Siyer-i Nebi
Pages: 1
Beni Kurayza By: derya Date: 06 Mart 2010, 14:31:39
Beni Kurayza

Dinlenmek için sadece birkaç saatleri vardý. Çünkü öðle namazýndan hemen sonra Cebrail, Peygamber (s.a.v.)´e gelmiþti. Çok güzel giyinmiþti. Sarýðý gümüþ ve altýn iþle­meliydi. Gümüþ ve altýn Ýþlemeli bir örtü de onu getiren katýrýn semerine örtülmüþtü, «Ey Allah´ýn Rasulü, teslim mi oluyorsun?» dedi. «Melekler teslim olmadýlar. Düþmaný kovalamaktan þimdi döndüm. Ey Muhammed (s.a.v.), ger­çekten yüce Allah sana Beni Kurayza´ya karþý çýkmaný em­rediyor. Ben þimdiden onlarýn yanýna gidiyorum. Belki on­larý korkutabilirim.[1].

Peygamber (s.a.v.), Beni Kurayza yerleþim bölgesine ulaþana kadar kimsenin ikindi namazý kýlmamasýný em­retti. Sancak Ali (r.a)´ye verilmiþti. Hendekte, Kureys. ve müttefiklerine karþý çýkan ayný üçbin kiþi güneþ daha bat­madan tüm Kurayza kalelerini kuþatmýþtý.

Kuþatma yirmibeþ gece sürdü. Yirmi beþ günün sonun­da yahudiler, Peygamber (s.a.v.)´e Ebu Lübabe ile görüþ­mek istedikleri haberini gönderdiler. Beni Nadir gibi on­lar da uzun süreden beri Evs´in müttefiki idiler. Ebu Luba-be de bu ittifaký saðlayan önemli liderlerden biriydi. Pey­gamber (s.a.v.) ona, Beni Kurayzalýlara gitmesini emretti. Ebu Lübabe oraya vardýðýnda aðlayan çocuk ve kadýnlar­la karþýlaþtý. Bu, onun hain düþmana karþý duyduðu kini yumuþattý. Adamlar, Muhammed (s.a.v.)´e teslim olup ol­mamalarý konusundaki fikrini sorunca O: «Evet» dedi. Ay­ný zamanda elini boðazýna dokundurarak, teslimiyetten ölümü kasdettiðini ima etti. Bu jest teslimiyet fikrine ay­kýrýydý ve kuþatmanýn daha da uzamasýna sebep olabilir­di. Daha Önce Peygamber (s.a.v.) bir hurma aðacýný ve­layeti altýndaki bir yetime vermesini teklif etmiþ, kendisi de bunu reddetmiþti. Zaten bu hareketinden dolayý büyük bir suçluluk duyuyordu. Bu jesti yaptýktan hemen sonra duyduðu suçluluk daha da arttý[2]. «Daha ayaklarýmý yerin­den oynatmamýþtým ki, Allah´ýn Rasulüne ihanet ettiðimin farkýna vardým» dedi. Ebu Lübabe´nin yüzünün rengi de­ðiþti ve þu âyeti okudu: «Biz Allah´a ait (kullar) iz ve þüp­hesiz O´na dönücüleriz.» (Bakara: 156). Ka´b: «Sana ne oldu?» diye sordu. Ebu Lübabe: «Allah´a ve Rasulüne iha­net ettim» dedi. Üst kattan aþaðý indiðinde sakalýný tuttu, gözyaþlarýyla sýrýlsýklam olmuþtu. Geldiði kapýdan çýkýp, kendisinden haber bekleyen diðer Evs´Iilerle karþýlaþmaya dayanamayacaðýný hissetti. Bu nedenle kalenin arka kapý­sýndan çýkýp þehre doðru yola koyuldu. Doðruca Mescid´e gitti. Kendisini Mescid´in direklerinden birine baðlayýp þöy­le dedi: «Allah yaptýðým þeyi affedinceye kadar burada baðlý kalacaðým».

Peygamber (s.a.v.) onun gelip haber getirmesini bek­liyordu. Neler olduðunu duyunca þöyle dedi: «Eðer bana gelseydi, onu affetmesi için Allah´a dua ederdim. Fakat onun bu yaptýðýný gördükten sonra, Allah ona merhamet edinceye kadar onu býrakamam»[3].

Ebu Lübabe, on ya da onbeþ gün o direkte baðlý kaldý. Her namazdan önce veya gerektiðinde kýzý gelip onu çö­züyor ve namazýný bitirdikten sonra tekrar ayný yere bað­lýyordu. Bu durumdan duyduðu üzüntü, kuþatmanýn hâlâ sürdiðü gecelerden birinde gördüðü bîr rüya ile biraz ha­fifledi. Rüyasýnda kendisini yapýþkan çamurdan bir batak­ça)lýða gömülmüþ görüyordu. Neredeyse bataklýðýn saldýðý pis kokudan, ölmek üzere iken akan bir pýnar görüyor ve pýnarda yýkanýyor. Etrafýndaki. koku da güzelleþiyor. E bu Lübahe (r.a) uyandýðýnda Ebu Bekir´e gidip bu rüyanýn ne anlama gelebileceðini sordu. Ebu Bekir, (r.a) ona, vücu­dunun ruhunu temsil ettiðini, ilk önce ruhunu baský altý­na alan kötü bir olay yaþayacaðýný, fakat bundan sonra kurtulacaðýný söyledi. Ebu Lübabe direkte baðlý olduðu sürece bu kurtuluþun ümidiyle yaþadý.

Benî Kurayza´ya gelince, Ka´b onlara, nasýl olsa hep­si Muhamed´in (s.a.v.) Peygamber olduðuna inandýðýna göre onun dinine girip mallarýný ve hayatlarýný kurtarmayý teklif etti. Fakat onlar ölümün bundan daha iyi olduðunu ve Tevrat´tan ve Musa´nýn kanunlarýndan (namus) baþka bir þey istemediklerini söylediler. Bunun üzerine Ka´b onlara baþka çözüm yollan Önerdi, fakat hepsi kabul edilmeyecek nitelikteydi. Kuþatmanýn baþýndan beri Beni Kurayzahlarýn kalelerinde kalmakta olan Beni Hedl´den Kurayza´nýn er­kek kardeþi Hedl´in soyundan gelenler üç genç adam Ka´b´ýn öne sürdüðü ilk teklife taraftardýlar. Gençliklerin­de, kendi aralarýnda yaþamaya gelen Suriye´li yahudi Ýbn el-Heyeban´ý tanýmýþlardý. Þimdi onun beklenen Pey­gamber (s.a.v.)´le ilgili söylediklerini tekrarlýyorlardý «Onun vakti geldi. Ey yahudiler, ona ilk ulaþan sizler olun. Çünkü O kendisine karþý çýkanlarý Öldürmek ve kadm ve çocuklarýný esir almak üzere gönderilecek. Bu durumun sizi ondan uzaklaþtýrmasýna izin vermeyin.» Fakat gençlere verilen tek cevap: »Biz.Tevrat´tan vazgeçme­yiz.» oldu. Bunun üzerine üç genç o gece Kurayza kale lerinden kaçýp, Müslüman kampýna sýðýndýlar. Müslüman olmak istediklerini söyleyip Peygamber´e (s.a.v.) biat et­tiler. Beni Kurayzalýlardan ise sadece iki kiþi onlarýn yo­lundan gitti. Bunlardan biri, Amr îbn Su´da´, zaten baþýn­dan beri Peygamber (s.a.v.) ´le yapýlan anlaþmayý bozmaya karþýydý ve resmen kendisinin buna karþý olduðunu açýk­lamýþtý. Þimdi ise eðer Müslüman olmayacaklarsa, Pey­gamber (s.a.v.)´e haraç veya vergi ödeyebilecekleri fikrini ortaya attý. «Ama, onun bu teklifi kabul edip etmeye­ceðini bilmiyorum.» dedi. Buna karþýlýk yahudiler, Arap­lara haraç ödemektense ölmeyi yeðleyeceklerini söylediler. Bunun üzerine kaleden yalnýz baþýna ayrýldý; kuþatma çemberini Müslüman olarak geçti ve o geceyi Medine´deki Mescid´de geçirdi. Fakat o geceden sonra bir daha onu gö­ren olmadý. Bugüne kadar onun nereye gittiði ve nerede öl­düðü Öðrenilememiþtir. -Peygamber (s.a.v.) onun hakkýn­da: «O, inancý nedeniyle Allah´ýn koruduðu bir adamdýr» derdi. Müslüman olan diðer adam ise Rifâ´a îbn Semey´al´di. O gece yahudi kalelerinden kaçmýþ, askerlerin arasýndan gizlice geçip, Hazreç´in Beni en-Neccar kolundan bir adamla evlenen Peygamber (s.a.v)´in teyzesi Selma binti Kays´ýn yanýna sýðýnmýþtý. Rifâ´a onun evinde Müs­lüman olmuþtur.

Ertesi gün, Ebu Lübabe´nin uyarýsýna raðmen Benî Kurayza´lýlar kalelerinin kapýlarýný açtýlar ve Peygamber (s.a.v.)´in adaletine teslim oldular. Adamlar elleri arkala­rýna baðlý bir þekilde kendileri için kampýn bir tarafýnda ayrýlan yere doðru gittiler. Diðer bir tarafa da kadýnlarý ve çocuklarý topladýlar. Peygamber (s.a.v.) kadýn ve çocuk­larý koruma görevini. Beni Kaynuka´nýn eski lideri olan Abdullah Ibn Selâm´a verdi. Silahlar, giyecekler ve ev eþ­yalarý kalelerden getirilip bir yere yýðýldý. Þarap ve maya­lanmýþ hurma suyu kavanozlarý teker teker açýldý ve bo­þaltýldý. .

Evs kabileleri Peygamber (s.a.v.)´e bu eski müttefikle­rine de, Hazreç´in müttefiki olan Kaynuka´hlara gösterdiði yumuþaklýðý göstermesini rica eden bir haber gönderdiler. Peygamber (s.a.v.). «Ey Evsliler, eðer onlar hakkýndaki kararý sizden birine býrakýrsam bu sizi tatmin eder mi[4]» dedi. Onlar da bu fikri kabul ettiler. Bunun üzerine Pey­gamber (s.av.) onlarý yaralarý henüz iyileþmemiþ olan ve Mescid´de bir çadýrda tedavi gören liderleri Sa´d Ibn Muhz (r.a)´a gönderdi. Peygamber (s.a.v.), onu daha sýk ziyaret odübümek için mescide yerleþtirmiþti. Rudeyfe adýnda­ki Eþlem´1 i bir kadýn da Sa´d´ýn yarasýný tedavi ediyordu.

Kabilesinden birkaç adam Sa´d´in yanýna gittiler. Onu bir katýra bindirip kampa gittiler. Yolda ona: «Müttefiklerimi­ze iyi davran, çünkü Allah´ýn Rasulü seni onlara müsama­halý davranman için kararý sana býraktý.» Fakat Sa´d çok adaletli bir adamdý; Ömer gibi o da Bedir esirlerini öldür­me taraftarýydý ve onlarýn bu görüþü vahiy tarafýndan des­teklenmiþti. Bedir´de fidye karþýlýðý serbest býrakýlanlarýn çoðu Uhud´da ve Hendek´te geri gelip onlara karþý savaþ­mýþlardý. Bu son savaþta ise istilaya gelenlerin asýl gücü, sürgün edilen Beni Nadir´in yardýmlarýndan kaynaklaný­yordu. Eðer onlar sürgüne gönderilmek yerine öldürülmüþ olsalardý, Kureyþ ordusu yarýya iner ve Beni Kurayza´Iýlar da anlaþmaya sadýk kalýrlardý. Bundan baþka Sa´d (r.a) kriz anýnda Beni Kureyza´ya gönderilen elçilerden biriydi ve onlarýn Müslümanlarýn yenileceðine inandýklarýnda na­sýl ihanet ettiklerini gözleri ile görmüþtü. Eðer onlar hak­kýnda sert bir karar alýrsa bütün Evs´liler onu suçlayacak­tý. Fakat Sa´d (r.a) bu tür düþüncelere zaten Önem vermez­di. Yakýnda öleceðini hissettiði bu seferki kararýnda ise bu tür kaygýlar ondan tamamen uzaktý. Kabilesinden adam­larýn sözlerine kýsaca þu karþýlýðý verdi: «Artýk Sa´d´ýn, Al­lah katýnda, hiçbir suçlunun suçuna önem vermeme zama­ný gelmiþtir.»

Sa´d, güçlü yapýlý, yakýþýklý ve heybetli bir adamdý. O kampa geldiðinde Peygamber (s.a.v): «Baþkanýnýza saygý için ayaða kalkýn» dedi. Onlar da ayaða kalktýlar ve þöyle dediler: «Ey Amr´ýn babasý, Allah´ýn Rasulü seni mütte­fiklerimiz hakkýnda karar vermek üzere görevlendirdi.Sa´d (r.a): «Peki, benim kararýmýn onlar üzerindeki son hü­küm olacaðýna Allah´a yemin edip, O´na ahit verir misi­niz?» dedi. «Evet» dediler. Sa´d Peygamber (s.a.v.)´e doðru bir göz atýp, adýný anmaksýzýn: «Bu, buradaki herkes için mi geçerli?» dedi. Peygamber «Evet dedi. «O hal­de» dedi Sa´d, «ben erkeklerin Öldürülmesi, mallarm daðý­týlmasý, kadýn Ve çocuklarýn esir alýnmasýna hüküm veriyorum»[5] Peygamber (s.a.v.) ona: Sen, yedi kat yüksek se­mada Allah´ýn verdiði hükmün, aynýsýný verdin» dedi.

Kadýnlar ve çocuklar þehre götürülüp yerleþtirildiler. Erkekler ise kampta kaldýlar ve geceyi Tevrat okuyup bir­birlerine sabýr ve dayanýklýlýk tavsiye ederek geçirdiler. Sabahleyin Peygamber (s.a.v.) pazar yerinde dar, fakat uzun ve derin hendekler açýlmasýný emretti. Toplam yedi-yuz kiþi olan adamlar bazý kaynaklara göre yediyüzden fazla, bazýlarýna göre ise daha az küçük gruplar halinde gönderildiler. Her grup kendi mezarý olacak olan´ çukurun baþýna dizildi. Daha sonra Ali ve Zübeyr gibi Ashabýn genç­leri hepsini birer kýlýç darbesi ile öldürdüler.

Huyay pazar yerine doðru gönderildiðinde Peygam­ber (s.a.v.)´e döndü ve ona þöyle dedi: Sana karþý geldi­ðim için Kendimi suçlamýyorum. Allah´ý terkeden, ayný þekilde terkedilecektir.» Daha sonra yahudilere dönerek: «Allah´ýn emri yanlýþ olmaz, bu Allah´ýn kitabýnda Israiloðullanna gönderdiði bir karar, bir hüküm ve katliamdýr» dedi. Çukurlarýn yanýna oturdu ve baþý kesildi.

Son Öldürülenin baþý bir meþale ile kesildi. Daha sonra Zabir Ýbn Bata adýndaki yaþlý yahudi, hakkýnda karar ve­rilemediði için kadýn ve çocuklarýn olduðu eve yerleþtirildi. Ertesi sabah erkeklerin öldürüldüðü haberini alan kadýn­lar, tüm þehri aðýt sesleri ile ayaða kaldýrdýlar. Fakat yaþlý Zabýr onlarý teskin etti ve þöyle dedi: «Sessiz olun! Siz dün­ya kuruldu kurulalý îsraüoðullanndan esir alman ilk ka-dinlar mýsýnýz? Eðer erkekleriniz iyi olsaydý, sizi bu du­rumdan kurtarýrlardý. Siz kendinizi yahudi dinine verin, çünkü bu din üzere ölüp, ahirette bu din üzere tekrar dirilmeliyiz.»

Zabir en azýlý Ýslâm düþmanlarýndan biriydi ve çoðu kiþiyi Peygamber (s.a.v)´e karþý gelmeye o teþvik etmiþti. Fakat iç savaþlar sýrasýnda, Sabit Ýbn Kays adýndaki Haz-reç´li bir adamýn hayatýný kurtarmýþtý. Sabit bu borcunu ödeme amacýyla Peygamber (s.a.v.)´den Zabir´in yaþama­sýna izin vermesini rica etti. Peygamber (s.a.v.); «O se­nin» dedi. Fakat Sabit, Zabir´e bu durumu anlatýnca O «Kansýz ve çocuksuz yaþlý bir adam hayatta ne yapar?» dedi. Bunun üzerine Sabit tekrar Peygamber (s.a.v.) ´e git­ti. O da ona Zabir´in karýsýný ve çocuklarýný verdi. Fakat Zabir bu kez de: «Hicaz´da hiç bir varlýðý olmayan bir aile neyle geçinir?» dedi. Sabit yine Peygamber (s.a.v.)´e gitti. Peygamber (s.a.v.) de ona Zabir´in zýrh ve silahlan dýþýn­daki bütün mallarýný verdi. Fakat tüm arkadaþlarýnýn Öl­dürülmüþ olmasý Zabir´i meþgul eden bir düþünce haline geldi. Sabit´e: «Senden olan hakkýma dayanarak, Allah adý­na, senden beni de arkadaþlarýmýn yanýna göndermeni is­tiyorum. Onlar gittikten sonra benim için hayatýn bir an­lamý yok» dedi, Ýlk önceleri Sabit bunu kabul etmedi, fa­kat onun çok ciddi olduðunu görünce onu da infaz yeri­ne götürdü ve Zübeyr (r.a) onun baþýný kesti. Karýsý, ço­cuklarý serbest býrakýldý ve mallarý Sabit´in velayeti altýn­da onlara iade edildi.

Diðer kadýn ve çocuklar ise, mallarla birlikte kuþat­mada görev alan askerlere daðýtýldý. Bu esirlerin çoðunu Hayber´deki soydaþlarý Beni Nadir, fidye verip kurtardýlar. Peygamber (s.a.v.)´e hisse olarak Reyhane adýnda, Nadir´li Zeyd´in kýzý olan ve Kurayza´lý biri ile evlenmiþ olan bir yahudi kadm düþtü. Reyhane çok güzel bir kadýndý ve beþ yýl sonra ölene dek Peygamber (s.a.v.)´in cariyesi ola­rak kaldý. Peygamber (s.a.v.) ilk önceleri onu, Rifa´a´nm sýðýndýðý teyzesi Selma´nýn yanma yerleþtirdi. Reyhane ilk önceleri Ýslâm´a karþýydý, fakat Rifa´a ve Beni Hedl´den Müslüman olan üç genç ona Ýslam´ý anlattýlar. Bundan ký­sa bir süre sonra üç gençten biri olan Se´lebe Peygamber (s.a.v.)´e geldi ve Reyhane´nin Müslüman olduðu haberini verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) çok sevindi. Peygamber (s.a.v.) ona gitti ve onu serbest býrakýp evlenme teklif etti. Fakat Reyhane (r.a): «Ey Allah´ýn Rasulü, beni kendi himayende býrak; bu benim için de, senin için de daha kolay» dedi.


[1] I. I. 684

[2] Bkz. Bölüm: 48

[3] W. 5ð7.

[4] I. I. 136

[5] Sad´ýn karan tamamen onlarýn ihanet suçuna dayanýyordu. Fakat bu karar, yahudi kanunlarýnda varolan, ihanetle suçlanmasa bile kuþatýlan bir þehir halkýnýn öldürülmesi kanunu­na uyuyo/du -Rabbimz Alah, size onu verdiðinde, oradaki Kýtým erkeklori kýlýçtan, geçirin: fakat kadýnlarý, küçükleri, hayvanlarý ve âhirdeki bütün herþeyi kendinize alýn.» (Eski hit, 5. Kitap: 20:12).


radyobeyan