iyice düþünerek, haber cinsinden istenilene ulaþmayý mümkün kýlan þeydir. Haber cinsinden istenilen þey ise "þer´î hüküm" adýný alýr. Bazý bilginler delilin, kesin bir þekilde þer´î hükme ulaþtýrýcý nitelikte olmasýný þart koþarlar. Bu bilginlere göre, þer´î hükme zannî bir þekilde ulaþtýrýyorsa bu delil deðil, "emâre" sayýlýr. Ancak çoðunluðun görüþüne göre, delil kesin olsun zannî (ihtimalli) bulunsun, kendisinden þer´î amelî (pratiðe ait) hükmün çýkarýldýðý þeydir (el-Âmidî el-Ýhkâm fi Usûlil-Ahkâm, Mýsýr 1914, III, 11; el-Cürcânî, el-Tarifât, "Delil" mad.).

Ýslâm´da ibadet, muâmele ve cezâ hukuku ile ilgili amelî meseleleri ve akîde konularýný hükme baðlamada kaynak teþkil eden delillere "Þer´î delil" denir. Kitap, Sünnet, Ýcmâ, Kýyas, Ýstihsan, Mesalih-i Mürsele gibi.

Deliller nakle ve re´ye (akla) dayanýþýna göre naklî ve aklî deliller olmak üzere ikiye ayrýlýr. Naklî deliller, Kitap ve Sünnet´ten ibarettir. Ancak icmâ, sahâbe görüþü ve bizden önceki þeriatlar da teþrî kaynaðý olarak naklî delil sayýlýr. Bunlarýn naklî delil olmasý, hiçbir kimsenin görüþ ve düþüncesinin payý bulunmadan þâriin maksadýný orijinal þekliyle aktarmasýndan dolayýdýr.

Aklî deliller ise, görüþ ve düþünceye dayanan, temelde kýyastan ibaret olan delillerdir.

Ýstihsan, maslahat (kamu yararý) ve istishab ve kýyâs´a dayanýr. Aklî deliller, Allah ve Resulünden nakledilmiþ bir duruma deðil, görüþe ve düþünceye dayandýðýndan bu ismi almýþlardýr.

Bu iki çeþit delil birbirine baðlý ve muhtaçtýr. Çünkü Allah ve Resulünden nakledilen bir delili kullanýrken, aklýn devreye girmesi ve düþünme mutlaka gereklidir. Yine, re´y, görüþ ve akýl yürütme temelde nakle dayanmadýkça geçerli olmaz. Çünkü tek baþýna aklýn, hükümlerin teþrîinde bir yeri yoktur (eþ-Þâtibî, el-Muvâfakât, III, 41).

Tüme varým yoluyla hükümlerin kendilerinden elde edildikleri delillerin dört olduðu sonucuna ulaþýlmýþtýr. Kur´an, Sünnet, Ýcmâ, Kýyas. Ýslâm bilginlerinin büyük çoðunluðu bu dört delilin, delil gösterilebileceðinde birleþmiþlerdir. Temelde Sünnet de delil olma bakýmýndan Kur´an-ý Kerîme dayandýðý için, bütün naklî ve aklî delillerin aslý Allah´ýn Kitabýdýr. Bu yüzden çözüm bekleyen bir mesele ortaya çýktýðý zaman, önce Kur´an´a bakýlýr. Kur´an´da bir hüküm bulunmazsa Sünnette, Sünnette de bulunmazsa, icmâ´ya baþvurulur. Bununla da mesele halledilemezse Kur´an ve hadîste bulunan bir hükme kýyas yaparak bir çözüme varýlmaya çalýþýlýr.

Ayette þöyle buyurulur:" Ey iman edenler Allaha itaat edin, Peygambere ve sizden olan Ulul-emr´e itaat edin. Bir þeyde anlaþmazlýða düþerseniz -Allah´a ve âhiret gününe inanýyorsanýz- bunu Allah´a ve Peygamber´e döndürün. Bu en iyi ve güzel yorumdur" (en-Nisâ, 4/59). Burada, "Allah´a ve Peygamber´e itaat et" demek, "Kitap ve Sünnete uy" demektir. Müslümanlara kendilerinden olan yöneticilere itaatý emretmek, müctehidlerin birleþtiði hükme uymaya emirdir. Çünkü onlar, müslümanlarýn teþrî iþini yürüten kimselerdir. Tartýþmalý konularý Allah ve Resulüne döndürmek âyet, hadis ve icmâ´nýn olmadýðý yerde kýyasa uyulmasýný gerektirir. Çünkü kýyas, hakkýnda nass olan ortak nitelikli baþka bir meseleyi çözüme baðlamaktýr.

Ýslâmî problemleri çözmede delillerin bu sýraya göre kullanýlmasý gereði Muaz Ýbn Cebel hadisinde belirtilir. Hz. Peygamber (s.a.s), Muaz b. Cebel´i (Ö. 18/639). Yemen´e gönderirken aralarýnda þu konuþma geçmiþtir: Hz. Peygamber; "Sana hüküm vermen için baþvurulduðunda nasýl hüküm vereceksin? diye sormuþ, Muaz; Allah´ýn Kitab´ý ile, diye cevap vermiþtir. Hz. Peygamber; Allahýn Kitabýnda bulamazsan, buyurunca, Muaz: Resulünün Sünneti ile, demiþtir. Hz. Peygamber; Sünnette de bir çözüm bulamazsan, buyurunca, Muaz; Re´yimle ictihad ederim, cevabýný vermiþtir. Allah´ýn elçisi elini O´nun göðsüne koymuþ ve þöyle buyurmuþtur: Allah´a hamdolsun, Allah´ýn elçisinin elçisini, Allah´ýn elçisinin razý olacaðý þeye muvaffak kýldý? (Ahmed b. Hanbel, V, 230, 236, 242; Tirmizî, el-Ahkâm, 3; Þafii, el-Ümm, VII, 273).

Mihsanoðlu Meymun´dan þöyle dediði nakledilmiþtir: "Hasýmlar Hz. Ebû Bekir (r.a)´a geldikleri zaman, Allah´ýn kitabýný incelerdi. Aralarýndakine hükmedecek bir þey bulursa onunla hükmeder, Kitapta bir þey yoksa bu mesele hakkýnda Allah´ýn elçisinden bir sünnet biliyorsa, onunla hükmederdi. Onda da aradýðýný bulamazsa Ashâb-ý kiramýn önde gelenlerini toplar, onlarla istiþare ederdi. Bir konuda görüþ birliði (icmâ) olursa onunla hükmederdi. Ömer (r.a) de böyle yapardý" (Ýbnül-Kayyim, Ý´lâmü´l-Muvakkýîn, I, 51; Abdülkerîm Zeydân, el-Vecîz. Ýstanbul 1979, s. 122-123).

Hz. Ömer Kûfe´deki kadýsý Þurayh´a þöyle demiþtir: "Allah´ýn Kitabý ile hükmet. Onda hüküm bulamazsan, Allah Resulünün sünneti ile hükmet. Onda da aradýðýný bulamazsan, doðru yol üzerindeki imamlarýn görüþlerinden sana doðruluðu açýk olanla hükmet. Yine aradýðýný bulamazsan ictihad et. Ýlim, istikamet ve salâh sahibi kiþilerle istiþarede bulun". Abdullah b. Mes´ud (r.a)´da bunun benzerini söylüyordu (Ýbnül Kayyým, a.g.e., I, 52, 171).

Bu duruma göre naklî delillerin, Ýslâmî problemleri çözmede öncelik niteliði vardýr. Önce naklî delillere bakýlýr. Bunlarda açýk bir hüküm bulunmazsa aklî delillere göre problem çözümlenir.

 


radyobeyan