Muhtesib By: armi Date: 09 Mart 2010, 13:27:29
MUHTESÝB
Ýslâm dünyasýnda, iyilikleri emretmek ve kötülüklerden vazgeçirmek "el-emr bi´l-maruf ve´n-nehy ani´l münker"e gayesiyle kurulan teþkilâtýn baþýnda bulunan görevli. Muhtesib, tarihte kurulmuþ bulunan bütün müslüman devletlerde bu isimle, bazen da "Ýhtasâb emini" veya 1242 (1826) yýlýndan itibâren Osmanlýlarda "Ýhtisâb Aðasý" gibi isimlerle de anýlmaktadýr.
Muhtesib, Ýslâm´ýn hoþ karþýlamayýp çirkin gördüðü her türlü kötülüðü (münkeri) ortadan kaldýrmaya çalýþýrdý. Gerçi Ýslam´da, iyiliðin emr edilmesi ve kötülüklerden sakýnýlmasýna nezâret etme, bütün müslümanlarýn yerine getirmesi gereken müþterek bir vazifedir (Âli Ýmrân, 3 110-114, et-Tevbe, 9/71). Ancak diðer bazý emirlerde olduðu gibi bunun da öneminden dolayý bir grup müslüman tarafýndan yerine getirilmesi, diðerlerini de sorumluluktan kurtarýr. Bu nedenle Ýslâm kurumlarý arasýndan, bu görevi yüklenen yeni bir kurum doðdu ki bu, "Ýhtisâb" veya "Hisbe"den baþka bir þey deðildi. Ýslâm âleminde, Hz. Peygamber devrinde ortaya çýkan hisbe müessesesinin (Ebû Ubeyd Kasým b. Sellâm, Kitâbu´l-Emvâl, Mýsýr 1968, s. 711; Ýbn Sa´d, et-Tabakatu´l-Kübrâ, Kahire 1358, III,192; Ýbn Abdi´l-Berr, el-Ýstiâb fi Ma´rifeti´l-Ashâb, Mýsýr 1328, IV, 341.) baþýnda bulunan muhtesibin vazifelerini günümüzde yalnýz bir müessesede toplamak mümkün deðildir.
Gerçekten, iyiliklerin yapýlmasýný emretmek ve kötülüklerin iþlenmesini önlemek maksadýyla kurulan ihtisab müessesesinin baþýnda bulunan muhtesib, þeriata uygun hareket edilmesini saðlardý (R. Levy, "Muhtesib" ÝA, VIII, 532). O, müslümanlarýn yaþadýðý bölgelerde, cuma namazlarý için câmiye gitmelerine dikkat eder, sayýlarý kýrký aþan topluluklarda cemaat teþkilâtýnýn kurulmasýný saðlardý. Ramazan ayýnda alenen oruç yiyenler, içki içip sarhoþ olanlar, iddet beklenmeden evlenen kadýnlar, yasak musiki aletlerini çalanlar... hep ona hesap vermek zorunda idiler. O, velâyetle bu vazifeye getirildiði için geniþ bir tazir salâhiyetine de sahiptir. Bu bakýmdan, okullarý teftiþ eder, öðrencileri haddinden fazla döven öðretmenleri cezalandýrýr, düþmanýn eline geçtiði zaman iþine yarayabilecek her türlü harp malzemesinin satýþýný yasaklar. Muhtesib, ayný zamanda, çarþýlarýn nizam ve intizamýný saðlamaya, ölçü ve tartýlarý kontrol etmeye, þeriatla alay edenleri takibe, komþu hakkýnda tecavüzü önlemeye, zimmî (Ýslâm devletinin idaresinde yaþayan gayri müslim vatandaþ)lere ait binalarýn müslümanlarýnkinden daha yüksek yapýlmamasýna dikkat etmeye kadar varan (Hasan Ýbrahim Hasan, Tarihu´l Ýslâm, Kahire 1964, I, 489) yetkilere sahiptir.
Gerek yukarýda sayýlan bir kýsým vazifeleri, gerekse daha sonra temas edilecek görev ve yetkilerini kullanýrken, muhtesibin izlemesi gereken bazý metodlar bulunmaktadýr. Binaenaleyh, onun mevki ve taziri, iþlenen fiile göre hafiften þiddetliye doðru þöyle bir sýra izler:
a) Bilmek, haberdar olmak: Bundan maksad, münkerin iþlenmesinden haberdar olunmasýdýr. Bunun da meþru bir þekilde olmasý gerekir. Tecessüs yasaktýr.
b) Bildirmek: Ýþlenen münkerin sebebi bazan bilgisizlik olabilir. Binaenaleyh, bilmediði için emri ve yasaklarý çiðneyen ve dinî talimata aykýrý hareket eden kimselere, bilmedikleri konular uygun bir usul ve metodla anlatýlýr.
c) Öðüt vermek: Doðru yolu göstermek ve Allah korkusunu hatýrlatmak suretiyle münkerin iþlenmesini önlemeye çalýþmak.
d) Tekdir etmek: Münkeri iþleyen, iyi ve tatlý sözden anlamaz öðüt ile alay etmeye kalkýþýrsa bu yola baþ vurulur.
e) El ile müdahale edip düzeltmek: Ýçkiyi dökmek, oyun aletlerini kýrmak; gasb edilmiþ araziden gasbý çekip çýkarmak. Muhtesib buraya kadar anlatýlan iþleri yaparken herhangi bir izne muhtaç deðildir. Fakat, bunlardan sonraki durumlarda mutlaka izin gerekmektedir.
f) Sopa ile tehdid: Dövmek veya baþka türlü cezalandýrmakla tehdid etmek.
g) Sopa atmak: Yukarýda belirtilen çare ve usûller münkeri önlemek için kâfi gelmez ve sopalamak gerekli olursa bu da uygulanýr.
h) Silâh kullanmak: Bu, son çaredir. Nâdiren baþ vurulur. Daha çok karþý tarafýn silâh kullanmasý buna sebep olur (Bu maddelerin geniþ açýklamasý için bk. Taþköprüzâde Ýsameddin Ahmed Efendi, Mevzuatu´l-Ulüm, Trc. Kemaleddin Mehmed Efendi, Ýstanbul 1313, II, 570; Haydarîzâde Ýbrahim, "Emr bi´l-maruf ve Nehy ani´l-Münker" Sebilürreþâd 1336 XV/370, 109).
Muhtesib, bütün bu iþleri yaparken iki þeye sahip olmalýdýr. Bunlardan biri bilgi, diðeri de kudrettir. Gerçekten, neyin helâl neyin de haram olduðunu bilmeyen, Þerîat ahkâmýna hakkýyla vakýf olmayan bir kimsenin muhtesib olmasý düþünülemez. Ayrýca kudret, cesaret ve yaptýrým gücü bulunmayan bir kimsenin muhtesib olmasý da düþünülemez. Çünkü muhtesibin vazifelerinden bir kýsmý anýnda müdahaleyi gerektiren cinstendir. Demek oluyor ki, muhtesibin vazifesi, nerede ve ne þekilde olursa olsun gördüðü münkeri (kötülüðü) bertaraf etmektedir (Müslim, Ýman 78; Tirmizî, Fiten 11; Nesaî, Ýman 17).
Daha önce de temas edildiði gibi Hz. Peygamber zamanýndan itibaren varlýðý bilinen hisbe müessesesinin, Ýslâm tarihinin daha sonraki dönemlerinde önemli bir yer iþgal ettiði bilinmektedir (Yusuf Ziya Kavakçý, Hisbe Teþkilâtý, Ankara 1975, s. 51-52).
Ýslâm´ýn ilk devirlerinden itibaren geniþ yetkilerle mücehhez kýlýnan muhtesibin bu vazifelerini yalnýz bir müessesede toplamanýn mümkün olmadýðýný daha önce kaydedilmiþti. Muhtesib baþlangýçta, Ýslâm toplumunda sosyal huzuru saðlayan dinî bir görevli hüviyetini taþýmakla beraber, daha sonralarý farklý vazifeleri de yüklenmiþtir. Taþköprüzâde, muhtesibin bazý vazifelerini þu þekilde sýralar:
a. Câmilerle ilgili olanlar: Namazda taksir edenler, kýraatta lahn eyleyenler, vakitlere riayet etmeyenler, halka Allah´ýn rahmetinin geniþ olduðunu söyleyerek devamlý ümit veren hatipler muhtesib tarafýndan engel olunurlar.
b. Pazarlarla ilgili olanlar: Eþyanýn kusurunu saklayýp satan, yalan söyleyen ve haram eþya bulunduranlara da engel olur.
c. Yollarla ilgili olanlar: Binalarla yolu daraltanlar, yol üzerine yük koyanlar ve yollarý kirletenler de muhtesibe hesab vermek zorundadýrlar.
d. Hamamlarla ilgili olanlar: Hamamlarda keþf-i avret ve masaja engel olur; (Osmanlý dönemi için), gayri müslimler ile müslümanlara verilen peþtamallarýn farklý olmasýna dikkat eder.
e. Amme ile ilgili olanlar: Kendi evi dururken, baþka yerlere gidip ora halkýný irþad etmeye çalýþan kiþiler de muhtesib tarafýndan oradan alýnýp kendi memleketlerine gönderilirler. Zira, kiþinin evi, yakýnlarý ve mahallesi, onun uzak ve baþka yerlere gitmesine mani olur (Mevzuatu´l-Ulum, II, 576-77)
Osmanlýlarda, kadý´nýn yardýmcýsý olarak vazife gören muhtesibin, yukarýda belirtilen bazý yetkilerine ilâveten XV ve XVI. asýr Ýhtisâb kanunnâmelerinde bunlarla ilgili daha geniþ bilgiler vardýr. Hatta bu kanunnâmelerden biri olan "Ýstanbul Ýhtisâb Kanunnâmesi"nde; "fi´l-cümle bu zikr olunandan gayrý her ne kim Allah Teâlâ yaratmýþtýr, mecmuýný, muhtesib görüp gözetse gerektir" denilerek muhtesibin ne kadar yetki ve sorumluluk sahibi olduðu belirtilmek istenir. Bu kanunnâmelerden ve 14 Aralýk 1479 tarihli Edirne þehrine Ýhtisâb Aðasý tayini ile ilgili bir hükümden anlaþýldýðýna göre muhtesibin vazifelerini genel olarak üç grupta toplamak mümkündür:
1. Ekonomik ve sosyal hayatla ilgili olanlar,
2. Ýbadetle ilgili olanlar,
3. Adlî hayatla ilgili olanlar.
Osmanlýlarda kadýsý bulunan her þehirde (kaza) mutlaka bir de muhtesib bulunmaktadýr. Toplumda meydana gelen olaylar ve iþlenen fiiller ya iyilik veya kötülük olacaðýna göre; muhtesib, hiç bir davranýþýn dýþýnda kalamayacaktýr. Bu bakýmdan muhtesib olarak devlet tarafýndan seçilecek olan kimsenin çok iyi, bilgili, ahlâklý, rüþvete tevessül etmeyen, Allah´tan korkan kimseler arasýndan seçilmesi icab etmektedir. Osmanlý döneminde iktisadî vazifesi de aðýrlýk kazanan bu görevlinin, halkla fazla haþýr neþir olmamasý için, görev süresi bir yýl ile kayýtlanmýþtýr. Binaenaleyh vazifeye baþlamasýndan bir sene sonra muhtesib derhal vazifeden ayrýlýr Yerine bir baþkasý seçilir. Gerçekten önemli bir vazife icra eden bu yetkilinin diðer insanlardan ayrýlan bazý özelliklerinin bulunmasý gerekmektedir. Müslümanlarý devamlý kontrol altýnda bulunduran bir kimse olarak onun aþaðýdaki sýfatlarý taþýmasý gerekmektedir:
a. Müslüman olmak: Müslüman olmayan kimseler bu vazifeyi yapamazlar. Zira bu, dinî bir vazifedir. Bunun için dinin aslýný inkâr eden ve müslüman olmayan bir kimse bu vazifeye tayin edilemez.
b. Mükellefiyet: Muhtesib olmanýn þartlarýndan biri de mükellefiyettir. Bu çaða gelmemiþ birinin bu vazifeye getirilmesi devlet otoritesini sarsacak bir durumdur. Bu bakýmdan çocuk yaþta birinin muhtesib olarak tayini mümkün deðildir.
c. Erkek olmak: Her ne kadar Hz. Peygamber zamanýnda, Hz. Ömer´in akrabalarýndan biri olan Þifa binti Abdullah adýnda bir kadýn bu vazifeye getirilmiþ ise de, bunun istisna olduðu belirtilerek, güç ve kuvvet isteyen bir konuda kadýnlarýn vazifelendirilmesi hoþ karþýlanmamaktadýr.
d. Adalet: Muhtesibte bulunmasý gereken sýfatlardan biri de adalettir. Muhtesibin herkese karþý âdil davranmasý gerekir.
e. Ýzin: Muhtesibin vazifesini icra ederken hafiften þiddetliye doðru bir metod takip etmesi gerekir. Bunun için, sadece tarif, va´z ve nasihat gibi konularda izne gerek olmadýðý açýktýr. Ancak münkeri ortadan kaldýrma, dövme ve hatta haps etme gibi konularda devletin izninin bulunmasý gerekir.
f. Kudret: Muhtesib, gördüðü münkeri ortadan kaldýrmaya güç sahibi olacaktýr. Âciz olan bir kimse bu vazifeyi yapamaz. O, ancak kalben buðz eder.
g. Ýlim: Muhtesib olacak kimsede bulunmasý gereken sýfatlardan biri de âlimliktir. Onun, sadece dinî emir ve nehiyleri bilmesi de yetmez. O, kendisini ilgilendiren ekonomik konularda da bilgi sahibi olmalýdýr.
h. Ýlmiyle âmil olmak: Muhtesib ilmiyle âmil olmalý ve bildiði þeyleri önce kendi nefsinde tatbik etmelidir.
i. Allah rýzasý: Muhtesib her türlü fiil, söz ve davranýþlarýnda Allah rýzasýný gözetmeli, iyi niyet sahibi olmalý, riya ve gösteriþten uzak durmalýdýr.
k. Takva sahibi olmak: Onun takva sahibi olmasý istenir. Zira, bildikleri ile amel etme, büyük ölçüde buna baðlýdýr.
1. Ýyi ahlâk: Bazý kimselerin, kötülüklerden alýkonulmasý hususunda ilim ve takva yeterli gelmeyebilir. Böyle durumlarda acele etmeksizin yumuþak davranmak gerekir. Bu da iyi ahlak ile mümkündür.
Görüldüðü gibi, Ýslâm dünyasýnda Hz. Peygamberle ortaya çýkan ve iyiliklerin yapýlmasýný, kötülüklerin ise yasaklanmasýný saðlamaya çalýþan hisbe müessesesinin baþýnda bulunan muhtesib, büyük bir hizmeti yerine getiriyordu. O, bu hizmeti yerine getirirken birçok yardýmcý da kullanýrdý.
radyobeyan