Delilli Þafi Ýlmihali
Pages: 1
Hadler (Cezalar) By: rabia Date: 11 Mart 2010, 11:27:09
Hadler (Cezalar)

Hadler Bölümü´ne girmeden önce Ýslam ceza müeyyidelerinin en aðýn olan "Recm" haddine sebep teþkil eden zina konusu ve evliliðin ehemmi­yeti üzerinde biraz durarak had cezalarý bölümüne devam ederiz.

Ýslam Dininin Evlilik Müessesesine Verdiði Önem Ve Zinaya Bakýþ Açýsý

Ýslam dini, evliliði tasvip ederek, insanlara sevdirmiþtir. Zira evlilik, cinsel duyguyu tatmin etmenin en saðlýklý yoludur.

Evlilik düzeni, anne-babanýn gönülden eðittiði ve korumayý üzerine aldýðý neslin yetiþtirilmesi için en güzel vasýtadýr. Buna ilaveten, evlilik müessesesi, sevgi ve muhabbet baðlarýnýn oluþturduðu, þefkat, merhamet, duygu ve hislerin, þeref, namus, izzet-i nefis ile annelik-babalýk duygula­rýnýn en güzel þekilde harekete geçtiði bir ortamý hazýrlamaktýr.

Bir neslin, bütün varlýðýyla kalkýnabilmesi ve hayat düzeyinin ilerleyip daha ileri bir düzeye kavuþmasýna katkýda bulunmasý da evlilik müesseseninin gerekliliðine ihtiyaç duyar.

Ýslam dini, cinsel duygularýn en saðlýklý yoldan tatmin edilmesini sað­ladýðý gibi, gayri meþru yollara sapmaya neden olabilecek her türlü cinsel sapýklýðý yasaklamýþtýr. Gayri meþru yollardan bu duygunun tatmin edil­mesini sakýndýrmýþtýr ki, belirlediði meþru yolun dýþýna çýkýp sapýklýða düþülmesin.

Bunun için, kadýnlý erkekli karma iliþkileri, dansý, nefsi tahrik eden fo­toðraflarý, cinsel duygularý harekete geçiren þarký ve müzik türlerini, kuþ­ku uyandýran bakýþlarý ve cinsel duygularý harekete geçiren ya da fuhþa çaðrýda bulunan her türlü hareketi yasaklamýþtýr.

Böylece bunun gibi gayri meþru þeylerin aile ortamýna sýzmasý engel­lenmiþ ve ailenin kurumunun daðýlmasý önlenmiþtir.

Ýslam, Zinayý Þiddetle Men Etmiþtir

Yüce dinimiz Ýslam, tüm bu önlemlere raðmen gerçekleþebilecek zina­yý, kanuni bir suç saymýþ ve en aðýr bir þekilde cezalandýrmýþtýr. Çünkü zina, gerçekten korkunç felaketlere neden olmaktadýr.

Ayrýca pek çok kötülüklere ve suçlara ortam hazýrlamaktadýr. Ahlak bozucu bayaðý iliþkiler ve gayrý meþru cinsel iliþkiler toplumun varlýðýný tehdit eden ve yok olmasýna neden olan en büyük etkenlerdendir. Bunun­la birlikte bu tür iliþkiler, gerçekten, alçaklýk ve rezilliðin ta kendisidir.

Yüce Allah, bu konuda þöyle buyuruyor:

"Zinaya yaklaþmayýn. Zira o çok çirkin bir iþtir ve (alabildiðine) kötü bir yoldur." (Ýsra: 17/32)

Yani, fuhuþa neden olabilecek bakýþlar, dokunma vs. gibi zinaya yaklaþtýrýcý þeylerden uzak durun. Böylece ayet-i kerime, zinaya ortam hazýr­layan davranýþlarý yasaklamýþ olmaktadýr.

Zinanýn Toplumda Býraktýðý Kötü Ýzler

- Zina, bedenleri yýpratan korkunç hastalýklarýn yayýlmasý ve bulaþma­sý için de doðrudan bir sebep olmaktadýr.

Bu hastalýklar, kalýtým yoluyla babadan oðula geçmektedir. Günümüzde en fazla yayýlma alaný bulan Aids hastalýðýnýn kökeninde zina yatýyor.

- Zina, öldürme ve cinayet sebeplerinden biridir.

Çünkü, kýskançlýk insanýn tabiatýnda var olan bir duygudur.

Þeref sahibi, onurlu bir insanýn sapýklýða rýza göstermesi uzak bir ihti­maldir. Çoðu kiþiler, bu utanç verici duruma düþen aile fertlerini, kanun­lar yeterli þekilde cezalandýrmadýðý için bizzat temizleme yoluna giderler.

- Zina aile düzenini bozan ve yuvayý sarsan kötü bir etkendir. Evlilik iliþkileri bu yüzden bozulunca, çocuklarýn eðitimi de alt-üst olur ve onlar da genellikle serseri ve sapýk olma yolunu tutarlar.

- Zina, nesebin zayi olmasýna neden olur.

Miras yoluyla baþkasýna geçecek olan mallar, zina yoluyla el deðiþtir­miþ olur.

- Zina, kiþinin, eþini kandýrmasý için bir sebep teþkil eder.

- Zina, geçici bir iliþkidir.

Arkasýndan herhangi bir sorumluluk yüklenilmez. Yani bu iliþki hay­vanidir. Onurlu bir insan, bu tür iliþkilerden uzak durmalýdýr.

Zina haddinde muhsan ve muhsan olmayaný yani, evlenmiþ veya ev­lenmemiþ olan kadýn ve erkeklerin had durumunu düþünerek bilmek gere­kir.

Muhsan olanýn üzerine cezayý þiddetli kýlmasýnýn hikmeti þudur: O, evliliðin manasýný ve yeteri kadar namus üzerine düþmanlýðýn kýy­metinin kadrini bilir. Bu nedenle onun cezasý recm´dir.

Muhsan olmayan ise onun için 100 kýrbaç ve 1 yýllýðýna sürgündür. Bu cezanýn da hafif yapýlmasýnýn sebebi namusa karþý kýskançlýðýn manasýný tam olarak bilemez. [1]

Bu son iki paragraftan anlamamýz gereken þudur: Muhsan olmayan (evlenmemiþ kiþi)´a daha az ceza verilmesinin nedeni, o iþe daha fazla ih­tiyaç duymasýndan deðil, o iþin aðýr olan ehemmiyet ve kýskançlýðýný bil­memesinden ileri gelmektedir.

Zina Cezasý

Zina eden muhsan (evlenmiþ) ve muhsan olmayan (evlenmemiþ olan) olmak üzere ikiye ayrýlýr:

Muhsan olanýn haddi recm´dir.

Muhsan olmayanýn haddi ise yüz kýrbaç vurmak ve en az kasr mesafe­si kadar bir yere bir sene uzaklaþtýrmaktýr.

Muhsan olmanýn þartlarý dört tanedir:

1. Balið olmak.

2. Akýllý olmak.

3. Hür olmak.

4. Sahih bir nikah ile cinsi münasebete bulunmuþ olmak. Köle ve cariyenin haddi hür haddinin yarýsý kadardýr. Livatanýn ve hayvanlarla temas etmenin haddi zina haddi gibidir. Yabancý bir kadýna cinsel uzvunun dýþýnda kalan bir yerden vat´ etse yani erkeklik organýný karnýnýn menfezlerinden bir yere veya onun benze­rine idhal etse (sokarsa) bunun üzerine had cezasý uygulanmaz, fakat tazir olunur.

Zina Cezasý

Zina, mükellef bir insanýn kendisine haram olan kadýnla cinsi temasta bulunmasýdýr.

Muhsan (evli) olan bir kimse zina ederse cezasý recmdir. Recm, zina eden kiþiyi ölünceye kadar taþlamaktýr. Peygamberimiz (s.a.v.) þöyle bu­yurmuþtur:

"Evli kadýn ve-erkek zina eder, delili sabit olur veya gebelik tesbit edilir veyahut suç itiraf edilirse, recmetmek Allah´ýn kitabýnda bir haktýr." [2] Evli olmayanýn cezasý ise, yüz sopa ve bir yýl sürgündür.

Yüce Allah Kur´an-ý Kerim´de þöyle buyurmuþtur:

"Zina eden kadýn ve zina eden erkeðin her birine yüz deðnek vurun. Al­lah´a ve ahiret gününe iman etmîþseniz Allah´ýn dinine (göre) cezayý tat­bik hususunda sîzi o ikisine karsý acýma tutmasýn. Onlara uygulanan ce­zaya mü´minlerden bir grupta þahit olsun." (Nur: 24/2)

Ebu Hureyre (r.a.) ile Zeyd bin Halid (r.a.) dan þöyle rivayet edilmek­tedir. Bedevilerden bir kiþi Resulullah´a gelip þöyle dedi:

-Ey Allah´ýn Resulü, Allah aþkýna senden benim için ancak Allah´ýn ki­tabý ile hükmetmeni istiyorum.

Onun hasýmý olan ve ayný zamanda ondan daha anlayýþlý olan diðer þa­hýs da þöyle dedi: ´Evet aramýzda Allah´ýn kitabý ile hükmet ve konuþmak için de bana izin ver´ dedi.

Resulullah: "Konuþ" diye izin verdi.

O zat: ´Oðlum hasmým olan þu zatýn yanýnda hizmetçi olarak bulunu­yordu, onun karýsý ile zina etti. Bana da bu zinadan ötürü oðluma recm ce­zasý lazým geldiði söylendi. Ben oðlum için yüz koyun ve bir cariye fidye verip oðlumu kurtardým. Daha sonra bu meseleyi ilim ehli olanlara sor­dum. Onlar, oðlunun cezasý yüz deðnek ile bir yýl sürgündür. Öteki zina eden kadýna da recm gerekir, dediler. Resulullah (s.a.v.):

"Nefsim elinde olan Allah´a yemin ederim ki ben sizin aranýzda mu­hakkak Allah´ýn kitabý ile hükmedeceðim. Cariye ile koyunlar tekrar iade edilecektir. Oðluna da yüz deðnek ile bir yýl insanlardan uzaklaþtýrma ce­zasý verilecektir." Bundan sonra Resulullah(s.a.v.) þöyle emir buyurdu:

"Ey Uneys, haydi bu adamýn karýsýnýn yanýna git, eðer zina ettiðini iti­raf ederse onu recmet." [3] Ýþte bu suretle Uneys kadýna gitti, kadýn da zinayý itiraf etti. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) kadýnýn recmedilmesini emretti. O da recmolundu.[4]

Köle ve cariye zina ederse bunlarýn cezasý hür kiþiye nazaran yarýmdýr, yani elli deðnek ve altý ay sürgündür.

Allah (c.c.) þöyle buyurmuþtur:

" (Cariyeler)evlendikten sonra fuhuþ (zina) yaparlarsa, o takdirde hür kadýnlar (bu iþi yaptýklarýnda) üzerleri­ne lazým olan cezanýn yarýsý cariyelere lazým gelir." (Nisa: 4/25)
Cariye zina ederse hür kadýnýn cezasýnýn yarýsý kadarý ile cezalandýrýl­malýdýr. Recm cezasýnýn yarýsý olmadýðýna göre yukarýdaki ayeti kerime­nin hükmüne binaen elli sopa vurulmalý ve altý ay sürgün edilmelidir.

[1] Kýtab´ul Fýkh Ala Mezahibil Erbaa c. 4, s.103.

[2] Buhari, 6442

[3] Buhari, 6467: Müslim, 1697.

[4] Nevevi.

LÝVATA

Livata kiþinin karýsý ile de olsa arkadan cinsi münasebette bulunmasý­dýr. Bunun hükmü zinanýn hükmü gibidir. Yani bu fiili yapan kiþiye uygu­lanan ceza zina eden kiþinin cezasýdýr. Çünkü yaptýðý bir fuhuþtur. Bu kö­tü iþin faili evli ise recmedilir, evli deðilse yüz deðnek vurulup bir yýl sürgün edilir. Kendisine livata yapýlan kiþinin durumuna gelince ister evli olsun ister evli olmasýn evli olmayanýn cezasý ona uygulanýr.

Hayvanlarla temasta Þafii mezhebinin en muteber görüþüne göre hay­vanla temasta bulunan kiþiye recm cezasý uygulanmaz. Çünkü bu fiilde uygun bir zevk düþünülemez. Ýnsan tabiatý bundan nefret eder. Bu neden­le bu kötü iþte bulunan kimseye önleyici bir ceza vermek gerekir. Bu ki­þinin cezasý tazir, dövmek, sürgün, haps ve kýnamak gibi cezalardýr.

Ýbni Abbas (r.a.)´dan þöyle rivayet edilmiþtir: "Hayvanala cinsi müna­sebette bulunana hadd cezasý yoktur." [1] Ayrýca tenasül organýyla yaban­cý bir kadýnýn vücuduna temas ettirmesi ya da kadýnýn tenasül uzvum yabancý bir erkeðin vücuduna temas ettirmesi veya onu öpmesi yahut bu­na benzer teþhir edici davranýþlarda bulunulmasý halinde tazir cezasý gere­kir. Bu tazir cezasýnýn þekli müslüman ve adil olan hakimin uygun gördü­ðü dövme, sürgün etme, hapsetme ve kýnama gibi ceza þekilleridir. Karýsý ile arkadan cinsel temasta bulunma veya yabancý bir kadýna ferci diþinde tamasta bulunan kiþiye uygulanan ceza þekilleri de þer´an tayin edilen ce­zalarýn en azýný geçmemelidir

Hadd cezasýnýn en azý, içki içen kiþiye uygulanmasý gereken cezadýr Bu ceza da elli deðnektir. Tazirin cezasý ise elli deðnekten daha az olmalýdýr. Peygamberimiz (s.a.v.) þöyle buyunmuþtur:

"Her kim hadd olmayan bir konuda ceza vermede aþýrýya giderse o kiþi saldýrganlardandýr." [2]

Kazf Haddi (Zina Ýsnadi Cezasý)

Bir kiþiye zina iftirasýnda bulunana sekiz þartýn bulunmasýyla kazf haddi uygulanýr.

Böyle bir durumda 8 þart aranýr: Bunlardan üç þart kazf edende aranýr.

1. Balið olmak.

2. Akýllý olmak.

3. Zina ile iftira ettiði þahsýn babasý olmamak.

Beþ þart ta makzufta aranýr.

1. Müslüman olmak.

2. Balið olmak.

3. Akýllý olmak.

4. Hür olmak.

5. Ýffetli olmak.

Hür kiþiye seksen kýrbaç, köleye ise kýrk kýrbaç had cezasý uygulanýr.

Üç þeyle kazf haddi sakýt olur.

1. Þahitlerle ispatlamakla.

2. Makzufun kazifi affetmesiyle.

3. Karýya atýlan zina suçunu Han etmekle.

Kazf, bir kimsenin birisini zina ile suçlamasýna denir. Mesela bir kim­se birisine, ´Ey zani´ veya ´Sen zina ettin!´ ya da bir kadýna ´Kahpesin!´ demesi.

Kazf, büyük günahlardandýr. Bu davranýþta bulunan kiþi balið, akýl sa­hibi ve kendisine bu suçu isnad ettiði kimsenin usulünden (ana-babasýndan) olmayýp, had cezasýna çarptýrýlarak kendisine seksen deðnek vuru­lur.

Þahitler dört kiþiden az olmamasý durumunda zina için þahidlik yap­mak kazf deðildir. Çünkü burda yeteri kadar þahit olduðu için zina haddi uygulanýr. Ancak þahitlerin sayýsý dörtten aþaðý oldu mu, kazf olarak ka­bul edilir.

Yüce Allah þöyle buyurmaktadýr:

"Namuslu ve hür kadýnlara (zina isnadýyla) iftira eden, sonra dört þahid getirmeyen kimselerin her birine de seksen deðnek vurun" (Nur: 24/4)

Peygamberimiz (s.a.v.) büyük günahlarý sayarken, kazfý þöylece ifade etmiþtir:

"... zinadan habersiz iffetli müslüman kadýnlara zina isnadýnda bulunmak." [3]

Zinadan, hanýmýna dübüründen yaklaþmaktan uzak, balið, akýl sahibi ve hür müslümaný bu suçlarla itham edip, delilleriyle isbatlayamayan kiþi, hükümlere tabi bir mükellef ise, ister hür olsun ve ister köle olsun onun için kazf cezasý sabit olur.

Gerek bu suçu isnad eden ve gerek kendisine bu suç isnad edilen kiþi­de bu þartlardan biri sakýt olduðunda had cezasý kalkýp, ta´zir cezasý uy­gulanýr.

Bir müslümanýn, bir din kardeþine zina suçunu isnad etmesi her ne su­retle olursa olsun haramdýr. Yalan yere bu suçu isnad ediyorsa zaten iftira­dýr.

Kazf büyük günahlardandýr. Doðru ise dahi yine de bundan ictinab (uzak durmasý) etmesi gerekir. Çünkü Allahu Teala´nýn örtünmesini iste­diði emrettiði sýrlarý açýða çýkarmaktýr. Bu nedenle namus ve ýrza büyük bir leke býrakýldýðý için çirkinliklere sebebiyet verir.

Bunun cezasý seksen deðnektir. Tevbe etmediði sürece þahitliði ve mürüvvetliði kalkmýþ olur. Kendisiyle birlikte dört þahit getirip ispatýný yap­mazsa ve zinaya uðratýlan kimsenin affýný almazsa bu ceza uygulanýr.

Ýçki Ýçmenin Cezasý

Þarab veya sarhoþluk veren herhangi birþeyi içene 40 kýrbaçla had cezasý uygulanýr. Ýmam bu cezayý tazir cezasý ile kýrbaçlarýn sayýsýný sekse­ne çýkarabilir.

Ýki þeyle içki haddi gerçekleþir:

Ýki þahidin þahitlik etmesi veya içki içen kiþinin itiraf etmesidir.

Birinin kusmasýyla veya içki kokusu vermesiyle had uygulanmaz.

Ýçki içmek haramdýr. Ýçkiden maksat, ister üzüm suyundan yapýlmýþ olsun, ister baþka bir þeyden yapýlmýþ olsun sarhoþ edici her sývý þeydir.

Yüce Allah þöyle buyurmaktadýr:

"Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taþlar (putlar), fal ve þans oklarý ancak Þeytan´in birer iþi olan pisliktir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluþa eresiniz" (Maide: 5/90)

Ýçkiyi içerek tedavi olmak haramdýr. Ancak bir ilaçta alkol bulunur ve kullanýlan bir ilaç olup, onun yerini tutacak baþka bir ilaç yoksa, o zaman onunla tedavi caiz olur. Diðer necis þeylerde de, eðer onlarýn yerini alacak baþka bir ilaç yoksa onlarla tedavi caizdir.

Susuzluktan dolayý içki içmek caiz deðildir. Çünkü susuzluðu gidermediði gibi aksine arttýrýr da. Ancak lokma boðazda kalýr ve boðulma teh­likesi olup içecek baþka bir þey bulunmadýðý takdirde zarurete binaen lok­mayý indirecek miktar içilebilir.

Ýçki içenin erkek olsun, kadýn olsun, hür ise cezasý kýrk deðnektir.

Resulullah (s.a.v.) içki içmekten dolayý hurma aðacý dallarý ve ayakka­býlarla kýrk celde dövmeyi emretmiþtir.

Enes bin Malik þöyle rivayet etmektedir:

"Allah´ýn resulü þarap içene ayakkabýlarla ve hurma dallarý deðnekleriyle kýrk defa vururdu." [4]

Köle içecek olursa, kendisine yirmi deðnek vurulur. Ancak diðer üç mezhebe göre, içki içenin cezasý, hür için seksen deðnek ve köle için kýrk deðnektir.

Þafii Mezhebi´ne göre de, Devlet Baþkaný ta´zir cezasýný; hür için ce­zayý seksene ve köle için yirmiden kýrka çýkarabilir.

Eroin, afyon, uyuþturucu imali için kullanýlan haþhaþ ve benzeri aklý uyuþturan otlarýn hepsi haramdýr.

Ancak bunlarý kullanana had cezasý uygulanmayýp, bu çirkin alýþkan­lýklardan meneden ta´zir cezasý uygulanýr.

Bunlardan sývýlaþtýrýlan maddeler, içki kadar etkili olmadýkça, onlarda da had cezasý yoktur. Ancak içki kadar alkolü fazla olursa, onlar da içki gibi deðerlendirilerek had cezasý uygulanýr.

Ameliyat ve benzeri týbbi müdahaleler için uyuþturucu maddeleri zerketmek, narkoz vermek veya gerekirse yemekte bir mahzur yoktur. Ancak böyle bir iþ için içki içirmek haramdýr.

Kan, yýlan eti, sidik ve içkiye bulaþmýþ macunu ele alýp dokunmak ha­ramdýr.

Hýrsýzlýklarýn Cezasý

Hýrsýzlýk yapanýn eli üç þartla kesilir:

1. Balið olmasý.

2. Akýllý olmasý.

3. Çalýnan malýn 1/4 dinar deðerinde olmasý.

4. Koruma altýnda bulunmasý.

5. Çalanýn bu mal üzerinde þüphe ile de olsa herhangi bir hakkýnýn bu­lunmamasý.

Ýlk hýrsýzlýðýnda sað el bilekten kesilir, ikinci hýrsýzlýðýnda sol ayak, üçüncü hýrsýzlýðýnda sol el, dördüncü hýrsýzlýðýnda sað ayak kesilir. Bun­dan sonra da hýrsýzlýða devam ederse tazir edilir. Bir görüþe göre ölüme terkedilir.

Hýrsýzlýðýn Cezasý

Hýrsýzlýða ceza uygulanmasý ile ilgili müeyyide, insanlarýn mallarý ko­ruma altýna alýnmýþ ve himaye edilmiþtir.

Delili, Allah-u Teala Kur´an´ý Kerim´de þöyle buyurur:

" Erkek hýrsýz ve kadýn hýrsýzýn, yaptýklarýndan ötürü Allah tarafýndan ibret verici bir ceza olarak, ellerini kesin. Allah güçlüdür, hakimdir." (Maide:5/38)

Ýslam dini, can damarý olmasý bakýmýndan mala deðer vermiþ ve fertle­rin mülkiyetine saygý göstermiþtir.

Ayný zamanda Ýslam, insanlarýn mali haklarýný mukaddes saymýþ ve herhangi bir þekilde kiþinin malýna tecavüz edilmesini helal saymamýþtýr.

Ýslam; hýrsýzlýk, gasb, yankesicilik, hýyanet, faiz, aldatma, ölçü ve tar­týda hile ve rüþveti haram kabul etmiþtir. Ýslam hýrsýzlýk konusunda þid­detli davranmýþ, hýrsýzlýðýn bizzat yapýldýðý organ olan elin kesilmesine hükmetmiþtir. Bunda açýk bir hikmet vardýr. Çünkü hain el, hasta organ gibidir ki, vücudu kurtarmak için onu kesmek, akýllarýn ve kanunlarýn itti­fak ettiði bir konu olup bütünün yerine parçayý feda etmek gerekir. Yine bunun gibi, hýrsýzýn elini kesmekle, insanlarýn mallarýný çalmayý içinden geçiren kimselere bir ibret vardýr ki, elini insanlarýn mallarýna uzatmaya cesaret edemez.

Yukarýda sayýlan þartlardan 1 tanesi de eksik olsa had cezasý uygulan­maz. Ana-babalarýn ve evlatlarýn birbirlerinin mallarýný çalmalarý ve kö­lenin efendisinin malýný çalmasý hallerinde de el kesilmez.

Günümüzde aklý kýt ve Ýslam´ý gerçek bir þekilde bilmeyenler ´Ýslam el keser´ bahanesi ve iddiasýyla aþaðýlýk görüþ ileri sürerler.

Bir kere hýrsýzlýk veya buna benzer had cezalarýnýn uygulanmasý için Ýslam, eðitim hususunu ön safhada tutar. Bugünkü þartlarda ve bugünkü ekonomik durumlarda Ýslam adýna böyle müeyyideleri ön görüp uygula­mak deðil Ýslam´a, normal bir aklý selime dahi sýðdýramayýz.

Ancak, eðitim ve ekonomik buhranlar çözülür, herkese çalýþmasý için iþ imkanlarý karþýlanýr, bundan sonra kiþi halen de tembelliðe yeltenir, be­davadan yaþayayým fikri ve düþüncesi ile baþkalarýnýn malýný çalarsa -ta­bii ki herkesin de buna hak vermesi lazým gelir ki- bu cezalar uygulanýr.

Hýrsýzlýkta cezanýn uygulanmasý için çalmýnan malýn bir dinarýn dörtte birinden daha fazla bir deðerde olmasý gerekir.

Peygamberimiz (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

"Hýrsýzýn eli ancak dinarýn dörtte biri ve daha fazlasý için kesilir," [5]

Çalýnan malýn saklanmýþ veya koruma altýnda olan bir yerden çalýnma­sý gerekir.

Kiþinin çalmýþ olduðu malda herhangi bir hakkýnýn olmamasý gerekir. Kiþi þüphe ile de olsa malýnýn içinde bulunduðu bir eþyayý çalarsa onun eli kesilmez. Çocuk babasýnýn veya baba çocuðunun malýndan çalarsa ce­za uygulanmaz. Çünkü çalýnan malda nafakanýn mülkiyetine benzer bir durum vardýr.

Hýrsýzlýk yapanýn sað eli mafsal kemiðinden kesilir.

Ýbni Mes´ud þöyle rivayet etmektedir:

"Onlarý (hýrsýzlarý) sað taraflarýndan kesin."

Taberi´nin rivayet ettiði bir hadiste, "Hazreti Peygamber´e hýrsýzlýk ya­pan birisi geldi. Hazreti Peygamber onun sað tarafýndan kesti." [6] denil­mektedir.

Kesilmenin mafsal kemiðinden olmasýna delalet eden þu hadistir.

Sefvan bin Umeyye (r.a.) El-Batha denilen yerde uyurken bir kiþi onun baþýnýn altýnda bulunan hýrkasýný aldý. Sefvan onu yakaladý ve Resulullah´ýn huzuruna getirdi. Resulullah (s.a.v.) onun elinin mafsal kemiðin­den kesilmesini emretti. [7]

Hýrsýzlýk yapan kiþi ikinci defa hýrsýzlýk yaparsa onun sol ayaðý kesilir. Buna delalet eden Hz. Ali´den gelen þu rivayettir:

"Kiþi hýrsýzlýk ettiðinde sað eli kesilir, tekrar ikinci defa hýrsýzlýk etti­ðinde sol ayaðý kesilir."

Ayak topuk mafsalý ile birlikte kesilir. Hazreti Ömer (r.a.) bu þekilde yapmýþtýr.

Hýrsýzlýk yapan kiþi üçüncü defa hýrsýzlýk yaparsa sol eli, dördüncü de­fa hýrsýzlýk yaparsa sað ayaðý kesilir.

Hazreti Peygamber (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

"Kiþi hýrsýzlýk yaparsa (sað) elini kesin. Ýkinci defa hýrsýzlýk yaparsa (sol) ayaðýný kesin. Üçüncü defa hýrsýzlýk yaparsa (sol) elini kesin. Dör­düncü defa hýrsýzlýk yaparsa (sað) ayaðýný kesin." [8]

Hýrsýz bundan sonra yine hýrsýzlýða devam ederse tazir edilir. Bazý gö­rüþlere göre öldürülür. Adaletli islam hakimi uygun gördüðü ceza þekille­riyle cezalandýrýr. Yani .dövmek, hapsetmek, sürgün etmek gibi engelleyi­ci cezalar uygulanýr.

El kesmenin cezalarý aþaðýdaki þartlarda uygulanýr:

1) Hýrsýz, mükellef diyebileceðimiz akýllý ve ergenlik çaðýnda olacak.

2) Çalýnan mal 1/4 dinar deðerinde veya baþka kuvvetli görüþlere göre bir altýn kýymetinde olacak.

3) Mal, muhafazalý bir yerden çalýnacak.

4) Çalýnan malda hýrsýzýn þüpheyle de olsa hiç bir hakký olmayacak.

5) Hýrsýzlýðýn yapýldýðýna dair o hýrsýz üzerine had uygulanmasý için iki adil þahit veya hýrsýzýn kendi itirafý olacak.

6) Çalýnan mal; çabuk bozulabilir, süt, et veya yaþ meyve türlerinden olmayacak.

7) Hýrsýzýn eþ, baba veya çocuðu gibi mal sahibinin yakýný olmamasý.

Burada anlaþýlýyor ki bu iþte çok büyük ibretler vardýr. Ayrýca mahke­meye baþvurmadan önce, hýrsýz o malý sahibine iade ederse, açlýk, fakir­lik, yokluk ve mahrumiyet gibi temel zaruretlerden dolayý hýrsýzlýk yapýl­mýþsa bu ceza uygulanmaz.

Yol Kesenlerin Cezasý

Yol kesenler dört kýsma ayrýlýr:

1. Öldürüp mal almýyanlar. Bunlarýn cezasý öldürülmektir.

2. Öldürüp mal alanlar.

Bunlarýn cezasý öldürülerek asmakla teþhir etmektir.

3. Mal alýp öldürmeyenler.

Bunlarýn cezasý hýrsýzlýk haddindeki sýraya göre el ve ayaklarý kesile­cektir.

4. Yollarý kontrol altýna alýp öldürmeyen ve mal almayanlar. Bunlarýn cezasý öldürülmeyip haps ve tazirdir.

Bunlar yakalanmadan önce tevbe edip uslanýrsa hadde tabi tutulmaz­lar. Ancak kýsas ve mal gibi baþkalarýnýn hakký üzerlerinde varsa kendile­rinden alýnacaktýr.

Yol kesenlere uygulanmasý gereken ceza için Allah´u Teala´nýn þu ayeti kerimesi delil olarak gösterilir:

"Allah ve resulüne muhalefet edip, yeryüzünde fesatlýk çýkaranlarýn cezalarý ancak öldürülmek veya asýlmak ya da elleriyle ayaklarý çapraz kesilmek ve yahut ta yeryüzünden sürülmektir, iþte bu ceza onlar için dünyada rezil ve rüsvay olmaktýr. Onlar için ahirette de büyük bir azap vardýr." (Maide: 5/33)

´Allah ve Resulüne muhalefet edenler´ den kasýt, Allah´ýn kullarýna zul­mederek Allah ve Resulü´nün emirlerine muhalefet etmektir.

´Yeryüzünde fesat çýkaranlar´ ise, hayatý fesatlýða sürüklemeye çalýþ­mak ve insanlarý öldürüp mallarýný gaspederek kalplerine korku salarak yaþamlarýný felce uðratmaktýr.

´Sürgün edilmeleri´ ise memleketlerinden çýkarýlýp uzaklaþtýrýlmalarý­dýr.

´Rezil olmak da onlarýn zelil ve hakir edilmesidir. Yol kesen kiþilerden bir grup veya bir kimse yakalanmadan önce tevbe etseler onlardan bu ce­za düþer.

Yüce´Allah Kur´an-ý Kerim´de þöyle buyurur:

"Ancak kendilerini yenip ele geçirmeden önce tevbe etmeleri müstes­nadýr. Allah çok merhametli ve affedicidir" (Maide: 5/34)

Cana, Mala Ve Namusa Saldýrmak

Canýna, malýna ve namusuna tecavüz edilen kiþi kendisini savunma zorunda kalarak karþý tarafý öldürürse zamin olmadýðý için ona kýsas, di­yet veya keffaret lazým gelmez. Bir hayvana binmiþ vaziyetteyken o hay­van birini basar veya malýný telef ederse o kiþi zamin (sorumlu) olur.

Cana, mala ve namusa saldýrý yapan kiþi öldürüldüðü taktirde ondan mes´ul olunmaz. Bu durumda kiþi, müdafaasý için günahkâr olmaz. Kiþiye saldýran biri eðer insan ise onu öldürse sorumlu olmaz. Diyet ve kefaletin hiç biri de ona ödenmesi gerekmez. Ona saldýran hayvan ise ve kiþi onu öldürse deðerini vermeye mes´ul deðildir. Kendini müdafaa eden kiþi mü­dafaa edecek güçte deðilse ve karþý koyarken öldürülse þehittir. Buna de­lil olan þu ayet-i kerimedir:

"... o halde size saldýrana, onun size saldýrdý­ðý gibi siz de saldýrýn" (Bakara: 2/194) Yani saldýran kiþiye saldýrganlýðýnýn benzeriyle mukabele etmek gerekir. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur:

"Kim malýný müdafaa ederken öldürülürse þehittir. Kim ýrzýný, kanýný veya ehlini mü­dafaa ederken öldürülürse þehittir." Buradaki ehilden kasýt kiþinin kýzý, zevcesi, kýz kardeþi, annesi ve bunlarýn dýþýnda olan yakýnlarýdýr.

Zulme uðrayan kir kiþi görüldüðünde ona yardým etmek gerekir. Pey­gamberimiz þöyle buyurmuþtur:

"Kiþinin yanýnda bir müslüman zulme maruz kalýrsa, kimin müdafaa etme gücü olduðu halde yardým etmezse ký­yamet gününde Allahu onu insanlara karþý zelil ve rüsvay eder." [9] Hayvana binili vaziyette iken birine zarar verildiði taktirde kiþi sorumlu­dur. Ýster elleri ile ister ayaklarý ile ister aðzý ile zarar versin farketmez. Çünkü bu durumda zarar veren hayvan sahibinin kontrolü altýndadýr. Bu­na delil olarak þu hadisi þerifi gösterebiliriz. Hz. peygamber bahçe sahip­lerine bahçelerini gündüz korumayý emrederdi. Hayvan sahiplerinin de hayvanlarýnýn geceleyin kaptýklarý zararý ödemesine hükmederdi. [10]

Asilerle Savaþmak

Asilerle savaþmak üç þartla vacip olur:

1. Asilerin bir kuvvet oluþturmalarý.

2. Halifenin kontrolünden çýkmýþ olmalarý.

3. Ellerinde isyanlarýnda haklý olduklarýný gösteren bir delil veya te´vil olmasý.

Asilerin esirleri öldürülmez, mallarý ganimet olarak alýnmaz, yaralýlarý ölüme terkedilmez.

Adalet sahibi olan islam halifesine karþý çýkan gruba Asi (baðý) denir.

Bunlarla savaþmanýn delili þu ayeti kerimedir:

"... Eðer mü´mirilerden biri diðeri üzerine saldýrýrsa, saldýranlarla Al­lah´ýn emrine dönmelerine kadar ´savaþýnýz. Eðer dönerlerse aralarýný adaletle bulunuz..." (Hucurat: 49/9) Yukarýdaki 3 þartý kendilerinde bulunduran bu "Asi" grup veya gruplarýna elçi gönderilerek barýþa, sükuna ve varsa hak­sýzlýklarýn giderilmesi için uzlaþmaya çaðrýlýr. Haksýzlýklar ve varsa yan­lýþlýklar giderilir. Yine de isyan etmeye devam ederlerse halife onlara nasihatta bulunur. Bununla da yola gelmezlerse kendilerine karþý savaþ açý­lýr. Asiler tamamen kontrol altýna alýndýktan sonra varsa mallarý geri veri­lir. Hz. Ali kendisine karþý çýkan Hariciler´e Ýbni Abbas´ý göndermiþ, onun vasýtasýyla onlara nasihat etmiþ. Bunun üzerine Hariciler´den dört bin kiþi reisleri Ýbni Kavva ile birlikte tevbe ederek dönüþ yapmýþlar. Geri kalanlarý da ýsrar etmiþ, Hz. Ali de onlarla savaþmýþtýr. [11]

Mürtedin Cezasý

Ýrtidat edene islam dinine dönmesi için üç defa teklif edilir. Eðer tevbe edip dine dönerse herhangi bir ceza uygulanmaz .

Ama mürtedlikten dönmezse, öldürülür. Öldürülen bu mürted yýkan­maz, üzerine cenaze namazý kýlýnmaz. Müslümanlarýn mezarlýðýna defne­dilmez.

Ýrtidad (dinden çýkma) ölümle sonuçlanýrsa, yapýlan amellerin hepsini yok eder. Mürted olan kiþi, sanki hiç hayýrlý bir amel yapmamýþ gibi olur. Ameli, sevaptan tecrid edilmiþ olarak kendisine döner. Amelinin geri dönmesinin yararý , onu kaza etmesini gerektirmez ve ahiret´te ondan do­layý sorguya çekilmez.

Ýrtidad, mükellef ve muhtar olan kimsenin küfrü niyyet etmek, küfrü gerektiren bir davranýþta bulunmak veya küfrü gerektiren bir söz söyleye­rek müslümanlýðýna son vermesidir.

Her müslümanýn dinini fesada götüren ve ona ve dinine son veren davranýþlardan uzak durmasý gerekir. Ama ne yazýk ki, günümüzde insanlar söylediklerine aldýrýþ etmez olmuþlardýr. Öyle sözler söyleni­yor ki bu sözler onlarý Ýslam´ýn dýþýna çýkarmakta ve bunun küfür oluþu bir yana, onu bir günah olarak da kabul görmemektedirler.

Mürtedin hekmü: Ýslamdan dönen kiþi üç güne kadar tevbeye davet edilir. Tevbe ederse müslüman olur , etmezse öldürülür. Bu konuda Ýbni Abbas (r.a.)´tan rivayeten Allah Resulü þöyle buyurmuþtur:

"Ýslamdan dönen kiþiyi öldürünüz" [12]

Abdullah bin Mes´ud (r.a.)´dan rivayete göre peygamberimiz (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

"Allah´tan baþka ibadete layýk hiç bir ilah bulunmadýðýna ve benim de Allah´ýn bir elçisi olduðuma þehadet eden müslüman kimsenin kaný helal olmaz. Ancak þu sebepten biri ile helal olur. Evli olduðu halde zina et­mekle, haksýz yere bir insan öldürmekle ve islam dinini terkedip dininden ayrýlmakla." [13] Ýslamdan dönen kiþiyi tevbeye davet etmek vacibtir. Yani önce tevbe etmesini daha sonra tekrar Ýslama dönmesi ondan istenir. Bu­na raðmen Ýslama dönmezse öldürülür.

Cabir (r.a.)´dan þöyle rivayet edilmiþtir: "Ümmü Ruman isimli bir ka­dýn mürted oldu. Hz. Peygamber onun tekrar Ýslama davet edilmesini, ka­bul etmediði taktirde öldürülmesini emretti." [14]

Bazý alimler þöyle demiþtir: Mürted olan kiþiye üç güne kadar süre ve­rilir bu sere içerisinde tevbeye davet edilerek Ýslama dönmesi istenir.

Hz. Ömer´in (r.a.) þu rivayetini delil gösterilebilir. Hz. Ömer (r.a) dö­neminde onun haberi olmadan mürted olan birisi ona mühlet verilmeden öldürüldü. Bunu duyan Hazreti Ömer sinirlenerek þöyle dedi:

"Niye onu üç güne kadar hapsetmediniz, her gün yemek yedirmediniz ve onu tevbe etmeye davet etmediniz, belki tevbe edip Allah´a dönerdi." Ve þöyle devam etti: "Allahým bu iþte ben hazýr deðildim, onlara emret­medim ve öðrendiðim zaman razý olmadým" [15]

Ýrtidad üç kýsýmdýr ve her kýsým kendi içinde bölümlere ayrýlýr:

1) Akide Konusunda Olan Ýrtidad:

Allah´ýn varlýðý hususunda þüpheye düþmek, Efendimiz Muhammed (s.a.v.)´in Allah Resulü olup olmadýðýný þüphe etmek, Kur´an hakkýnda þüpheye düþmek, Allah´ýn kitabý, O´nun kelamý mýdýr, yoksa efendimiz Muhammed (s.a.v.)´in midir?

Ahiret, Cennet, Cehennem, sevap ve günahtan þüphe etmek gibi. Ya­hut Peygamberimiz (s.a.v.) hususunda ayet-i kerime ile ispatlý bulunan Miraç olayý Ýsra´ (Peygamber (s.a.v.)´in Mescid-i Haram´dan Mescid-i Aksa´ya (ge­ce yürüyüþü), tevatürle sabit olan peygamberlerin mucizeleri, ilim gibi Allah´ýn vacib sýfatlarýndan biri veya Allah´ýn sýfatlarýndan baþka birine inanmamak, Allah´ýn ondan beri olduðu hususunda icma bulunan bir sýfa­tý Allah´a yakýþtýrmak.

Mesela O´nun -haþa- sair cisimler gibi bir cisim olduðunu söylemek. Din´de bilinmesi zaruri olan ve haramlýðý sabit olan bir þeye helal olduðu­nu söylemek. Zina, livata veya öldürmenin helal olduðunu söylemek gibi. Ayný þekilde helal olan bir þeye haram demek, alýþ-veriþ ve nikahýn haram olduðunu söylemek gibi Vacib olduðu hususunda icma bulunan bir þeyi reddetmek. Beþ vakit namazý, bu namazlardan bir secdeyi, abdesti, zekatý, oruç veya Hacc´ý reddetmek gibi. Ýcma ile vacib olmadýðý sabit olan bir þeyin vacib olduðunu söylemek. Beþ vakit namazý bir rek´at veya secde ilave etmek gibi. Meþruluðu icma ile sabit olan bir þeyi reddetmek. Farz namazlara tabi olan sünnetleri reddetmek gibi.

Gelecekte küfre girmeye azmetmek veya küfürde tereddüt etmek. Bu durumda olan kiþi o andan itibaren küfre girmiþ olur. Çünkü imanýn sü­rekliliði vaciptir. Onda tereddüd göstermek, ona aykýrýdýr. Ancak vesvese bunun dýþýndadýr. Mesela, birinin düþüncesinden küfür geçmesinden do­layý tekfir edilmez. Çünkü vesvese, azmetmeye engel deðildir.

Hz. Ebu Bekr (r.a.)´ýn sahabe olduðunu reddetmek veya hakkýnda ic­ma bulunan peygamberlerden birinin peygamber olduðu kendisine öðre­tildiði halde inad olarak o´nu reddetmek.

Kur´an´da olduðu icma´ ile sabit olan bir harfi inkar etmek veya Kur´an´dan olmadýðý icma´ ile sabit olan bir harfin Kur´an´dan olduðunu söylemek. Bir peygamberi yalanlamak. Yahut Peygamberimiz (s.a.v.)´den sonra bir peygamberin geleceðine inanmak. Yine, peygambeiliði iddia et­memekle birlikte kiþinin kendisine vahiy geldiðini söylemesi küfürdür.

2) Fiiller (Hareket Ve Ýþler) Konusunda Olan Ýrtidad:

Güneþ veya Ay gibi bir puta veya herhangi bir yaratýða secde etmek. Ancak zaruretten dolayý olursa, o baþka. Darü´l-Küfür´de bulunan bir kimsenin korkusun­dan dolayý bir kâfirin huzurunda secdeye kapanmasý gibi. Kiþi bundan dolayý tekfir edilmez.

Günümüzde gelenekleþmiþ olan baþ eðme ve rükua varmayacak þekil­de eðilmeye gelince, bu mekruhtur. Bunun için baþ eðmenin de dinimize göre derin anlamlarýný bilerek burda da dikkat etmeliyiz.

3) Sözlerde Ýrtidad:

Ýrtidada sebep olan sözler çoktur.

Günümüzde bu sözler o kadar yaygýn hale gelmiþtir ki o sözleri düþün­mek dahi tüylerimizi ürpertir. Bunlarýn hepsini burada sýralamak müm­kün deðildir. Ancak bir kýsmýna iþaret edeceðiz:

Bir müslümana ´yahudi´ veya ´hýristiyan´ diye hitab etmek. Ya da müslüman´a ´dinsiz´, ´imansýz´ demek.

Allah´ýn isimleriyle alay etmek. Ya da cennet, sevap veya cehennem ve ceza vaadleriyle alay etmek.

´Allah, bana þunu emretmiþ olsaydý yapmazdým.´ yahut; ´Allah, bana cenneti verse, ona girmem´ diyerek alay etmek ve Allah´ýn emirlerine kar­þý olduðunu açýða vurmak. Ya da; ´Bu fakir ve hasta halime raðmen na­mazý terketmemden dolayý Allah bana ceza verecek olsa, bana zulmetmiþ olur´ demek.

Peygamberler, melekler ve bütün müslümanlar, gelip ´Þu þey, þöyle­dir, diyecek olsalar, yine inanmam´demek.

Alay ederek ve Sünnet´i küçümseyerek, ´Bu iþ Sünnet´te olsa onu yap­mam´demek.

Allah´tan veya meleklerden veya Kur´an´dan veya þeriatten yahut da Ýslam´dan beri olduðunu söylemek.

Þeriatýn hükümlerine rýza göstermediðini söylemek yahut alay ederek ´Ben böyle bir hüküm tanýmýyorum.´ demek.

´Namaz kýldýðýmdan beri hayýr görmedim´ yahut, ´Namaz, bana bugüne kadar hiç bir yarar getirmedi.´demek...

Netice olarak, yukarýdaki söz ve fiiller kasýtlý yapýldýðý ve dini esaslar­la alay etme ve onlarý küçümseme kasdýyla yapýldýðý takdirde irtidat olup, kiþiyi küfre götürür. Deðilse, irtidat olmaz ama, mü´min bütün bunlardan sakýnmalýdýr. Kendisinden irtidat vaki´ olan kimse, kelime-i þehadeti tekrarlamalý, irtidada sebep olan hususu hemen terketmeli, kendisinden sa­dýr olan o duruma piþmanlýk duyarak, bir daha benzeri bir durumla karþý­laþmamaya azmetmeli ve o müddet içerisinde kaçýrmýþ olduðu dini gö­revlerini yerine getirerek Ýslam´a dönmelidir. Tevbe etmediði taktirde, ondan tevbe etmesini istemek gerekir. Ya tekrar Ýslam´ý kabul eder yahud öldürülür. Ýrtidad etmekle orucu, teyemmümü ve nikahý batýl olur. Ýddet içerisinde Ýslam´a dönecek olursa nikahý geri döner. Bu durumda iken, ni­kahýný kýymak sahih olmayýp, kestiði hayvanýn eti yenmez. Ne kendisi varis olur ve ne de ardýndan býraktýðý mala mirasçý olunur. Üzerinde cenazý namazý kýlýnmaz, yýkanýp kefenlenmez. Müslümanlarýn mezarlýðýna defnedilmez. Cenazesi, yýrtýcý hayvanlarýn veya köpeklerin önüne atýlýr. Riddet üzere öldüðü takdirde, malý müslümanlar için fey´dir.

Allah´tan böyle bir duruma düþmemek ve müslüman olarak ölmek için son derece dikkatli olup, Ýmanýmýzý salih ameller ile takviye edelim.

Namazý Terkedenin Cezasý

Namazý terkedenler iki çeþittir:

Biri, namazýn farz olduðuna inanmayarak namazý terkedendir. Hükmü mürted hükmüdür.

Ýkincisi ise farziyetine inandýðý halde tembelliðinden ötürü namaz kýl­mayandýr.

Bunun da hükmü, tevbe edip namaza baþlasa hakkýnda bir iþlem görül­mez. Namaz kýlmamaya devam ederse öldürülür, (Teçhiz ve tekfin) hük­mü müslümanlarýnki gibi yapýlýr.

Namaz, müslümanýn en belirgin alametidir.

Namazý eksik kýlan ve terkedenlerin þiddetle cezaya çarpýlacaklarýný Allah Teala þu ayetlerde bildirmiþtir:

"Bunlarýn ardýndan bozuk bir nesil geldi. Namazý býraktýlar, þehvetle­rine uydular. Onlar da azgýnlýklarýnýn cezasýný bulacaklardýr." (Meryem: 19/59)

Namaz, hidayete sevkeden büyük amellerdendir.

Ýbrahim (aleyhisselam) kendisini ve zürriyetini namaz kýlanlardan yapmasý için rabbine þöyle dua etmiþti:

"Rabbim beni de çocuklarýmý da namaz kýlanlardan eyle. Rabbim du­amýzý kabul buyur." (Ýbrahim: 14/40)

"Vay haline o namaz kýlanlarýn ki namazlarýnda gaflet içindeler." (Maun: 107/4-5)

Namazý Terketmenin Hükmü

Namazý inkar ederek terketmek müslümanlarýn icmai ile küfürdür ve Ýslam dininden çýkmaktýr.

Namazýn farz olduðuna inanmakla beraber, tembellik ve meþguliyet sebebi ile terkedene gelince; bunlar bir özür sayýlmaz çünkü hadisler bu kimsenin de küfre girmiþ olduðunu açýklamýþlardýr.

Namaz kýlmayan kiþinin küfre girdiðini açýklayan hadisler þunlardýr:

1. Cabir(r.a)´den rivayeten, Resulullah (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

"Kiþi ile küfür arasýnda, namazý terketmek vardýr." [16]

2. Büreyde (r.a.)´dan rivayeten, (s.a.v.):

"Bizimle kafirler arasýndaki ahd namazdýr. Kim namazý terkederse ka­fir olmuþtur." [17] buyurmuþtur.

3. Abdullah bin Amr bin As´dan rivayelen, Resulullah sallalahu aleyhi ve sellem bir gün namazdan bahsederken þöyle buyurmuþtur:

"Namaza devam eden kimse için kýyamet gününde namaz bir nur, bir delil ve bir kurtuluþtur. Namaza devam etmeyen kimseler için namaz bir delil ve kurtuluþ deðildir. Ve o kimse kýyamet gününde Karun, Fi´ravn, Haman ve Ubeyy bin Halef ile beraber olacaktýr." [18]

Namazý terkedenin ahirette küfür önderleriyle beraber olmasý, o kim­senin kâfir olduðunu gösterir.

Ýbn Kayyým þöyle demiþtir:

"Namazý terkedeni ya malý, ya reisliði, ya memuriyet görevi, ya da ti­careti engeller. Malý, namazýný kýlmaktan engelleyenler Haman´la bera­ber, ticareti engelleyenler Ubeyy bin Halef ile beraberdirler."

[1] Ebu Davud, 4465, Tirmizi, 145.

[2] Beyhaki.

[3] Buhari, 2615.

[4] Müslim, 1706.

[5] Buhari, 6407, Müslim, 1684.

[6] Muðnil Muhtac, 4/177.

[7] En-Nihaye, 3/60.

[8] El-Ümm, Ýmam Þafii, 6/137; Muðnil Muhtac, 4/178.

[9] El-Müsned, Ýmam Ahmed, 3/487.

[10] Ehu Davud, 3570.

[11] Müsned Ýmam Ahmed, 1/87.

[12] Buhari, 2854.

[13] Buhari, 6484, Müslim 1676.

[14] Darekutni, 3/118.

[15] El Muvatta-Ýmam Malik, 2/737.

[16] Müslim, 82.

[17] Ebu Davud, 4678; Tirmizi, 2621.

[18] Taberani ve Ýbni Hibban rivayet etmiþlerdir.


radyobeyan