Musibet By: armi Date: 09 Mart 2010, 13:59:00
MUSÎBET
Baþa gelen felâket, belâ, afet, sýkýntý, ceza gibi olaylar için kullanýlan bir terim.
Bir musibete uðrayan kimse, ya Allah (c.c.) tarafýndan imtihan edilmekte veya iþlediði bir kötülüðe karþý cezalandýrýlmaktadýr. Musîbet kelimesi Kur´an-ý Kerim´de bu iki anlamda da kullanýlmýþtýr.
Kur´an-ý Kerim´de Allah Teâlâ sevdiði mü´min kullarýna deðiþik þekiller altýnda musîbetler göndererek onlarý imtihan ettiðini ve bu musibetlere karþý gösterdikleri sabýr ve tevekkül neticesinde de büyük mükâfatlarla mükâfatlandýrýlacaklarýný bildirmektedir. Ýnananlar zümresi içerisinde peygamberlerin Allah Teâlâ´ya en yakýn kitle olduklarý halde, musîbetlerin en büyüklerine uðradýklarý görülmektedir. Nuh (a.s), Ýbrahim (a.s), Musa (a.s) ve Ýsa (a.s)´ýn kýssalarý bunun örnekleriyle doludur. Ulu´l-azm peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed (s.a.s) de Mekke döneminde büyük musîbetlere maruz kalmýþtýr. O, kavmi tarafýndan yalanlanmýþ, iþkence görmüþ, ölümle tehdit edilmiþ, hatta taþa tutulmuþtur. Taif´e gidip halký Allah´ýn dinine davet ettiði zaman, onlar bir peygambere uymayý reddettikleri gibi köle ve çocuklara onu taþlatmýþlardý. Ýnsanlýða rahmet olarak gönderilmiþ o büyük peygamber, Taiflilerin saldýrýsýndan kurtulduktan sonra, ellerini kaldýrýp Rabbine þöyle seslenmiþti:
"Ya Rabbi" Gerçekte benim üzerime çöken bu musîbet ve eziyet, þayet senin bana karþý bir gadap ve öfkenden ileri gelmiyorsa, ben buna aldýrýþ etmem ve gönülden tahammül ederim. "
Allah Teâlâ da ona; "Ey Muhammed! Sen de, "azim ve sebat" sahibi peygamberlerin sabrettiði gibi sabret" (el-Ahkaf, 45/35) þeklinde vahyetmiþtir.
Allah Teâlâ, hidayet ihsan edip rahmet nuruyla kuþattýðý mü´min kullarým, bir takým dünyevî zorluklarla imtihan ederek bunu onlar için bir rahmet vesilesi kýlmýþtýr. Kur´an-ý Kerîm´de þöyle buyurulmaktadýr: "And olsun ki sizi biraz korku, biraz açlýk, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiklikle imtihan edeceðiz. Sabredenleri müjdele. Onlara bir musibet dokunduðu zaman "Mutlaka biz Allah içiniz ve mutlaka O´na döndürüleceðiz" derler" (el-Bakara, 2/155-156).
Bu ayetler, her ne þekilde olursa olsun, karþýlaþýlan bir belâ ve musîbet karþýsýnda inanan kimselerin göstermesi gereken tavrý ortaya koymaktadýr.
Musîbete karþý takýnýlan tavýr, ayný zamanda iman ile nifakýn arasýný ayýran ve münafýk tiplerin kalplerindeki nifaký açýða çýkaran bir imtihan aracýdýr. Yani imanlarýn musibetle sýnanmasýdýr.
Münafýklar, müslümanlar savaþta bir baþarýsýzlýða (musîbete) uðradýðý zaman onlarla birlik olmadýklarý için sevinirler ve bunu kendileri için bir nimet sayarlar. Allah Teâlâ gerçek anlamda nimetlendirilenlerin musibetlere uðrayýp bunlara sabreden kimselerden baþkalarý olmadýðýný ve farklý düþünenlerin ise kalplerinde hastalýk bulunan tipler olduðunu bildirmektedir:
"Þüphesiz ki içinizden (savaþa çýkmak için) pek aðýr davrananlar vardýr. Size bir musîbet geldiði zaman (onlar) "Allah bana nimet ihsan etti de onlarla beraber olmadým" der" (en-Nisa, 4/72).
Diðer bir musîbet de, insanlarýn iþledikleri kötü amelleri ve kalplerindeki nifak ve küfürlerinden dolayý muhatap olduklarý musibettir. Kur´an-ý Kerîm´de bu anlamda kullanýlan musîbet kelimesi ile, bu kötülüklere karþý bir cezalandýrma kastedilmektedir: "Baþýnýza gelen bir musîbet kendi ellerinizle kazandýðýnýz günahlar yüzündendir. O, iþlenenlerin bir çoðunu da affeder" (eþ-Þûra, 42/30).
Münâfýklarýn hallerinden sözedilen baþka bir âyet-i kerimede de þöyle buyurulmaktadýr: "Kendi yaptýklarýndan dolayý baþlarýna bir musîbet geldiðinde nice olur halleri..." (en-Nisa, 4/62).
Ýþlenilen kötü amellere karþýlýk ahirette elim Cehennem azabýna uðrayanlarýn durumlarý da musîbet olarak nitelendirilmektedir:
"Eðer onlar (Yahudiler) iþledikleri günahlar yüzünden baþlarýna bir musibet geldiði zaman; "Rabbimiz bize Peygamber gönderseydin de biz de senin âyetlerine uyup mü´minlerden olsaydýk ya" diyecek olmasalardý (seni göndermezdik)" (el-Kasas, 28/47).
Ýnsanlarýn baþýna gelen bütün musîbetler Allah Teâlâ´nýn izni ve takdiri dahilinde ortaya çýkmaktadýr:
"Yeryüzüne ve kendinize inen hiç bir musîbet yoktur ki biz onu yapmadan önce Levh-i mahfuz´da yazýlmýþ olmasýn. Þüphesiz ki bu, Allah için çok kolaydýr" (el-Hadîd, 57/22);
"Allah´ýn izni olmadan kulun baþýna hiç bir musibet gelmez..." (et-Teðâbun, 64/11).
Bu anlamda, ölüm olayý da bir musibet olarak zikredilmektedir:
"... Veya yolculukta iseniz ve baþýnýza ölüm musibeti gelmiþse..." (el-Maide, 5/106).
Bir de, toplum boyutunda kavimlerin helak ediliþi musibeti vardýr ki bu, azgýn bir kavmin kendi elleriyle iþledikleri günahlarý ve aþýrý sapýklýklarý yüzünden peygamberlerine karþý direnmeleri neticesinde ortaya çýkmaktadýr. Allah Teâlâ, ayný zamanda bu musîbetleri diðer toplumlar için birer ibret vesilesi de kýlmýþtýr. Kur´an-ý Kerîm´de helâk ediliþleri ve buna sebeb olan durumlarý tafsilatlý bir þekilde gözler önüne serilen, Nuh, Âd, Semûd, Lût kavimlerinin baþlarýna gelenler bu tür musibetlerdendir.
radyobeyan