Miri arazi By: armi Date: 07 Mart 2010, 18:02:28
MÎRÎ ARAZÝ
Osmanlý devletinde bir arazi çeþidi. Kuru mülkiyeti (rakabesi) devlete, yararlanma hakký kiþilere verilen topraklar. Ýslâm´ýn ilk devirlerinde, savaþsýz ele geçirilen topraklar, Hz. Peygamberin ve ihtiyaç sahiplerinin olmuþtur. Savaþla alýnan yerler gazilere daðýtýlýrken de, beþte biri Hz. Peygamber´in ve ganîmet âyetinde sayýlan beþ sýnýfýn, beþte dördü ise yine savaþa katýlanlarýn olmuþtur (el-Enfâl, 8/41). Onun vefatýyla ganîmetten seçip aldýklarý (savâtî) ile beþte birden hissesine isabet edenler, beytü´l-mâle alýnmýþ, kuru mülkiyeti devletin, yararlanma hakký ise ihtiyaç sahiplerinin olmuþtur. Gerek savaþ yoluyla alýnan ve gerek devlet mülkiyetindeki araziler üzerinde Ýslâm devlet baþkanýnýn tasarruf yetkisi þu âyete dayanýr. "Ta ki o fey´ (ganimet) sizden yalnýz zenginler arasýnda bir devlet olmaya" (el-Haþr, 59/7). Bu âyete göre, savaþ sonrasý, özellikle arazilerin belirli þahýslar, zenginler elinde toplanmasý önlenmiþtir. Sonuç olarak yoksullar ve toplum yararý korunmuþtur (Fahruddin Râzî, et-Tefsîru´l-Kebîr, VIII, 176, 177; Elmalýlý, Nak Dini Kur´ân Dili, Ýstanbul 1960-1962, VII, 4824-4825).
Kur´ân-ý Kerîm Haþr sûresindeki "fey" kelimesi (bk. el-Haþr, 59/7-8) düþmandan alýnan ganîmet ve harac kabilinden mallara ad olmuþtur. Ýslâm hukukçularý toprak mülkiyetinin devlete ait olabileceði konusunda bu hükümden hareket etmiþlerdir. Ýþte Hz. Ömer zamanýnda Ýslâm ordularýnýn fethettiði Irak, Suriye ve Mýsýr topraklarýna fey´ hükümlerini uygulamasý, Hz. Peygamber´in ganimetlerden seçip aldýðý (savâfi) gayri menkullerden Hayber´in bir bölümü, Nadîr arazisi vb. yerlerin, "Nebiler miras býrakmaz" hadisi uyarýnca beytü´l-mâle tahsisi; diðer yandan ganimet olarak alýnan yerlerin beþte birinin toplumdaki ihtiyaç sahiplerine ayrýlmasý mîrî arazinin esasýný teþkil etmiþtir (Ebû Ya´lâ, el-Ahkâmü´s Sultâniyye, Nþr. Muhammed Abdul Hamîd, Mýsýr 1983, s.120,1327). Bu topraklarýn kuru mülkiyeti devlete; yararlanma hakký, iþletme hakký verilene aittir. Hicrî VII. yüzyýla kadar kuru mülkiyeti (rakabe, dominium) devlete ait bu topraklara Ýslâm hukuku kaynaklarýnda "arazi-i memleket", "arazi-i havz" denilirdi. Osmanlý döneminde ise, bu yerlere "arazi-i emîriyye", "arazi-i sultâniyye", "arazi-i beytü´l-mâl", "arazi-i mîriyye" veya "mirî arazi" diye isimler verilmiþtir (Ali Þafak, Ýslâm´da Arazi Hukuku s. 143-144).
Hz. Ömer devrinde statüsü belirlenen mîrî arazi uygulamasý, Þeyhul Ýslâm Ebussuud Efendi (ö. 982/1574) tarafýndan formülleþtirilmiþ ve esaslarý, padiþahýn emriyle Arazi Yazým Defteri´nin baþýna þu cümlelerle yazýlmýþtýr: "Memleket arazisi: Aslý harac arazisidir. Bu arazi, sahiplerine temlik olduðu taktirde ölümleri halinde bir çok mirasçý arasýnda taksim olunup, herbirine küçük bir parça düþüp, taksimden sonra, mirasçýlarýn herbirinin bir hissesine göre haraçlar tevzi ve tayin olunmakta; bu iþlemde de bir takým güçlükler ortaya çýkmaktadýr. Belki âdetlere aykýrý olmaksýzýn topraðýn mülkiyeti beytü´l-mâl için alýkonulup, tebaaya âriyet yolu ile verilerek ziraat yapmasý, bað, bahçe, bostan yapýp yetiþtirdiklerinden harâc-ý mukâseme (çýkacak ürün miktarýna göre vergi) ve harâc-ý muvazzafa (araziden dönüm baþýna yýllýk Maktu vergi) vermeleri emr olunmuþtur. Sevâd-ý Irak´ýn arazisi, bazý hukukçulara göre bu çeþit bir arazidir. Osmanlýlardaki arazi de bu þekilde memleket arazisi olup, mirî arazi diye bilinir. Bunlar halklarýn mülkleri deðildir. Âriyet yoluyla tasarruf edip, ekip-biçerek ve diðer yararlanma yollarýyla faydalanarak öþür adýna, harâc-ý mukâsemesini, çift akçesi adýna da harâc-ý muvazzafasýný verip haklarýný edâ ederler. Kimse müdahale, tecavüz ve taarruz etmeyip, ölünceye kadar ayný þartlarla tasarruf ederler. Vefat ettiklerinde oðullarý kendilerinin yerine geçip, önceki þartlarla aynen tasarruf ederler. Sözü geçen kimselerden birisi tasarrufunda olan yeri üç yýl süreyle boþ býraksa elinden alýnýp baþkalarýna tapuya verilir. Bunlardan hiç birisi belirten þekillere aykýrý bir tasarrufa kâdir deðildir. Alým-satýmlarý, hibeleri ve vakfetmeleri geçersizdir" (Ebussuud Efendi, Kanunnâmeler, yzm. v. 9/-10/a-b´den naklen Ali Þafak, a.g.e., s. 143-145, Ömer Lütfü Barkan, Türkiye´de Toprak Meselesinin Tarihi Esaslarý, Ülkü Dergisi, c. IX, sy. 61, s. 56-58; Halil Ýnalcýk, Ýslâm Arazisi ve Vergisi Sisteminin Teþekkülü ve Osmanlý Devrindeki Þekillerle Mukâyesesi, Ýslâm Ýlimleri Enstitüsü Dergisi, yýl:1939, s. y.1, s. 38-39).
Ebussuud Efendi´nin kendi devrine göre özetlediði ve Hz. Ömer devrinde fethedilen Irak topraklarýný da örnek verdiði mirî arazi uygulamasý, temelde Haþr sûresinin 7-10. âyetlerinde esaslarý belirtilen fey´ uygulamasýna dayanýr. Ancak devlet otoritesinin güçlü ve zayýf olma durumuna göre bölgesel örflerin etkisi olmuþtur.
Mîrî arazi þu þekilde ortaya çýkar. Bir ülke fethedilince arazileri kimseye verilmeyip beytü´l-mâl için alýkonulan veya fetih sýrasýnda ne þekilde iþlem yapýldýðý bilinmeyen yahut mülk edinilmiþ araziden yani öþür ve harâc arazisinden iken, mâliklerinin mirasçý býrakmaksýzýn ölümüyle devlete geçen ve yine mülk arazisinden iken zamanýn geçmesiyle mâlikleri meçhul kalan veyahut rakabe ve mülkiyeti devlette kalmak üzere ihya olunan araziler mîrî arazidir. Yine týmar ve zeâmet sahiplerinin ve bir aralýk mültezim ve muhassýllarýn izin ve tefviziyle tasarruf olunurken týmar ve zeâmetlerin H. 1255´te laðvý ile devlet tarafýndan, bu iþ için yetkili kýlýnan kimselerin izin ve tefvizleriyle tasarruf olunup, mutasarrýflarýn ellerine tapu senedi verilen araziler de böyledir. Bu çeþit arazilerin mirasçýlarýna intikali Ýslâm devletinin çýkaracaðý arazi kanunlarýna göre olur (H. 1274 Tarihli Osmanlý Arazi Kanunu, mad. 1; Ali Himmet Berki, Miras ve Tatbikat, Ýstanbul 1974, s. 132, 164; Ali Þafak, a.g.e., s.145,146; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1983, s. 566-567).
Mîrî araziden yararlanma hakkýna sahip olan kimse, bu arazinin sahibi deðil, mutasarrýfý ve kiracýsý sayýlýr. Kira bedeli olarak yýllýk muayyen (maktû) bir vergi alýnýr veya bu arazi ekildikçe ürününden onda bir, dokuzda bir, sekizde bir gibi bir hisse beytü´l-mâl adýna tahsil edilir. Mutasarrýflar tarafýndan verilen bu vergi veya hisse, kendilerine göre kira bedeli, hükümete göre harâc mesabesindedir. Bu yüzden artýk böyle bir araziye öþür gerekmez. Diðer yandan zaten Ebû Hanîfe´ye göre, öþür yükümlüsü, kiracý deðil kiraya verendir. Mîrî arazide kiraya veren ise devlettir. Harâc niteliðinde kira bedeli alýndýðýndan, bir araziden harâc ve öþür bir arada alýnmaz. Ebussuud Efendi´nin beyanýna göre, temelde Rumeli ve Anadolu´da öþür ve harâc arazisi olmayýp, bu kýtalardaki arazi mîrî arazi sayýlýr (Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-u Ýslâmiyye ve Istilâhat-i Fýkhýyye Kamusu, Ýstanbul 1969, s. 85; Hamdi Döndüren, a.g.e., s. 567).
Öþür ve harâc arazileri sahiplerinin mülkü olup, bunlardan tasarruf, miras, intikal ve diðer hükümler fýkýh kitaplarýna göre cereyan eder. Miras konusunda feraize uyulur. Ayrýca bir arazi kanunu çýkarýlmasýna gerek olmaz. Fakat rakabesi (kuru mülkiyeti) Beytü´l-mâlde alýkonulan, mîrî arazisinin tasarrufu ve intikal durumu ile diðer hükümleri beytül-mâl için görülecek menfaat ve maslahata göre, devlet tarafýndan tanzim edilmesi gerektiðinden, bu çeþit araziler hakkýnda uygulanmak üzere Osmanlýlar´da zaman zaman arazi kanunlarý çýkarýlmýþtýr. Ýlk arazi kanunu 761 H. Tarihinde Osmanlý Hükümdarý I.Murad Hudâvendigâr tarafýndan çýkarýlmýþ, bunu diðer arazi mevzuatý takip etmiþ, 1274 H. Tarihli arazi kanunu ise bazý tadiller geçirerek 1926 tarihine kadar yürürlükte kalmýþtýr.
Mîrî ve vakýf arazilerinin mirasçýlara intikali ile ilgili hükümleri, 12 Madde halinde düzenleyen, 1331/1913 tarihli Osmanlý Arazi Ýntikal Kararnâmesi olmuþtur. Bu kanunla, mîrî ve vakýf arazilerle, icâreteynli ve icâre-i kadîmeli, mukataa-i kadîmeli vakýflarýn intikali daha fazla geniþletilmiþ, zevilerhâm denilen hýsýmlar da intikal ashabý arasýna girmiþtir. Diðer yandan, önceden farklý intikal kanunlarýna baðlý bulunan mîrî ve vakýf arazilerinin intikal hükümleri birleþtirilmiþtir.
Arazi Ýntikal Kararnâmesi 1926 tarihinde Türk Medeni Kanununun kabülüne kadar yürürlükte kalmýþtýr. Bu iki kanunda, mirasçýlarýn sýralanýþý, hak ve hisse miktarlarý, birbirine çok yakýn esaslara baðlanmýþtýr. Meselâ, kararnamenin 2. maddesi ölenin oðul ve kýzlarýna eþit hisse vermiþ, çocuklarýn muristen önce ölmesi halinde, mirasýn halefiyet yoluyla torunlara geçeceði prensibini getirmiþtir. Türk Medeni Kanununun miras hükümleri menkul gayri menkul bütün terekeye þâmildir. Son Osmanlý Arazi Ýntikal Kararnamesi ise yukarýda da belirttiðimiz gibi yalnýz mîrî arazilerle tahsisat kabilinden vakýf araziler hakkýnda geçerlidir. Diðer miras mallarýnda ferâiz hükümleri uygulanýr.
radyobeyan