Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Miras By: armi Date: 07 Mart 2010, 18:01:28

MÎRÂS




Ölenin geride býraktýðý mal ve haklar. Çoðulu "mevârîs"tir. Kelimenin "VRS" kökünden "irs" mastarý, bir kimsenin malýnýn ölümünden sonra þer´î mirasçýlarýna intikal etmesi demektir. Ayný kökten, "tevârüs"; karþýlýklý mirasçý olmak veya bir kimsenin diðerine mirasçý olmasý; "vâris" mirasçý; "mûris", miras býrakan; "terike", ölenin býraktýðý miras anlamlarýnda kullanýlýr. Miras ilmi anlamýnda kullanýlan baþka bir terimde "Ferâiz"dir. Bunun tekili olan "farîza"; farz, belirli pay, hisse demektir. Ferâiz, Ýslâm miras hukuku terimi olarak kullanýldýðýnda, belirli miras hisseleri anlamýný ifade eder. Bu ilme "ferâiz" denmesi, miras âyetindeki; "Bu hisseler Allah´tan birer farîzadýr" (en-Nisâ, 4/11) ifadesi ile, Ferâiz ilmini öðreniniz" (Tirmizi, Ferâiz, 2; Ýbn Mâce, Ferâiz, 1) hadisindeki "ferâiz" terimi sebebiyledir.

Miras veya ferâiz ilmi fýkýh terimi olarak; ölenin geride býraktýðý mal ve haklarýn belli ölçülerle, þer´î mirasçýlara bölünmesinden söz eden bir ilimdir. Ferâiz ilminin amacý, hak sahiplerine haklarýný ulaþtýrmaktýr. Buna mirasýn bölüþtürülmesi denir.

Mirasýn dayandýðý deliller:


Miras; Kitap, sünnet ve icma delillerine dayanýr. Miras hukukunda, icmâ bulunmadýkça kýyas veya içtihad yoluna gidilmez.

1. Kur´ân-ý Kerîm´den deliller:


Miras hükümleri en-Nisâ Sûresinin 7, 11, 12 ve 176. âyetleri ile el-Enfal Sûresi´nin 75. âyetinde þu þekilde belirlenmiþtir:

a)
Çocuklar ve ana-babanýn mirasý: "Allah size evlâtlarýnýzýn miras taksimi hususunda, erkeklerin paylarýnýn kýzlarýn iki katý olmasýný emretmektedir. Eðer bütün çocuklar kýz olup ve sayýlarý ikiden fazla ise, bunlarýn payý ölenin býraktýðý malýn üçte ikisidir. Eðer mirasçý bir tek kýz ise mirasýn yarýsý onundur. Eðer ölen ana ve baba ile birlikte çocuklar da býrakmýþsa ana ve babanýn herbirini terekeden payý altýda birdir. Þayet ölenin çocuðu bulunmayýp da, mirasçý olarak ana ve babasý kalmýþsa, ananýn payý üçte birdir. Eðer ölenin kardeþleri varsa terekenin altýda biri ananýndýr. Bu paylar, ölenin borçlarý ödenip, vasiyeti de yerine getirildikten soma hak sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakýmýndan daha yakýn olduðunu, siz bilemezsiniz. Bu, Allah tarafýndan farz kýlýnmýþtýr. Þüphesiz ki Allah, her þeyi çok iyi bilen, hüküm ve hikmet sahibidir" (en-Nisâ, 4/11).

b) Karý-kocanýn mirasý: "Eðer hanýmlarýnýzýn çocuklarý yoksa, býraktýklarý mirasýn yarýsý sizindir. Þayet çocuklarý varsa býraktýklarý mirasýn dörtte biri sizindir. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve varsa borcu ödendikten sonradýr. Eðer siz çocuk býrakmadan ölürseniz, geriye býraktýðýnýz mirasýn dörtte biri hanýmlarýnýzýndýr. Þayet çocuklarýnýz varsa, býraktýðýnýz mirasýn sekizde biri hanýmlarýnýzýndýr. Bu paylar, yaptýðýnýz vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir" (en-Nisâ, 4/12).

c)
Kardeþlerin mirasý: Kelâle adý verilen kardeþlerin mirasý, ana bir kardeþ veya ana-baba bir yahut baba bir kýz kardeþ olmak üzere iki statüde toplanmýþtýr. Kelâlenin mirasçý olmasýnda ön þart, miras býrakanýn baba veya erkek çocuklarýnýn bulunmamasýdýr.

Ana bir kardeþlerin mirasý þöyle belirlenmiþtir: "Eðer ölen bir erkek veya kadýn, erkek usül veya fürûu bulunmaksýzýn mirasçý olunuyorsa, kendisinin (ona bir) erkek veya (ana bir) kýz kardeþi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payý terekenin altýda biridir. Eðer bu kardeþler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeþler mirasýn üçte birini zarara uðratýlmaksýzýn aralarýnda eþit olarak paylaþýrlar. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir. Bunlar, Allah tarafýndan bir emirdir. Allah her þeyi bilen ve yarattýklarýna çok yumuþak davranandýr"(en-Nisâ, 4/12).

Yukarýdaki miras düzenlemesinin arkasýndan, ayný âyetlerin devamýnda, müeyyide niteliðinde þu iki âyet yer alýr:

"Ýþte bunlar, Allah´ýn koyduðu sýnýrlardýr. Kim, Allah´a ve Rasûlûne itaat ederse, Allah onu, altýndan ýrmaklar akan cennetlere koyar. Orada ebedî kalacaklardýr. Ýþte büyük kurtuluþ budur" (en-Nisâ, 4/13). "Kim, Allah´a ve Rasûlüne isyan eder ve Allah´ýn koyduðu sýnýrlarý aþarsa, Allah onu, ebedi kalacaðý cehennem ateþine koyar. Ve onun için azaltýcý bir azap vardýr" (en-Nisâ; 4/14).

Öz veya baba bir kýz kardeþin mirasý ise þöyle düzenlenmiþtir. "Ey Peygamber! Senden fetva isterler". De ki: "Size usül ve füruu býrakmadan ölen kimse hakkýnda Allah fetva verir. Eðer bir kimse ölür ve onun çocuðu bulunmaz da, sadece bir kýz kardeþi bulunursa, býraktýðý mirasýn yarýsý onundur. Ölen kýz kardeþ ise ve çocuðu da yoksa erkek kardeþi terekenin hepsini alýr. Eðer mirasçýlar iki kýz kardeþ ise, terekenin üçte ikisini alýrlar. Eðer kardeþler erkek ve kadýn olmak üzere ikiden çok iseler, bir erkeðin payý, iki kadýnýn payý kadardýr. Allah size sapýklýða düþmemeniz için bunlarý açýklar. Allah her þeyi çok iyi bilendir" (en-Nisâ, 4/176).

d)
Zevi´l-Erhâmýn mirasý: Âyet veya hadislerde miras paylarý veya mirasçýlýk esaslarý belirlenmiþ bulunanlarýn dýþýnda kalan diðer hýsýmlar için þu þekilde bir genel düzenleme yapýlmýþtýr: Akraba olanlar, Allah´ýn kitabýna göre birbirlerine daha yakýndýrlar. Þüphesiz ki Allah, herþeyi çok iyi bilir" (el-Enfâl, 8/75).

Þu âyet de miras haklarýndan genel olarak söz eder: "Ana-baba ve hýsýmlarýn miras olarak býraktýklarýnda erkeklerin hissesi vardýr. Kadýnlarýn da ana-baba ve hýsýmlarýn býraktýklarýnda hisseleri vardýr. Bunlar az olsun çok olsun farz kýlýnmýþ bir hissedir" (en-Nisâ, 4/7).

Mirastan çevredeki bazý muhtaç kimselerin de yararlandýrýlmasý konusunda þöyle buyurulur: "Miras taksim olunurken, varis olmayan akrabalar, yelimler ve yoksullar da bulunursa, mirastan onlara da verin ve onlara güzel söz söyleyin" (en-Nisâ, 4/8).

2. Sünnet delili:

Hz. Peygamber´den mirasla ilgili çeþitli hadisler nakledilmiþtir. Bazýlarý þunlardýr:

"Miras paylarýný, hak sahiplerine veriniz. Kalan miktar, en yakýn erkek hýsýmýndýr" (Buhârî, Ferâiz, 5, 7, 9, 10; Müslim, Ferâiz, 2, 3; Tirmizî,Ferâiz, 8).

Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçý olamaz" (Buhârî, Hacc, 44, Meðâzî, 48, Ferâiz, 26; Müslim, Ferâiz, I ; Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tirmizî, Ferâiz, 15).

"Ýki farklý dine mensup olanlar birbirine mirasçý olamaz" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tîrmizî, Ferâiz, 16; Ýbn Mace, Ferâiz, 6; Dârîmî, Ferâiz, 29; Ahmed b. Hanbel, II, 187, 195).

Ubâde b. es-Sâmit (r.a)´in (ö. 45/665) þöyle dediði rivayet edilmiþtir: "Hz. Peygamber (s.a.s), mirastan iki nineye, bunu aralarýnda paylaþmak üzere hükmetti" (eþ-Þevkânî, Neylü´l-Evtâr, Mýsýr, t.y, VI, 59). Abdullah b. Mes´ud (ö.32/652), Hz. Peygamber´in, murisin kýzý, oðul kýzý ve kýz kardeþiyle ilgili bir uygulamasýndan þu þekilde söz eder: "Rasulullah (s.a.s), ölenin kýzý için yarým, oðul kýzý için üçte ikiye tamamlamak için altýda bir ve geri kalanýn kýz kardeþe verilmesine hükmetti" (eþ-Þevkâni, a.g.e., VI, 58).

Mikdâm b. Ma´dikerîb (ö.87/705) zevi´l-erham´la ilgili þu hadisi nakletmiþtir: "Kim bir mal býrakýrsa, bu mirasçýlarýnýndýr. Ben, mirasçýsý olmayanýn mirasçýsýyým. Gerekliði durumda diyetini öderim ve mirasçýsý olurum. Dayý, mirasçýsý olmayanýn mirasçýsýdýr. Onun diyetini öder ve ona mirasçý olur" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 8; Tirmizi, Ferâiz, 12; Ýbn Mâce, Diyât, 7, Ferâiz,9; Ahmed b. Hanbel, Müsned I, 28, 36, IV, 131).

3. Ýcmâ delili:


Bir tane ninenin tek baþýna altýda bir pay alacaðý, ikiden fazla ninelerin altýda bir hisseyi aralarýnda eþit olarak paylaþacaklarý prensibi Sahabe ve Tâbiîlerin icmâý ile sabittir. Hz. Ebû Bekir (ö.13/634)´in halifeliði sýrasýnda konu tartýþýlmýþ, Hz. Peygamber´den, altýda bir uygulamasý nakledilince, bu yönde görüþ birliði oluþmuþtur (el-Mevsilî, el-Ýhtiyâr, Kahire, t.y., V, 90; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1983, s. 483).

Ferâiz ilminin önemi büyüktür. Çünkü hayatta iken yaptýðý muamelelerin, ölümünden sonra devamý niteliðindedir. Hadis-i þerifte þöyle buyurulmuþtur: "Ferâiz ilmini öðreniniz ve onu insanlara öðretiniz. Çünkü o, ilmin yarýsýdýr, unutulur ve o, ümmetinden kaldýrýlan ilimlerin ilki olacaktýr" (Tirmizi, Ferâiz, 2; Ýbn Mâce, Ferâiz, 1; Dârimi, Ferâiz, Buhârî, Ferâiz, 2; Ebû Dâvud, Ferâiz, 1). "Sizin ferâiz ilmini en çok bileniniz, Zeyd b. Sâbit´tir (ö. 45/665)" (Tirmizi, Menâkýb, 32; Ýbn Mâce, Mukaddime, 11).

Mirasýn rükünleri üçtür:

I. Mûris:
Vefat edip, geride miras býrakan kimsedir. Buna müteveffâ da denir.

2. Vâris: Kendisine miras intikal eden, yani terikede hissesi olan kimsedir.

3. Terike: Ölenin mal veya hak olarak geride býraktýðý þeyler olup, buna

"mîras", "mevrûs" ve "irs" adý da verilir. Haktan maksat; kýsas, satýþ bedelini alabilmek için satýlan malý ve borcu alabilmek için rehnedileni hapsetme hakký gibi haklardýr.

Bu üç rükünden birisinin bulunmamasý halinde miras söz konusu olmaz.

Mirasçý olmanýn sebepleri:


Mirasýn söz konusu olabilmesi için üç þeyin bulunmasý gerekir. Mirasýn sebep ve þartlarýnýn bulunmasý, miras engellerinin ise bulunmamasý gereklidir.

Mirasçý olmanýn sebepleri üçtür. Nesep hýsýmlýðý, evlilik ve velâ.

1. Hýsýmlýk:
Varisin, miras býrakana mirasçý olabilmesi için aralarýnda hýsýmlýk baðýnýn bulunmasý gerekir. Usûl, fûrû, yani ana, baba, dede ve nine gibi kendi neslinden gelinenlerle; çocuk, torun gibi kendi neslinden gelenler; yine ölenin kardeþleri ile amcalar bu hýsýmlardandýr. Bunlar mûrise yakýnlýk derecesine göre mirasçý olurlar. Daha uzak olanýn mirasçý olmasýný önlerler, buna "hacbetme" denir.

Bu hýsýmlardan erkek vasýtasýyla mûrise baðlanan erkek hýsýmlara "asabe" denir. Ölenin babasý, babasýnýn babasý veya oðlu, ya da oðlunun oðlu gibi. Bir de paylarý muayyen mirasçýlar vardýr ki, bunlara "ashâbülferâiz" * (farz sahipleri) denir. Bunlardan kalan mirasý asabe* alýr. Sadece asabe varsa, mirasýn tamamý bunlara kalýr. Farz sahipleri ve asabe yoksa, bunlarýn dýþýnda kalan ve ölenin uzaktan kan hýsýmý olan "zevilerhâm" mirasçý otur. Hala, dayý, kýzýn kýzý gibi.

2. Evlilik:
Geçerli bir nikâh akdi eþler arasýnda miras hakký doðurur. Cinsel temasýn olup olmamasý sonucu etkilemez. Bu yüzden, zifaftan önce eþlerden birisinin ölümü halinde, diðeri ona mirasçý olur. Eþlerin miras haklarýný belirleyen âyetin genel anlamý (bk. en-Nisâ, 4/12) ile Hz. Peygamber´in, cinsel temastan önce kocasý ölen Berva´ binti Vâþýk´ý ölen kocasýna mirasçý yapmasý bunun delilidir (ez-Zühayli, el-Fýkhul-Ýslâmî ve Edilletüh, Dýmaþk 1405/1985, VIII, 250).

Ric´î (cayýlabilir) talaktan dolayý iddet bekleyen kadýn, iddetli iken, ölen kocasýna mirasçý olur. Çünkü ric´î boþamada evlilik iddet süresince devam eder. Saðlam kocasý tarafýndan bâin talâkla (kesin ayýrýcý boþama) boþanan kadýn, iddet beklerken kocasý ölse, ona mirasçý olamaz. Çünkü bu durumda o, karýsýný mirastan mahrum etmek boþamakla itham edilemez. Eðer kansýný, ölüm hastasý olan bir erkek bâin talakla boþamýþsa ve kadýn iddet beklerken de ölürse, bu kadýn ona mirasçý olur. Burada mirastan mahrum etmek amacýyla boþama ithamý söz konusudur.

3. Velâ:
Bu, þârün belirlediði hükmî bir yakýnlýk olup, köleyi azat eden efendinin azad ettiði köleye mirasçý olmasýný ifade eder. Hadiste; "Velâ, neseb baðý gibi bað meydana getirir, satýlmaz ve hibe edilmez" buyurulur. Ýbn Hibbân ve Hâkim bu hadisi sahihlemiþtir. Hanefiler buna "velâul-müvâlât" veya "mevlâl-muvâlât"ý da eklediler. Bu, iki kiþinin birbirine koruyucu ve diyet ödemede yardýmcý olmak ve buna karþýlýk birbirine mirasçý olmak üzere anlaþmasýdýr.

Mirasýn Þartlarý

Mirasta hakkýn sabit olmasý üç þartýn gerçekleþmesi gerekir. Mûrisin ölümü, mirasçýnýn hayatta olmasý ve bir miras engeli bulunmamasý.

1. Mûrisin Ölmesi:


Mirasýn söz konusu olmasý için, mûrisin gerçek, hükmî veya takdiri olarak ölmüþ bulunmasý gerekir. Gerçek ölüm, ruhun bedenden ayrýlmasý ile gerçekleþir. Görme, iþitme veya baþka bir delille sabit olur. Hükmî ölüm; hayatta olduðu bilinen veya muhtemel bulunan kimsenin ölümüne hâkimin hükmetmesiyle ortaya çýkar. Hayatta olduðu bilinen mürteddin (dininden dönen) dâru"l-harbe kaçmasý halinde hakim ölü sayýlmasýna hüküm verir. Bunun mirasý, hüküm tarihine kadar mirasçý olan hýsýmlarýna taksim edilir. Hayatta olmasý ihtimali bulunan kayýp kiþinin (mefkûd) durumu mahkemeye intikal edince, gerekli süreler geçmiþse, hakim vefatýna hükmeder. Eþi iddet bekler ve serbest kalýr. Mirasý da hüküm sýrasýnda hak sahibi olan varislere paylaþtýrýlýr. Takdiri ölüm; kiþinin takdiren ölü kabul edilmesidir. Bu annesinden suç iþleme yoluyla ölü olarak doðan cenîndir. Gebe kadýna baþkasýnýn vurmasýyla cenînin ölü doðmasý gibi. Bu durumda suçluya, elli dinar (yaklaþýk iki yüz gram altýn para) gurre cezasý tazminat olarak ödettirilir. Bu, tam diyetin yirmide biri kadar bir tazminattýr. Ebû Hanife´ye göre, cenîn mirasçý olur ve kendisine mirasçý olunur. Çünkü onun suç iþleme sýrasýnda diri olduðu kabul edilir (Ýbnü´l-Hilmâm, Fethu´l-Kadîr, Mýsýr, 1315/1317 H., IV, 440-445; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, Kahire 1970, VI, 320; ez-Zühayli, a.g.e., VIII, 253; Hamdi Döndüren, a.g.e., s.119-121; bk. "Gurre, Mefkûd ve Cenîn" maddeleri).

2. Mirasçýnýn Hayatta Olmasý: Murisin ölümü sýrasýnda varisin hayatta olmasý gerekir. Bu yüzden, muristen önce ölen bir hýsým, daha sonra ölen murisine mirasçý olamaz. Muris vefat ettiði zaman, ana karnýnda bulunan çocuðu da (cenîn) sað doðmak þartýyla mirasçý olur.

3. Miras Engeli Bulunmamasý:


Miras engelleri þunlardýr:

a) Öldürme:


Mûrisini öldüren bir kimsenin, bir an önce onun servetini elde etmek için öldürme ithamý vardýr. Hýsýmýný öldüren kimsenin onun mirasýndan mahrum olacaðý konusunda mezheplerin görüþ birliði vardýr. Ancak hangi çeþit öldürmelerin miras engeli olacaðý hususu mezhepler arasýnda ihtilâflýdýr. Hadiste; "Katil için miras yoktur" (Ebû Dâvud, Diyât, 18; Tirmizî, Ferâiz,17; Ahmed b. Hanbel, I, 49) buyurulur. Hanefilere göre, kýsas veya keffâret cezasýný gerektiren öldürme çeþitleri mirasa engel olur. Bunlar da þu çeþit öldürmelerdir:

Kasden öldürme: Mûrisi silâh veya kesici bir aletle kasden öldürmek gibi. Buna günah ve kýsas gerekir, keffaret gerekmez. Ebû Yusuf ve Ýmam Muhammed´e göre, insan öldürebilecek büyük taþ vb. her þeyle, kasden öldürme suçu meydana gelir.

Kasda benzer þekilde öldürme. Ýnsan öldürmede kullanýlmayan, sopa, deðnek gibi bir þeyle vurup öldürmek gibi... Cezâsý: Keffâret, âkile* üzerinde diyet ve günahtýr. Birisini yanlýþlýkla öldürme: Ava atýp, insaný öldürmek gibi... Cezasý; keffâret, âkýle üzerine diyettir. Ahiretteki günahý kaldýrýlmýþtýr.

Hata sayýlan öldürme: Uykuda veya uyanýk iken birisinin üzerine düþüp ölümüne sebep olmak gibi. Cezasý; hataen öldürmenin aynidir (es-Serahsi, el-Mebsût, Mýsýr 1324-1331/1906-1912; XXV, 59-68; el-Kâsâni, Bedayiu´s-Sanâyi, Mýsýr 1327-28; M. Cevat Akþit, Ýslâm Ceza Hukuku ve Ýnsanî Esaslarý, s. 55-56).

Dolaylý yoldan ölüme sebebiyet verme (tesebbüb) mükellef olmayanýn öldürmesi, meþrû savunma halinde öldürme ve mükrehin öldürmesi miras engeli deðildir.

Ýmam Þâfii´ye göre, öldürme fiilini iþleyen herkes öldürülene mirasçý olamaz. Kastýn bulunup bulunmamasý, öldürenin mükellef olup olmamasý sonucu etkilemez. Mâlikîler ise, katilde kasýt ve tecâvüzü esas alýrlar. Buradaki görüþ ayrýlýðý, miras engeli bildiren hadisteki "kâtil" sözcüðünün kapsamýndaki belirsizlikten doðmuþtur (bk. Muhammed Ebû Zehra, Usûlül-Fýkh, Kahire, t.y., s.126, 127).

b) Din Farký:


Mûrisle vârisin ayrý dinlerden oluþu bir miras engelidir. Bu konuda Ýslâm hukukçularýnýn görüþ birliði vardýr. Müslüman kâfire, kâfir de müslümana nesep hýsýmlýðý veya evlilik akdi bulunsa bile mirasçý olamaz. "Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçý olamaz" (Buhâri, Hacc, 44; Meðâzî, 48, Ferâiz, 26; Müslim, Ferâiz, l; Ebu Dâvud, Ferâiz, 10). "Ýki ayrý dine mensup olanlar, birbirine mirasçý olamaz" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tirmizi, Ferâiz, 16; Ýbn Mâce, Ferâiz, 6) hadisleri buna delildir. Bunun sebebi, müslümanla gayri müslim arasýnda velâyet baðýnýn kesik olmasýdýr.

Bu duruma göre, meselâ; müslüman bir erkekle gayri müslim olan karýsý arasýnda mirasçýlýk cereyan etmeyeceði gibi, bunlardan doðan çocuklar da babaya tabi olarak müslüman sayýlacaklarýndan onlarla gayri müslim olan anneleri arasýnda da mirasçýlýk cereyan etmez.

Ancak Muaz b. Cebel ve Muâviye ile Tâbiîlerden Mesrûk b. el-Ecdâ´, Saîd b. el-Müseyyeb, Ýbrâhim enNahâî ve diðer bazý bilginler aksi görüþtedir. Bunlara göre; Müslüman kâfire mirasçý olur. Fakat kâfir müslümana mirasçý olamaz." Dayandýklarý delil þu hadislerdeki genel anlamdýr: "Ýslâm yücedir, onun üzerine yücelinmez" (Buhârî, Cenâiz, 79) "Ýslâm arttýrýr, eksiltmez" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 230, 236). Bu konuda sahabe uygulamasý da vardýr. Bir yahudi vefat edince, biri yahudi diðeri müslüman olan iki oðlu kalmýþtý. Yahudi olan oðlu bütün mirasý almak isteyince, müslüman olan oðlu mahkemeye baþvurdu ve hak istedi. Davaya bakan Muaz b. Cebel (ö.18/639) müslümaný yahudiye mirasçý yapmýþtýr (el-Askalânî, Bülûgul-Merâm, Terc. ve Þerh, A. Davudoðlu, Ýstanbul 1967; III, 206).

Çoðýýnluk Ýslâm hukukçularý, müslümanla kâfir arasýnda mirasýn olamýyacaðýný ifade eden hadisleri bu konuda ana delil kabul etmiþ, azýnlýðýn dayandýðý hadisleri doðrudan mirasla ilgili görmemiþtir.

Diðer yandan gayri mûslimler birbirine mirasçý olabilirler. Çünkü küfür ehli tek millet sayýlýr. "Ehl-i, küfür birbirinin velisidir" (el-Enfâl, 8l73) âyetinin genel anlamý bütün gayri müslimlerin hepsini kapsamýna alýr. "Hakkýn dýþýnda sapýklýktan baþka ne vardýr" (Yûnus,10/32) âyeti de bunu ifade eder. Yalnýz Mâlikîler, "Ýki ayrý dine mensup olanlar birbirine varis olamaz" hadisinin, hristiyan ve yahudilerin kendi aralarýndaki mirasçýlýðýný da kapsadýðýný söylerler.

Mürtedin mirasý:

Ýslâm´ý terkeden kimseye "mürted" * denir. Mürted mânen ölmüþ sayýldýðý için, o ne müslüman ve ne de kâfire mirasçý olamaz. Mürtedin mirasýnýn baþkalarýna intikali konusunda ise görüþ ayrýlýklarý vardýr.

Ebû Hanife´ye göre, irtidattan önce kazandýðý mal varlýðý müslüman varislerine gider..Sonra kazandýklarý ise beytü´l-mâle "fey" geliri kaydedilir. (bk. "Fey" ve "Ganîmet" maddeleri). Mürted kadýnsa, bütün mirasý müslüman mirasçýlarýna intikal eder.

Ýmam Ebû Yûsuf ve Ýmam Muhammed´e göre, irtidattan önce ve sonra kazandýðý mallarý müslüman varislerine intikal eder. Bu iki müçtehid, erkek ve kadýn mürted arasýnda miras bakýmýndan bir ayýrým yapmaz.

Þâfiî, Mâliki ve Hanbelilere göre, aslî inkârcýda olduðu gibi mürted mirasçý olamaz ve ona da baþkasý mirasçý olamaz. Bütün malý, beytü´l-mal için fey´ geliri kaydedilir. Çünkü o, irtidat etmekle, Ýslâm toplumuna karþý harp ilân etmiþ sayýlýr ve servetine de harbînin malýna uygulanan hükümlerin uygulanmasý gerekir. Ancak bu hükümler, mürted irtidadý üzere ölürse uygulanýr. Hayatta olduðu sürece malý bekletilir. Ýslâm´a dönerse, malý kendisine verilir (Ýbnü´l-Hümâm, Fethu´l-Kadîr, Mýsýr 1315-/1317, IV, 390 vd.; Ýbn Rüþd, Bidâyetü´l-Müçtehid, Mýsýr, t.y., II, 322-329; ez-Zühaylî, a.g.e, VIII, 263-266).

c. Tebealýk Farký (Ýhtilâfu´d-dâreyn):

Müslümanlar hangi devletin tebeasý olurlarsa olsunlar birbirlerine mirasçý olurlar. Müslüman için baþka baþka devletin tebeasý olmak miras engeli deðildir. Meselâ; Türkiye´deki bir müslüman, Mýsýr´daki müslüman bir hýsýmýna mirasçý olabilir. Çünkü Dârul-Ýslâm müslümanlar için tek vatan sayýlýr. Daha sonra kâfirlerin Darul-Ýslam´a egemen olmasý ve buralarda ayrý sistemlerin ve rejimlerin olmasý veya baðlantýnýn kopuk olmasý da sonucu deðiþtirmez. Bu yüzden, bir müslüman Dâru´l-Harpte ölse, ona Dârul-Ýslâm´da yaþayan varisleri mirasçý olur.

Ülke ayrýlýðý gayri Müslimler için bir miras engeli teþkil eder. Meselâ; Ýslâm tebeasýndaki bir gayri müslim, yabancý tebealý gayri müslim bir hýsýmýna mirasçý olamaz. Burada, mirasçýlýk "velâyet baðý" esasýna dayanýr. Bu bað kopunca mirasçýlýk hakký da ortadan kalkmaktadýr. Ancak ülkeler sulh anlaþmalarý yaparak, karþýlýklý miras iliþkilerini düzenleyebilirler.

Malikî, Hanbelî ve Zâhirîlere göre tebealýk farký hiç bir þekilde miras engeli doðurmaz (ez-Zühayli, a.g.e., VIII, 266 vd.; es-Sibâî, Þerhu Kanuni´l Ahvâliþ-Þahsiyye, Dýmaþk 1959, II, 46-47).

d) Kölelik:


Kölelik hali de miras engelidir. Bu statüde olan kimse hýsýmlarýna mirasçý olamaz. Çünkü köle, bir mala; mülk edinme sebepleriyle matik olamadýðý gibi miras yoluyla da malik olamaz. Onun elindeki þeyler efendisine ait bulunur. Eðer o, mirasçý yapýlýrsa, mülk kendiliðinden efendisine geçeceði için sebepsiz yere, bir yabancý mirasa sokulmuþ olur ki, bu icmâa göre bâtýldýr:

Bu engellerden mûrisini öldürme ve kölelik tek yanlýdýr. Bunlar yalnýz kendileri baþkasýndan miras alamaz. Fakat baþkasý kendilerine mirasçý olabilir. Bunlara, murisin ölüm tarihinin belirlenememesi ve mirasçýnýn kim olduðunun bilinememesi gibi baþka engeller de eklenmiþtir (bk. el-Meydânî, el-Lübâb, Kahire, ts., IV, 188, 197; ez-Zeylaî, Tebyînü´l-Hakâik, el-Motbaatü´l-Emiriyye tab´ý, VI, 239 vd.; Ýbn Âbidîn, Reddü´l-Muhtâr, Mýsýr, t.y., V, 541-543).


radyobeyan