Ders Notlarý ve Özetler
Pages: 1
hukuk 5.hafta By: zahdem Date: 11 Mart 2010, 11:18:36
Kýyasýn Rükünleri

Naslarda hükmü bulunmayan fýkhî meseleye, aralarýndaki illet birliði sebebiyle, naslarda düzenlenmiþ meselenin hükmünü vermek’ olarak tanýmlanan kýyas yöntemini oluþturan temel unsurlara kýyasýn rükünleri (erkânü’l-kýyas) adý verilmektedir. Söz konusu temel rükünler, hükmü nass tarafýndan belirlenmiþ fýkhî meseleyi ifade eden asýl, hükmü nas tarafýndan belirlenmemiþ fýkhî mesele olan fer’, asýl hakkýnda sabit olup kýyas yoluyla fer`e de uygulanacak olan hüküm ve illetten oluþmaktadýr.

Kýyas yönteminin uygulanabilmesi için söz konusu rükünlerin bulunmasý zorunluluk arz etmektedir. Ancak bu rükünlerin varlýðý yapýlacak olan kýyasýn geçerli olduðuna hükmetmek açýsýndan yeterli deðildir. Sahih bir kýyasýn yapýlabilmesi için bazý þartlarýn da bulunmasý gerekmektedir. Söz konusu þartlar, her bir rükün için aranan koþullar olarak fýkýh usulü literatüründe tetkik edilmiþtir.

 Asýl

Teknik ifadesiyle el-makîs aleyh veya el-müþebbeh bih olarak isimlendirilen asýl, hükmü her hangi bir nass (Kur’an ve Sünnet) ya da icmâ ile belirlenmiþ olan meseleyi ifade etmektedir.

 Fer’

Terminolojide el-makîs veya el-müþebbeh olarak da isimlendirilen fer’, hükmü nas ya da icmâ yoluyla belirlenmemiþ olan mesele olarak tanýmlanabilir. Fer’e iliþkin de literatürde bir takým þartlar öne sürülmüþtür. Bunlardan en temel þartý, söz konusu fer’e dair özel bir nassýn bulunmamasý oluþturmaktadýr. Zira ilgili konuya iliþkin özel bir düzenleme/kural/nas söz konusu ise, orada kýyasý gerektirecek bir çýkarýma gerek yoktur.

Bir diðer þart ise, fer’in illetinin (gerekçesinin) aslýn illeti ile tam bir benzerlik arz etmesidir. Ýllet temelinde fer’ ile asýl arasýnda bir benzeþme olmasý, hükümde eþitliðin olmasý açýsýndan bir zorunluluk olarak ortaya çýkmaktadýr.

Kýyas metoduyla fer’ için belirlenmiþ olan hüküm ise kýyasýn rüknü deðildir. Bu hüküm, kýyas iþleminin bir sonucu ve semeresi olarak tavsif edilebilir. Örneðin, Sünnet delili çerçevesinde, mûrisi (miras býrakaný) öldüren vârisin (mirasçýnýn) mirastan mahrum olacaðý hükmü nas ile belirlenmiþtir Ancak vasiyet edeni (mûsîyi) öldüren vasiyet alacaklýsýnýn (mûsâ leh’in) vasiyetten mahrum olup olmayacaðý ise nas ile belirlenmemiþtir. Bunlardan birincisinde mahrumiyet hükmünün illeti, kiþinin/mirasçýnýn mûrisin canýna kastetmek suretiyle suç iþleyip, bir hukukî sonucu zamanýndan önce meydana getirmeye çalýþmasýdýr. Diðerinde de, ayný illetin ya da gerekçenin varlýðý söz konusudur. Bu durumda her iki olay arasýndaki ‘illet birliði’ nedeniyle bu iki benzer meseleden nas tarafýndan düzenlenmiþ olanýn hükmünü naslarda düzenlenmemiþ olana da vermek gerekmektedir.

Aslýn Hükmü

Hükmü herhangi bir nass ya da icmâ ile sabit olan kýyas yöntemi ile fer’e uygulanacak olan hükmü ifade etmektedir. Fýkýh usûlünde bu hükme iliþkin bir takým þartlar öne sürülmüþtür. Bunlardan ilki, asýldaki hükmün nesh edilmiþ (mensûh) olmamasýdýr. Bir diðer þart ise, aslýn hükmünün kýyas sonrasýnda hem kendisi ve hem de fer’ açýsýndan bir deðiþikliðe uðramamasýdýr. Aslýn hükmüne iliþkin olarak öne sürülen bir baþka þart ise, mana olarak aslýn hükmünün akýl ile kavranabilir nitelikte olmasýnýn gerekliliðidir.

Ýllet

Mantýkî kýyasta ‘orta terim’ olarak adlandýrýlan fýkhî kýyasta ise illet olarak kavramsallaþtýrýlan unsur, genel olarak kýyasýn yapýsýnda en temel rolü oynamaktadýr. Bir anlamda kýyasýn oluþumu bu iki unsur aracýlýðýyla gerçeklik kazanmaktadýr. Ýllet, kiþinin nass ya da öncülden kastedilen manaya ulaþmasýný temin eden temel unsuru ya da karine teþkil etmektedir. Kýyasýn rükünlerinin þartlarý çerçevesinde fýkýh usulü literatüründe daha çok tartýþma konusu yapýlan ve kýyas iþlemi açýsýndan böylesi merkezi bir öneme sahip olan illet, ‘asl’a ait olan hükmün fer’e uygulanmasýna sebep olan vasýf ya da özellik’ olarak tanýmlanabilir. Ya da ‘asýldaki hükmün kendi üzerine inþa edildiði vasýf’ olarak da tarif edilebilir.

Aslýn hükmünün benzer bir mesele olan fer’e taþýnabilmesi için, ortak bað olan illetin ‘açýk, belirli, istikrarlý, uygun ve geçiþli bir vasýf olmasý’ þartlarý aranarak naslarýn yorumunda keyfîlik ve tutarsýzlýk önlenmek, hukukî objektivitenin ve güvenin temin edilmesi amaçlanmýþtýr.

Bu hedefi temin amacýyla illete iliþkin dört þart öne sürülmektedir. Bunlar, illetin zâhir bir vasýf olmasý, mazbut olmasý, münâsib bir vasýf olmasý ve vasfýn asla özgü olmamasý þeklinde sýralanmaktadýr.

II. Analoji ve Mantýki Kýyas (Syllogism)

 Analoji

 Ýslâm usûl ilimlerinde kullanýlan fýkhî kýyasa karþýlýk gelmektedir. Bir diðer ifadeyle analoji, fýkhî kýyas yöntemi ile ayný yapýya sahip bir akýl yürütme yöntemidir. Ýslâm usul ilimlerinde mantýkî kýyasýn kullanýlýr olmasýndan sonra analoji, ‘temsil’ kavramý ile ifade edilmiþtir.

 Fýkhi kýyas teknik ve dar anlamda cüz’îden cüz’îye geçiþi, temsili ya da analojiyi ifade etmektedir. Ancak özellikle Hanefî fýkýh usulü terminolojisinde kýyasýn her zaman teknik ve dar anlamda temsil ve analoji olarak kullanýlmadýðý görülmektedir. Hanefî fýkýh bilginleri bunun dýþýnda ve sýklýkla kýyasý ‘genel kaide ya da naslardan çýkarýlan genel nitelikli hüküm’ manasýnda da kullanmaktadýrlar.Bu noktada teknik anlamda cüzi olandan cüzi olana geçiþi ifade eden kýyas burada küllî olandan cüzîye geçiþ þeklinde bir çýkarým metoduna dayanmaktadýr.

 

Mantýki Kýyas (Syllogism)

‘Syllogism’ terimi, sayma, hesaplama ve akýl yürütme anlamlarýna gelmektedir. Arapçaya ise bu terim ‘kýyas’ ya da orijinal manasýna karþýlýk gelecek þekilde ‘el-kýyâsu’l-câmi’ þeklinde tercüme edilmiþtir. Burada bilinen iki öncülü bir orta terim aracýlýðýyla bir araya getirerek zorunlu bir sonuca ulaþmayý ifade etme sadedinde cem’ kelimesi kullanýlmýþtýr.

Tarihsel süreçte mantýki kýyas metodu, antik dönemde Aristo’dan baþlayýp Yeni Çaða kadar,

bir çýkarým yöntemi olarak benimsenip kullanýlmýþtýr.

 Aristo, kýyasý þöyle tanýmlamaktadýr: Kýyas, “öyle bir sözdür ki kendisinde, bazý þeylerin konulmasýyla, bu verilerden baþka bir þey, sadece bu veriler dolayýsýyla gerekli olarak çýkar.”

 Gazâlî ise, kýyasý þöyle tanýmlamaktadýr:“Kýyas belli bir þartla ve belli bir þekilde bir araya getirilmiþ, bilinen ve kabul edilen iki önermeden ibarettir ki, bu önermelerin bir araya gelmesinden bir sonuç zorunlu olarak çýkar.”

Ýslâm mantýkçýlarý kýyasý, “önermelerden meydana gelmiþ bir delildir ki, her ne zaman o önermelerin doðruluðu kabul edilirse ondan bizzat baþka bir önerme lazým gelir” þeklinde tanýmlamýþlardýr.

 Yine klasik mantýk literatüründe “üç önermeden oluþmuþ bir delildir ki, ilk ikisinin doðruluðu kabul edildiðinde zorunlu olarak üçüncüsü lazým geldiði” yöntem olarak tanýmlanan kýyasa þöylesi örnekler verilmektedir.

 ‘Alem deðiþkendir, ‘Her deðiþken sonradan olmadýr’, ‘Alem sonradan olmadýr’. Burada ‘alemin deðiþken olmasý’ ve ‘deðiþkenin sonradan olmasý’ önermeleri doðru kabul edildiði takdirde ‘alemin sonradan olmasý’ önermesi zorunlu olarak ortaya çýkmaktadýr.

Geçerli bir çýkarým yöntemi olarak mantýki kýyas, genel anlamda üç temel unsur olan ‘büyük önerme’, ‘küçük önerme’ ve ‘sonuç’ cüzlerinden oluþmaktadýr. Bu çerçevede sunulan bir çýkarým þekli –kýyas- örneði þöyledir:

Büyük önerme: ‘Bütün insanlar fanidir’,

Küçük önerme: ‘Sokrat insandýr’,

Sonuç: ‘O halde Sokrat da fanidir’.

Bir çýkarým yöntemi olarak kýyas, konu (madde) ve biçim (suret) unsurlarýný ihtiva etmektedir. Konusunu veya maddesini kesin bilgiler oluþturan kýyasýn biçimi, belli bir düzen üzere önermeleri bir araya getirmektir. Eðer söz konusu kýyasýn öncülleri, kesin bilgilerden oluþuyor ise bu kýyasa ‘burhan’ adý verilmektedir. Öte yandan kýyasýn öncülleri kesin deðil ise, bu tür kýyasa ‘cedelî kýyas’ denilmektedir.

Gazâlî, mantýktaki kýyas ile usûldeki kýyas arasýndaki farký þöylece tespit etmektedir: Filozoflarýn, kýyas ismini, ‘kendilerinden bir sonuç çýkan iki öncülün bir araya getirilmesi’ için kullanmalarý, usûldeki kýyasýn hakikatinden uzak olan bir tanýmdýr. Meselâ, ‘her sarhoþ edici haramdýr’. ‘Her üzüm suyu (nebiz) sarhoþ edicidir’. Bundan da ‘her üzüm suyunun (nebiz) haram olduðu sonucu çýkar’, demek böyledir. Gazali, bu iki öncülden böyle bir netice çýkacaðýný inkar etmemektedir. Ancak ona göre kýyas, aralarýndaki bir çeþit eþitlik sebebiyle, birisi diðerine izafe edilen iki durumun varlýðýný gerekli kýlmaktadýr.


radyobeyan