Delilli Þafi Ýlmihali
Pages: 1
Umra Rukba ve Lukata By: rabia Date: 10 Mart 2010, 22:56:54
Umra Rukba ve Lukata

Umra: Mal sahibinin birine, ´Bu malý sana umra etlim´. Veya ´Ömrün boyunca bu malý sana hibe eltim´ ya da ´Ömrüm boyunca bu malý sana hi­be ettim´ gibi sözlerdir. Bu hibe, hibe edenin ömrüne baðlý olduðu için ´Umra´ ismini almýþtýr.

Rukba: Mal sahibinin birine, ´Sen benden önce ölürsen mal bana dö­necek, eðer ben senden önce ölürsem sana ait olacaktýr´ gibi sözlerdir. Bu hibe çeþidinde her biri diðerinin ölümünü beklediði için beklemek anla­mýna gelen ´Rukba´ ismini almýþtýr.

Peygamberimiz (s.a.v.) bu iki hibe çeþidi ile ilgili þöyle buyurmuþtur:

" Umra, verilen kimseye caiz ve rukba da verilen kimseye caizdir" [1] Alýþ-veriþte olduðu gibi hibenin sýnýrlý bir zamana baðlanmasý caiz de­ðildir. Ama yukarýdaki iki hibe çeþidi her ne kadar bir zamana baðlanmýþ ise de onlar bu kaideden istisna edilmiþtir. Resulullah (s.a.v.) bunlarýn hi­be olarak cevazýný belirtmiþlerdir. Bu nedenle koþulan zaman þartý geçer­siz ve hibe geçerli kýlýnmýþtýr. Ýmam Malik ve tabiileri ´Umra´ hibesinde ´Umrayý alanýn ölümü ile mal, onu verene ve onun varislerine, diðer mez­heplerde ise ´Hibe olduðu için hibe olanýn varislerine geçer, demiþler.

Hibe geçen muamelelerden tamamýyla ayrý olan bir iþlem olup, kiþi­nin karþýlýksýz olarak malýný zimmetinden çýkarýp baþka birine veya bir yere vermektir ki bunun da bazý rükünleri vardýr.

Hibenin rükünleri þunlardýr:

1) Akid yapan iki taraf (Hibe eden ve kendisine hibe edilen):

Hibe edenin, hibe ettiði þeye hükmen sahip olmasý gerekir. Mesela, ku­manýn gecesini kumasýna hibe etmesi, hükmen sahip olduðu bir haktýr. Kendisine hibe edilenin ise, mülk edinmeye ehil olmasý gerekir. Þayet mükellef deðilse, velisi onun yerine hibeyi kabul eder.

2) Siga: Bundan kasýt icab ve kabuldür.Hibe eden, "Sana þunu hibe ettim", kendisine hibe edilen de, "Kabul ettim" anlamýnda sözler sarfet-mesi veya bu anlamda olacak davranýþlarda bulunmasý yeterlidir.

3) Hibe edilen þey: Satýþý caiz olan herþey hibe edilebilir. Kendisine hi­be yapýlan kimsenin hibe edilen þeye malik olmasý, ve hibe alanýn da tes­lim almasýyla olur. [2]

[1] Tirmizi, 1351: Ebu Davud, 3558.

[2] Kadý Ebu Þuca, Ðayetül-Ýhtisar ve Þerhi , Ravza Yayýnlarý: 366.

LUKATA (BULUNAN EÞYA)

Sahipsiz bir yerde veya bir yolda kayýp eþya bulan kiþi yerden alma­sýnda veya terketmesinde serbesttir. Ancak gereðini yerine getireceðine dair kendine güveni varsa almasý terketmesinden daha evladýr.

Örfen deðer taþýyan bir lukatayý yerinden alan kiþinin bununla ilgili al­tý þeyi öðrenmesi gerekir:

1- Kýlýfýný
2- Kapaðýný
3- Baðlama ipini
4- Cinsini
5- Sayýsýný
6- Tartýsýný.

Lukatayý alan kiþi onu benzerinin muhafaza edildiði bir yerde koruma­sý gerekir. Sonra onu sahiplenmek isterse bir sene boyunca cami kapýla­rýnda ve bulduðu yerlerde ilan etmesi gerekir. Buna raðmen sahibini bula­mazsa sorumlu olmak þartýyla kendi mülkiyetine geçirir.

Lukata dört çeþittir:

1- Aslý baki kalmakla dayanýklý olan mal. Yukarýda belirtilen bunun hükmüdür.

2- Yiyecek gibi dayanýklý olmayanlar.

Bu gibi maddeleri bulan kiþi ya kendisi tüketir bedeliyle yükümlü olur veya sarfederek misliyle borçlu olur, ya da satarak bedelini muhafaza eder.

3- Yaþ yiyecekler gibi devamý saðlanmayan maddeler.

Bunlarý gördüðü zaman maslahatý için ya satarak deðerini ya da kuru­tarak onu muhafaza eder.

4- Hayvanlar gibi nafakaya ihtiyacý olanlar. Bunlar da iki çeþittir:

a) Kendini koruyamayacak cinste olan hayvanlar (koyun ve buzaðý gi­bi): Bunlarý bulan kiþi ya alýp tüketir, kýymetiyle zamin (sorumlu) olur ya da yerinde býrakýr ve sevap olsun diye o hayvana nafaka verir veyahut sa­tar ve parasýný muhafaza eder.

b) Kendini koruyabilecek cinste olan hayvanlar (at, katýr gibi): Bunlar çölde bulunursa yerinde býrakýlýrlar. Yerleþim merkezinde bulunursa, bu­lan kiþi yukarýda saydýðýmýz üç iþlem arasýnda dilediðini yapar.

Lukata, dalgýnlýkla yere düþürmek ve benzeri þekillerde sahibinden kaybolan maldýr. Lukata´nýn delili Allah-u Teala´nnýn þu kavli þerifidir:

"Ýyilik ve takva üzerine birbirinizle yardýmlaþýn" (Maide: 5/2)

Lukatanýn meþru olmasýnda insanlara kolaylýk vardýr. Çünkü kayýp malý bulan bir kimse sahibine verdiði zaman ona yardýmcý olur. Bu saye­de insan kayýp malýný bulunca gönlü ferahlar ve sýkýntýsý gider. Bu neden­le kayýp malý bulup sahibine verenin Allah katýnda sevabý çok olur. Bu konuda Peygamberimiz (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

"Kim dünyada müslüman kardeþinin sýkýntýlarýndan bir sýkýntý giderirse , Allah ondan kýyamet sýkýntýlarýndan bir sýkýntý giderir" [1]

Hükmü: Lukatayý bulan kimse kendi nefsine güveriip, hýyanet etmiyeceðini bilirse, onu muhafaza edip sahibine ulaþtýrmak gayesiyle almasý sünnettir. Eðer kendine güvenmeyip hýyanet edeceðini bilirse o zaman al­masý haramdýr.

Peygamberimiz (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

"Kayýp malý ilan edip bildirmeden kaldýran kimse dalalettedir.´´ [2]

Kendisinden baþka o malý alacak güvenilir biri yoksa o zaman buluntu malý (lukatayý) alýp korumasý vaciptir. Kaybolmuþ olan þeyi alýp koru­mak ve sahibine iade etmek için almak iyiliktir. Zeyd bin Halit (r.a.)´den þöyle bir rivayet vardýr.

Resulullah (s.a.v.)´e altýn ve gümüþün yitiðinden soruldu. Buyurdu ki:

"Cüzdan ve kesesini bir seneye kadar muhafaza et ve tanýt. Sahibi bi­linmezse o senin yanýnda emanet olarak kalsýn. Bir gün sahibi gelirse kendisine ver, sahibi çýkmazsa senindir."

Suali soran kimse bu defa deve yitiðinden sordu:

Resulullah (s.a.v.) yine buyurdu ki;

- "Ondan ne istiyorsun, onu býrak, onun ayakkabýsý ve su tulumu onunla birliktedir, suya gider ve aðaç yer, sahibi onu buluncaya kadar.

O zat "Koyunun yitiði nedir?" diye sorduðunda, Resulullah (s.a.v.) bu­yurdu ki:

"Onu al, o ya senin ya kardeþinin ya da kurdundur" [3]

Lukatanýn Rükünleri

Lukatanýn 3 rüknü vardýr.

a) Almak
b) Alan
c) Alýnan.

a) Almak:

Kaybolan malý almaktan ibarettir. Emanetine güvenilen birinin kay­bolmuþ malý (lukatayý) almasý müstehaptýr, fasýkýn almasý mekruhtur. Ka­yýp mal alýndýðýnda þahit tutmak ve malýn sýfatlarýndan bir kýsmýný onlara anlatmak müstehap olup, sýfatlarýn tamamýný söylemek ise mekruhtur.

Þafii alimi Ýmam Rameli´ye göre bulunan bir þey býrakýldýðý takdirde kaybolma ihtimali kuvvetli ise kendine güvenen kimsenin o malý alýp bir seneye kadar tarif etmesi vaciptir.

b) Alan:

Lukatayý alýp yanýnda muhafaza edip ve daha sonra tanýtabilmek için ilan eden kiþinin müslüman, hür, akýllý, mükellef ve sefehtan dolayý malý­na hacredilmemiþ olmasý gerekir.

Ýlanda:

´Cinsi; yani altýn mý, para mý, döviz mi ? Sýfatlarý; yani Türk malý mý, yabancý mal mý?´ þeklinde özelliklerini beyan eder. Fakat miktarý beyan edilmez.

Onu mal edinmek gayesiyle almýþ ise ilan ücreti kendisine aittir. Mal edinmek niyetiyle deðil de,

´Alayým bir gün sahibi çýkar veririm´ niyetiyle iyilik olsun diye almýþ­sa ilan ücreti mal sahibine aittir.

Onu mülküne geçirdikten sonra veya mülk edinip harcadýktan sonra sahibi çýkarsa o malý veya o malýn bedelini sahibine vermeye mecburdur.

Mekke´de (Harem Bölgesi´nde) görünen herhangi bir þey sadece mu­hafaza edilmesi için alýnýr. Çünkü orasý kutsal bir beldedir. Dinimiz lukata hükmünde bu kutsal yerler için, böyle bir hüküm getirmiþtir.

c) Alýnan:

Bunun þartý ise, düþme yahut unutulma ile kaybolan maldýr. [4]

[1] Müslim, 2699.

[2] Müsned-Ýmam Ahmed, 7360.

[3] Buhari 2295, Müslim, 1722.

Kadý Ebu Þuca, Ðayetül-Ýhtisar ve Þerhi , Ravza Yayýnlarý: 397-369.

[4] Kadý Ebu Þuca, Ðayetül-Ýhtisar ve Þerhi , Ravza Yayýnlarý: 370.


radyobeyan