Mevkuf Hadis By: armi Date: 06 Mart 2010, 17:33:18
MEVKUF HADÝS
Sahabelerden rivayet edilen söz, fiil ve takrirler. Bu terim, fýkýh ve kýraat ilminde farklý istilahî kullanýmlara sahiptir. Mevkuf hadislerde isnad Rasûlullah (s.a.s)´e ulaþmaz; sahabîde son bulur. Mesela: Ravinin "Ýbn Abbas þöyle dedi" veya "Ali b. Ebi Talib þöyle yaptý" yahut ta "Ebu Bekr´in önünde þöyle yapýldý da o buna ses çýkarmadý" demesi yapýlan rivayetin merfu´ olmadýðýný ve mevkuf olarak nakledildiðini gösterir. Bazan da ravi; "Ýbn Abbas´dan mevkuf olarak rivayet edildi" diyerek hadisin mevkuf olduðunu tasrih eder (et-Tehânevî, KeþÞâf Istýlahati´l-Funûn, Ýstanbul 1984, II,1500; Suphi es-Salih Hadis Ýlimleri ve Istýlahlarý, Ankara 1981, 175).
Rasûlullah (s.a.s)´den sadýr olan söz, fiil ve takrir´i mevkuf hadiste Sahabi yapmaktadýr. Büyük bir Sahabi dahi olsa bir kimsenin sözlerinin Rasûlüllah (s.a.s)´den gelen hadislerin seviyesinde addedilmesi imkânsýzdýr. Rasûlullah (s.a.s)´e ref´ edilen hadislerde bir kutsiyet vardýr. Çünkü Allah Teala O´nun hakkýnda þöyle buyurmaktadýr:
"O kendi arzu ve hevâsýndan konuþmaz. Onun her konuþtuðu, Allah tarafýndan vahyedilen bir vahiyden baþka bir þey deðildir" (en-Necm, 53/3-4).
Bazý muhaddisler, bu durumu göz önüne alarak mevkuf hadisleri. zayýf hadislerden saymýþlardýr. Ancak, sýrf bu sebepten dolayý, mevkuf hadise zayýf denilmesine itiraz edenler olmuþtur. Onlar bu itirazlarýný hiç bir sahabinin Rasûlullah (s.a.s)´dan sadýr olduðuna bizzat kanaat getirmeden, dine taalluk eden konularda ne bir þey söylemesi ne yapmasý ve ne de yapýlaný tasvip etmesinin imkânsýz olduðunu ileri sürerek cevap vermiþlerdir (Suphi es-Salih, a.g.e., 174). Mevkuf bir hadis þartlarý taþýdýðýnda, sahihtir veya hasendir dendiði zaman Rasûlullah (s.a.s)´a ait olmayan bir hadis onâ atfedilmiþ olmaz. Çünkü hadisin rivâyet þekli onun Sahabiye ait olduðunu açýkça ortaya koymaktadýr.
Sahabîlerin Vahyin indiriliþi esnasýndaki konumlarý, onlardan sahih olarak rivâyet edilen mevkuf hadislerin, çoðu zaman amel etmeye elveriþli olduklarýný te´yid etmektedir. Bu duruma göre Abdullah Ýbn Mes´ud´tan mevkuf olarak rivâyet edilen "Bir müneccime veya kâhine giderek onun söylediklerini doðrulayan kimse Hz. Muhammed (s.a.s)e nâzil olaný inkâr etmiþ demektir" gibi haberler, amel edilmesi caiz olan haberlerdir. Bununla birlikte Ýsrailiyyât türü nakillerine tesadüf edildiði için Ka´bul-Ahbâr, Abdullah b. Selâm ve Abdullah b. Amr el-Âs´ýn mevkuf hadisleri ihtiyatla karþýlanmalýdýr. Onlardan kýyamet alametleri ve âhir zaman fitneleri hakkýnda nakledilen hadislerin çoðu mevzu olmamakla birlikte zayýftýrlar. Görüldüðü gibi hadisin zayýf oluþu mevkuf olmasýndan deðil; ondaki þaz, illet ve iztýrâb gibi durumlardan kaynaklanmaktadýr (Suphi es-Salih a.g.e., 176).
Bazý muhaddisler Sahabi tefsirlerinin tamamýný merfu tutarken, diðer bazýlarý da nuzûl sebeplerine dair olaylarýn dýþýnda mevkûf olduklarýný söylemiþlerdir (et-Tehânevî, a.g.e., II, 1500). Sahabî tefsirlerinin tamamýný merfû saymak doðru deðildir. Çünkü müfessir sahabiler tefsirlerde içtihat etmiþ; diðer bazý konularda ve furu´da da aralarýnda ihtilâfa düþtükleri görülmüþtür. Bir kýsmýnýn ise tefsirlerine Ýsrailiyyat türü haberleri karýþtýrdýklarý da görülmüþtür (Suphi es-Salih, a.g.e, 176).
Mevkûf tabiri bazý maktu´ hadislerin rivayetlerinde de kullanýlmaktadýr. Ravinin "ARAPÇA" (falan kimse hadis isnadýnda Zührî´de durdu) demesi hadisin mevkuf olduðunu göstermez. Çünkü, Zührî sahabi olmayýp tabiindendir. Dolayýsýyla bu tür rivayetler maktu´durlar.
Fakihlerin mevkuf hadisi hüccet almadaki görüþleri birbirinden farklýdýr. Mevkuf ve maktu´ hadisleri Rasûlullah (s.a.s)´ýn sünnetinin farklý bir þekilde devamý kabul ettiði için Ýmam Mâlik, rivâyetini sahih gördüðü mevkuf ve maktu´ hadislerle ihticac etmeyi ihmal etmemiþtir. Ayrýca Rasûlullah (s.a.s)´ýn sünnetinin amelî rivâyeti kabul ederek Medinelilerin amelini fýkýh usûlunde müstakil bir delil almasý onun, bu haberlere verdiði önemi gösterir (bk. Malikî Mezhebi Mad.).
radyobeyan