Mekke nin Fethi By: sumeyye Date: 09 Mart 2010, 15:42:40
Mekke´nin Fethi
Fetih Seferinin Tarihi ve Mevkii
Mekke´nin fethi seferi, Hicretin 8. yýlýnda Ramazan ayýnda vuku bulmuþtur.[1]
Mekke; Arap yarýmadasýnýn Hicaz bölgesinde olup, Batlamyus´a göre, Maðrib tarafýndan 78 derece tul, 23 veya 21 derece arz dairesinde, Seratan Burcunun alt noktasýnda ve ikinci iklimde bulunmaktadýr.[2]
Mekke; her taraftan yükselen daðlarla çevrili bir vadide kurulmuþtur.
Mekke´nin akarsularý yoktur, suyu gökten gelir.
Kuyu sularý içinde devamlý olarak içilen Zemzem´den daha tatlýsý yoktur.
Mekke´de, çöl aðaçlarýyla tektük hurma aðacýndan baþka, meyve aðaçlarýna da pek rastlanmaz.
Fakat, Mekke Hareminin sýnýn dýþýna çýkýlýnca, birçok akarsularý, bahçe, bostan ve ekinlikleri bulu nan vadilerle karþýlaþýlýr.[3]
Ýbrahim Aleyhisselam, zevcesi Hz. Hacer´le süt emen oðlu Ýsmail Aleyhisselamý Þam´dan alýp Mekke þehrinin bulunduðu vadiye getirdi.
Onlarý bugün Mescid-i Haram´ýn bulunduðu yerde, Zemzem kuyusunun yukarýsýndaki büyükçe bir aðacýn yanýna býraktý.
O tarihte Mekke´de ne bir kimse, ne de içecek su vardý.
Ýbrahim Aleyhisselam, Yüce Allah´ýn emriyle getirdiði Mekke´nin bu ilk sakinlerine, bir kýrba su ile bir daðarcýk hurma býraktý.
Kendisi, dönüp Þam´a gitti.
Gideceði sýrada, ellerini kaldýrarak:
"Ey Rabbim! Zürriyetimden bir kýsmýný, ekin bitmez bir vadide, Senin dokunulmaz Beyt´inin yanýn da yerleþtirdim.
Ýnsanlardan bir kýsmýný, namaz kýlmak için, zürriyetimin bulunduðu bu yere meylettir, heveslendir!
Onlarý her çeþit meyvelerden nzýklandýr! Umulur ki, Sana þükrederler"[4] diyerek dua etti.
Onlara Yüce Allah tarafýndan gönderilen melek (Cebrail Aleyhisselam), Zemzem kuyusunun suyunu meydana çýkardý.
Bu ana oðul orada yaþayýp dururlarken, günün birinde, yurt edinmeye çýkan Cürhümilerden bir cemaat, Kedâ yolu ile gelip Mekke´nin alt tarafýna kondular.
Onlar, oraya bir kuþun gelip gittiðini görünce:
"Herhalde, þu kuþ, su baþýnda dönüp dolaþýyordun Halbuki, biz bu vadide su bulunmadýðýný biliy orduk" dediler.
Durumu öðrenmek üzere, ayaðýna çevik bir-iki kiþi gönderdiler.
Bunlar dönüp suyun bulunduðunu topluluklarýna haber verdiler.
Bunun üzerine, Cürhümîler, Hz. Hacerl Zemzem´in baþýnda görünce:
"Bizim de gelip þuraya, senin çevrene konmamýza izin verir misin?" diye sordular.
Hz. Hacer:
"Evet! Konabilir ve bir hak iddia etmemek þartýyla bu sudan da yararlanabilirsiniz!" dedi.
Cürhümîler bu þartla oraya kondular.
Hz. Hacer de, böylece, ýssýzlýktan kurtulmuþ oldu.
Cürhümflerin geride kalan cemaatleri de geldiler, Mekke þehir haline gelmeye baþladý.
Ýsmail Aleyhisselam, büyüyüp yiðitlik çaðýna basýnca, Cürhüm ilerden bir kýzla evlendi.
Daha sonra, Ýbrahim Aleyhisselam Þam´dan geldi. Oðlu ile birlikte, Kabe´yi eski temeli üzerine yeniden çattý. Yüce Allah´ýn emriyle, insanlan hacca çaðýrdý.[5]
Cürhümîler, Yemen Kahtanlarýndan idiler.
Bunlar, Amalika´dan Katura oðullarýyla birlikte Hicaz´a gelmiþler, onlarý hakimiyetleri altýna almýþlardý.[6]
Cürhümiler, o zaman, Mekke´ye yakýn bir vadide,[7] Amalika´dan olan bir kýsým halk da, yine Mekke çevresinde oturmakta idiler,
O zaman, Mekke; selem ve semüre denilen dikenli aðaçlarýn, çalýlarýn bittiði bir yerdi.
Beytullah´ýn yeri ise, kýrmýzý kesekli, tepemsi bir yer halinde idi.[8]
Fethin tek sebebi, Hudeybiye muahede ve musalahasýnýn Kureyþ müþriklerince ihlal ediliþi, bozu luþu idi.
Hicretin 6. yýlýnda Hudeybiye´de Peygamberimiz Aleyhisselamla Kureyþ müþrikleri arasýnda yapýlmýþ olan muahedenin 8 ve 9. maddelerine göre; Peygamberimiz Aleyhisselamýn da, Kureyþ müþrik lerinin de akd ve ahdlerine girmek isteyenler, serbest býrakýlmýþlardý.[9]
Muahede ve musâlahayý yazdýrma iþi bittiði sýrada:[10]
"Resûlullah Aleyhisselamýn akd ve ahdine girmek isteyen, girsin!"[11] denilince:
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Bu yoldaki taahhüt ve þartlarým, yanýma katýlacak olan kiþiler hakkýnda da caridir!" buyurmuþtu.[12]
Bunun üzerine, Huzâalar, Ka´b oðullarý sýçraþmýslar:
"Biz, Muhammed´in akdine ve ahdine gindik![13] Yâ Rasûlallah! Biz senin yanýndayýz![14]
Bizim bu sözümüz, gerimizdeki kavmimizden olan kiþilerin de adýnadýr!" demiþlerdi.[15]
Kureyþ müþrikleri de:
"Bizim bu yoldaki taahhüt ve þartlarýmýz, yanýmýza katýlacak olan kiþiler için de caridir, geçerlidir!" demiþlerdi.[16]
Bunun üzerine, Bekr oðullarý sýçraþýp:
"Biz de, Kureyþîlerin akdine ve ahdine girdik![17] Bizim bu sözümüz, gerimizdeki kavmimizden olan kiþilerin de adýnadýr!" demiþler;[18] böylece, Bekr oðullarý Kureyþ müþriklerinin, Huzâalar da Peygamberimiz Aleyhisselamýn akd ve ahdine girmiþlerdi.[19]
Huzâalar; Peygamberimiz Aleyhisselamýn dedesi Abdulmuttalib b. Hâþim´in antlaþmalýsý, müttefiki idiler.
Abdulmuttalib b. Hâþim´in bu hususta yazdýðý yazý, Huzâalarýn elinde bulunuyordu.
Peygamberimiz Aleyhisselam, onu, Hudeybiye günü Übeyyb. Ka´b´a okutturmuþt.[20]
Abdulmuttalib´in Mekke´deki biricik yardýmcýsý, savunucusu ve iþlerinin görüp gözeticisi olan amcasý Muttalib b. Abdi Menaf ölünce, öteki amcasý Nevfel b. Abdi Menaf, Abdulmuttalib´in dað eteklerindeki mülklerini gaspetmiþ, Abdulmuttalib bundan dolayý çok bunalmýþtý.[21]
Abdulmuttalib, Kureyþ kavminin ileri gelenlerine gidip, amcasýnýn gasbýna karþý kendisine yardým etmelerini istemiþse de,[22] onlar:
"Biz seninle amcanýn arasýna girici deðiliz! (Bu, sizin iç iþiniz!)" demiþlerdi.[23]
Bunun üzerine, Abdulmuttalib, Medine´deki Hazrecîlerden, dayýlan olan Neccar oðullarýna yazdýðý bir manzume ile durumu anlatmýþtý. Ebu Es´ad en-Neccârî, hemen, 80 süvari ile birlikte yola çýkýp Ebtah´a geldi.
Abdulmuttalib, onun yanýna vardý ve:
"Ey dayý! Evime in!" dedi.
Ebu Es´ad:
"Nevfel ile hesaplaþmadýkça, olmaz!" dedi.[24]
Kabe´nin yakýnýnda, develerini ýhdýrdýlar.[25]
Kalkanlarýný astýlar, sýrmalý elbiselerini tersine çevirdiler.[26]
Nevfel b. Abdi Menaf, o sýrada, Hicr´de Kureyþlilerin yaþlýlarýyla birlikte oturuyordu.[27]
Onlarý görünce:
"Herhalde bunlar bir kötülük için gelmiþlerdir!" dedi .[28]
Ebu Es´ad gidip onun baþucuna dikildi, kýlýcýný sýyýrdý[29] ve:
"Þu Beyt´in Rabbine andolsun ki; ya Abdulmuttalib´e dað eteklerindeki mülkünü geri vereceksin, ya da seni kýlýçtan geçireceðim!" dedi.[30]
Nevfel korktu[31] ve:
"Þu Beyt´in Rabbine andolsun ki; Abdulmuttalib´e, dað eteklerindeki mülkünü geri verdim!" dedi. Orada bulunanlarý da buna þahit tuttu.[32] Yapmýþ olduðu iþten dolayý da özür diledi. Abdulmuttalib´e karþý iyi davranmaya baþladý.[33]
Bunun üzerine, Ebu Es´ad, Abdulmuttalib´e:
"Haydi, kýzkardeþimin oðlu! Evine gidelim!" dedi.
Abdulmuttalib´in evinde üç gün oturdu ve umre yaptý .[34]
Huzâalar, Hazrec oðullarýnýn Medine´den gelip Abdulmuttalib´e yardým ettiklerini görünce:
"Vallahi, þu vadide ondan daha güzel, daha nazik, uslu ve yumuþak huylu olan; insanlarý bozup helak eden kötülüklerin her çeþidinden ondan daha uzak duran bir kimse görmedik.
Hazrecîlerden olan dayýlarý ona yardým ettiler.
O, onlarýn oðlu olduðu gibi, bizim de oðlumuz bulunuyor. Çünkü, onun dedesi Abdi Menaf, Huzâalarýn ulu kiþisi Huleyl b. Hubþiyye´nin kýzý Hubban´ýn oðludur.
Keþke ona biz yardým etmiþ, kendisiyle ittifak yapmýþ olsaydýk da, biz ondan yararlansaydýk, o da bizden yaralansaydý!" dediler.
Huzâalarýn ileri gelenleri, Abdulmuttalib´in yanýna vardýlar ve:
"Ey Ebu Haris! Sen, Neccar oðullarý cemaatinin oðlu olduðun gibi, bizim de oðlumuzsun![35]
Bizler, bu yerde komþularýz.[36]
Kureyþîlere karþý kalblerde olan hýnç ve kinleri, geçen günler öldürmüþ, yok etmiþ bulunuyor.[37]
Gel, seninle ittifak ve antlaþma yapalým" dediler.[38]
Bu teklif Abdulmuttalib´in hoþuna gitti.[39] Huzâalarýn davetini hemen kabul etti.[40]
Abdulmuttalib´le Huzâalar Arasýnda Ýttifak Antlaþmasý Yapýlýþý
Benî Mazin b. Adiyy b. Amr b. Luhayy´lardan:
Verka´ b. Abduluzzâ,
Süfyan b. Amr el-Kumeyrî,
Ebu Biþr,
Hacer b. Umeyr el-Kumeyrî,
Hacer b. Abdi Menaf b. Dâtýr,
Abduluzzâ b. Kutm el-Mustalakî, ve daha baþka ileri gelenlerle birlikte geldiler.[41]
Abdulmuttalib de, yanýnda Muttalib oðullarýndan bazýlarý ile birlikte,
Erkam b. Nadle b. Hâþim ve
Ebu Sayfî b. Hâþim´in iki oðlu Dahhâk ve Amr olduðu halde, 7 kiþilik bir heyetle[42] Dârü´n-Nectv´e´ye girdiler.[43]
Birbirlerine yardým ve iyilik yapmak hususunda antlaþtýlar.[44]
Bu antlaþmada ne Abduþþems oðullarýndan bir kimse bulundu, ne de Nevfel!
Abdulmuttalib ile Huzâalar, aralarýnda bir de yazý yazýp, Kabe´nin duvarýna astýlar.[45]
Yazýyý yazan, Ebu Kays b. Abdi Menaf b. Zühre b. Kilâb idi.[46]
Nevfel b. Abdi Menaf, bunu görünce; o da, bütün Hâþim oðullarýna karþý, Abduþþems oðullarýyla itti fak ve antlaþma yaptý.[47]
Abdulmuttalib; Huzâalarla yaptýðý bu antlaþmaya riayet edilmesini, oðlu Zübeyr´e, söylediði bir manzume ile sýký sýký vasiyet etti.
Zübeyr de bunu Ebu Talib´e, Ebu Talib de Hz. Abbas´a öylece vasiyet etti.[48]
Sözü geçen antlaþma yazýsý, kaynaklarýmýzdan bazýlarýnda kýsmen veya tamamen yazýlý bulun makta dir.[49]
[1] Vâkýdî, Megâzî, c. 1, s. 6, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 373, Ýbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 134, 138, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 3, s. 87, Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 353, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 58, Taberî, Târîh, c. 125, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 5, s. 24, Ýbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 235, Ýbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 242, Ýbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 163,Zehebî, Megâzî, s. 449, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 286, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 194, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 79, Halebî, Ýnþân u´l-uyûn, c. 3, s. 3, Zürkânf, Mevâhib Þerhi, c. 2, s. 296.
[2] Yâkût, Mu´cemu´l-büldân, c. 5, s. 181.
[3] Yâkût, Mu´cemu´l-büldân, c. 5, s. 187.
[4] Ýbrahim: 27.
[5] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 105,111, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 113,117, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 54, 59.
[6] Kalkaþandf, Nihâyetü´l-ereb, s. 211.
[7] Bedrüddin Aynf, Umdetu´l-kârf, c. 15. s. 1257.
[8] Ezhakf, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 54.
[9] Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþam ,Sîre,c. 3, s. 332, Vâkýdî, Megâzî, c.2, s. 611, Ýbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 97, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 325, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 350.
[10] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1 s. 350.
[11] Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþam, Sîre, c. 4, s. 32, Taberî, Târîh, c. 3, s. 79.
[12] E bu Yusuf, Kitâbu´l -ha rac, s. 210.
[13] Ýbn Ýshak, Ýbn Hisam, Sîre, c. 3, s. 322, Vâkýdî, Megâzî, c. 2, s. 612, Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1,s.35O.
[14] E bu Yusuf, Kitâbu´l -ha rac, s. 210.
[15] Vâkýdî, Megâzî, c.2, s. 612.
[16] E bu Yusuf, Kitâbu´l -ha rac, s. 210.
[17] Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkýdî, c. 2, s. 61 2, Belâzurî, c. 1, s. 350, Taberî, Târîh, c. 3, s. 79.
[18] Vâkýdî, Megâzî, c.2, s. 612.
[19] Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþam, Sîre, c. 4, s. 32.
[20] Vâkýdî, Megâzî, c.2, s. 781,782.
[21] Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 69, Taberî, c. 2, s. 177, 179.
[22] Taberî, Târîh, c.2, s. 1 77,178, Halebî, Ýnsânu´l -uyun, c. 3, s. 3.
[23] Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 69, 70, Taberî, Târih, c. 2, s. 178,179.
[24] Taberî, Tânh, c.2, s. 1 78.
[25] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 70, Taberî, Târîh, c. 2, s. 179.
[26] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 70.
[27] Taberî, Târîh, c. 2, s. 1 78.
[28] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 70.
[29] Taberî, Târîh, c. 2, s. 1 78.
[30] Taberî, Târîh, c. 2, s. 1 78.
[31] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 70, Taberî, c. 2, s. 179.
[32] Taberî, Târîh, c.2, s. 178,179.
[33] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 70.
[34] Taberî, Tânh, c.2, s. 1 78.
[35] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 71.
[36] Ýbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1 , s. 85, Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 71.
[37] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 71.
[38] Ýbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1 , s. 85, Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 71.
[39] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 71.
[40] Ýbn Sa´d. Tabakât. c. 1. s. 85. Belâzurî. Ensâb. c. 1. s. 71.
M. Asým Köksal, Ýslam Tarihi, Köksal Yayýncýlýk: 6/297-302.
[41] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 71.
[42] Ýbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1 , s. 85.
[43] Ýbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1 , s. 85, Belâzurî, E nsâb, c. 1, s. 71 .
[44] Ýbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1 , s. 85.
[45] Ýbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 85, Belâzurî, E nsâb, c. 1, s. 71.
[46] Belâzurî, Ensâbu´l-eþrâf, c. 1, s. 71.
[47] Taberî, Târîh, c. 2, s. 1 78, Halebî, Ýnsânu´l-uvûn, c. 3, s. 3.
[48] Ýbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 85, 86, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 71, 72.
[49] Vâkýdî.Megâzî, c.2,s. 781, 782, Belâzurî, c. 1 , s. 71, 72, Halebî, c.3,s. 3, Ýmta´dan naklen Halebî, c. 3, s. 4, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Þerhi, c. 2, s. 288, 289.
M. Asým Köksal, Ýslam Tarihi, Köksal Yayýncýlýk: 6/302-303.