Mukarenet By: armi Date: 09 Mart 2010, 13:32:23
MUKARENET
Beraber olma, dostluk yapma, hemdem olma, eþit kýlma, karþýlaþtýrma, bir kadýnla evlenme ve cinsel temasta bulunmak; mufâale vezninde bir mastar; evlenme ve cinsel temasta bulunma anlamýnda bir Ýslâm hukuku terimi.
Bir hukuk sistemini baþka bir hukuk sistemiyle karþýlaþtýrmalý olarak incelemeye "mukarane" denir. Mukayeseli hukuk çalýþmalarý, beþerî hukukla Ýslâm hukuku arasýnda da yapýlmaktadýr. Burada amaç, karþýlaþtýrma yoluyla iki hukukun veya farklý görüþlerin gün ýþýðýna çýkarýlmasý ve uygulamaya esneklikler getirilmesidir.
Mukayese konusuna örnek olarak, evlenmede velinin rolünü verebiliriz. Ebu Hanîfe´ye göre, hür, âkýl ve bâlið bir kadýn kendi malý üzerinde dilediði gibi tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduðu gibi, bizzat evlenme akdi de yapabilir. Bu evliliðin geçerli olmasý için velisinin izin ve muvafakatýna da ihtiyaç yoktur. Çünkü bu durumunda veliden izin alýnmasý nikâhýn sýhhat þartlarýndan deðildir. Delil; kadýnýn evlenmede taraf olduðunu belirleyen âyetler (el-Ahzâb, 33/50; el-Bakara, 2/230) ve Hz. Peygamber´in bazý hadisleridir. "Dul kadýn hakkýnda velinin yapabileceði bir iþ yoktur" (Ebû Dâvud, Nikâh, 25; Ahmed b. Hanbel, I, 334); "Bekâr kadýn, kendisi hakkýnda velisinden daha fazla hak sahibidir" (Ebû Dâvud Nikâh, 25; Tirmizî, Nikâh, 18; Ýbn Mâce, Nikâh 11; Dârimî, Nikâh, 13).
Ýmam Mâlik, Þâfiî ve Ahmed b. Hanbel´e göre ise; kadýn için nikâhta erkek bir velinin bulunmasý gereklidir. Kadýnýn nikâhta bizzat taraf olmasý caiz deðildir. Yaþýnýn küçük veya büyük olmasý, bakire veya dul bulunmasý sonucu etkilemez. Delil; "Kadýnlarýn, kendilerini, kocalarýna nikâh etmelerine engel olmayýn" (el-Bakara, 2/232) âyeti ile, velisiz nikâh akdi yapýlamayacaðýný bildiren bazý hadislerdir (bk. Ebû Dâvud Nikâh, 19; Tirmizî, Nikâh, 14; Darimî, Nikâh, 11; Ýbn Mâce, Nikâh,15; Buhârî, Nikâh, 36).
Hanefiler bu son âyette, nikâh fiilinin kadýna isnat edildiðini, velisiz nikâhýn geçerli olmadýðýný bildiren hadislerin zayýf, hatta bazýsýnýn mürsel olduðunu söylemiþlerdir. Diðer yandan bu son hadisler sahih kabul edilse bile bunlarýn nedb´e de ihtimali vardýr. Bu yüzden, âkil ve bâlið, bir kadýnýn evlenmesinde, velînin rýzasý vacip deðil, mendûb (sünnet) olur.
Velâyetin nikâha etkisi konusunun yirminci yüzyýl da halký müslüman ülkelerin kanunlarýna yansýmasý þöyle olmuþtur: 1917 tarihli Osmanlý Hukuku Aile Kararnamesi´nin 4. maddesinde; "Nikâh ehliyetine sahip olmak için evlenecek erkeðin 18, kýzýn 17 yaþýný ikmal etmesi þarttýr" denilir. Müteakip maddelerde,18 yaþýný bitirmemiþ erkeðin, evlenmek isterse hâkimden izin almasý; 17 yaþýný bitirmemiþ kýz çocuðunun da hem hâkimden, hem de velisinden izin almasý hükme baðlanmýþtýr.
Kadri Paþa tarafýndan hazýrlanan Mýsýr Ahvâl-i Þahsiyye Kanununun elli birinci maddesi; "Bâlið, hür, mümeyyiz bâkire olan veya olmayan kadýn hiç kimsenin müdahalesi olmadan serbestçe evlenebilir" hükmünü koymuþtur (Halil Cin, Ýslâm ve Osmanlý Hukukunda Evlenme, Ankara 1974, s. 69).
Türk Medenî Kanunu 88. maddeye göre, evlenme yaþý erkek için 17, kýz için 15 yaþýn ikmali olup, bunlar 18 yaþýný bitirmiþ olmadýkça ancak velilerinin izni ile evlenebilirler (madde, 90). Ancak fevkalâde hallerde hâkim, evlenecek erkeðin 15, kýzýn 14 yaþýný ikmal etmiþ olmasý þartýyla evlenme izni verebilir.
Mezhep görüþleri veya Ýslâm hukuku ile beþeri hukuk arasýndaki bu gibi mukayeseler, hukuki problemlere yeni yaklaþýmlar ve bakýþ açýlarý getirir.
Mukarenetin bir diðer anlamý da, kadýnla cinsel temasta bulunmadýr. Cenab-ý Hak, Hz. Âdem ve Hz. Havva´nýn anne babasýz, topraktan yaratýlmalarýndan sonra tüm insan neslinin üreme ve çoðalmasýný "doðum" olayýna baþlamýþtýr. Yeni bir neslin doðumla meydana gelmesi ise, bir erkekle kadýnýn cinsel temasýný gerekli kýlar. Belki bunun tek istisnasý, Hz. Ýsa´nýn babasýz olarak, Hz. Meryem´den dünyaya gelmesidir.
Ýslâm dini, toplumun ve onun en küçük birimini oluþturan ailenin esasýný teþkil eden cinsel birleþme için bir takým düzenlemeler getirmiþtir. Müslümanlarýn çok küçük yaþtan itibaren cinsel konularda eðitilmesi Ýslâm´ýn önem verdiði bir husustur. Terbiyeciler, çocukta cinsel tecessüsün iki buçuk üç yaþlarýndan itibaren baþladýðýný ve bu yaþtan sonra, çocuðun kendisini karþý cinsten ayýrdettiðini söylerler (Bertrand Russel, Terbiyeye dair, Çev., Hâmit Dereli, Ankara 1954, s. 193; Andree Berge, Çocuðun Cinsel Eðitimi çev., Nazife Müren, Ýstanbul 1969, s.126,127). Cinsî duygu ise, daha çok fizyolojik geliþmeye baðlý olarak daha sonraki yaþlarda ortaya çýkar ve erginlik çaðýnda kemâle erer. Erkek veya kýz çocuðunun daha bebeklikte farklý kundaklara sarýlmasý, cinsiyetlerine uygun elbiseler giydirilmesi cinsiyet eðitiminin doðumla baþladýðýný gösterir. Nitekim, Rasûlullah (s.a.s)´ýn uygulamasý da bu yolda olmuþtur (bk. Ýbnu Abdilberr, el-Ýsâbe, Kahire 1324, týpký basým, IV, 337-338; Kenzü´l-Ummâl, XVI, 261, 262).
Allah´ýn elçisi cinsel duygunun uyanmaya baþladýðý yedinci yaþtan itibaren, kardeþ bile olsalar, karþý cinslerin yataklarýnýn ayrýlmasýný emretmiþtir. Bazý rivâyetlerde yatak ayýrma için onuncu yaþ esas alýnmýþtýr (Ebû Dâvud, Salât, 2; Dârakutnî, I, 230). Bu yaþ, çocuðun annesinin, kýz kardeþinin ve diðer kadýnlarýn yataðýndan ayrýlacaðý çaðdýr. Çünkü yedi yaþ, iyi ile kötüyü, hayýrla þerri ayýrdetmeye baþlama yaþýdýr (Aliyyü´l-Kârî, Aynü´l-Ýlm ve Þerhi, I, 419). Nevevî, yaþla ilgili iki rivayeti birleþtirerek, yedi yaþýndan itibaren yataðý ayýrmak gerekli ise de, on yaþýndan itibaren bunun vacip olduðunu belirtir (en-Nevevî, el-Fetâvâ, Arapça Yzm. Yeni Cami, No: 656, 215/A).
Cinsiyetle ilgili konularý kavrayacak yaþa gelen çocuklarýn bu konuda bilgilendirilmesi ve soru soranlara açýk ve anlaþýlýr cevaplar verilmesi Ýslâmî terbiyenin gereðidir. Çünkü çocuðun bu konulardaki bilgileri edinmesi rastlantýya yada müstehcen film veya romanlara býrakýlýrsa, Ýslâmî ölçüleri aþan bir tecessüs ve harama karþý büyük bir ilgi uyandýrýlmýþ olabilir. Çocuða aþýrý utangaçlýk aþýlanarak cinsel konularda içe kapanýk hale getirilmesi de bazý olumsuz psikolojik sýkýntýlara yol açabilir. Hz. Peygamber, cinsel nitelikli soru soran Sahabe erkek veya kadýnlarý cevapsýz býrakmamýþ, onlara karþý cesâret kýrýcý, ayýplayýcý bir tavrý da olmamýþtýr. Bu çeþit bir konuya girerken Allah´ýn elçisi; "Allah gerçeði açýklamaktan çekinmez" (el-Ahzâb, 33/53) âyetini okurdu. Özellikle Medine´de Ensar kadýnlarýnýn cinsel konularda bilgi edinmek için gösterdikleri gayreti övgüyle anan Hz. Âiþe þöyle demiþtir:
"Ensar kadýnlarý ne iyi kadýnlardýr, onlarýn dini öðrenmelerine haya (utânma duygusu) engel olmamýþtýr" (Buhârî, Ýlm, 50).
Allah´ýn elçisine sorulan bazý cinsel soru ve cevaplarýna þunlar örnek verilebilir:
Enes (r.a)´in rivayetine göre, bir gün Ümmü Süleym, Hz. Peygamber´e gelerek þöyle demiþtir: "Ey Allah´ýn Rasûlü, kadýn rüyasýnda erkeðin rüyada gördüðünü görünce gusül abdesti gerekli olur mu?". Orada hazýr bulunan Hz. Âiþe; "Ey Ümmü Suleym, kadýnlarý rezil ettin; Allah canýný almasýn" der. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Hz. Âiþe´ye; "Hayýr, kadýnlarý rezil eden sensin, Allah senin canýný almasýn. Evet ey Ümmül Süleym eðer bunu görürse gusletmesi gerekir" buyurur (Müslim, Hayz, 29).
Diðer bir örnek Hz. Ömer´le ilgilidir. Hz. Ömer bir gün gelerek; "Ey Allah´ýn Rasûlü, helâk oldum" der.
"Seni helâk eden þey nedir?", sorusuna karþýlýk; eþine deðiþik yönden cinsel temasta bulunduðunu açýklamýþtýr. Bunun üzerine; "Kadýnlarýnýz tarlalarýnýzdýr, tarlalarýnýza, (cinsiyet organý olmak þartýyla nasýl isterseniz öyle varýn" (el-Bakara, 2/223) âyeti inmiþtir (Tirmizî, Tefsir, Bakara, 8/169). Ancak bazý durumlarda cinsel sorulara Hz. Peygamber´in eþleri aracýlýðý ile cevap verdiði de görülür. Hayýz kanýnýn nasýl temizleneceðini soran kadýna, Rasulullah (s.a.s)´ýn verdiði kinâyeli açýklamayý, kadýn anlayamayýnca Hz. Aiþe bir kenara çekerek anlayacaðý bir biçimde ona açýklamýþtýr. Burada Allah elçisinin açýk cevap vermekten sýkýldýðý nakledilir (Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bârî, Mýsýr 1959, I, 432).
Ýslâm´da cinsel temas için bir takým edebler belirlenmiþtir: Birleþmeden önce "eûzu-besmele" çekmek, örtü altýnda bulunmak, kadýn ay halinde olmamak ve dübürden yapmamak ve "Allah´ým, bizden ve bize vereceðin çocuktan þeytaný uzak kýl" diye dua etmek" (ez-Zebîdî, Tecrid-i Sarih Tercemesi, Terceme eden, Kamil Miras. XI, 303; Gazâli, Ýhyâ, Kahire 1967, II, 63-65).
Ýslâm, temasýn normal yoldan olmasýný, dübürden yaklaþýlmamasýný bildirir (el-Bakara, 2/222). Âdet gören veya doðum nedeniyle lohusa bulunan kadýnlarla bu halleri devam ettiði sürece, cinsel iliþkide bulunmak yasaklanmýþtýr. Nitekim âyette þöyle buyurulur: "Hayýzlý günlerinizde, eþinizle cinsel iliþkiden vazgeçin" (el-Bakara 2/222).
Bunun dýþýndaki zamanlarda bir erkek karýsýyla dilediði zaman cinsel temasta bulunabilir. Yalnýz oruçlu olmak veya hac için ihramlý bulunmak da evlenme ve birleþme engeli olarak ortaya çýkmaktadýr (Ayrýca bk. "Cimâ" maddesi).
radyobeyan