Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Mevali By: armi Date: 06 Mart 2010, 17:29:06

MEVÂLÝ





Veli, velâ kökünden mevlâ kelimesinin çoðulu. Mevlâ; velî, hâmi, yardýmcý, dost, sahip, efendi, mâlik, nimet veren veya nimetlenen, köle, köle satýn alan yahut satan, akraba, komþu, halef, konuk, amca, amca oðlu, oðul, yeðen, misafir, muhib, tâbi´, ortak, hýsým, yakýn gibi anlamlara gelmektedir (A. J. Wensick, ÝA. "Mevlâ" Mad. VIII, 163-164; Mehmet Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, II, 495-496; Türk Ansiklopedisi, XXIV, 79).

Kur´an-ý Kerim´de mevlâ kelimesi sâhip, dost, yardýmcý, efendi anlamlarýnda kullanýlmýþ ve çoðu kere de bu kelime ile "Allah" kasdedilmiþtir. Nitekim; "...Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceði þeyi yükleme; bizi affet, bizi baðýþla, bize acý. Sen mevlâmýzsýn; kâfirlere karþý bize yardým et" (el-Bakara, 2/286); "O ne güzel mevlâ ve ne güzel yardýmcýdýr"(el-Enfâl" 8/40; el Hacc, 22/78) âyetlerinde olduðu gibi ayrýca (bk. et-Tevbe 9/51; Muhammet 47/11). "Mevâli" kelimesi ise daha çok "mirasçýlar" (en-Nisa, 4/33; Meryem, 19/5) ve "dostlar" (el-Ahzâb, 33/5) anlamýnda kullanýlmýþtýr (en-Nahl, 4/76) âyetinde ise "mevlâ", efendi anlamýna gelmektedir.

Gerek mevlâ gerekse mevalî kelimeleri, hadislerde de bazen efendi, bazen de azadlý köle anlamýnda kullanýlmýþtýr (Buhâri, Ýlim, 31; Cizye, 17; Ferâiz, 24; Müslim, Eymân, 45; Itk, 18, 19; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 84).

Hukukî bakýmdan mevali, Arap toplumunda Ýslâm´dan önce bulunduðu gibi, müslümanlýkla hukukî durumlarý daha da belirlenmiþ bir sýnýf olarak meydana gelmiþtir. Hakim sýnýf ile köleler arasýnda azadlý köle veya esirlerden oluþan bu sýnýf, baðlý olduðu aileye, kabileye veya beldeye mensup insan grubunu meydana getiriyordu. Bu özellikleri ile Roma Ýmparatorluðundaki "Libertinus", yani azadlý kölelere benzemekte idiler. Cahiliye devrinde mevali de -hangi dinden olursa olsun- sahip bakýmýndan bir fark gözetilmemekte iken, müslümanlýk, Mecusî, Yahudi ve Hristiyanlarýn mevali sahibi olmalarý yasaklamýþtýr (el-Mâide, 5/51).

Mevali üç kýsma ayrýlýyordu:

1- Itk mevalisi: Köle ile efendisi arasýnda, hürriyetini satýn alma yoluyla olur ve mükâtebe yani yazýþma suretiyle baðlanýrdý. Bir köle, deðeri olan parayý çalýþarak kazanýp efendisine ödemekle hürriyetini elde ederdi. Veya efendi, bir esiri gördüðü mühim bir hizmetten dolayý da azâd edebilirdi. Ayný þekilde bir adam kendi kölesine, meselâ; "Þunu yaparsan hürsün" derdi. Köle o hizmeti görürse hür olur ve sâhibinin mevlâsý (azadlý kölesi) sayýlýrdý.

2- Akid mevalisi: Bir þahsýn diðer bir þahsa, bir kabileye veya beldeye, bir hizmet ile veya her ne sebeple olursa olsun, intisap etmesiyle ve bu intisabýn asýrlarca devam etmesiyle ortaya çýkardý. Ayrýca Ýslâm fetihlerinden sonra Ýslâm´a giren kavimlere eski Mezopotamyalýlar, Suriyeliler, Ýranlýlar, Türkler, Hind ve Berberîlere Mevalî adý verilmiþtir. Yine, Ýslâm´dan önce Medine´de bulunan Yahudiler de Evs ve Hazrec kabilelerinin mevalisi durumunda idiler. Akid mevalisinde Arap muharipler hakim sýnýf; maðlup kavimler ise mülâzemet, karýþýna ve muaþeret yoluyla Arap kabilelerine mensup oluyorlardý. Bu anlaþmaya "Velâyil-muvâlât" adý veriliyordu. Muvâlât, bir þahsýn diðerine "Sen benim mevlâmsýn. Ölürsem bana mirasçý olursun, mirasým sana kalýr. Sað olduðum sürece beni müdâfaa ve himâye edersin" teklifinde bulunmasý, karþý tarafýn da "Kabul ettim" demesi ile akid yapýlmýþ olurdu.

3- Rahim mevalisi: Bir kabile erkeklerinin mevâliden zevce (eþ) almalarýyla meydana gelirdi.

Araplarda velâ bir takým umumî ve hususî hüküm ve kurallara tabi idi. Umumi ahkâma göre mevlâ, hürden aþaðý, köleden üstün kabul edilirdi köle gibi satýlamazdý. Özel hükümlerde ise hür gibi muamele görmezdi. Mevlâ, hür bir kadýn veya kýzla evlenemezdi. Diyeti de -sanki köle imiþ gibi- yarý yarýya hesap edilirdi. Kýsasta da cezasý yarý olarak tatbik edilirdi. Hususi ahkâmda en mühim konu miras meselesiydi. Meselâ; Itk mevlâsýna mirasçý olunur, fakat kendisi mirasçý olamazdý. Akid mevlâsýna ne mirasçý olunur ne de kendisi mirasçý olurdu. Rahim mevlâsý ise hem mirasçý olur hem de kendisine mirasçý olunurdu.

Bu hukuki düzen Dört Halife ve Emeviler devrinde geniþ çapta kullanýldý. Neticede Ýslâm Devletinde hakim sýnýfý teþkil eden Araplarý azýnlýkta býrakacak kadar büyük bir mevali kitlesi ortaya çýktý. Daha sonra Emeviler, bu kalabalýk mevali kitlesine karþý kesin ve sert tedbirler almaya baþladýlar. Bu da, mevâli topluluðunun Emevilere karþý teþkilatlanmasýna yol açtý. Hatta zaman zaman Þiiler ve Haricilerle iþbirliði yaptýklarý bile oldu.

Mevâli, Abbâsiler ve diðer Ýslâm devletlerinde ayný þekilde devam etti. Osmanlýlar döneminde de bunlar hayli yekûn teþkil ediyorlardý.

Bu konu ile ilgili olarak bilinmesi gereken hususlardan biri de, o dönemde Araplarýn Ýslâm devletinin sadece siyasi ve askeri meseleleri ile ilgilenmeleri sebebiyle çoðu eski medeniyetlere mensup kavimlerin çocuklarý olan mevalinin, Ýslam dünyasýnýn kültür, ticaret ve sanat alanlarýnda üstünlüklerini devam ettirdikleri ve Ýslâm medeniyetinin oluþmasýna büyük katkýlarda bulunduklarýdýr.


radyobeyan