Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Murabaha By: armi Date: 09 Mart 2010, 13:44:13

MURABAHA




Alýþ fiatý veya maliyet üzerine bir miktar kâr ilâvesiyle yapýlan satýþ muamelesi.

Ýslâm hukukunda murabahalý satýþ akdi güven esasýna dayalý akitlerdendir. Bu tür akitlerde alýcý, satýcýnýn beyânýnýn doðruluðuna itimad ve akdi buna bina etmektedir. Bundan dolayý müþterinin rýzasýna engel olabilecek en küçük yalan beyan veya açýklanmasý gereken bir hususun açýklanmamasý, akdin oluþmasýna engeldir.

Þartlarý

Alýþ fiyatý veya maliyetin belli olmasý gerekmektedir. Murabahalý satýþta müþterinin malýn ilk fiyatýný veya maliyeti bilmesi akdin sýhhat þartýdýr. Bu þart tevliye*, iþrâk ve vedî´a* suretiyle yapýlan akidleri de kapsar. Çünkü bu tür akitler ilk bedel esas alýnarak teþekkül etmektedir. Birinci bedel veya maliyet bilinmediðinde akit meclisinde bu durum açýklýða kavuþuncaya kadar akit fasittir. Meclis bu þekilde daðýlýrsa akit batýl olur (Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâi, Kahire 1327-28/1910, V, 220; Ýbn Âbidîn, Reddü´l-Muhtâr, Kahire 1386-89/1966-69, V, 124).

Kâr miktarý belli olmalýdýr. Ýslâm hukuku, alýþ-veriþlerde belli bir kâr sýnýrý koymamýþtýr. Bundan dolayý alýþ fiyatý veya maliyet üzerine eklenen kâr miktarýnýn müþteri tarafýndan bilinmesi gerekir. Çünkü kâr, satýþ bedelinin bir kýsmým teþkil etmektedir (Kâsânî, a.g.e., V, 221; Damad, Mecmau´l-Enhur, Ýstanbul 1328, II, 75; Ýbn Âbidîn, a.g.e., V,124; Zühaylî, el-Fýkhu´l-Ýslâmî, Dýmaþk 1405/1985, IV, 704).

Ýlk bedel misliyyattan olmalýdýr. Çarþý-pazarda benzeri bulunabilen, birimleri arasýnda tüccarýn ve muamele yapanlarýn hoþ görecekleri kadar az fark bulunan mallar mislî mallardýr. Ölçü, tartý ve sayý ile muamele gören mallar bu sýnýfa girer (Zerkâ, el-Fýkhu´l-Ýslâmî fi Þevbihi´l-Cedîd, Dýmaþk 1967-68, III,130; M. Ebû Zehre, el-Milkiyye, Kahire, ts., s. 55; Mahmesânî, en-Nazariyyetü´l-Amme, Beyrut 1948, I, 16-17; Abdülkerim Zeydan, el-Medhal, Baðdat 1402/1982, s. 222-223).

Þayet ana bedel kýyemî ise -arsa gibi-; mal, elinde kýyemî mal bulunmayana murabahalý olarak satýlamaz. Kýymeti ile de murabahalý olarak satýlamaz. Çünkü bedel kýyemî olduðundan ona biçilen deðer tahmine dayanýr. Tahminler ise farklýdýr. Böylece ana bedel meçhûl kalmýþ olur.

Malýn, elinde ve mülkünde kýyemî bir mal bulunan þahsa satýlmasý durumunda, ana bedelden ayrý, belli miktarda bir kâr tesbit edilirse bu satýþ câizdir. Elbise karþýlýðýnda alýnan bir saat þeklinde yapýlan alýþveriþte elbisenin bir üçüncü þahsa elbise ve þu kadar kâr þeklinde satýlmasý gibi.

Kârýn ana paranýn bir cüz´ü olarak belirlenmesi câiz deðildir. Meselâ elbise karþýlýðýnda alýnan bir saati %5 kârla satmak caiz deðildir. Çünkü kâr ana para cinsinden tahakkuk eder. Bu durumda saatin fiyatý belirli olmadýðý için, kâr oraný meçhul kalmaktadýr. Bu saata konulan deðer de zan ve tahmine dayanýr. Ancak taraflar akit meclisini terketmedikleri halde malýn ana deðeri tesbit edilirse, murabahalý satým istihsânen câizdir. Fakat alýcý muhayyer olup dilerse satým akdine râzý olmayabilir (Serahsî, el-Mebsût, Kahire 1324-31, XIII, 82, 91; Kâsânî, a.g.e., V, 221; Mergýnânî, el-Hidâye, el-Mektebetü´l-Ýslâmiyye, ts., III, 56; Meydânî, el-Lübâb, Beyrut, ts., II, 33; Ýbn Abidin, a.g.e., V,134-135; el-Fetâvâ´l-Hindiyye, III,160; Zühaylî, a.g.e., IV, 705-706).

Aralarýnda riba cereyân eden mallar (ayný miktar ve peþinen) misli misline trampa edilmiþ ise, bu maddeler murabahalý olarak satýlmaz. Aralarýnda ölçü, tartý ve cins birliði bulunan mallar kendi cinsi ile mübadele edilmek istendiðinde ayný miktarda ve peþin olarak mübadele edilirler. Aksi takdirde aradaki fark faiz olur. 1 kg. Baðdad hurmasý ile 1 kg. Medîne hurmasý peþin olarak mübadele edilebilir. Burada herhangi bir fazlalýk faiz olur ve bu mal murabahalý olarak satýlamaz. Çünkü murabaha ana deðere kâr ilâvesiyle yapýlan satýþtýr. Kendisinde ribâ cereyan eden -altýn, gümüþ, buðday, arpa gibi- mallarda ki fazlalýk ise kâr deðil ribadýr. Ancak cinsleri ayrý olan mislî mallar murabahalý olarak mübâdele edilebilir. 10 dolarý 20 marka satýn alýp, 2 mark karla 22 mark´a satmak gibi (Serahsî, a.g.e., XIII, 82, 89; Kâsânî, a.g.e., V, 221-222; Zühaylî, a.g.e., IV, 706).

Önceki satýþ akdi sahih olmalýdýr. Çünkü fasit satýþ akdinde malýn mülkiyeti bedel ile deðil, malýn kýymeti veya mislî karþýlýðýyla gerçekleþmektedir (Kâsânî, a.g.e., V, 222; Zühaylî, a.g.e., IV, 706).

Alýþ Bedeline Ýlâve Edilebilecek Olan Masraflar

Malýn deðerinde veya kendisinde bir artýþ meydana getiren masraflar ve harcamalar alýþ bedeline eklenebilir ve böylece maliyet ortaya çýkar. Bu özelliði taþýmayan masraflar ana bedele eklenemez

Nakliye masraflarý, cilâ, boya, yýkama, dikiþ, komisyoncu giderleri israfa kaçmaksýzýn verilen yem, sulama masraflarý gibi malýn deðerinde veya bizzat kendisinde artýþ meydana getiren giderler ana paraya eklenir ve malýn mâliyeti ortaya çýkar. Ancak ana paraya eklenen bu masraftan da sonra satýcý bu malý þu fiyata aldým demek yerine, bana þu kadara mal oldu ve þu kadar kâr ilâvesiyle satýyorum demelidir.

Mal sahibinin malýn alýmý, nakli ve pazarlamasý esnasýnda þahsý adýna yaptýðý yeme-içme vb. masraflarla, tedavî giderleri, eðitim masraflarý, çoban, bekçi ücretleri ana paraya eklenemez. Çünkü bunlar malýn deðerinde veya kendisinde artýþ meydana getirecek nitelikte deðildir (Serahsî, a.g.e., XIII, 80, 81, 83; Kâsânî, a.g.e., V, 223; Mergýnânî, a.g.e., II, 75; Meydânî, a.g.e., II, 33; Ýbn Abidîn, a.g.e., V, 135-137; Zühaylî, a.g.e., IV, 707-708).

Müþteriye Açýklanmasý Gereken Hususlar ve Bunlarý Gizlemenin Doðurduðu Neticeler

Güven esasýna dayanan akitlerde akdin esasýný, satýcýnýn malý aldýðý fiat veya maliyeti teþkil etmekte, müþteri bu hususta satýcýnýn beyanýna güvenmekte ve inanmaktadýr. Bu durumda onun güven ve itimadýna hýyanet sayýlan en küçük bir yalan veya eksik beyan, akdi bozan hile olarak deðerlendirilmekte; satýcýnýn, akde mevzû otan malý nakit ile mi, yoksa alacaðýna karþýlýk olarak mý aldýðýný; alacaðýna karþýlýk aldýysa, tamamýna karþý mý yoksa -sulh yoluyla bir kýsmýna karþý mý- aldýðýný; malý aldýktan sonra bozulmadan aynen kalýp kalmadýðýný vb. müþterinin rýzasýna tesir edecek her hususu açýklamasý gerekmektedir (Hayreddin Karaman, Mukâyeseli Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1982, II,144-145; Serahsî, a.g.e., XIII, 84; Kâsânî, a.g.e., V, 223-225; Damad, a.g.e., II, 78; Zühaylî, a.g.e., IV, 708-710).

Maldaki kusur semavî bir afetle (kendiliðinden) meydana gelmiþ ise, Hanefîlerin çoðunluðuna göre, bu kusur söylenmeksizin mal murabahalý olarak satýlabilir. Ýmam Züfer ve Fukaha çoðunluðuna göre ise hýyânet þüphesini ortadan kaldýrmak için bu durum açýklanmalýdýr. Zira insanlar, kusura itibar etme konusunda farklý yapýya sahip olduklarý gibi, ortaya çýkan kusurla da malýn deðeri veya kendisi eksilir. Þayet kusur birinci müþterinin veya yabancý birisinin fiiliyle meydana gelmiþse, ittifakla bu kusur açýklanmadan mal murabahalý olarak satýlamaz. Malda yavru, meyve, yün, süt vb. gibi bir artýþ meydana gelmiþ ise, bu durum açýklanmalýdýr. Çünkü mal hükmünde olan bu artýþ, kusur sebebiyle malý geri iade etmeye bir engel oluþturur. Maldan doðmayan artýþlar -kira bedeli gibi- beyan edilmeksizin murabahalý satýþ caizdir. Veresiye alýnan bir mal, bu durum açýklanmadan murabahalý olarak satýlamaz. Çünkü veresiye yapýlan alýþ-veriþlerde satýþ bedeli genellikle yüksek olur. Peþin yapýlan alýþ-veriþlerde ise indirim yaptýrma imkâný vardýr. Mal bir alacak karþýlýðýnda alýnmýþ ise, bu durum açýklanmaksýzýn murabahalý satýþ câizdir. Fakat mal, alacak karþýlýðýnda sulh yoluyla alýnsa bu açýklanmalýdýr. Çünkü sulhta indirim ve kolaylýk gösterme söz konusudur. Yine hîbe, miras, vasýyyet yoluyla elde edilen bir mala bilir kiþinin belli bir deðer biçmesi halinde, bu kýymet üzerine bir kâr ilâvesiyle murabahalý satým câizdir (Serahsî, a.g.e., XIII, 80; Kâsânî, a.g.e., V, 223-225; el-Fetâvâ´l-Hindiyye, III, 161, 163; Damad, a.g.e., II, 78; Mergýnânî, a.g.e., III, 58; Zühaylî, a.g.e., IV, 708-710). Hýyanet (yanlýþ bilgi)´in Akde Tesiri

Þayet hýyanet, satýþ bedelinin sýfatýnda ortaya çýkmýþsa -veresiye alýnan malýn açýklanmadan satýmý gibi-, Hanefilerin ittifâkýyla, müþteri muhayyer olup dilerse malý alýr ve dilerse geri verir. Hýyânet malýn bedelinde ise, Ebû Hanîfe ve Ýmam Muhammed´e göre, müþteri muhayyer olup dilerse malý bedelin tamamýný vererek alýr; dilerse akdi fesheder, malý almaz. Ebû Yûsuf´a göre ise müþterinin muhayyerlik hakký yoktur. Ancak hýyânet miktarý ve kârdan hissesi düþülür ve satýmý anlaþtýklarý esasa getirir. Güvene dayalý satým akitlerine ait hükümler genel hatlarýyla Þâfiî ve Mâfikîlerde de aynýdýr. Hanbelîler, Ebû Yûsuf gibi hýyânet miktarýnýn bedelden indirileceði esasýný kabul etmiþlerdir (Serahsî, a.g.e, XIII, 86-87; Kâsânî, a.g.e., V, 225-226; Meydânî, a.g.e., II, 34-35; Damad, a.g.e., II, 76-77; el-Fetâva´l-Hindiyye, III, 162-163; Ýbn Abidîn, a.g.e., V, 138-139; Zühaylî, a.g.e., IV, 710-712; Abdürrezzâk es-Senhûrî, Mesâdiru´l-Hakk, Kahire 1960, II, 166-174; Karaman, a.g.e., II,145; Hamdi Döndüren, Ýslâm Hukukuna Göre Alým-Satýmda Kâr Hadleri, Balýkesir 1984, s. 93-124).


radyobeyan