Ders Notlarý ve Özetler
Pages: 1
islam felsefesi 4.hafta By: zahdem Date: 11 Mart 2010, 12:02:08
KÝNDÎ, YA'KÜB B. ÝSHAK

Ebü Yûsuf Ya'küb b. Ýshâk b. es-Sabbâh el-Kindî (ö. 252/866) Ýlk Ýslâm filozofu ve Meþþaî okulunun kurucusudur.

Hayatý ve Sahsiyeti.

Soylu bir ailenin çocuðu olarak Kûfe'de doðdu.  Kindî ailesi, hem Emevî hem Abbasî hilâfetinde önemli devlet görevlerinde bulunmuþ, babasý Ýshak b. Sabâh, Halife Mehdî-Billâh, Hâdî Ýlel-hak ve Hârûnürreþîd zamanlarýnda yýllarca Küfe valiliði yapmýþtýr.Kindinin  Kelâmýn Mu'tezile elinde baðýmsýz bir ilim olarak þekillenmesi döneminde  mezhebin Basra kolundan büyük ölçüde yararlandýðý ve diyalektik alanýndaki ilk zihnî disiplinini burada kazandýðý düþünülmektedir. Halife Me'mûn'un takdirini kazanmýþ, sarayýnda düzenlenen dinî, ilmî, felsefî ve edebî toplantýlara katýlarak ilim ve felsefe alanlarýndaki baþarýsýný ve yetkinliðini kanýtladýðý gibi Me'mûn'un 215'te (830) kurduðu Beytülhikme'deki âlim ve mütercimler kadrosu içinde yer almayý da baþarmýþtý. Dokuz Abbasî halifesi dönemine yetiþen Kindî özellikle Me'mûn, Mu'tasým Billâh ve Vâsik-Billâh'tan yakýn ilgi gördü.

Halife  Mütevekkil-Alellah Ehl-i sünnet yanlýsý bir politika izlemiþ ve bu sýrada Kindî gözden düþmüþtür.

Ýslâm toplumunda naklî ve aklî ilimlerin sistemleþtirildiði, yabancý milletlere ait ilim, düþünce ve kültür ürünlerinden Arapça'ya yapýlan tercümelerin Beytülhikme'de en verimli bir düzeye ulaþtýðý, kelâm ve felsefe alanýndaki spekülasyonlarýn alabildiðine yoðunlaþtýðý, çeþitli din ve mezhepler arasýndaki mücadelelerin kýyasýya devam ettiði III. (IX.) yüzyýlda yaþamýþ,  kullandýðý terminolojiyle kelâmdan felsefeye geçiþi saðlayan ilk Ýslâm filozofudur. Ýslâm toplumunda Aristoculuðu kuran en önemli isimdir. Kindî felsefenin tüm alt disiplinlerinde eser vererek ve felsefi yöntemleri dikkatle kullanarak Ýslâm dünyasýnda filozof olma unvanýný elde eden ilk müslümandýr.

Tercüme Hareketine Katkýsý.

Abbasî Devleti, siyasî ve ekonomik gücünü ilmî ve fikrî alandaki çalýþmalarla desteklemek üzere 215 (830) yýlýnda Baðdat'ta Beytülhikme'yi kurarak kendinden önceki medeniyetlerin baþarýlarýndan yararlanmak istemiþ ve bu amaçla tercüme hareketine büyük önem vermiþtir. Kindî daha ziyade yapýlan tercümeleri kontrol ederek dil, üslûp ve terminoloji açýsýndan gerekli düzeltmeleri yapmýþtýr.

Mutezile ile Olan Ýliskisi

Kindî, Mu'tezile kelâmcýlarýnýn tartýþtýðý bazý problemleri benimseyerek o konularda eserler kaleme almýþtýr. Meselâ Risale fi'l-felsefeti'l-ûlâ adlý eseri baþta olmak üzere diðer felsefî risalelerinde âlemin ezelîliðini savunan dehrîlere (ateistler) karþý onun yaratýlmýþ olduðunu mantýkî ve matematik delillerle temellendirmeye çalýþýr. Öte yandan dönemin kelâmcýlarý gibi o da Ýslâm'ý savunmak amacýyla baþka din ve kültürlere karþý reddiyeler yazmýþ. Hayatýnýn ilk yýllarý da Mutezili ortamlarda geçtiði anlaþýlmaktadýr. Hayatýnýn bir döneminin Mutezili tonda olmasý mümkündür. Fakat Kindî’nin verdiði eserler ve kullandýðý yöntem göz önüne alýndýðýnda Mutezili kelamcýsý olmaktan filozof olmaya doðru bir evrim geçirdiði kabul edilmelidir. Kindî’nin Ýslam felsefe geleneði açýsýndan önemi din-felsefe iliþkilerine dair çözümü, felsefi kavram ve teorileri belli bir seviyede Ýslam dünyasýna aktarmasý, yaptýðý ilimler tasnifi ile dini ve akli ilimleri bir sistem altýnda tasnif etmesidir.

Din-felsefe uzlasmasý

Kindî, felsefeyi "Ýnsan sanatlarýnýn en üstünü ve en deðerlisi" olarak kabul eder. Felsefe varlýðý ve gerçekliði anlamak için zorunludur. Risale fî hudû-di'l-eþyâ ve rusûmihâ adlý eserinde felsefeyi 1)Felsefe hikmet sevgisi; 2) insanýn gücü ölçüsünde ALLAH'ýn fiillerine benzemesi; 3) ölümü önemsemek;4) sanatlarýn sanatý ve hikmetlerin hikmeti; 5) insanýn kendini bilmesi ve 6) insanýn gücü ölçüsünde ebedî ve küllî olan varlýklarýn mahiyet ve hakikatini bilmesi olarak tanýmlar.

Kindi felsefeyi varlýk ve gerçeklik hakkýnda bir araþtýrma olarak görür. "Felsefe insanýn gücü ölçüsünde varlýðýn hakikatini bilmesidir" tanýmýyla bunu açýkça dile getirir. Gayeleri söz konusu olduðunda ise din ile felsefe dünya ve ahret mutluluðunu hedeflemektedir. Böylece Kindî din ile felsefe arasýnda temelde bir uzlaþma görür. Ýkisinin de konusu ve amacý aynýdýr.

Kindî insanýn duyu algýlarý, akýl ve sezgi ile bilgi edindiðini belirtir. Duyu algýlarýnýn konusu daima maddî varlýk alanýdýr. Duyu organlarýnýn dýþ dünyadan edindiði izlenimler ortak duyuda birleþtirilerek tasarlama gücüne, tasarlama gücü de onlarý hafýza gücüne iletir.  "Varlýðýn hakikatini kavrayan basit bir cevher" diye tanýmlanan akýl insan nefsinin en temel fonksiyonu olarak tür, cins ve önsel bilgi (a priori) gibi duyu organlarýna konu olmayan varlýk alanlarýnýn bilgisini verir. Diðer bir ifadeyle duyu organlarý tikelleri, akýl ise tümelleri algýlamaktadýr.

Müslüman bir filozof olarak Kindî vahyin güvenilir bir bilgi kaynaðý olduðunu söyler. Onun mahiyetine iliþkin farklý bir teori geliþtirmese de vahyin istek ve irade dýþý bir olay olduðunu, beþerî bilginin aksine hiçbir çaba harcamadan, mantýk ve matematik yöntemlerine baþvurmadan ALLAH'ýn peygamberlerin tertemiz ruhlarýný aydýnlatmasý sonucunda zaman faktörü olmaksýzýn ortaya çýktýðýný belirtir. Böylece

felsefe ve din hakikatin iki ayrý ifadesi olmaktadýr. Bunun dýþýnda Kindî felsefeyi birikimsel bulur. Yani felsefe insanlarýnýn yüzyýllar boyunca tüm aklî çalýþmalarýnýn sonucunda oluþmuþtur.

Ýlimleri Tasnifi.

 Kindî  ilimleri dinî ve insanî diye ikiye ayýrýr. Dinî (ilâhî) ilimlerin kaynaðý vahiydir. Vahiy ise istek ve iradeye gerek kalmadan, çaba harcamadan, mantýk ve matematik yöntemlerine baþvurmadan ALLAH'ýn peygamberlerin temiz ruhlarýný aydýnlatmasýyla oluþan bir bilgidir.  Ýnsanî ilimleri de biri doðrudan ilim, diðeri baþka ilimler için bir alet ve bir baþlangýç sayýlmak üzere baþlýca ikiye ayýrýr. Doðrudan ilim olanlar da teorik ve pratik diye iki

grupta ele alýnýr. Teorik sayýlanlarda altta fizik, ortada psikoloji, üstte metafizik bulunmaktadýr.

 Pratik ilimler ise ahlâk ve siyasetten ibarettir. Baþka ilimlere giriþ mahiyetindeki alet ilimleri de mantýk ve matematik olmak özere iki kýsma ayrýlýr. Aristo Matematiði alet ilimlerinden saymaz. Mantýk, Aristo'nun Organon külliyatýnda yer alan Kategoriler, Önermeler, I. Analitikler, II. Analitikler, Topikler, Sofistik Delillerin Çürütülmesi, Hitabet ve Þiir'den ibarettir. Matematik ise baþlýca aritmetik, geometri, astronomi ve müzik þeklinde dört disiplini içermektedir.

Metot Anlayýsý.

Kindî, metot meselesini de ele alýr. Nitekim matematik alanýnda ikna metodunu, metafizikte duyu deneylerini, belagatte ispat yöntemini uygulayanlarýn bir þey elde edemeyecekleri açýktýr. Kindî'ye göre herhangi bir ilim dalýnda araþtýrma yapanlarýn önce o ilmin ilkelerini araþtýrmalarý ve maddî varlýk alanýyla metafizik alanýn farklý olduðunu bilmeleri gerekir. Kindî her bir disiplin için farklý yöntemlerin olduðunu düþünür. Mantýk ve matematiði ise düþünme kabiliyetini geliþtirdiðinden dolayý ýsrarla vurgular ve felsefe öðrenimi için ön þart sayar.

Metafizik.

Ýnsanýn uðraþý alanýna giren sanatlarýn en deðerlisinin felsefe, felsefenin de mertebe bakýmýndan en yüce ve þerefli disiplininin ilk felsefe (metafizik) olduðunu söyleyen Kindî kozmik varlýðý deðiþen ve deðiþmeyen diye iki kýsma ayýrýr. Fizik (tabîiyyât) deðiþenin, metafizik ise deðiþmeyen varlýklarýn bilgisini içerir. Buna göre metafizik, teorik planda varlýðýn ilk sebebini ve en son gayesini araþtýran bir disiplindir ve bu sebeple de çok önemlidir. Çünkü. "Biz bilgilerimizin sebebini bilirsek ancak o zaman onlarý tam olarak bilmiþ oluruz. Elbette ki sebebin bilgisi sebeplinin bilgisinden daha deðerlidir. Þu halde varlýk hakkýnda insana küllî bilgi sunan ve oradan da ilk sebebin bilgisine yani Tanrý bilgisine götüren metafiziktir. Ayrýca metafizik felsefenin diðer disiplinlerine ait ilkeleri de içermektedir. Bundan dolayý metafiziðe ilk felsefe adý verilmiþtir ki gerçekten doðru bir anlayýþtýr.

Kitâb fi’l felsefeti’l-ûlâ adlý eserinin giriþinde ortaya koyduðu bu yaklaþýmýyla Meþþâîlik'le irtibatlý olarak düþündüðünü ortaya koyan filozof, varlýk hakkýnda araþtýrma yapmak ve bilgi edinmek için dört soru sormak gerektiðini söyler. Bunlar, "Var mýdýr, nedir, nasýldýr ve niçindir?" sorularýdýr. "Var mýdýr?" sadece varlýðýn mahiyetini soruþturur. Her mahiyetin bir cinsi bulunduðuna göre "nedir?" o cinsin ne olduðunu araþtýrmaya yönelik bir sorudur. "Nasýldýr?" varlýðýn faslýný (ayýrým), "nedir?" ve "nasýldýr?" terimleri ise varlýðýn türünü araþtýran sorulardýr. "Niçin?" sorusuna gelince varlýðýn gaye sebebini araþtýrýr ki o da sebepler sebebi olan mutlak sebep yani ALLAH'týr.

 Filozof, kendi döneminde âlemin ezelî olduðunu savunan materyalistlere karþý onun ALLAH'ýn hür ve mutlak iradesinin bir sonucu olarak yoktan yaratýldýðýný birçok eserinde aksiyomatik (bedîhî) hipotezlerden hareketle ispata çalýþýr. Kindî, eserlerinde bu problemi bütün boyutlarýyla tartýþýr. Öklid'den beri bilinen aksiyomlarý âlemin yaratýlmýþlýðmý sonsuz bir niceliðin imkânsýz olduðu ilkesine dayandýrarak kanýtlar. Buna göre,

l. Birbirinden büyük olmayan ayný cinsten nicelikler eþittir;

2. Eþitlerden birinin miktarý arttýrýlýnca hem diðer eþitlerinden hem de arttýrýlmadan önceki durumundan daha büyük olur;

3. Kendisinden bir miktar eksilen her þeyin geriye kalan kýsmý önceki durumundan daha azdýr;

4. Nicelik bakýmýndan sonlu olan iki cismin toplamlarý da sonludur;

5. Ayný cinsten olan iki þeyden küçüðü büyüðünü veya onun bir kýsmýný oluþturur;

6. Sonlu olan sonsuz olamaz.

Madde, Hareket, Zaman ve Mekân.

 Madde, hareket ve zamanýn varlýklarý bir ve beraberdir: biri ötekinden önce veya sonra bulunamaz. Öyleyse bunlardan birinin sonradanlýðý ispat edilirse diðerlerinin sonradanlýðý da ispatlanmýþ olur. Çünkü bu üç kavram ontolojik ve mantýksal açýdan birbirini gerekli kýlmaktadýr. Hareket cisimle ilgili bir kavramdýr ve bu sebeple baðýmsýz bir varlýðý yoktur. Filozofa göre hareket cismin durumunun deðiþmesidir. Ancak fizik dünyadaki varlýklar çeþitli þekillerde deðiþmekte ve her deðiþim bir hareket türünü belirlemektedir. Bunlar oluþ. bozuluþ, dönüþüm, artma, eksilme ve yer deðiþtirme hareketlerinden ibarettir. Þu halde cismin bulunduðu her yerde hareket vardýr.  Zamanýn cisim ve hareketle ilgili bir kavram olduðunu sürekli vurgulayan filozof çeþitli eserlerinde onun beþ ayrý tanýmýný verir. Buna göre,

a) Zaman âlemin var oluþ sürecidir;      b) Hareketin sayýsýdýr:      c) Feleðin (gökküre) hareketinin sayýsýndan ibarettir;     d) Sayýdan baþka bir þey deðildir, yani hareketi sayan (belirleyen) bir sayýdýr;

e) Zaman hareketin saydýðý, cüzleri deðiþken bir süreçtir. Bu tanýmlardan ilkinin Eflâtun'a. beþincisinin kelâmcýlara, ötekilerin de Aristo'ya ait olduðu bilinmektedir.

 Kindî, mekânýn varlýðýný kabul etmeyenlerle onu cisimle özdeþ sayan Eflâtun'u eleþtirir ve bu konuda Aristo'dan yana tavýr koyarak onun, "Mekân vardýr ve apaçýktýr" yargýsýna katýldýðýný söyler. "Mekân cismin sýnýrlarýdýr" ve, "Bir görüþe göre kuþatanla kuþatýlan cismin son sýnýrlarýnýn karþýlaþtýrýlmasýndan ibarettir" þeklinde birbirine indirgenebilecek iki tarif üzerinde durur. Ona göre cisimde artma, eksilme ve yer deðiþtirme hareketi söz konusu olduðu düþünülürse bu olaylarýn cisimden daha büyük ve onu da kuþatan bir þeyde gerçekleþmesi gerekir. Cismi kuþatan o þey mekândýr. Aristo'nun verdiði örneði gündeme getiren filozof, "Bir kaba su konulunca hava çýkar, boþaltýlýnca yerini hava doldurur. Giren ve çýkan farklý olsa da bozuluþa uðrasa da mekân sabit kalýr. Þu halde mekânýn varlýðý apaçýktýr" der.

Kozmoloji.

Ýlk ve Ortaçað felsefe ve kozmolojilerinde hâkim olan genel anlayýþa göre âlem denilen kâinat ay üstü ve ay altý olmak üzere baþlýca iki varlýk alanýna ayrýlýr. Ýlkinin oluþ ve bozuluþa uðramayan ideal ve mükemmel, ikincisinin ise oluþ ve bozuluþ kanununa tâbi süreksiz varlýklarý içerdiði kabul edilir. Kapalý yani sýnýrlý ve sonlu bir evren anlayýþýný benimseyen bu kozmolojide evreni dýþtan çepeçevre kuþattýðý farzedilen cisme (küreye) felek denilir.

Filozof bu konudaki görüþlerini, "Aðaçlar ve yýldýzlar secde eder âyetini yorumlamak üzere kaleme aldýðý Risâlesinde temellendirir. Âyette geçen secdenin "ALLAH'ýn emrine itaat" anlamýna geldiði, bunun da ancak canlý varlýklar için söz konusu olduðu düþüncesinden hareketle feleðin canlý ve akýllý bir varlýk olduðu sonucuna varýr.  Bu konuda Kindî, "Bütünüyle kozmik varlýðý tam teþekküllü bir canlý gibi tasarlayabilirsin. Çünkü arasýnda boþluk bulunmayan bir tek cisimdir" der. Filozof bu doðrultudaki görüþünü ispat için þu hipotezlere baþvurur:

a) Sebep sebepliden daha üstündür." Oluþ kanununa tâbi olmayan felek sürekli fiil (hareket) halinde bulunduðundan ay altý âlemdeki varlýklarýn güç durumundan fiil alanýna çýkýþlarýna sebep olur. Organik cisimlerin düzenli deðiþimini saðlayan onlarýn canlý oluþudur.

b) Tabiat anlamsýz bir iþ yapmaz." Canlýlarýn temel özelliði duyu ve hareket gücüne sahip olmalarýdýr. Bu baðlamda felek canlý olup duyu ve hareket gücüne sahiptir. Ancak felekte ay altýndaki organik varlýklarda bulunan beslenme, büyüme ve üreme söz konusu deðilse de gerçek bilgi ve erdemlerin kazanýlmasýný saðlayan görme ve iþitme duyusu mevcuttur.

c) Akýl gücü en etkili güçtür." Canlýlar ya akýllý veya akýldan yoksun yaratýlmýþtýr. Akýllý olanlar gökküreleriyle insan, akýlsýzlar ise öteki canlýlardýr. Bu durumda akýllý olan gökküreleri insana ya doðal veya canlý bir organla etki ediyor olmalýdýr. Eðer doðal bir etkiyle düþünmeyi saðlýyorlarsa onlarýn akýllý varlýklar olmasý gerekir. Bu etki canlý bir organla gerçekleþiyorsa o çok etkili olmalýdýr.

d) "Psikolojik güce sahip varlýklar canlý ve akýllýdýr." Ýnsan nefsi þehvet, öfke ve akýl olmak üzere Ýþlevleri farklý üç ayrý güce sahiptir. Þehvet neslin devamýný, öfke korunmasýný, akýl ise fikrî ve ahlâkî erdemleri edinmesini saðlamaktadýr. Gökkürelerinde herhangi bir deðiþim söz konusu olmadýðýndan onlarýn þehvet ve öfke gücüne ihtiyaçlarý yoktur. Eðer akýllan da yoktur denirse bu onlarýn canlý olmadýðý anlamýna gelir.

Psikoloji.

Ýslâm düþünce tarihinde nefsin mahiyet ve iþlevlerini, arýnmasýnýn yollarýný ve yöntemlerini, ölümden sonraki durumunu felsefî açýdan inceleyip temellendiren ilk filozof Kindî'dir. Onun bu konuda yazdýðý beþ eserden üçü günümüze ulaþmýþtýr. Bunlar el-Kavlü'n-nefs, Kelâmün fi'n-nefs, Risale fî mâhiyyeti'n-nevm ve'r-rü'yâ adlý eserlerdir. Filozof Risale fî hudûdi'î-eþyâ ve rusûmihâ adlý eserinde nefsin üç ayrý tanýmýný verir. Buna göre nefis,

a) Canlýlýk yeteneði bulunan ve organý olan doðal bir cismin tamamlanmýþ halidir;   b) Güç halinde canlý olan doðal bir cismin ilk yetkinliðidir;  c) Kendiliðinden hareket eden aklî (manevî) bir cevher olup birçok güce sahiptir.

 Kindi’ye göre  nefis madde gibi eni, boyu ve derinliði olan bir þey deðildir; o basit, þerefli, deðeri büyük ve yetkindir. Güneþ ýþýnlarýnýn güneþten geldiði gibi onun cevheri de yüce yaratandan gelmektedir. Filozof nefsin baðýmsýz bir cevher olduðu yolundaki tezini þöyle temellendirir: Nefis, birbirine zýt olan arzu ve öfke güçlerinin yanýnda bir de akýl gücüne sahiptir, öfke gücü insaný kin ve intikam duygusuna sevkeder; fakat düþünen nefis ona engel olur. Arzu (þehvet) gücü de olur olmaz þeyleri isteyerek insaný bayaðý durumlara düþürmek ister. Böyle hallerde düþünen nefis devreye girerek bu isteklerin insanlýk onuruyla baðdaþmayacaðýný hatýrlatýp onu vazgeçirir. Demek oluyor ki engel olanla kendisine engel olunan farklý þeylerdir; ayrýca bir þey kendi kendine zýt olamaz. Þu halde nefis bunlardan baðýmsýz ilâhî ve ruhanî bir cevherdir. Bu niteliðinden dolayý nefis bedenden önce vardýr, bedenden sonra da varlýðýný sürdürecektir.

Ýnsan nefsine dair bir baþka önemli husus arýnma sorunudur. filozof bu konudaki düþüncelerini ortaya koyarken sýk sýk Pisagor ve Eflâtun'a göndermelerde bulunur. Meselâ insandaki þehvet gücünü domuza, öfkeyi köpeðe, akýl gücünü ise meleðe benzeten Eflâtun'u takdirle anar ve þöyle der: "Aklý sayesinde þehvet ve öfkesini bastýran kimse, bir de ilmin derinliklerine dalarak varlýðýn hakikatini araþtýrmayý karakter haline getirirse hikmet, kudret, adalet, hakikat, iyilik ve güzellikle nitelenen yüce ALLAH'a yakýn benzerlikte faziletli bir insan olur; bu nitelikleriyle o yüce yaratanýn kuvvet ve kudretinden bir çeþit pay almýþ olur".

Filozof, nefsin ölümden sonraki durumu hakkýnda yine Eflâtun'a göndermeler yapar, fakat onun ruh göçüyle ilgili görüþlerine yer vermez. Buna göre ölümle birlikte düþünen aklî nefisler feleðin ötesine, yani yaratanýn nurunun bulunduðu tanrýlýk âlemine yükselir. Ancak arýnmamýþ ve bilgiyle aydýnlanmamýþ olanlar oraya kadar yükselemeyip bir müddet ay feleðinde dururlar. Daha sonra Merkür feleðine yükselerek temizleninceye kadar orada kalýrlar. Böylece her felekte arýnarak nihayet en yüksek feleðe çýkar ve tamamen temizlenirler. Duyu ve hayalden kaynaklanan kir ve pastan temizlenince felekleri aþarak en þerefli, en yüce olan akýl âlemine yükselirler. Orada yaratanýn nuruna kavuþup onunla hemhal olurlar. Bu mertebede varlýða ait bütün bilgiler ona aþikâr olur. Yüce yaratanýn nuruna bu derece yakýn olunca O'nu duyu ile deðil akýl gözüyle görürl.

Akýl

Kindî bir yönüyle metafiziðin bir yönüyle insan nefsinin konusu olan akýl hakkýnda da açýklamalarda bulunur. Anlaþýldýðý kadarýyla bu açýklamalarý Aristo ve þarihlerinden alýnmýþtýr. Kindi aklý kýsýmlara ayýrýr.

a) Sürekli fiil halindeki akýl: "Nefsi kuvveden fiile çýkarýp fiil halinde akýl durumuna getiren, yani varlýðýn küllî olan tür ve cinsleriyle birleþtiren bizzat o küllî kavramlardýr. Külliler nefisle birleþince nefis akletmeye baþlar, varlýða

ait kavramlar onda bulunduðu için bir bakýma o (aktif) akýl sayýlýr. Ýþte nefsi kuvveden fiile çýkaran fiil halindeki akýl bu akýldýr.

b) Güç halindeki akýl: Ýnsan doðduðunda aklýný kullanmamaktadýr. Yani insan bebeklilik ve çocukluðunun muayyen bir evresine kadar akletmemektedir. Onun akletme yetisi kuvve, potansiyel halde bulunmamaktadýr. Bundan dolayý insan aklýnýn bu evresine bil kuvve akýl denmektedir. Bu daha doðrusu sürekli fiil halindeki akýl ona etki etmediði sürece pasif bir güç durumundadýr.

c) Fiil alanýna çýkan müstefâd akýl. Sürekli fiil halindeki aklýn güç durumunda bulunan akla etki etmesiyle akýl iþlemeye, yani nesnelerden soyutlama yaparak bilgi üretmeye baþlar. Bu aþamada akýlla kavram (akýl ve makûl) birleþip özdeþleþir. Ýstediði her an bilgi üretebilen bu aklýn en belirgin özelliði önsel bilgileri, tümelleri yani varlýða ait tür ve cinsleri algýlamasýdýr. Böylece insan aklý farklý bir geliþim aþamasýna geçmiþ olur.

d) Beyânî veya zahir akýl. Bu akýl bir önceki müstefâd aklýn yetkinlik durumudur, yani bilgiyle özdeþleþen aklýn sahip olduðu bu bilgileri ortaya koymasýdýr. Herhangi bir alanda bilgi edinmiþ olan birinin, meselâ yazý yazmayý bilen kimsenin bizzat yazarak bildiðini göstermesi durumudur.

Ahlâk

Dinî telakkinin dýþýna çýkarak ahlâký bir felsefe problemi olarak tartýþan ilk Meþþâî filozofunun Kindî olduðunda þüphe yoktur. Kindî doðrudan ahlâkla ilgili olmak üzere dört eser yazmýþtýr. Bunlar Risale fi'l-ahlâk, et-Tenbîh ‘ale'l-rezâîl, Risale fî teshili sübüli'l-fezâ'il ve Risale fi'1-hîle li-defi'- ahzan'dýr. Ancak bunlardan yalnýz sonuncusu günümüze ulaþmýþtýr.

Kindî felsefenin pratikteki yararýný dikkate alarak onu, "Ýnsanýn gücü ölçüsünde ALLAH'ýn fiillerine benzemesidir" diye tarif eder ve bununla insanýn hikmet, kudret, adalet, iyilik, güzellik ve gerçeklik gibi ilâhî sýfat ve erdemleri edinerek tam erdemli bir kiþi olacaðýný söyle. "Felsefe ölümü önemsemektir" tarifinin yorumunda ise biri tabii, diðeri iradî olmak üzere iki çeþit ölümden söz eder. Ona göre önemli olan ikincisidir, yani nefsin istek ve arzularýný öldürmektir. Çünkü fazilete giden yol arzularý öldürmekten geçer. Þu halde felsefenin pratikteki yararý insana ahlâkî erdemleri kazandýrmasýdýr.

Filozof ahlâkî erdemleri biri ruha, ötekisi davranýþlara ait olmak üzere ikiye ayýrýr. Bunlardan ilkini dört kýsýmda deðerlendirir,

a) Hikmet. Düþünme gücünden kaynaklanan ve bilgeliði ifade eden bu erdem, ontolojik anlamda "varlýðýn hakikatini bilme ve bu bilgiyi doðru bir þekilde hayata geçirme" demektir.

b) Necdet. "Hayatýn ve insanî deðerlerin korunup yaþatýlmasý için gerektiðinde Ölümü göze alacak derecede yiðitlik" anlamýnda bir erdemdir.

c) Ýffet. Bedeni eðitip geliþtirmek ve onu her çeþit tehlikeden korumak Ýçin yapýlmasý gereken þeyleri yapmayý ifade eden bir erdemdir. Kindî'ye göre bu üç hasletten her biri diðer bütün erdemleri koruyan bir sur gibidir,

d) Ýtidal. "Fiil ve davranýþlarýn normal ve dengeli olmasý" anlamýna gelen bir erdemdir. Buna göre eksiði ve fazlasý olmayan fiiller ve davranýþlar erdemli sayýlýr. Bu bakýmdan itidal diðer erdemleri de içeren en önemli bir erdemdir.

Öte yandan Kindî, insanýn ahlâkî yapýsýnýn (karakter) farklý oluþunu gezegenlerin hareketine ve iklim farklýlýklarýna baðlar. Genel bir anlayýþ olarak ay altýndaki her çeþit oluþ ve bozuluþun yakýn etken sebebi gezegenler olduðuna göre gök cisimlerinin insana olan yakýnlýk ve uzaklýðýna, iniþ ve yükseliþlerine, hýzlý ve yavaþ hareketlerine, toplanma ve ayrýlma durumlarýna, bedenin döllenme sýrasýnda ve döl yataðýnda kazandýðý yapýya (mizaç) göre ahlâkta da bir farklýlýk olmaktadýr. Meselâ ekvator bölgesinde yaþayan insanlar öfkeli ve saldýrgandýr; aþýrý derecede öfkeli ve þehvet güçleri de fazla olduðundan düþünceleri daima deðiþkendir. Buna raðmen soðuk iklim kuþaðýndakiler sabýrlý, vakarlý, dayanýklý, cinsî iliþkiye düþkün olmayan, çoðu namuslu ve aþýrýlýktan uzak kimselerdir. Normal bir mizaca sahip olduklarý için düþünme melekeleri güçlüdür ve aralarýnda araþtýrma yapan, düþünce üreten kimseler çoktur. Ahlâklarý da normaldir.

Kindî'ye göre her tür ahlâkýn amacý verimli, huzurlu ve mutlu bir ömür sürmek, buna engel olabilecek veya mutluluða gölge düþürecek her þeyden sakýnmak, korunmak ve gerekirse o tür þeylerle mücadele etmektir. Bu düþünceden hareketle Risale adlý bir eser kaleme almýþtýr. Filozof, "Üzüntü, sevilenlerin kaybýndan ve isteklerin gerçekleþmemesinden kaynaklanan psikolojik bir rahatsýzlýktýr" diye tanýmýný yaparken üzüntünün sebeplerini de ortaya koymaktadýr.

Dîn Felsefesi.

Hudûs Delili. ALLAH'ýn varlýðýný âlemin yaratýlmýþlýðýna dayandýran deliller hudûs delili diye anýlýr ki bunlarýn temellendirilmesinde tümevarým yöntemine baþvurulur.

1. Bir þey kendisinin sebebi olamaz." Filozof "bir þeyin kendisi" tabirini onun bir baþka þeyden veya hiçten meydana gelmesi anlamýnda kullanmaktadýr. Kindî yukarýdaki hipotezin doðruluðunu kanýtlamak üzere, Din felsefesinin esasýný oluþturan ulûhiyyet, nübüvvet ve meâd konularýnda Kindî görüþlerini belli baþlýklar altýnda deðil risalelerinde daðýnýk bir þekilde ortaya koymuþtur. Kindi her yönetenin bir yöneteni, her failin bir faili, her var edenin bir var edeni, her evvelin bir evveli ve her sebebin bir sebebi mevcuttur. Bununla birlikte Kindî'nin dolaylý bir þekilde ifade ettiði görüþler hudûs, vahdet-kesret ve nizam delilleri kapsamýnda deðerlendirilebilir.

a) Varlýk vardýr, var olan yoktur;     b) Varlýk yoktur, var olan vardýr;      c) Varlýk yoktur, var olan da yoktur;      d) Varlýk vardýr, var olan da vardýr önermelerine baþvurur ve bunlarý mantýktaki özdeþlik ve çeliþmezlik ilkeleri ýþýðýnda tartýþarak varlýk sahnesinde yer alan türlerden hiçbirinin kendi varlýðý için sebep olamayacaðý, onun varlýðýnýn bir dýþ sebepten geldiði sonucuna ulaþýr.

2. Hiçbir nicelik bilfiil sonsuz olamaz." Yukarýda Kindî altý aksiyomatik yöntemle sonsuz bir niceliðin imkânsýzlýðýný kanýtlamýþ, âlem de tamamýyla bir nicelik sayýldýðýna göre onun sýnýrlý ve sonlu olmasý gerektiði, buradan da her sonlu þeyin yaratýlmýþ olduðu, zira yaratan ve yaratýlan izafî kavramlar olduðundan her yaratýlanýn bir yaratýcýsý bulunduðu, son tahlilde bunun ALLAH olduðu düþüncesine ulaþmýþtýr.

Vahdet-Kesret. ALLAH'ýn varlýðýný ispat sadedinde Kindî'nin baþvurduðu delillerden biri de varlýðýn birlik ve çokluk açýsýndan analizine dayanýr.

Ýlim Tarihindeki Yeri.

Varlýk yorumu karþýsýnda Kindî'nin felsefe için matematik öðretimini þart koþmasý "bir"i bütün sayýlarýn ilkesi kabul ederek ilk sayýnýn iki olduðunu savunmasý ve, "Sayý olmasaydý sayýlan da olmazdý" diyerek sayýlarý varlýðýn ilkesi saymasý onun Eflâtuncu eðilimini göstermektedir. Ancak sayýlar sonsuz kabul edildiði takdirde sayýlan varlýklarýn da sonsuz olacaðý açýktýr. Halbuki varlýðýn tamamýyla sýnýrlý ve sonlu olduðu Kindî'nin temel tezidir. Bunun bir çeliþki olacaðýný düþünen filozof, bir baþka eserinde bu görüþünden dönerek sayýlar diziniyle sayýlanlar arasýnda bire bir iliþki bulunduðunu, dolayýsýyla her ikisinin de sonlu ve sýnýrlý olduðunu söyler. Risale fî îzâhi tenâhî cirmi'l- 'âlem adlý eserinde ortaya attýðý dört hipotezi matematik sembollerle kanýtlamaya çalýþmasý da onun matematiðe verdiði önemin bir baþka delilidir. Bütün bunlar, Kindî'nin felsefe anlayýþýnda deðilse bile matematikte Eflâtuncu olduðunu göstermektedir

Kindî’nin optik (ilmü"l-menâzýr) alanýndaki çalýþmalarý da ayrý bir önem taþýmaktadýr. Iþýðýn yayýlma ve yansýmasý ile yakan yanan aynalar ve bunlarýn yapýmýný konu alan eserleriyle bu alanýn ilki sayýlmaktadýr.

Meteorolojiyle ilgili ondan fazla eser kaleme alan filozof, atmosferde meydana gelen olaylarý yorumlamak üzere ortaya koyduðu özgün sayýlabilecek görüþleriyle meteoroloji bilimine önemli katkýda bulunmuþtur. Bu alanda Meteorologica adlý eseriyle tanýnan ilk bilgin Aristo'dur. Ancak filozof atmosfer olaylarýný buharla açýklar. Ona göre güneþin etkisiyle yeryüzünden yükselen buharlar yaþ ve kuru olmak üzere ikiye ayrýlýr. Yaþ buhar yaðmur, kar, dolu...


radyobeyan