Miskin By: armi Date: 07 Mart 2010, 18:05:14
MÝSKÝN
Hiçbir mal ve gelire sahip olmayan yoksul. Arapça´da hareket edemeyen demektir. Çoðulu mesâkîndir. Bu ölçüdeki yoksulluk ve ihtiyaç, kiþiyi çökertip bilinçsiz, hareketsiz ve çaresiz bir duruma getirdiðinden, böylesi düþkünlere miskin denilmiþtir. Bu nedenle miskin ile fakir arasýnda önemli bir fark vardýr. Fakir, geliri ihtiyaçlarýný karþýlamayan kiþi iken, miskin geliri hiç olmayan kimsedir. Kelimenin halk arasýnda uyuþuk, tembel, zavallý gibi anlamlar kazanmasýna karþýlýk Kur´an´da ve Hz. Peygamber (s.a.s)´in hadislerinde kendini Allah yoluna adama, onurluluk, dilenmeme, özveri, durumunu baþkalarýna bildirmekten utanma gibi erdemler, miskinin nitelikleri arasýnda sayýlýr.
Hz. Peygamber (s.a.s), Buhârî ve Müslim´in aktardýklarý iki hadisinde miskinin eksiksiz bir tanýmýný yapar. Buna göre miskin kendini bir-iki hurmanýn, bir-iki lokmanýn geri çevirdiði dilenen bir insan deðildir. Miskin, ihtiyaç içerisinde bulunduðu halde istemeyen, durumu halk tarafýndan bilinmediði için yardým edilmeyen, iffet ýe nezâfet sahibi mü´mindir (Riyâzü´s-Sâlihin, I, 309). Hz. Peygamber (s.a.s)´in bu tanýmýný Kur´an´ýn yardým edilmesini buyurduðu yoksullara iliþkin tanýmý ile aynýdýr. Bu konuda Kur´an þöyle buyurur: "Verin o yoksullara ki Allah yolunda kapanmýþlardýr. þuraya buraya dolaþamazlar. Ýstemekten çekindikleri için bilmeyen onlarý zengin zanneder. Onlarý simalarýndan tanýrsýn, halký bizar etmezler" (el-Bakara, 2/273).
Miskinlerin ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý zengin müslümanlar için zorunlu bir görevdir. Çünkü "mallarýnda sail ve mahrum için bir hak" vardýr (ez-Zâriyât, 51/19). Bu nedenle bu hakkýn yerine getirilmesine iliþkin; "Yakýnýna, miskine, yolcuya hakkýný ver" (el-Ýsra, 17/26: er-Rum, 30/38) buyruðu iki kez tekrar edilir. Ýslâm´ýn insana verdiði deðeri, toplumsal dayanýþma ve yardýmlaþmanýn önemini gösteren bu görev, Kur´an´da sýk sýk Allah´a iman ve kulluk, þirkten kaçýnma buyruklarýnýn hemen arkasýndan anýlýr: "Allah´a kulluk edin, O´na birþeyi ortak koþmayýn. Anne-babaya, yakýnlara, yetimlere, miskinlere, yakýn komþuya, uzak komþuya, yanýnýzdaki arkadaþa, yolcuya ve elinizin altýnda bulunan kimselere iyilik edin" (en-Nisa; 4/36).
Ýslâm´ýn öngördüðü iyilik (birr) ancak imanla birlikte, ihtiyaç içindeki insanlara yardýmla tamamlanýr. Bu yardým keyfi ve sýradan bir davranýþ deðil; iman esaslarýndan sonra, amaç namaz, zekat ve ahde vefadan önce anýlacak denli önemli, takva ve doðruluðun gereði olan bir görevdir: "Ýyi olanlar Allah´a, âhiret gününe, meleklere, kitab´a, peygamberlere iman edip, yakýnlara, yetimlere, miskinlere, yolculara, dilenenlere ve esirler uðrunda mal veren, namaz kýlan, zekat veren, anlaþtýklarýnda ahidlerine vefa gösterenler, sýkýntý ve hastalýk hallerinde ve savaþýn þiddetli zamanýnda sabredenlerdir. Ýþte sadýklar bunlar, muttakiler bunlardýr" (el-Bakara, 2/177).
Miskinlere yardým, yalnýz Ýslâm þerîatýna özgü deðil, tüm ümmetlerin yerine getirmekle, yükümlü olduklarý deðiþmez bir görevdir. Nitekim Ýsrailoðullarýndan da bu konuda söz alýnmýþtýr: "Ýsrâiloðullarýndan, Allah´tan baþkasýna kulluk etmeyin, anne-babaya, yakýnlara, yetimlere, miskinlere, iyilik edin, insanlarla güzel konuþun, namazý kýlýn, zekatý verin, diye söz almýþtýk" (el-Bakara, 2/83).
Miskinlere yardým görevi daha çok infak kapsamý içinde deðerlendirilir. Bu nedenle görevin yerine getirilmesi konusunda hukuki yaptýrýmlar getirilmez. Ne var ki, bu hakkýn hiç deðilse asgari ölçülerde yerine getirilmesini saðlayacak özel uygulama ve kurallar getirilir. Zekât bunlardan birisidir. Zekâtýn harcama alanlarýndan birisini miskinler oluþturur (et-Tevbe, 9/60). Savaþ sýrasýnda elde edilen ganimetlerin beþte birinin (humus) hak sahiplerinden birisi de miskinlerdir (el-Enfâl, 8/41). Yemin keffareti (el-Maide, 5/89). Ýhramlý iken avlanma ile ilgili keffâret (el-Maide, 5/95) ve oruca güç yetiremeyenlerin vereceði fidye (el-Bakara, 2/184) gibi uygulamalarda miskinlerin doyurulmasý öngörülür. Mirasýn bölüþülmesinde hazýr bulunan miskine bir pay verilmesi de Kur´an´ýn öngördüðü güzel bir davranýþtýr (en-Nisa, 4/8).
Miskinlere yardýmýn infak kapsamý içinde deðerlendirilmesi, örneðin zekat gibi yaptýrýmlar uygulanmamasý, bu görevin keyfiliðini göstermez. Miskinlere ve diðer muhtaçlara yardým, imanýn bir iþaretidir. Kiþi, iman ettiðine iliþkin sözünü ancak bu tür davranýþlarla gösterebilir. Bu nedenle, bu yoldaki harcamalara sözün doðrulanmasý anlamýnda sadaka* adý verilmiþtir. Kaldý ki Ýslâm´ýn asýl yaptýrýmlarý ahiret hayatýna iliþkindir. Kur´an´ýn Cehennemliklerle ilgili açýklamalarýnda, Allah´a imandan sonra miskinlere yardýmdan kaçýnmalarý bunlarýn baþka özellikleri olarak verilir. Bu insanlarýn dünyada da çeþitli biçimlerde cezalandýrýlacaklarý örneklerle anlatýlýr.
Kur´an, mü´minlere, iþledikleri bir hata yüzünden yakýnlarýna ve miskinlere yardým etmemek üzere yemin etmemelerini, baðýþlayýp geçmelerini buyurur (en-Nur, 24/22). Bu ayet Hz. Ebu Bekr´in Hz. Aiþe´ye atýlan iftiraya katýlan bir yakýnýna bir daha yardým etmeyeceðine dair yemin etmesi üzerine gelmiþtir. Ayetin geliþinden sonra Hz. Ebu Bekr tutumunu deðiþtirerek sözkonusu yakýnýna yardýmlarýný sürdürmüþtür. Bu olay, böylesine büyük bir suça raðmen miskinlere yardýmýn kesilmemesi gerektiðini ortaya koymaktadýr. Çünkü hukuki bir yaptýrým olmasa bile, miskinlere yardým etmemek hem bu dünyada, hem de âhirette cezayý, azabý gerektiren bir davranýþtýr.
Kur´an, yardým edecek güce sahip olduklarý halde yoksullara, miskinlere yardým etmeyen kiþilerin baþýna dünyada gelebilecek belalarý, bir bahçenin sahiplerinin baþlarýna gelenlerin hikâyesiyle örneklendirir. Buna göre meyvelerini toplayacak olan bahçe sahipleri, sýrf miskin kiþiler yanlarýna gelmesin diye çok erken saatte bahçelerine giderler. Bunlar miskinlere bir þey vermek istemedikleri gibi, her þeyin Allah´ýn gücü ve iradesi ile olup bittiðinin de bilincinde deðildirler. Bu nedenle Allah, gece bir salgýn göndcrerek bahçeyi kapkara kestirir. Sahipleri bahçeye vardýklarýnda, gördüklerinden büyük bir þaþkýnlýða düþerek yollarýný þaþýrdýklarýný sanýrlar. Ama sonunda azgýnlýklarým itiraf etmek zorunda kalýrlar. Kur´an bu küçük kýssayý Ýþte azab böyledir, ama âhiret azabý daha büyüktür; keþke bilseler" buyurarak bitirir (el-Kalem, 68/17-33).
Þüphesiz Cehennem azabý dünyadaki belâ ve azapla karþýlaþtýrýlamayacak kadar büyük ve süreklidir. Bu azabýn en önemli nedenlerinden birisi ise, miskinlere yardým etmemektir. Kur´an bu gerçeði deðiþik biçimlerde birçok kez ifade ederek insanlarý uyarýr. Sözgelimi kitabý sol elinden verilen, üncirlere vurularak Cehenneme atýlan kiþinin suçu þöyle belirtilir: "Çünkü o Allah´a inanmazdý, miskinin yiyeceði ile ilgilenmezdi" (el-Hakka, 69/33,34). Cehennem içinde bulunanlar da "Sizi bu yakýcý azaba sürükleyen nedir?" sorusuna þu karþýlýðý verirler: "Namaz kýlanlardan deðildik. Miskini doyurmuyorduk. Batýla dalanlarla biz de dalardýk. Ceza gününü yalanlardýk. Ölüm bize bu haldeyken geldi" (el-Müddessir, 74/42-47).
Bir takým davranýþlar vardýr ki, bunlar kiþiyi ahirette azabtan kurtulanlardan birisi durumuna getirir. Kur´an bu davranýþlarý akabe (zor geçit) olarak tanýmlar. Akabe´yi aþamayanlar her yönden ateþle kýzartýlacaklardýr. Ýnsaný bu zor geçitten geçirecek davranýþlar ise... "Bir köle ve esir azad etmek, yahut açlýk gününde yakýný olan öksüzü, yahut topraða serilmiþ bir miskini doyurmaktýr. Sonra inanýp birbirlerine sabýr tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayý tavsiye edenlerden olmaktýr" (el-Beled, 90/11-20). Çünkü miskine yardýmcý olmama, onu doyurmama, dinin yalanlanmasý anlamýna gelir (el-Mâûn, 107/3). Bu nedenle, Kur´an, Hz. Peygamber (s.a.s)´in, cihadla eþ deðerde bir davranýþ saydýðý miskinlere yardým konusunda (Ebu Hureyre, Sahihayn) mü´minleri özellikle uyarýr: Miskini doyurma konusunda birbirinizi teþvik etmiyorsunuz" (eþ-Þemþ, 91/18). Daha sonra Kur´an þöyle sürdürür uyarýsýný: "Ama yer sarsýlýp parçalandýðý zaman, melekler sýra sýra dizilip Rabbinin buyruðu gelince, o gün, Cehennem ortaya konur. O gün insan öðüt almaya çalýþýr ama, artýk öðütten ona ne?" (eþ-Þems, 91/21-23).
Þâmil ÝA
radyobeyan