Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Mevrus By: armi Date: 06 Mart 2010, 17:38:34

MEVRÛS




Mirasçý olma anlamýna gelen, irs ve verâset kökünden ism-i mef´ul; ölen kimsenin geride býraktýðý mal. Buna miras veya terike de denir. Miras býrakana "mûris", mirasý almaya hak kazanana "vâris", mirasýn hak sahiplerine bölüþtürülmesini inceleyen ilme de "ferâiz" denir.

Mevrûs anlamýnda terike ve tirke; terketmek, býrakmak anlamýndaki terk kökünden isimdir. Bir terim olarak terike; mûrisin geride býraktýðý ve mirasçýlarýna intikal eden þeyleri ifade eder. Hanefîlere göre, terikenin kapsamýna giren mal ve haklar þunlardýr: a) Menkul ve gayri menkuller, b) Mûrisin alacaklarý ile lehine tahakkuk etmiþ bulunan diyet ve tazminat bedelleri gibi mâlî haklar, c) Mûrise ait rehin ve satýlýp da bedeli ödenmemiþ bulunan mallar, d) Ýrtifak hakký gibi mala baðlý olan haklar. Geçme, su alma ve sulama, su geçirme gibi haklar bunlar arasýnda sayýlabilir.

Þu haklar terikeye girmez: a) Faydalanma hakký. Meselâ; kira akdi yalnýz mülk üzerinde yararlanma hakký verdiði için, mûrisin ölümüyle, yaptýðý kira akdi sona erer. Mirasçýlarýn kira akdini yenilemeleri veya gayri menkulû boþaltmalarý gerekir. Ancak kiracýya ek süre verilmesini gerektiren durumlar bundan müstesnadýr (bk. "Ýcâre" maddesi), b) Velâyet, vekâlet, hýdâne, vazife, hilâfet gibi þahsa baðlý haklar terike dýþýnda olup, bunlar miras yoluyla geçmez. c) Malî ve þahsî haklar birlikte bulunursa þahsî hak gâlip ise, bu terikeye girmez. Muhayyerlik ve þûf´a hakký gibi.

Þafiî, Malikî ve Hanbelî´lere göre, mal, yararlanma ve benzeri haklarýn, tümü mirasa girer. Yalnýz þahsa baðlý haklar bundan müstesnadýr (el-Fetâvâ´l-Hindiyye, Bulak 1310, VI, 447 vd.; Ýbn Rüþd, Bidâyetü´l-Müctehid, Mýsýr, ty., II, 310 vd.; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki Ýslâmiyye ve Istýlâhâtý Fýkhiyye Kâmusu, Ýstanbul, ty., V, 209 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1983, s. 427, 428).

Ýslâm´da mirasýn intikali Kitap, Sünnet ve Ýcmâ delillerine dayanýr.

Kur´ân-ý Kerim´de mirasla ilgili âyetler iki sahifeyi geçmez. Doðrudan mirasla ilgili âyetler, en-Nisâ Sûresi 11, 12 ve 176. âyetlerdir. el-Enfâl Sûresinin 75. âyeti ile, en-Nisâ Sûresinin 7. âyetleri uzak hýsýmlarýn haklarýný genel ifadeler halinde bildirir (Âyetlerin tefsir ve açýklamasý için bk. El-Cassâs, Ahkâmü´l-Kur´ân; Ýbnü´l Arabî, Ahkâmu´l-Kur´ân; Ýbn Kesîr, Tefsîru Kur´âni´l-Azîm ve Elmalýlý, Hak Dini Kur´an Dili tefsirleri ilgili bölümleri.)

Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: "Feraiz, (miras) ilmini öðreniniz ve bunu insanlara öðretiniz. Çünkü ferâiz, ilmin yarýsýdýr" (Tirmizi, Ferâiz. 2; Ýbn Mâce, ferâiz, 1; Buhârî Ferâiz. 2). kur´an-ý Kerîm´de kýsaca açýklanan miras hükümleri sünnetle geniþletilmiþ ve miras hukuku müesseseleþmiþtir (Hadisler için bk. eþ-Þevkânî, Neymlül-Evtâr, VI, 57-72).

Bir kimsenin ölümüyle geride býraktýðý malýna dört þey gerekir:

1) Techiz ve tekfin masraflarý; ölen kimsenin geride býraktýðý mirastan önce kefenlerine ve gömülme masraflarý karþýlanýr. Bunlar israf ve kýsýntý yapýlmaksýzýn dinî ölçülere göre yerine getirilir. Techiz ve tekfin, hayattaki tesettürün devamý niteliðinde olduðu için, diðer haklardan önde gelir. Miras malý, bu masarflarý karþýlamazsa, mürisin nafakasý kimin üzerine gerekli ise, bu masraflar ona ait olur. Hiç kimsesi yoksa, beytü´l mal tarafýndan karþýlanýr (Mevsýlî, el-Ýhtiyâr, Ýstanbul 1980, V, 85; Bilmen, a.g.e. V, 213-215).

2) Ölenin malýndan borçlarý ödenir. Techiz ve tekfin masrafý çýkarýldýktan sonra mûrisin borçlarýný ödeme ikinci sýrada yer alýr (bk. en-Nisâ, 4/11). Ayette vasiyetin borçlardan önce zikredilmesi dikkati çekmek içindir. Çünkü mirasçýlarý vasiyetin infazý, borçlarý ödemekten daha aðýr gelir. Ýslâm hukukunda borçlar ikiye ayrýlýr:

a) Allah hakký olan borçlar: Zekât, keffâret, adak gibi Allah´u Teâlâ´nýn emri ile sabit olan borçlar Hanefîlere göre ölüm hâlinde dünya hukuku bakýmýndan düþer. Çünkü bunlar niyetle veya birisine vekâlet vererek yerine getireceði borçlardýr. Halbuki ölen kimse ne niyet edebilir ve ne de vekâlet verecek durumda deðildir. Ancak bunlar, mûrisin vasiyet etmesi hâlinde terikenin üçte birinden ödenir.

Çoðunluk Ýslâm hukukçularýna göre ise, bu çeþit zekât, keffâret ve adak gibi borçlarýn terikeden ödenmesi gerekir. Çünkü bunlar ölenin borçlarý olup, niyete baðlý deðildir ve nimetin külfeti kabilindendir.

b) Kul borçlarý: Ölen kimsenin gerçek veya tüzel kiþilere olan borçlarýnýn tamamý terikeden ödenir. Miras varlýðý, borçlarý karþýlamazsa, borçlar oranlarýna göre ödenir. Terikenin karþýlamadýðý kýsým, dünya hukuku bakýmýndan, düþer. Mirasçýlarý bu borçlarý ödemeye zorlanamaz.

Þâfiîlere göre, Allah hakký olan borçlar önce ödenir. Çünkü Allah´ýn alacaðý ödenmeye daha lâyýktýr (Buhârî, Savm, 42; el-Cürcânî, Þerhu´s Sirâcivyye, Ýstanbul, t.y., s. 3, 4).

3) Vasiyetlerin yerine getirilmesi: Vasiyet; ölümden sonra geçerli olmak üzere malýný baþka bir kimseye baðýþlamak suretiyle temlik etmektir.

Kur´an-ý Kerîm´de, mirasla ilgili âyetlerin içinde; ".. yapýlan vasiyetin ifasý ve borcun ödenmesinden sonra..." ifadeleri birkaç defa tekrarlanýr (en-Nisâ, 4/11,12). Ýbn Ömer (r.a)´den rivayete göre, Allah elçisi þöyle buyurmuþtur: "Vasiyet etmek istediði bir þeyi olup da, vasiyeti baþucunda yazýlý olmadan iki gece geçirmek müslüman için uygun deðildir" (Buhârî, Vasaya, 1; Müslim, Vasaya, 1,4). Diðer yandan Allah Rasûlü, vâris lehine mûrisin yapacaðý vasiyeti yasaklamýþtýr (Ýbnü´l-Hümâm, Fethul-Kadîr, VIII,.115 vd.).

Vasiyetin hükmü þu kýsýmlara ayrýlýr:

a) Üzerinde emanet gibi þer´î bir hak olan kimse; bunun zâyi olacaðýndan korkarsa, o hakkýn ödenmesini vasiyet etmesi vacip olur.

b) Zekât, oruç fidyesi, hacc, keffâret gibi ibadet olan þeyleri vasiyet etmek müstehap olur.

c) Fýsk ve fücûr, ahlâksýzlýk ve kötülüklere dalmýþ kimselere vasiyetle mal býrakmak mekrûhtur.

d) Akraba ve dostlara vasiyet mübahtýr (el-Askalânî, Bulûgu´l-Merâm, Terc. ve Þerh, A. Davudoðlu, III, 216).

Murisin vasiyeti, ancak cenaze masraflarý ve borçlarý dýþýnda kalan mirasýn üçte biri üzerinde geçerlidir. Üçte biri aþan kýsmý mirasçýlarýn kabulüne baðlýdýr. Kabul ederlerse, vasiyet tüm mal üzerinde cereyan eder. Kabul etmezlerse üçte biri aþan kýsým hükümsüz olur. Hanefi ve Hanbelîlere göre mirasçý yoksa, mûris bütün malýný vasiyetle baþkasýna býrakabilir. Mâlikî ve Zâhirilere göre, üçte biri geçen vasiyet baþtan hükümsüzdür (el-Kâsânî, el-Bedâyi´, VII, 307; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1983, s. 428 vd.).

4) Mirasçýlarýn hakký: Techiz ve tekfin masraflarý, borçlar ve vasiyet edilen kýsým düþüldükten sonra, geride kalan terike mirasçýlara taksim edilir. Mûris, hiçbir vârisini mirastan düþüremeyeceði gibi, vâris de mirasý reddedemez. Mirasçý olmanýn sebepleri; hýsýmlýk, nikâh akdi ve efendi ile köle arasýndaki velâ iliþkisinden ibarettir. Diðer yandan mirasçý olma engelinin bulunmamasý da gereklidir. Miras engelleri; mûrisini öldürme, mûrisle mirasçý arasýndaki din veya tebealýk farký ile kölelik halleridir.

Vasiyet ve borçlarýn bulunmasý mirasýn taksimine engel deðildir. Çünkü vasiyet terikenin üçte birinden yerine getirilir. Sonradan ortaya çýkabilecek borçlar ise, her mirasçýya düþen hisse nisbetinde ödenebilir.

Mirasçýlarýn hisseleri Kitap, Sünnet ve Ýcmâ hükümleri uyarýrýca bölüþtürülür (bk. "Ferâiz", "Asabe" ve "Zevil-Erhâm" maddeleri).

Mirasýn taksimi iki þekilde olur: a) Rizaen taksim: Mirasçýlarýn hepsi âkýl ve bâlið olunca, kendi aralarýnda anlaþarak mirasý taksim etmeleri mümkündür. Ferâize göre taksim þeklini kendileri bilmiyorlarsa, bir ilim ehlinden sormalarý gerekir. Diðer yandan mirasçýlar anlaþarak ve helallaþarak içlerinden birisine veya daha çoðuna normal hissesinden fazla veya az hisse verebilirler. Ya da bazý mirasçýlar, kendi özel mülkleri sebebiyle zengin olduklarý için miras almayýp, kendi haklarýný diðer varislere býrakabilirler. Karþýlýklý rýza bulununca bunda Ýslâmî bir sakýnca bulunmaz. Ancak bu takdirde Ýslâm miras hukukunda esaslarý belirlenen "sulh ve tehâruc"e göre iþlem yapýlýr.

b) Kazâen taksim: Bazý durumlarda mirasýn taksiminin mahkeme yoluyla taksimi gerekebilir. Mirasçýlarýn haklarýný korumak için buna ihtiyaç olur. Mirasçýlar arasýnda küçük veya akýl hastasý varsa, mirasçýlardan birisi gâipse, vârislerin hepsi âkýl ve bâlið olduðu halde, içlerinden birisi baþvurduðu takdirde hâkim Ferâiz hükümlerine göre taksim yapar (Ayrýntý için bk. Hamdi Döndüren, a.g.e., s. 432 vd.; el-Mevsilî, el-Ýhtiyar, V, 86; el-Merginâni, el-Hidâye, IV, 236; Ali Himmet Berki, Ýslâm Hukukunda Feraiz ve Ýntikal, Ankara 1965).


radyobeyan