Mizan By: armi Date: 07 Mart 2010, 18:07:05
MÎZÂN
Ölçü ve tartý iþinde kullanýlan terazi, ölçü aleti: ahirette günah ve sevaplarýn iyilik ve kötülüklerin ölçülüp tartýlacaðý manevi ölçü aleti. Mizan, sadece eþyanýn aðýrlýk miktarýný tartýp bilmeye mahsus ölçü aleti deðildir. Sýcaklýk, soðukluk ve hýz gibi arazlarý ölçmeye yarayan ölçü aletleri de vardýr. Mîzân (terazi), eþyayý ve bir takým arazlarý ölçmek için kullanýldýðý gibi; hukuk, iyilik ve kötülüðü ölçmek için de mecazen kullanýlýr. Adalet terazisi, hak terazisi, iyilik terazisi, akýl terazisi gibi... Allah Teâlâ bu çeþitli miktar ve deðerlere þamil olmak üzere teraziyi Kur´an´da þöyle beyan eti: Âllah, göðü yükseltti. Mizanda (tartýda) haksýzlýk yapmayýn diye teraziyi koydu. Tartmayý doðru ve adaletle yapýn, terazide (mizanda) haksýzlýk ve eksiklik yapmayýn " (er-Rahman, 55/7-9).
Kýyamet gününde iyi ve kötü amellerin tartýlarak miktarýnýn bilinmesine mahsus mîzan (terazi) haktýr ve konulacaktýr. Yüce Allah kýyamet gününde konulacak bu terazi için þöyle buyurur: "Kýyamet günü adalet terazileri koyacaðýz. Hiç bir kimseye hiç bir haksýzlýk yapýlmaz. Hardal tanesi kadar bile olsa yapýlaný ortaya koyarýz. Hesab görenler olarak bizler yeteriz" (el-Enbiya, 21/47). "O gün (kýyamet günü) gerçek ve dosdoðru olan vezin (tartý) vardýr. "(el-hakk kelimesi veznin haberi yapýlarak mana verilirse) "O gün vezin (amellerin tartýlmasý) haktýr ve gerçektir. Mîzânlarý aðýr basanlar, iþte onlar kurtulanlardýr. Mîzânlarý hafif gelenler, âyetlerimize yaptýklarý haksýzlýktan ötürü kendilerini zarar ve ziyana uðratanlardýr" (el-A´râf, 7/8-9). Bir terazinin aðýr gelmesi, onunla tartýlan þeyin (mevzun´un) aðýrlýk ve miktarý ile orantýlýdýr. Ahirette terazinin aðýr gelmesi istenilen tarafý iman ve iyi amellerin konulduðu gözüdür. Terâzide imanla birlikte iyilikleri, hayýr ve hasenâtý aðýr gelenler kurtulacaklardýr. Yukarýda meali yazdýðým âyetlerde geçen "mevazin´in, mîzânýn cem´i olabileceði gibi "mevzun´un" (tartýlan amelin) de çoðulu olacaðýna dair iki görüþ rivayet edilmiþtir. Allah katýnda kýymeti ve aðýrlýðý olan iyi ameldir ki, mîzânda aðýr gelecek olanda budur. Ayetlerde "Mîzân"ýn, "mevâzin" þeklinde çoðul yapýlmasý: mizanýn þanýný yüceltmek ve önemini belirtmek için veya amelleri tartýlacak kiþilerin çokluðundan dolayýdýr. Yahut da her ferd için müteaddid mizanlarýn bulunacaðýna iþarettir. Veyahut kalblere ait ameller ayrý bir terazide sözler bir terazi de organlarýn amelleri de baþka bir terazide tartýlacaðý için mîzân cem´i olarak getirilmiþtir. Veya mîzân, kýsým ve teferruatý çok olduðundan dolayý cem´ilenmiþtir.
Kur´an-ý Kerim´in vezin ve mîzânla ilgili beyanlarýndan çýkan netice þudur: Âhirette amellerin tartýlmasý için her halde bir mîzân konulacaktýr. Mîzânda amellerin tartýlmasý, amel defterlerinin verilmesinden sonra olacaktýr. Mîzân ile vezin esnasýnda, zâlimin hasenesi varsa, alacaðý oranýnda mazluma verilecek: Hasenesi (iyiliði) yoksa, mazlumun günahý olacaðý miktarda, zalime verilecektir. Herkesin muhtelif amellerinin tartýlmasýndan sonra kâr ve zarar hesabý hepsinin toplamýndan çýkarýlacaktýr.
Mutezile, "Mîzândan murad, Allah´ýn koymuþ olduðu adalettir. Ameller, arazdýr, iadesi mümkün olsa bile, tartýlmalarý imkânsýzdýr. Kullarýn amelleri Allah´ýn malumudur, tartýlmasý faydasýzdýr" dedi. Ehl-i Sünnet, Mutezilenin bu iddiasýna þöyle cevap verdi: "Mizanda amellerin vezni bütün halkýn içinde Allah´ýn dostlarýný düþmanlarýndan ayýrdetmek ve dosdoðru ve mükemmel adaletini göstermek içindir. Böylece herkes, Cenabý Allah´ýn zulmetmekten münezzeh olduðunu anlayacaklardýr. Mîzânda iyilikleri aðýr gelenlerin derecelerinin kemali ve faziletlerinin zuhuru sebebiyle ferah ve sürurlarý artacaktýr. Kötülükleri aðýr gelenlerin ise, gam, hüzün, korku, rezillik ve rüsvaylýklarý artacaktýr. Mevâzin lafzý sýrf adalet üzerine hamledilir, diyenlerin delilleri tutarsýzdýr. Lafza hakiki manasýndan aklî bir zaruret olmaksýzýn mecaz manasý vermek caiz deðildir. Mîzân konusunda þu anlamda hadisler varid olmuþtur:
a) Mîzânda, tartýlacak olan, amel defterleridir (Ýbn Kesir Tefsir, Beyrut 1966/1385, IV, 566).
b) Gerekli olan deðerlerine göre iyilikler güýel ve nurani suretlere (miktarlara) kötülükler de çirkin suretlere çevirilerek tartýlýrlar (Fahrüddin er-Razi, Mefatihu´l-Gayb, Ýstanbul 1398 h. IV, s. 266-267, VIII s. 666).
c) Ýnsan bir defa sýrtýna iyiliklerini yüklenerek sevabýyla tartýlýr, ayrýca da veballerini sýrtýna yüklenerek günahýyla tartýlýr (Ýbn Kesir, III, s. 146-147).
O halde kullarýn amellerinin vezni için mîzâný tasdik etmek gerekir. Bununla beraber veznin (hasýl olacaðýný) keyfiyetini ve mîzânýn mahiyetini akýl için tafsilatýyla bilmeye imkan yoktur. Bu sebeple bunlarýn keyfiyetinin tafsilatýna iman etmek þart deðildir. Vezin ve mîzâný inkar etmeyerek bunlarý adalet-i ilahi ile te´vil edenler küfre nisbet olunmaz.
Fakat Allah´a ve ahiret gününe iman etmeyenlere gelince; Allah onlarýn amelleri için hiç bir vezin ve tartý iþlemi yapamayacaktýr. Mîzânda vezin, iyilikleri ve kötülükleri bulunanlarýn sevap ve günahlarýnýn miktarý belli olsun diye gerçekleþecektir. Allah´ý, öldükten sonra diriltilerek hesap vermeyi inkâr ettikleri için kâfirlerin iyilikleri boþa gitmiþtir. Çünkü iyilikleri tutan ve muhafaza eden kap imandýr. Ahirette kâfirin küfür ve günahýndan baþka hiç bir hasenesi kalmayacaðýndan dolayý onun için vezin ve mîzâna gerek kalmaz. Bu sebeple Cenabý Hakk þöyle buyuruyor: "De ki: Size amelce en çok ziyanda olaný haber vereyim mi. Bunlar dünya hayatýnda çalýþmalarý boþa gitmiþ olanlardýr. Oysa onlar güzel iþ yaptýklarýný sanýyorlardý. Ýþte bunlar, Allah´ý ve Ona kavuþmayý inkar edenlerdir. Bu yüzden amelleri boþa gitmiþtir. O halde onlar için kýyamet gününde tartý iþlemi yapmayacaðýz (vezin ikame etmeyeceðiz)" (el-Kehf, 18/103-105).
Peygamberimiz mahþer gününde üç yerde korku ve endiþesi sebebiyle kimse kimseyi hatýrlamayacaðým söyler
I- Mîzân baþýnda terazisinin aðýr çekip çekmeyeceðini öðreninceye kadar
2- Amel defterinin verildiði ve "alýn kitabýmý okuyun" denildiði zaman kitabýnýn saðýnda mý solunda mý yoksa arkasýnda mý bulunacaðýný öðreninceye kadar,
3- Cehennemin üstüne kurulduðu vakit Sýrat´ýn yanýnda (Mansur Ali Nasýf et-Tac, V, 376).
radyobeyan