Ders Notlarý ve Özetler
Pages: 1
Tefsir 5.Hafta By: zahdem Date: 11 Mart 2010, 10:59:03
Tâbiûn Devrinde Tefsir

Gerek Hz. Peygamber (sas), gerekse dört halife devrinden itibâren, yeni fetihlerle Ýslâm devletinin sýnýrlarý Arap yarýmadasýný asmýstý. Fethedilen her beldeye Ýslâm’ý öðretmek için muallimler, asayisi temin etmek için de valiler görevlendiriliyordu. Resûlullah zamanýnda Muaz b. Cebel’in Yemen’e, Hz. Ömer döneminde de Abdullah b. Mes’ud’un Irak’a muallim olarak gönderilisini burada misâl olarak zikredebiliriz. Bu sekilde muhtelif sehirlere daðýlan sahâbe, oralarda ilmî hareketlere baslamýstý. Ýslâm dininin hükümran olduðu beldelerde, sahâbenin güzîde bilginleri, tedrîs halkalarýný kuruyor ve etrafýna toplanmýs olan tâbiûndan öðrencilerine Kur’ân’dan anladýklarý ve Hz. Peygamberden (sas) öðrendikleri tefsiri öðretiyorlardý.

 Tâbiîler içinde tefsir ve fýkýhta öne çýkan Nâfi’, Ýkrime, Atâ, Saîd b. Cübeyr ve Hasan Basrî gibi sahýslar, tefsirde meshur sahâbilerin mevâlisi olarak anýlmaktadýrlar. Ýste bu ve benzeri kimseler, eski din ve kültürlerinin de belli ölçüde tesiri altýnda kalarak, Ýslâmiyeti Araplardan farklý bir biçimde anlamýslar, bu anlayýs farklarý yüzünden tefsirde önemli hareketlerin baslamasýnda etkin rol oynamýslardýr. Bu faaliyetin tabiî sonucu olarak, hocalarý sahâbîler, öðrencileri tâbiîler olan mektepler olustu.

1. Mekke Medresesi/Ekolü: Bu medrese/ekol, Mekke’de tesis edilmis bir ekoldür. “Ýlim denizi” ve “Tercümânu’l- Kur’ân” ünvânýnýn sahibi olan Abdullah b. Abbas tarafýndan kurulmustur. Kur’ân tefsirinin pîri olan bu sahâbînin kurmus olduðu tefsir ekolünün yetistirdiði en seçkin öðrenciler sunlardýr: Saîd b. Cübeyr , Mücâhid b. Cebr , Ýkrime , Atâ b. Ebî Rabah , Tâvus b. Keysan .

2. Medîne Medresesi/Ekolü: Medine medresesi, Medine’nin en büyük âlimlerinden olan Ubeyy b. Ka’b  tarafýndan kurulmustur. O’nun tedris halkasýnda yetisen en meshur öðrenciler de sunlardýr: Ebu’l- Âliye , Muhammed b. Ka’b el-Kurâzî , Zeyd b. Eslem , doðrudan veya dolaylý biçimde Ubeyy b. Ka’b’dan ders almýslardýr.

3. Irak (Kûfe) Medresesi/Ekolü: Tefsir ve kýrâat konusunda en önde gelenlerinden biri de Abdullah b. Mes’ûd’dur. Ýbn Mes’ûd, Peygamber Efendimizin (sas) vahiy kâtiplerindendir.Hz. Ömer (r) halifeliði sýrasýnda Ýbn Mes’ûd’u Kûfe’ye muallim olarak tayin etmistir. Ýbn Mes’ûd’un Kûfe’de olusturduðu medrese, daha çok rasyonel bir temel üzerine bina edilmistir. Bu sebepten dolayýdýr ki Ýslâm âlimleri, Ýbn Mes’ûd’un tesekkül ettirdiði bu medreseyi/ekolü, içtihâdî hareketlerin ilk nüvesi olarak kabul ederek O’na “Irak Re’y Ekolü” ismini vermislerdir. Mesruk b. el-Ecda’ , Esved b. Yezîd , Mürre b. el-Hemedânî , Âmir es-Sa’bî , Hasan Basrî , Katâde b. Diâme , Ýbrahim en-Nehaî, Ýbn Mes’ud’tan ilim alarak yetismisler ve tefsir alanýnda ün kazanmýslardýr.

Mekke ve Medine ekolleri re’y ve kýyasa fazla yer vermezlerken, Irak medresesinde bu görüslere fazlasýyla önem verilmektedir.Tâbiîler, tefsiri sahâbeden ya isittikleri sekilde nakletmisler, ya da kendi içtihatlarýna müracaat etmislerdir. Bu arada Ýsrâiliyyat denilen hareket de tefsire girmistir. Aslýnda sahâbe devrine kadar indirilebilecek bu hareket tâbiîler devrinde artarak devam etmis,

Yahudî, Hýristiyan ve diðer kültürlerden gelen rivâyetler tefsir kitaplarýna girmistir. Ýslamî eserlerde Ýsrailî rivâyetler çoðunlukla Abdullah b. Selâm , Ka’bu’l- Ahbâr , Vehb b. Münebbih , Abdülmelik b. Cüreyc  üzerinde yoðunlasmaktadýr.

a. Tâbiûn Tefsirinin Özellikleri

 Kur’ân’ýn bütünü tefsir edilmeye baslanmýstýr.Ayetlerin icmâlî mânâlarýyla yetinilmeyip gerektiðinde kelimeler de tefsir edilmistir. Kur’ân’daki garip lafýzlar, bastan sonuna kadar âyet âyet tefsir edilirken, istinbat ve istidlâl yoluyla âyetlerden hükümler çýkartýlmasý sebebiyle, âyetlerde geçen bazý kelime ve tâbirlerin tavzihine genis yer verilmistir. Lügat müfredatýnýn yanýnda târihî bilgiler, fýkhî serhler ve gayb âlemini tasvîr mahiyetinde açýklamalarýn yapýlmasý da sahâbe döneminde fazlaca görülmeyen, tâbiûna ait tefsir özelliklerindendir. Tâbiîler arasýndaki anlayýþ farklýlýðýnýn çokluðuna baðlý olarak tefsirdeki ihtilaflarý da çok olmustur. Bu ihtilaflar neticesinde mezhebî ihtilaflarýn tohumlarý da bu dönemde atýlmýs olmaktadýr.

b. Tâbiûn Tefsirinin Baðlayýcýlýk Deðeri

Tefsircilerin çoðunluðunun görüsü, Tâbiûn Tefsirinin hüccet olarak kabûlü yönündedir. Bunu benimseyenlerin gerekçesi ise, tâbiîlerin, tefsirin ekserisini sahâbeden almýs olmalarýdýr. Ayrýca tâbiîlerin kendi sahsî ifadeleri, birbirleri hakkýndaki hüsn-ü sahâdetleri, Kütüb-i Sitte sâhiplerinin onlarý tevsîki de bu görüsü destekler mahiyettedir. Bir rivâyete göre Ahmed b. Hanbel de bu görüstedir. Âlimlerin bir kýsmý da Tâbiûn Tefsirini hüccet olarak kabul etmeme görüsündedir. Su’be b. el-Haccâc, onun re’yine istinaden Ýbn Âkil ve bir diðer rivayete göre Ahmed b. Hanbel bu görüsü benimseyenlerdendir.  Nüzûl vaktinde yasayýp, nüzûle sebep olan halleri ve karîneleri görmediklerinden dolayý, âyette kastedilen murâdý anlamada hata edebilirler, delil olamayan seyi delil sanabilirler. Ayrýca sahâbenin sîka (güvenilir) olusuna dair nass var ama, bunlar hakkýnda böyle bir nass mevcut deðildir. Ebu Hanîfe’nin: “Rasulullah’tan gelen bas göz üstüne, sahâbe’den gelenlerde muhayyeriz. Tâbiîler’den gelene gelince, onlar ricâl(insan), biz de ricâliz” dediði rivayet edilmektedir. Kanaatimize göre de Tâbiûn Tefsiri, hüccet deðildir.

F. Tâbiûn Devrinden Sonraki Tefsir

 Hz. Peygamber ve sahâbe dönemine “tefsirin birinci merhalesi”; hadisin bir cüzü olma özelliði sebebiyle tâbiîler dönemine “tefsirin ikinci merhalesi” denilmistir. Etbau’t- tâbiîn döneminde müstakil yapýya kavustuðundan bu devre de “tefsirin üçüncü merhalesi” olarak deðerlendirilmistir.

Ýlk asýrlardan itibaren zuhur etmeye baslayan fýrkalar, kendi fikirlerinin asýl olduðu noktasýndan hareket ederek, onlarý teyid edecek mahiyette Kur’an’dan deliller aramaya baslamýslardý. Ekseriya onlarý teyid eden nass’lar bulunamýyor, bazý ayetler zorlanmak sûretiyle te’vil edilmeye çalýsýlýyordu. Bu arada pek çok haberlerin de uydurulmasý icâb ediyordu. Bunlara Ýsrâiliyyat dediðimiz haberler de ilâve edilirse, tefsir ilmindeki karýsýk durum kendiliðinden ortaya çýkacaktýr. Böyle bir durum karsýsýnda, bazý ciddi ilim adamlarýnýn tefsire karsý olan itimadý sarsýlmýs, dönemin tefsirlerine kuskulu bakmýs, itimat etmemislerdir. Meselâ; Ahmed b. Hanbel “tefsir, melâhim ve megâzî gibi üç seyin aslý yoktur” demisti.  Kanaatýmýzca, Ahmed b. Hanbel’in bu sözünde, zihinler için bir ikaz ve tenbih vardýr. Tefsire dair olan haberlerin sahih olmayanlarý, sahihlerine nisbetle çok olduðuna isaret etmek istemistir.

Ýlk müstakil tefsir yazanýn  Mukâtil b. Süleyman  olduðu görüsü aðýrlýk kazanmaktadýr. Bu arada en eski matbu Kur’ân tefsirinin de Süfyânü’s- Sevrî’nin olduðu bilinmektedir.

Bu devirde müstakil tefsir yazmýs zevattan bazýsý sunlardýr: Ali b. Ebî Talha, Mukâtil b. Süleyman , Su’be Ýbnu’l- Haccac , Süfyan es-Sevrî , Vekî’ Ýbnu’l- Cerrah , Süfyan b. Uyeyne ,Yahya b. Sellâm , Abdurrazzak b. Hemmâm .

Ýlk tefsirlerin çoðu kaybolmus ve bize kadar ulasmamýstýr. Bu bakýmdan Taberî  ve Ýbn Ebî Hâtim’in tefsirleri, bu eski tefsirleri koruyan tefsirler koleksiyonu sayýlmýslardýr.

G. Tefsir Faâliyetinin Gelismesi ve Tefsirlerin Tedvîni

 Emevîler’in son dönemiyle Abbâsîlerin ilk döneminde Hz. Peygamberin hadîsleri tedvîn edilmeye baslandý. Hadîslerden muhtelif konular ayrý bablar altýnda toplanýyor ve tefsir konusu da bu hadîs mecmualarý içerisinde ayrý bir bölüm olarak yer alýyordu. Henüz sûre sûre, bastan sona Kur’ân tefsiri mevcut deðildi. Peygamberimizden veya sahâbe ya da tâbiûndan rivâyet edilen Kur’ân âyetlerinin tefsirleri  hadîs imâmlarýnýn derledikleri mecmuâlar içerisinde yer alýyordu. Ancak bu mecmuâlarda tefsir yalnýzca “kitâbu’t- tefsir” adýyla bir bölüm halinde mevcut idi. Ve kendilerinden önce geçen zevâtýn tefsirlerinin aktarýlmasýndan öteye geçmiyordu.


Tefsirlerin Tedvîni

Tedvîn  “ilk devirden itibaren gelen tefsir rivâyetlerini muntazam bir sekilde bir kitapta toplamak” demektir. Kur’ân’daki her âyetin tefsiri ile ilgili Hz. Peygamberden (sas) ve ashâptan nakledilen

rivâyetler yine mushaftaki sýrasýna göre tanzîm edilerek ilk tefsir mecmualarý meydana getirildi. Bunlar arasýnda bilhassa Ýbn Mâce , Ýbn Cerîr et-Taberî , Ebû Bekir ibn Münzir en-Neysâbûrî , Ýbn Ebî Hâtim , Ýbn Hibbân , Hâkim  ve Ebû Bekir ibn Merdûyeh gibi deðerli tefsir âlimleri bulunuyordu. Ve bu tefsirler de yine Hz. Peygamberden, ashâptan, tâbiûndan ve tebe-i tâbiînden nakledilmis olan rivâyetlerin isnatlar halinde aktarýlmasýndan ibâretti. Kýsacasý rivâyet tefsiri idi. Yalnýzca Ýbn Cerîr et-Taberî nakledilen rivâyetleri zikrettikten sonra kendi tercihini belirttiði gibi bazý yerlerde gramer ve i’râbla ilgili bilgiler de veriyordu. Ayrýca âyetlerden çýkabilecek hükümleri de zikrediyordu. Böylece ilk rivâyet tefsirleri ortaya çýktý.

 Müfessirleri kronolojik sýra ile, bes tabakaya ayýrabiliriz:

I. Tabaka: Sahâbîler. En basta Hulefâ-i Râsidîn gelir. Bunlarýn arasýnda tefsire ait rivâyetlerin en çoðu Hz. Ali’den gelmistir. Hz. Ebu Bekr’in daha evvel vefat ettiðinden dolayý, tefsire ait rivâyetleri çok nadirdi ki es-Suyûtî, bunlarýn sayýsýnýn 10’u geçmediðini söyler. Bunlardan baska, tefsir hususunda söhret sahibi altý sâhâbi daha vardýr:

1. Ýbn Mes’ûd. 2. Ýbn Abbâs. 3. Ubeyy Ýbn Ka’b. 4. Zeyd b. Sâbit. 5. Ebû Mûse’l- Es’ari. 6. Abdullah Ýbn Zübeyr.

Diðer sâhâbilerin tefsire ait rivâyetleri azdýr. (Ebu Hureyre, Enes, Abdullah Ýbn Ömer, Câbir, Abdullah Ýbn Amr Ýbni’l- As).

II. Tabaka: Tâbiîler. Ýbn Teymiye’nin deðerlendirmesine göre, tefsir hususunda, tâbiîlerin en mühimi Mekkelilerdir. Bunlar Ýbn Abbas’tan rivayet etmislerdir. Bunlardan bazýlarýný zikredebiliriz: Atâ Ýbn Ebî Rabah, Mücâhid, Ýkrime, Saîd Ýbn Cübeyr, Tâvus Ýbn Keysan. Bunlarýn arasýnda en az rivayet eden fakat en güvenilir zat Mücâhid’tir. Bunun tefsirine en büyük alimler bile (el-Buhârî ve es-Sâfiî gibi) itimat etmislerdir.

Ýbn Mes’ûd’un Irak’taki en mühim talebeleri sunlardýr: Katade, Mesruk Ýbnü’l- Ecda’, Alkame Ýbn Kays, Esved en-Nehaî, Ýbrahim en-Nehaî, es-Sa’bî vb.

Bunlardan baska: Mâlik Ýbn Enes, Hasan el-Basrî, Zeyd Ýbn Eslem, ed-Dahhâk Ýbn Muzâhim, Atiyye el-Avfî ve diðerleri tefsir ile mesgul olan tâbiîlerdir.

III. Tabaka: Bu kategoriye girenler, tefsir kitaplarýný te’lif etmeye baslayanlardýr. Bunlar, bir ayetin tefsirine yarayacak sahâbe ve tâbiîlerden olan bütün rivayetleri sened ile birlikte zikretmektedirler ki, en meshurlarý sunlardýr: Süfyan Ýbn Uyeyne, Veki’ Ýbnü’l-Cerrah, Su’be Ýbnü’l- Haccâc, Yezid Ýbn Harun, Abdürrezzak, Ýshâk Ýbn Râheveyh, Ebû Bekr Ýbn Ebi Seybe.

IV. Tabaka: Ýbn Cerîr et-Taberî, Ýbn Hibbân, Ýbnü’l-Münzir v.s.

V. Tabaka: Ebû Ca’fer en-Nehhâs, Ebû Ali el-Fârisî v.s.

Dördüncü tabakadan itibaren, artýk tefsir, hadisten ayrýlýp müstakil bir ilim haline gelmeye basladý. Böylece mushafýn tertibine göre sýra ile âyet âyet tefsir yapmak âdet oldu.




radyobeyan