Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Muzaraa By: armi Date: 09 Mart 2010, 14:16:54

MUZARAA




Ziraat Ortakçýlýðý.

Ziraat yapmak, topraðý ekip biçme ve çiftçiliðin gerektirdiði diðer iþlemleri yapma anlamýna gelir. Ziraat ortakçýlýðý ise, iki ve daha çok kiþinin, tarým alanýnda ortaklaþa iþ yapmasý demektir. Bir terim olarak þöyle tarif edilebilir: Bir taraftan arazi, diðer taraftan çalýþma, emek konulmak suretiyle çýkacak ürünün belirli nisbet dahilinde paylaþýlmasý þartý ile yapýlan bir ortaklýk anlaþmasýdýr (Mecelle, madde,1431) bu ortaklýða "müzârea veya muhabere" denir. Meyve aðaçlarý üzerinde yapýlan ortakçýlýða ise "müsâkât" adý verilir.

Ýslâm hukukçularýnýn çoðunluðu ziraat ortakçýlýðýný meþru sayarlar. Hz. Peygamber (s.a.s), Hayber fethedildiði zaman, o yörede oturan Yahudileri topraklarýnda býrakmýþ ve onlarla, çýkacak ürünün yarýsý karþýlýðýnda müzâraa ve müsakat akdi yapmýþtýr. Abdullah b. Ömer (R.anhümâ)dan þöyle dediði rivayet edilmiþtir:

Hz. Peygamber (s.a.s), "Hayber topraklarýndan elde edilecek meyve veya ekin ürünlerinin yarýsý Hayber halkýna ait olmak üzere anlaþma yaptý. Rasûlüllah (s.a.s) bu ürünlerden seksen ölçeði (1 ölçek 200 kg.) hurma, yirmi ölçeði arpa olmak üzere toplam yüz ölçeði hanýmlarýna veriyordu" (Buhârî, Hars, Müzâraa).

Ebû Hanife, Hayber Yahudilerinden alýnan bu ürünlerin, gayri müslimlerden alýnan bir haraç vergisi niteliðinde olduðunu söyler.

Diðer yandan sahabenin en önde gelenleri topraklarýný ziraat ortakçýlýðý yoluyla iþletmiþ ve onlara karþý çýkan bulunmadýðý için bu konuda icma meydana gelmiþtir.

Kays b. Müslim, Ebû Cafer´den þöyle dediðini nakletmiþtir: "Ehl-i beytten Medine´ye hicret eden hiç bir kimse yoktur ki, ürünün üçte biri veya dörtte biri toprak sahibine ait olmak üzere ziraat ortakçýlýðý yapmýþ olmasýn" (Buhârî, müzâraa) Ashâb-ý kirâmdan Hz. Ömer, Osman, Ýbn Mes´ud ve Sa´d b. Ebî Vakkas gibi zatlar, topraklarýnýn üçte bir veya dörtte bir nisbetinde ürün karþýlýðýnda ortaklýða vermiþlerdir (Ali Þafak, Ýslâm Arazi Hukuku ve Tatbikatý, Ýstanbul 1977, s. 301, 302).

Ýmam Ebû Yusuf ziraat ortakçýlýðýný "müdârebe" ortaklýðýna kýyas eder. Müdârebe, bir kimsenin ticâret yapabilecek birisine sermaye olarak nakit para veya ticaret eþyasý vererek kâra ikide bir veya üçte bir nisbetinde ortak olmasýdýr. Bu çeþit ortaklýklar Kitap ve Sünnetle câiz görülmüþtür. Bu duruma göre bir arazi hakkýnda yapýlacak ziraat ortakçýlýðý da müdârebe akdine benzemektedir. Bu konuda ekin arazisi ile aðaçlý ve bahçeli topraklar arasýnda bir fark yoktur.

Topraðýn nakit para karþýlýðýnda kiralanmasý da câizdir. Ancak bu çeþit kiralama Hz. Peygamber devrinde nakit para darlýðý nedeniyle yaygýn deðildi. Hatta Allâh´ýn Elçisi, ihtiyaç fazlasý topraðý mü´min kardeþine, ekip biçmek üzere meccânen vermesini tavsiye etmiþtir.

Ziraat ortakçýlýðýnýn rüknü, icab ve kabul olup aþaðýdaki hususlarý kapsamasý gerekir.

1) Ortakçýnýn iþini bizzat yapmasý veya adamlarýna yaptýrmasý,

2) Üzerinde ortakçýlýk sözleþmesi yapýlan toprak,

3) Ziraat iþinde kullanýlacak tarým âletleri,

4) Topraða ekilecek tohum.

Ziraat Ortakçýlýðýnýn Þartlarý


Ziraat ortakçýlýðýnýn geçerli olmasý ve taraflarý anlaþmazlýða düþürmemesi için aþaðýdaki þartlara uyulmasý gerekir:

1)
Ziraat ortakçýlýðý yapacak kimselerin temyiz gücüne sahip olmalarý gerekir. Ancak büluð çaðýndan önce ayrýca velinin icazeti de gereklidir. Ebû Yûsuf ve Ýmam Muhammed´e göre, ziraat ortakçýlýðý sözleþmesinin geçerli olmasý için taraflarýn müslüman olmasý þart deðildir (es-Serahsî, el-Mebsut, III, s. 118,119; el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi, VI, s. 176).

2)
Tohumun cinsinin ve kimin tarafýndan verileceðinin belirlenmesi gerekir. Tohumun cinsinin buðday, arpa, pancar, pamuk gibi belirlenmesi, toprak sahibinin zarar görmesini önlemek içindir. Çünkü bazý ürünler topraðý islah ederken bazýsý bozar ve sonraki yýllardaki verimini azaltabilir. Bu yüzden özellikle toprak sahibi, topraðýna neyin ekilip biçileceðini önceden bilmek ister. Ancak þunu da belirtelim ki, toprak sahibi tohumun cinsini belirleme iþini karþý tarafa býrakabilir. Akit sýrasýnda tohum cinsinden hiç söz edilmemiþse durum ne olur? Burada, tohumun toprak sahibi tarafýndan karþýlanmasý kararlaþtýrýlmýþsa, akde zarar gelmez. Çünkü o, topraðýný iyi bilir ve ona uygun tohumu seçebilir. Tohumun ortakçý tarafýndan verilmesi kararlaþtýrýlmýþsa, akid fasid olur. Çünkü ortakçý, toprak sahibinin razý olamayacaðý bir cinsi tercih etmiþ olabilir. Ancak buna raðmen toprak sahibi ortakçýnýn seçtiði tohum cinsine razý olmuþsa, ziraat ortakçýlýðý sahih hale gelir (el-Cezirî; Kitabü´l-Fýkh ale´l-Mezâhibi´l-Erbaa, III, s. 6). Tohumun mikdarýný belirlemek gerekmez. Çünkü topraðýn götürebileceði tohum mikdarý örfte bellidir.

Ayrýca tohumun kimin tarafýndan verileceðinin de belirlenmesi gerekir. Çünkü tohum toprak sahibine ait olsa ziraat ortakçýlýðý, ortakçýyý kiralama; ortakçýya âit olsa, bu da bir çeþit topraðý kiralama niteliðinde olur. Bu bilinmezlik, akdin fesâdýna yol açar. Ancak Ebû Bekir el-Belhî´ye göre, bu durumda beldenin örfüne uyulur (el-Fetâvâ´l-Hindiyye, V, s. 236, Ali Haydar, Mecelle Þerhi, X, s. 1370).

3) Topraðýn ziraata elveriþli olmasý, sýnýrlarýnýn belirlenmesi ve ortakçýya tamamen teslim edilmesi gerekir. Çünkü toprak çorak ve bataklýk olursa, normalin üstünde emek vermek ve masraf yapmak gerekebilir. Bataklýðý kurutma ve suyunu kanala çekme gibi iþleri devamlý kalýcý ve sonuçlarý akid süresi dýþýna taþýcý nitelikte olan iþlerin ortakçý tarafýndan yapýlmasý istenemez. Ancak akit sýrasýnda mevsimin kýþ olmasý veya geçici olarak suyun kesilmesi gibi durumlar akdin sýhhatine zarar vermez (el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyî, VI, s. 178).

Ziraat ortakçýlýðý yapýlacak arazi büyük bir tarla olur ve bunun belli bir bölümü için akid yapýlýrsa, bu yerin sýnýrlarýný belirlemek gerekir. Çünkü arazinin her tarafý ayný verimi saðlayamayacak durumda olabilir. Diðer yandan bu akidlerde toprak sahibinin de çalýþmasý þart koþulamaz. Çünkü bu, topraðýn karþý tarafa teslimine engel olur.

4) Çýkacak ürünün taraflar arasýnda hangi oranda paylaþýlacaðýnýn belirlenmesi gerekir. Paylaþma ikide bir, üçte bir veya dörtte bir gibi þâyi bir cüz olarak belirlenir. Taraflardan birisine muayyen bir miktar ürün vermek üzere yapýlacak ortaklýk fasiddir. Çünkü yalnýz muayyen miktar kadar ürün elde edilirse, karþý tarafa hiç bir þey kalmaz. Bu durum anlaþmazlýða yol açar (el-Kâsânî, Bedayiu´s-Sanâyî, VI, s. 177, 178).

5)
Ortakçýlýk süresinin belirlenmesi gerekir. Süre belirtilmezse akid fasid olur. Bu süre hasada imkân verecek uzunlukta olmalýdýr. Ayrýca bunun, taraflardan birisinin yaþayamayacaðý kadar uzun olmamasý da gerekir (el-Fetâva´l-Hindiyye, V, s. 236).

Ziraat Ortakçýlýðýnýn Hükümleri Ziraat ortakçýlýðý, usulüne uygun olarak meydana gelince taraflarýn bir takým hak ve sorumluluklarý ortaya çýkar:

1)
Akitten sonra, ortakçýnýn tarlayý serbestçe iþleme ve ondan yararlanma hakký doðar. Hasat zamaný gelince Ýslâm´daki ortaklýk hükümleri uygulanýr.

2) Ürünün yetiþmesine yönelik tüm iþ ve masraflar ortakçýya aittir. Çünkü bunlar, ziraat ortakçýlýðýnýn kapsamýna giren hususlardýr.

3) Ürünün yetiþip büyümesini tamamladýktan sonraki hasat, harman yerine taþýma ve dâneyi sapýndan ayýrma masraflarý gibi harcamalar, taraflarca paylarý oranýnda karþýlanýr (el-Kâsânî, a.g.e., VI, s. 182).

4)
Topraktan elde edilecek ürün, sözleþme þartlarýna uygun biçimde paylaþýlýr.

5) Topraktan hiç ürün elde edilmediði takdirde, taraflardan hiç birisi diðerinden tazminat talebinde bulunamaz. Ancak ziraat ortakçýlýðý akdi þartlarýna uyulmamasý nedeniyle fâsid olursa, hiç ürün elde edilememesi halinde ortakçý emsâli kadar iþçilik ücreti isteyebilir.

6) Toprak sâhibi, ortakçýyý, tarlayý sürmeye zorlamak veya gerektiðinde engellemek hakký vardýr. Zorlama þu þekillerde olabilir:

a- Sözleþmede sürme þartý varsa ortakçý buna uymak zorundadýr.

b- Sözleþmede bu hususa temas edilmemiþse, o beldenin geleneklerine göre hareket edilir.

7)
Taraflar akitten sonra, alacaklarý payý karþýlýklý rýza ile azaltýp çoðaltabilirler.


radyobeyan