Nafaka By: armi Date: 12 Mart 2010, 13:54:44
NAFAKA
Ýnfak edilen þey, azýk, yiyecek, ev reisinin saðlamak zorunda olduðu yiyecek, giyecek, mesken ve benzeri þeyler. "Nafaka" kökünden infâk; hayýr yolunda mal sarfetmek demektir. Nafakanýn çoðulu "nafakât"týr. Bir terim olarak yiyecek, giyecek ve meskenden kiþiye yetecek miktarý ifade eder.
Nafaka genel olarak ikiye ayrýlýr: 1. Kiþinin kendisine gerekli olan nafaka. Bu, baþkasýna vereceði nafakadan önde gelir. Çünkü Hz. Peygamber; "Önce kendi nefsine, sonra nafakasý sana gerekli olan kimselere tasadduk et" buyurmuþtur (Müslim, Zekât, 95, 97, 106; Ebû Dâvud, Zekât, 39, 40; Ahmed b. Hanbel, II, 94).
2. Kiþinin baþkalarýna vermesi gereken nafaka. Bu çeþit nafakanýn üç sebebi vardýr. Evlilik, hýsýmlýk ve mülkiyet baðý.
Ýslâm´da aile reisi olarak kadýnýn ve çocuklarýn geçimini saðlamak görevi erkeðe verilmiþtir. Ayrýca, anne, baba, kardeþler ve diðer hýsýmlar bakýma muhtaç duruma düþünce, "geçimi saðlama yükümlülüðü" onlarý da kapsamýna alýr. Hattâ Ýslâm´da mâlik veya zilyed olunan hayvanlarýn bile yedirilip içirilmesi görevi aile reisinindir (el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi, IV, 40). Hayvanýn açlýk veya susuzluk nedeniyle ölümüne sebep olmak sorumluluðu gerektirir. Nitekim Allah´ýn Rasûlü bir kedinin ölümüne sebep olan bir kadýn için þöyle buyurmuþtur: "Açlýktan ölünceye kadar hapsettiði bir kedi için bir kadýn azap olundu. Ona kendisi yedirmediði gibi, toprak haþaratýn yiyebilmesi için serbest de býrakmadý" (Buhârî, Enbiyâ, 54; Þirb, 9; Müslim, Selâm, 151, 152; Birr, 133, 134; Küsûf, 9; Nesâî, Küsûf, 14, 20; Ahmed b. Hanbel, II, 159, 188, 286, 424).
Hayvana gücünün yetmeyeceði yükün taþýtýlmasý haramdýr. Köleye de böyle yük yükletilemez. Mâlik, hayvana infaktan kaçýnýrsa, çoðunluða göre kazâen ve diyâneten buna zorlanýr. Hanefilere göre ise buna kaza yoluyla zorlanamaz (el-Kâsânî, â.g.e., IV, 40; eþ-Þîrâzî, el-Muhezzeb, II,168 vd.; ez-Zühaylî, el-Fýkhul-Ýslâmî ve Edilletüh, Dimaþk 1405/1985, VII, 763, 764).
Ýnsanlardan nafaka hakký sahipleri sýrasýyla þöyledir:
Evli Kadýnýn Nafakasý
Bir kadýn evlenip kocasýnýn evine yerleþtikten sonra bütün yiyecek, giyecek ve mesken masraflarý kocaya aittir. Bunlar, israfa kaçmadan ve cimrilik de etmeden eþlerin sosyal seviyelerine göre saðlanýr. Eþlerin her ikisi de zengin ise, buna uygun harcama yapýlýr. Ýkisi de fakirse, kadýn kocasýndan zenginler seviyesinde bir harcama isteyemez. Birisi zengin, diðeri fakirse, ortalama yol izlenir. Ancak bazý alimler nafakanýn miktarý konusunda yalnýz kocanýn durumunun dikkate alýnacaðýný söylerler.
Ayet-i kerîmelerde þöyle buyurulur: Annelerin yiyecek ve giyeceði gücünün yettiði ölçüde çocuðun babasýna aittir" (el-Bakara, 2/233).
Hâli vakti geniþ olan, nafakayý geniþliðine göre versin. Rýzký kendisine daraltýlan fakir de nafakayý Allah´ýn ona verdiðinden versin. Allah hiçbir nefse ona verdiðinden baþkasýný yüklemez. Allah güçlüðün arkasýndan kolaylýk ihsan eder" (et-Talak, 65/7).
Koca, hanýmýnýn giyim masraflarýný da karþýlamak zorundadýr. Burada da sosyal seviye ve Ýslâm´a uygun olan örf ve âdetler ölçü alýnýr. Kadýnýn biri yazlýk, diðeri kýþlýk olmak üzere yýlda en az iki kat elbiseye hakký vardýr. Giyim kapsamýna yorgan, döþek, çarþaf ve yastýk gibi evin normal eþyasý da girer.
Koca, hanýmýna müstakil ve içinde sosyal durumuna uygun mefrûþatý bulunduran, kötü komþulu olmayan bir mesken saðlamak zorundadýr. Bu yer kadýnýn malý, caný ve ýrzý hakkýnda güvenli olmalý ve karýkoca hayatý yaþamaya elveriþli bulunmalýdýr.
Ayet-i kerime´de þöyle buyurulur: "Boþanan o kadýnlarý, gücünüzün yettiði kadar ikamet ettiðiniz yerin bir bölümünde oturtun. Evleri baþlarýna dar etmek için kendilerine zarar vermeyin" (et-Talâk, 65/6).
Karý, kocasýnýn hýsýmlarýyla birlikte oturmaya zorlanamaz. Ancak koca, bir baþka evliliðinden olan ve henüz bülûð çaðýna gelmemiþ bulunan kýzýný karýsýyla birlikte oturtmak hakkýna sahiptir.
Kadýn kendi evini, kendisinin ikametine tahsis etmesi için kocasýna kiraya verebilir (Ýbnül-Hümâm, Fethul-Kadir, III, 321-339; el-Kâsânî, a.g.e., IV,14,15; el-Fetâvâl-Hindiyye, I, 544 vd.; Ö. N. Bilmen, Ýstilâhat-ý Fýkhýyye Kâmusu, II, 450).
Kadýn, bakýma muhtaç olduðu veya sosyal seviye bakýmýndan emsali kadýnlarýn hizmetçisi bulunduðu takdirde, hizmetçi tutmak da nafaka kapsamýna girer.
Kadýn, kocasýnýn talebine raðmen, onun evine gelmez veya itaatsiz olarak evden çekip gider yahut irtidat ederse erkeðin nafaka yükümlülüðü kalkar.
Ýddet bekleyen kadýnýn nafakasý: Ýddet kocanýn ölümü veya eþini boþamasý halinde söz konusu olur.
Vefat iddeti bekleyen kadýna nafaka gerekmez. Çünkü koca vefat edince tüm malý mirasçýlara geçer. Karýsý da dörtte bir veya þekilde bir oranýnda mirasçý olur. Ýslâm´ýn ilk dönemlerinde koca, eþi için ölümünden sonra bir yýl süreyle nafaka verilmesini vasiyet etmek zorundaydý.
Ayette þöyle buyurulur: "Sizden karýsýný geride býrakýp ölecek olanlar eþlerinin kendi evlerinden çýkarýlmayarak bir yýl süreyle yararlanmasýný vasiyet etsinler" (el-Bakara, 2/240).
Ancak bu ayette belirtilen bir yýl süreli nafaka ve mesken ile vasiyet hükmü kadýna miras hakký tanýyan Nisâ Sûresi 12. ayetin inmesiyle neshedilmiþ, bir yýllýk iddet süresi de þu ayetle kýsaltýlmýþtýr: "Ýçinizden ölenlerin geride býraktýklarý karýlarý kendi kendilerine dört ay on gün beklerler" (el-Bakara, 2/234).
Ric´î olsun, bâin olsun boþanma hâlinde iddet süresince kocanýn nafaka yükümlülüðü devam eder. Boþamanýn iki veya üç defa olmasý sonucu deðiþtirmez. Ancak üçlü boþamada Þâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel´e göre yalnýz mesken temin edilir; diðer giyim, yiyecek vb. gerekmez.
Çocuklarýn geçim masraflarý kýz ve erkek çocuklarýn nafakalarý babalarýna aittir. nafakanýn kapsamýna bu çocuklarýn yiyecek, giyecek ve mesken ihtiyaçlarý girer.
Talâk sûresi 6. ayette þöyle buyrulur: "Eðer (çocuklarýnýzý) sizin için, onlar (anneleri) emzirirlerse, onlara emzirme ücretlerini tam olarak veriniz". Burada, boþanmýþ bir kadýnýn iddetini tamamladýktan sonra, çocuðunu emzirmesi halinde ücrete hak kazanacaðý hükmü yer almaktadýr. Bu da, çocuðun nafakasýnýn babaya ait olduðunu gösterir.
Evli kadýn çocuðunu emzirmek istemezse, eðer çocuk baþka kadýnýn sütünü alýrsa, annesi emzirmeye zorlanamaz.
Hz. Âiþe (r.anha)´dan þöyle dediði rivayet edilmiþtir. Ebû Süfyanýn karýsý Hind b. Utbe Rasûlüllah´ýn huzuruna girdi ve "Ey Allah´ýn elçisi, gerçekten Ebû Süfyan çok cimri bir adamdýr. Bana kendime ve çocuklarýma yetecek kadar nafaka vermiyor. Onun malýndan haberi olmaksýzýn birþey alýrsam, bana günah var mýdýr?" dedi. Rasûlüllah (s.a.s); "Onun malýndan sana ve çocuklarýna yetecek kadarýný ma´ruf þekilde al" buyurdu (Buhârî, Büyû´, 95; Nesâî, Kudât, 31; Ýbn Mâce, Ticârât, 65).
Bu hadis-i þerif, karýsý ile çocuklarýnýn nafakasýný vermenin erkek üzerine vacib olduðunu gösterir.
Babanýn erkek çocuðuna bakma yükümlülüðünün þartlarý
a) Erkek çocuk büluð çaðýna gelmemiþ olmalýdýr. Ancak çocuk büluð çaðýna geldiði halde sakat, kötürüm, felçli ve müzmin þekilde hasta olur ve kazanmaktan aciz bulunursa yine babanýn nafaka yükümlülüðü devam eder.
b) Fakir olmalýdýr. Çocuðun kendine ait malý varsa, masraflar ondan yapýlabilir.
c) Baba, çocuklarýna bakmaya muktedir olmalýdýr. Bu, babanýn ya zengin ya da çalýþabilecek durumda olmasýyla gerçekleþir.
d) Babanýn ve çocuðun hür olmalarý gerekir.
Babanýn kýz çocuðuna bakma yükümlülüðünün þartlarý
a) Kýzda büluð ve yaþ aranmaz. Evleninceye kadar kýz çocuklarýnýn geçimi babaya aittir. Evlendikten sonra bu yükümlülük kocasýna geçer. Kocasý ölür veya boþanýrlarsa kadýn yine babasýnýn evine döner. Kadýn çalýþýp kazanmaya zorlanamaz. Fakat Ýslâmî ölçüler içinde bir iþ veya meslekte çalýþýp kazanmak isterse bu da câizdir.
b) Fakir olmalýdýr. Eðer kýzýn malý varsa, geçimi ondan saðlanýr.
c) Baba, çalýþýp kazanmaya muktedir veya zengin olmalýdýr.
d) Babanýn ve kýzýn hür olmalarý gerekir.
Bir kimsenin yakýnlarýnýn geçimini saðlarken öncelik vereceði kimseler hadis-i þerifte þöyle belirlenmiþtir: Ebû Hûreyre (r.a) nakleder: "Bir adam Resûlullah (s.a.s)´a gelerek þöyle dedi: Ey Allah´ýn elçisi! Benim yanýmda bir dinar para var, nereye sarfedeyim? Hz. Peygamber; "Kendi ihtiyacýn için sarfet" buyurdu. Adam: "Yanýmda baþka bir dinar daha var" dedi. Hz. Peygamber; Eþine sarfet" buyurdu. Adam dedi: "Baþka bir dinar daha var". Hz. Peygamber; "Çocuklarýna sarfet" buyurdu. Adam:
"Bir dinar daha var" dedi. Hz. Peygamber, onu da hizmetçisine harcamasýný söyledi. Son bir dinar daha olduðunu söyleyince de; "Sen onu nereye harcayacaðýný daha iyi bilirsin" buyurarak, bu konuda onu serbest býraktý" (Ahmed b. Hanbel, II, 251, 471; Nesâî, Zekât, 54).
Ana-baba ve diðer usulün geçim masraflarý
Ana-baba yoksul düþer veya yaþlanýp çalýþamaz olursa, ilgi ve bakým yükümlülüðü çocuklara aittir.
Ayet-i kerimelerde þöyle buyurulur:
"Rabbin ancak kendisine ibadet etmenizi, bir de ana-babaya ihsanda bulunmanýzý emretti? (el-Ýsrâ, 17/23). "Bana ve ana-babana þükret" (Lokmân, 31/14). "Ana-babana Ýslâm´a aykýrý emirlerinde itaat etme. Onlara dünyada ma´ruf þekilde dostluk göster" (Lokmân, 31/15).
Cabir b. Abdullah´dan þöyle dediði nakledilmiþtir: Hz. Peygamber (s.a.s)´e babasý ile birlikte bir adam geldi ve þöyle dedi:
"Ey Allah´ýn elçisi! Benim kendime ait malým var; bir de malý olan babam var. Babam benim malýmý almak istiyor." Rasûl-i Ekrem (s.a.s) þöyle buyurdu: "Sen ve malýn babana aittir" (es-Serahsî, el-Mebsût, V, 222-229; el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi, IV, 30; Ýbnül-Hümam, Fethul Kadir, III, 349 vd.).
Ancak, ana-babalarýn çocuklarýn malý üzerindeki bu mülkiyet hakký, yorumlanarak, onlarýn fakîr ve muhtaç olmalarýyla sýnýrlandýrýlmýþtýr. Çünkü miras ayetleri nâzil olunca ana ve babanýn, ölen çocuklarýnýn malý üzerindeki haklarý belirlenmiþtir.
Ana-babanýn çocuktan nafaka almalarýnýn þartlarý þunlardýr: Bunlarýn yoksul olmasý gerekir. Aksi halde ihtiyaçlarý kendi mallarýndan karþýlanýr. Nafaka yükümlüsü olan çocuk veya torunun, bunu vermeðe muktedir olmasý gerekir. Bu kudret ya zengin olmakla, ya da çalýþýp kazanmaya gücü yetmekle gerçekleþir.
Yakýnlara nafakanýn gerekli olmasý için þartlar þunlardýr:
1. Hýsýmýn yoksul olmasý gerekir. Bu da ya malý olmamakla veya çalýþmaya gücü yetmemekle meydana gelir. Çalýþmaya gücün yetmemesi yaþ küçüklüðü, yaþlýlýk, akýl hastalýðý veya müzmin hastalýk gibi nedenlerle olur. Ancak ana-baba bundan müstesnadýr. Çünkü bunlar saðlýklý ve güçlü olup çalýþmaya güçleri yetse de kendilerine nafaka desteði saðlanýr. Bu duruma göre, ana-baba ve eþ dýþýndaki hýsýmlar zengin olur veya çalýþmaya gücü yeterse kendilerine nafaka gerekmez. Mâlikîlerce tercih edilen görüþe göre ana-baba çalýþmaya gücü yetince çocuklarýndan nafaka talep edemez (el-Kâsânî, a.g.e., IV, 36, 37; Ýbn Âbidîn, Reddül-Muhtâr, II, 923; eþ-Þîrâzî, el-Muhezzeb, II, 167; eþ-Þirbînî, Muðnîl-muhtaç, III, 448; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, VII, 595; Ýbnül-Hümâm, a.g.e., III, 347).
2. Nafaka yükümlüsünün gerek zenginlik ve gerekse çalýþýp kazanmaya güç yetirmesi bakýmýndan yoksul hýsýmýnýn geçimini saðlayacak durumda olmasý gerekir. Ancak baba ve eþ, bunun istisnasýdýr. Bir erkek yoksul da olsa ebeveynine ve eþine bakmakla yükümlüdür. Mâlikîlere göre yoksul çocuk, çalýþýp kazanmaya gücü yetse bile ana babasýna nafaka vermesi gerekmez.
Câbir (r.a)´in naklettiði bir hadiste þöyle buyurulur: "Sizden biriniz yoksul düþerse, önce kendi ihtiyaçlarýný karþýlasýn. Bundan artarsa aile fertlerinin ihtiyacýna sarfetsin, yine artarsa diðer hýsýmlarýna harcasýn" (Ebû Dâvud, Itâk, 9; Nesâî, Büyû´, 84; Ahmed b. Hanbel, III, 205).
3. Geçimi saðlanacak kimsenin nesep hýsýmý olmasý gerekir. Ancak karý ve mülk iliþkisine dayanan câriye bu kuralýn dýþýndadýr.
Hanefilere göre nafaka yükümlüsünün, nafaka vereceði kimseye mirasçý olacak derecede nesep hýsýmý olmasý gerekir. Delil þu âyettir:" ... Ne bir anne çocuðu yüzünden, ne de çocuk kendisinin olan bir baba çocuðu sebebiyle zarara sokulmasýn. Mirasçýya düþen de bunun gibidir" (el-Bakara, 2/233). Bu âyete göre, ana-baba ile çocuklar arasýndaki bir takým hak ve yükümlülükler diðer mirasçýlar arasýnda da söz konusu olur. Bu, gerektiðinde geçim masraflarýný da kapsamýna alýr.
Din Ayrýlýðýnýn Nafakaya Etkisi: Kadýn itaatsiz veya mürted olmadýðý sürece eþler arasýndaki din ayrýlýðý kadýnýn nafaka alma hakkýna engel olmaz. Diðer hýsýmlar arasýndaki nafaka yükümlülüðüne gelince;
Hanefilere göre, usûlün, fürûun ve eþin nafakasýnda din birliði þart deðildir. Bu üç sýnýfýn dýþýndakiler için ise din birliði þarttýr. Çünkü müslümanla gayri müslim arasýnda miras cereyan etmez (bk. "Miras" mad.). Buna göre, karý, ana, baba, dedeler, nineler, çocuk ve torunlar dýþýndaki hýsýmlara din ayrýlýðý bulununca nafaka gerekmez. Karýnýn nafakasý onu evde hapsetme karþýlýðýdýr. Bunun dýþýndaki usûl ve fürûun nafakasý ise "biri diðerinin cüz´ü olmasý" esasýna dayanýr. Bir kimsenin parçasý kendisi gibidir. Küfrü sebebiyle kendi geçimini saðlamaktan kaçýnamadýðý gibi, kendi parçasý olan usûl ve fürûunun geçimini saðlamaktan da kaçýnamaz. Ancak bu hýsýmlar harbi durumda olurlarsa pasaportlu yabancý bile olsalar, bunlarýn nafakasý müslümana vacib olmaz. Çünkü müminler, din konusunda kendileriyle savaþ halinde olanlara iyilik yapmaktan nehyolunmuþlardýr.
Baþkasýnýn geçimini saðlamanýn sebebi, ihtiyaçtýr. Ýhtiyacý olmayanýn geçimini saðlamak gerekmez. Malý olanýn geçim masraflarý kendi malýndan karþýlanýr. Yaþý küçük veya büyük olsun hüküm deðiþmez. Ancak haným bundan müstesnadýr. Eþ, zengin de olsa geçim masraflarý kocasýna aittir. Çünkü karýya nafaka vermenin sebebi "ihtiyaç" deðil, onun kocanýn bir hakký olarak evde "tutulmasý"dýr.
Nafaka için hâkim kararý gerekir mi? :
Usûl ve fürûun nafakasý hâkimin kararýna baðlý olmaksýzýn vacib olur. Ancak küçüðe ait gaib bir mal olur ve babasý geçim masraflarý için bu mala rücû etmek isterse bunun için hâkim kararý veya iki kiþiyi þahit tutmasý gerekir. Eðer hâkimin izni olmadan veya þahit de tutmadan masraf yapsa küçüðün malýna kazâen rücû edemez. Allah ile kendi arasýnda olmak üzere "diyâneten" rücû edebilir.
Usûl ve fürû dýþýndaki hýsýmlarýn nafakasý ancak hâkim kararý veya karþýlýklý rýza ile sabit olur. Bunun sebebi, bu hýsýmlarýn nafakasý konusunda müctehidler arasýnda görüþ ayrýlýðýnýn bulunmasýdýr (el-Kâsânî, a.g.e., IV, 22, 25; Ýbnül-Hümâm, a.g.e., III, 238; Ýbn Âbidîn, a.g.e., II, 906).
Karýnýn Nafakasýný Düþüren Haller: 1. Nafaka vacib olup, hâkimin kararý veya karþýlýklý rýza ile zimmette borç halini almadýkça geçen süreye ait nafaka düþer. Mâlikîlere göre geçen süreye ait nafaka düþmez. Kadýn kocasýna geçmiþ günlere ait nafaka için de rücû edebilir.
2. Geçmiþ günlere ait ibra, nafakayý düþürür. Ancak Hanefîlere göre geleceðe ait nafakadan ibra veya hibe geçerli deðildir. Çünkü kadýnýn nafakasý evde tutulma karþýlýðý olarak zaman geçtikçe parça parça gerekli olur. Geleceðe ait ibra, henüz vacib olmadan düþürme anlamýna gelir ki geçerli olmaz.
3. Eþlerden Birisinin Ölümü: Koca nafakayý vermeden ölse, kadýn bunu onun malýndan alamaz. Kadýn ölürse, mirasçýlar da bunu talep edemez. 4. Kadýnýn itaatsýzlýðý. Kadýnýn kocasýnýn meþrû isteklerine itaat etmemesi ve özürsüz yere evi terketmesi halinde kocanýn nafaka yükümlülüðü düþer.
5. Kadýnýn dinden çýkmasý. Kadýn irtidâd edince kocasýnýn nafaka yükümlülüðü düþer. Çünkü bu durumda kadýnýn cinsel yönlerinden yararlanmak da caiz olmaz. Yeniden Ýslâm´a dönünce nafaka hakký da doðar.
6. Kadýnýn ma´siyet yoluyla sebep olduðu ayrýlýk nafaka hakkýný düþürür. Meselâ; onun irtidadý veya kocasý Ýslâm´a girdiði halde onun küfürde devam etmesi veya üvey oðlu ile cinsel iliþki kurmasý gibi. Bütün bu durumlarda onun nafaka hakký düþer; çünkü günah iþleme yoluyla evlilikteki "cinsel yararlanma" esasýný kaldýrmýþtýr. Bu yüzden "itaatsiz (nâþize)" durumuna düþer. Ancak onun sadece evde oturma hakký devam eder. Çünkü bu hak günah iþlemekle düþmez.
Ayrýlýk günah iþleme yoluyla olmamýþsa nafaka hakký düþmez. Büluð muhayyerliði, kefâetin yokluðu ve üvey oðlu ile zorlama sonucu cinsel iliþki kurma gibi. Çünkü o, bu konularda þer´an özürlü sayýlýr.
Koca tarafýndan meydana getirilen ayrýlýk, ma´siyet yoluyla olsun veya olmasýn nafaka hakkýný düþürmez (bk. el-Kâsânî, IV, 22, 29 vd.; Ýbnül-Hümâm, a.g.e., III, 322 vd.; Ýbn Âbidîn, a.g.e., II, 889-892; Ýbn Rüþd, Bidâyetül-Müctehid, II, 54; eÞ-Þîrâzî, a.g.e., II, 160).
Eþ Dýþýndaki Hýsýmlarýn Nafakasýnýn Düþmesi
Çocuk, anne, baba ve diðer nesep hýsýmlarýnýn nafakasý, sürenin geçmesiyle düþer. Hâkim bu hýsýmlar lehine nafakaya hükmettiði zaman, hýsým bunu kabzetmese veya süre geçinceye kadar nafakaya mahsûben borçlanmamýþ olsa nafaka düþer. Hanefilere göre, hâkim borçlanmaya izin vermedikçe süresi geçen nafaka düþer. Çünkü diðer hýsýmlarýn nafakasý ihtiyacý gidermek için vacib olur. Zengin olan bunu isteyemez. Nafakanýn zamanýnda kabzedilmemesi, hak sahibinin ihtiyacý olmadýðýný gösterir (bk. el-Kâsânî, a.g.e., IV, 37; Ýbnül-Hümâm, a.g.e., III, 354; el-Meydâni, el-Lübâb, III
radyobeyan