Naib By: armi Date: 12 Mart 2010, 16:02:50
NÂÝB
Vekil, birinin yerine geçen, kadý, kadý vekili, Ýslâm hukukuna göre hükmeden hâkim, nöbet bekleyen, nöbetle gelen kimse. Çoðulu nuvvâbtýr.
Bu tabir genellikle memuriyette baþkasýna vekâlet eden þahýs için kullanýlýr. Ýslâm kültüründe idarî ve hukuki bir terimdir. Ayrýca Ýslâm tarihinin çeþitli dönemlerinde idarî bir ünvan, makam ve rütbe olarak kullanýlagelmiþtir.
Memlûklarda, Delhi sultanlarýnda, sultan vekili ya da sultan mümessili ve baþlýca eyalet valilerine nâib denirdi. Memlûklarda sultanýn nâibi en yüksek mevkiye sahip olup devlet idaresinde bütün iþleri sultan adýna o yürütürdü. Fakat bu memuriyet geçici idi. Sultanýn bulunmadýðý zaman ona vekâlet eden Kahire valisi ile sultanýn nâibine vekâlet eden Dimaþk valisine Nâibul-Gayb denirdi. Suriye Eyyubilerinde Dimaþk, Halep, Trablusþam, Hama, Saf´âd ve el-Kerek olmak üzere altý nâiblik vardý. VIII. asrýn sonlarýnda da Mýsýr, Ýskenderiye, Aþaðý Mýsýr ve Yukarý Mýsýr olmak üzere üç nâibliðe bölünmüþtür.
Sadece nâib ünvaný, valilerin emrindeki kale kumandanlarý ile daha aþaðý rütbedeki kumandanlara verilirdi. Delhi sultanlýðýnda nâib, sultana vekâlet eden en kuvvetli vezir demekti.
En yaygýn manasýyla nâib tabiri, hakim yardýmcýsý veya kadý vekili anlamýna gelir. Arapçada bu tabirden genel olarak mebus anlaþýlýr. Ayrýca en-Nâibul-Umumi de, Müdde-i Umumî (savcý) demektir.
Nâib, Osmanlýlarýn daha çok ilmiye teþkilâtýnda kullanýlan bir isimdir. Mevâlî adý verilen büyük kadýlar, bazen görevlerinin bütününü, bazen de bir kýsmýný, kadýlýk niteliklerine sahip birini vekil tayin ederek yaptýrýrlardý. Kanunî sürelerini tamamlayan yüksek derecede ilmiye sýnýfýna mensup kiþilere veya vazifede bulunan bir müderrise, herhangi bir kaza "arpalýk" adý altýnda verilirdi. Bu gibi durumlarda arpalýk sahipleri, kendilerine verilen kazalara gitmeyip yerlerine bir nâib gönderirlerdi. Nâibler genelde beþ kýsma ayrýlmaktaydý:
1. Mevâlî ve kadýlarýn yerine giden kaza nâibleri, 2. Birinci ve ikinci derecedeki kadýlar adýna hâkimlik eden ve hizmetini onun dâiresinde yerine getiren bab nâibleri, 3. Mevâlîye vekâlet eden, yani onun bulunmadýðý yerde kendisini temsil edenler, 4. Kadýlara vekâlet edenler, 5. Birinci derecedeki mevâlî ve müderrislerin arpalýklarýna gönderilen nâibler.
Öte yandan nâib tâbiri, nâiblerin Anadolu ve Rumeli kadýaskerlerinin niyâbetini (vekilliðini) yapmalarýndan dolayý da kullanýlýyordu. Gerçekte Rumeli vilâyetlerinin kadýsý "Rumeli kadýaskeri", Anadolu vilayetlerinin kadýsý ise "Anadolu kadýaskeri" idi. Kadýaskerler Ýstanbul´da oturur, taþraya kendilerine vekâlet suretiyle kadýlýk etmek üzere birer vekil gönderirlerdi. Ýþte bu vekiller "nâib" adýný almýþtý. Ayrýca mahkemeler tarafýndan bir iþ için görevlendirilen bilirkiþilerin çalýþmalarýna nezâret etmek üzere seçilen mahkeme görevlisine de bu ad verilirdi. Nâibler gördükleri davalardan kadýlar gibi harç alýrlar ve bu harçlardan kadýaskerlere de hisse verirlerdi (M. Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü Ýstanbul 1983, II, 644).
XVI. asýr sonlarýnda yürürlükteki kanuna göre nâiblerin yaptýklarý iþlerden aldýklarý ücretleri, diðer görevlilerle birlikte þöyle idi: "Sicil resmi"nden altýsý kadý´nýn, biri nâib ve biri kâtibin olmak üzere sekiz akçe; "hüccet resmi"nin yirmisi kadý´nýn, dördü nâibin ve ikisi kâtibin olmak üzere yirmi altý akçe; "mürâsele resmi"nden beþi kadý´nýn, ikisi nâib ve biri kâtibin olmak üzere sekiz akçe ve "mukataa resmi"nden onu kadý´nýn, üçü nâib ve biri kâtibin olmak üzere ondört akçe ve "âbik (köle) resmi" nden onu kadý´nýn, üçü nâibin ve biri kâtibin olmak üzere on dört akçe; "boþanma resmi"nden ellisi kadý´nýn, onu nâibin ve altýsý kâtibin olmak üzere altmýþ altý akçe; "sicil sureti resmi"nden on biri kadý?nýn, ikisi nâibin ve biri kâtibin olmak üzere on dört akçe alýnýyordu (Ý. Hakký Uzunçarþýlý, Osmanlý Devletinin Ýlmiye Teþkilatý, Ankara 1984, s. 85).
Ýlk dönemlerde deðerli ve namuslu kiþilerden seçilen nâiblerin yerine sonralarý, özellikle çöküþ devirlerinde, aralarýnda yine deðerli ve namuslularý bulunmakla beraber cahillerin de seçilmeye ve bu yüzden de haklarýn kaybolmaya baþladýðý görülmektedir (Pakalýn, a.g.e., II, 644-645. Ayrýca "Niyâbet" maddesine bakýnýz).
radyobeyan