Hendek By: derya Date: 06 Mart 2010, 13:39:25
Hendek
Hayber´e yerleþen Beni Nadir yahudileri kaybettikleri topraklan tekrar kazanmaya kararlýydýlar. Ümitleri, Kureyþ´in Peygamber (s.a.v.) üzerine düzenleyeceði son ve büyük saldýrýda yoðunlaþýyordu, islam´ýn beþinci yýlýnýn sonlarýna doðru -MS. 627´nýn baþlarý- bu hazýrlýklar, Hu-yay ve Hayber´deki diðer birkaç yahudi liderinin Mekke´yi ziyaret etmesiyle karara baðlandý. Ebu Süfyan´a: «Muhammedi, ortadan kaldýrmada seninle birlikteyiz» dediler. Ebu Süfyan da: «Bizden sevgili olanlar, Muhammed´e karþý bize yardým edenlerdir» cevabýný verdi. Bunun üzerine Safvan, Ebu Süfyan ve diðer Kureyþ liderleri yahudileri Kâ´be´nin içine soktular ve orada amaçlarýna ulaþýncaya kadar birbirlerini terketmeyeceklerine dair Allah adýna and içtiler. Kureyþliler bu fýrsattan yararlanarak, yahudilere yeni dinin kurucusu ile aralarýnda çatýþma konusu olan inançlarýyla ilgili sorular sordular. Ebu Süfyan: «Ey yahudiler» dedi. «Siz ilk kutsal kitabýn geldiði topluluksunuz ve sizin bilginiz var. Bizim Muhammed´e karþý konumumuzun ne olduðunu bize söyleyin Bizim dinimiz mi daha iyi, yoksa onunki mi? «Yahudiler þu cevabý verdiler: «Sizin dininiz onunkinden daha iyidir ve siz gerçeðe daha yakýnsýnýz».
Bu noktada anlaþan taraflar plan hazýrlamaya koyuldular. Yahudiler, Medine´den hoþlanmayan tüm Necd kabilelerini ayaklandýrma görevini üzerlerine almýþlardý. Onlan ayaklanmaya razý edemezlerse, rüþvetle bu iþi halledeceklerdi. Beni Esed onlara yardým etmeye hazýrdý. Beni Gatafan´a gelince, onlara katýlmalarýna karþýlýk kabileye Hayber*in hurma hasadýnýn yansý verilecekti. Beni Gatafan´dan Fezare, Mûrre ve Aþça kollarýnýn anlaþmaya dahil olmasýyla ordu yaklaþýk ikibin askere ulaþtý. Yahudiler Beni Süleym´den de yediyüz kiþinin kendilerine katýlmasýný baþardý. Bu sayý daha da fazla olabilirdi; fakat Mauna kuyusu yakýnýndaki katliamdan sonra küçük, ancak sürekli artan bir grup müslüman olmuþtu. Süleym´in güney komþusu Beni Amir ise, Peygamber (s.a.v.)´le yaptýðý anlaþmaya sadýk kaldý.
Kureyþ ve müttefikleri toplam dörtbin kiþiyi buluyordu. Güneyden gelecek olan birkaç grup destekle birlikte Mekke´den, Medine´ye giden sahil yolunu takib edeceklerdi Uhud´ta da ayný yolu izlemiþlerdi. Daha az birlik teþkil eden ikinci bir ordu. da Medine´nin doðusundan, yani Kecd ovasýndan yaklaþacaktý, iki ordunun toplam olarak, Kureyþ´in Uhud´daki gücünün üç katý olacaðý tahmin ediliyordu. Orada müslümanlar üç bin kiþilik bir orduya yenilmiþlerdi. Þimdi ise onbin kiþi karþýsýnda ne yapabilirlerdi? Bunun yamsýra Kureyþ bu kez ikiyüz atlý yerine üç-yûz atlý almýþtý ve Gatafan´in da ayný büyüklükte bir grupla onlan desteklemesi bekleniyordu.
Plânlarýna uygun olarak Mekke´den yola çýktýlar. Ayný anda, büyük bir Ýhtimalle Abbas´m düzenlediði bir Huzaa´lý grup atlarýyla, Peygamber (s.a.v.) ´e saldýnyý haber vermek ve ordunun gücü konusunda bilgi vermek üzere Medine´ye doðru yola çýktýlar. Bu grup Medine´ye ancak dört günde varabildi. Yani Peygamber´e hazýrlanmak için sadece bir hafta kalmýþta. Peygamber (s.a.v.) bu haberi alýnca hemen tüm Medine´ye alarm verdi ve arkadaþlarýna, eðer sabreder, emirlere uyar ve Allah´tan korkarlarsa zaferin kendilerinin olacaðý konusunda müjdeleyîci sözler söyledi. Daha sonra, Uhud´ta yaptýðý gibi onlarý istiþare meclisine çaðýrdý. En Ýyi savunmanýn nasýl olacaðý konusunda çeþitli fikirler öne sürüldü. En sonunda Selman (r.a) ayaða kalkti ve þöyle dedi: «Ey Allah´ýn Rasulü, biz Ýran´dayken atlýlarýn saldýrýsýndan korktuðumuzda etrafýmýza hendek kazardýk. Þimdi de etrafýmýza hendek kazalým.» Herkes Uhud´daki stratejiyi tekrarlamak istemediði için Selman´ýn önerisini kabul etti.
Zaman kýsaydý ve savunmada bir boþluk býrakmamak için çabanýn doruk noktasýna kadar harcanmasý "gerekiyordu. Fakat hendeðin sürekli olmasý gerekmiyordu. Þehrin sýnýrýnda, birçok yerde savunmayý saðlayacak kaleye benzer evler vardý. Kuzey-batýda ise kale vazifesi gören fakat aralarýnýn birleþtirilmesi gereken, büyük kaya .yýðýnlarý vardý. Bunlardan en yakýný Sel´ daðý olarak bilinen yýðýndý ve hendeðin içinde kalmasý gerekiyordu. Çünkü bu daðýn Önündeki düzlük kamp yapmaya uygun bir yerdi. Hendek bu kamp yerini, bir kaya yýðýnýndan baþlayýp þehrin güney duvarýndaki bir noktaya kadar uzayarak kuzeyden çevreleyecekti. Bu kazacak olan en uzun hendekti ve en Önemlisi de buydu.
Stratejiyi ortaya koymanýn yamsýra Selman, hendeðin hangi geniþlik ve derinlikte olmasý gerektiðini de biliyordu. Beni Kurayza´da çalýþtýðý için onlarýn, hendeðin kazýlmasý için gerekli olan tüm araçlara da sahip olduklarýný biliyordu. Bu ortak düþman karþýsýnda Beni Kurayza´lýlar bunlarý ödünç vermekten kaçýnmadýlar. Çünkü Peygamber (s.a.v.)´i sevmemelerine raðmen, hepsi onunla yaptýklarý antlaþmanýn politik bir anlaþma olduðu ve bu anlaþmayý bozmamalarý gerektiði kanýsmdaydýlar. Bu nedenle yahudiler kazma, kürek ve çapalarýný ödünç verdiler. Bunun yanýsýra, sýký hurma liflerinden örülmüþ saðlam hurma sepetlerini de kazýlan topraðý taþýmak üzere verdiler.
Peygamber (s.a.v.) topluluðun her grubunu belirli bir hendekten sorumlu olmak üzere görevlendirdi. Kendisi de onlarla birlikte çalýþtý. Her þafak vakti namazdan sonra yoîa çýkýyorlar ve alacakaranlýkta evlerine dönüyorlardý. Ýlk günlerden birinde sabahleyin hendek kazmaya giderken Peygamber (s.a.v.) onlara Mescid´i inþa ederken okuduklarý bir beyti hatýrlattý:
«Allahým, ahiret saadetinden baþka saadet yoktur.
Muhacirleri ve Ensan baðýþla!»
Hep birlikte bu beyti tekrarladýlar. Bazen de þöyle derlerdi:
«Ahiret yurdundan baþka gerçek hayat yoktur.
Allahým, Ensar ve Muhacirine merhamet et!»
Birbirlerine sürekli zamanýn kýsa olduðunu hatýrlatýyorlardý. Düþman her an gelebilirdi. Kim biraz gevþeklik gösterirse, hemen aralarýnda alay konusu oluyordu. Diðer taraftan Selman büyük bir saygý ve övünç kaynaðý idi. O sadece güçlü ve saðlam vücutlu deðil, ayný zamanda yýllardan beri Beni Kurayzalýlar arasýnda yaþadýðý için kazman ve taþýmacýlýkta da becerikliydi. Kendi aralarýnda: «O, on kiþinin iþini yapýyor» dediler ve dostça bir tartýþmaya giriþtiler. Birçok yerden göç ettiði için Muhacirler: «Selman bizimdir- diye iddia ettiler. Ensar: «O bizden biri, bizim onda daha çok hakkýmýz var» diye karþý çýktý. Fakat Peygamber (s.a.v.) : «Selman bizden, yani Ehl-i Beyt´ten biri» (Peygamberin ailesi) dedi.
Düþmana karþý silah olarak kullanýlabilecek olan taþar hendek boyunca Medine´nin çevresine yýðýldý. Kazýdan çýkan toprak sepetlere doldurulup, baþ üzerinde uzaða taþýnýyor ve dönüþte ayný sepetlere taþ doldurulup hendeðin yanýna yýðýlýyordu. En iyi taþlar Sel daðýnýn eteklerinde bulunuyordu. Adamlarýn hepsi bellerine kadar çýplaktý. Sepet bulamayanlar üstlerinden çýkardýklarý elbiseleri, taþ ve topraklan taþýmakta çuval olarak kullanýyorlardý. Hendek kazmaya gittikleri ilk sabah onlarý bir grup genç takip etti, hepsi de bu çabada görev almak istiyorlardý. En küçü´c olanlar hemen geri gönderildi, fakat Peygamber (s.a.v.) düþman görünür görünmez, kampý terketmeleri þartýyla, diðerlerinin kazma taþýmada yardým etmelerine izin verdi. Uhud´tan geri gönderilen Usame (r.a), Ömer´in oðlu Abdullah (r.a) ve arkadaþlarý artýk onbeþ yaþlarýndaydýlar. Ve sadece kazmada deðil, savaþta da diðer mü´minlerle birlikte görev yapacaklardý. Bunlardan biri olan Evs´in Harise kolundan Bera´ sonraki yýllarda hendek kenarýnda kýrmýzý cüfabesi, tozlu göðsü ve omuzlarýna deðen uzun saçlarýyla Peygamber (s.a.v.)´in ne kadar güzel olduðunu anlatmýþtýr. «Ondan daha güzelini görmedim» demiþti. Onun ve genelde tüm manzaranýn ne kadar güzel olduðunu farkeden sadece Bera´ deðildi, özellikle Peygamber (s.a.v.), çevresine baktýðýnda, çevresindekilerin basitliðini ve ne kadar doðal olduklarýný -insanýn fýtratýna ne kadar yakýn olduklarýný- görüp seviniyordu. Bu sevinçle, sonradan herkesin katýldýðý bir þarký okumaya baþladý: «Hayber´in bu güzelliði bir güzellik deðil, Yarab, bu daha saf, daha temiz bir þey[1]. O, bir Muhacirlerle, bir Ensarla birlikte çalýþýyordu-bazan kazma, bazan kürek, bazan da sepet kullanýyordu. Fakat o nerede olursa olsun, olaðan üstü bir zorlukla karþýlaþýldýðýnda ona haber vermeleri gerektiðini herkes biliyordu, îþin çok sýký ve zor olmasýna raðmen eðlenceli dakikalar geçiriyorlardý. Mescidde yaþayan Ehl-i Suffa´dan biri olan Beni Demre´li bir müslümanm görünüþte acýnacak bir hali vardý. Bunun üstüne bir de ailesi ona «küçük böcek» anlamýna gelen Cü´eyl adýný vermiþlerdi. Peygamber (s.a.v.) kýsa bir süre önce onun adýný, hayat ve ruh saðlýk anlamlarýna gelen ´Amr olarak deðiþtirmiþti. Hendek´te onun halini gören bir muhacir þu mýsralarý söyl» inekten kendini alamadý:
«Onun adýný Cü´eyl´den Amr´a deðiþtirdi, îþte o gün bu zavallý adama yardým etti». Muhacir bu beyti Amr´a okudu. Onu duyan diðerleri de beyti þarkj haline getirip gülüþerek okudular. Peygamber (s.a.v.) her seferinde vurguyla söylediði «Amr» ve «yardým» kelimeleri dýþýnda bu þarkýya katýlmadý, Dsha sonra onlarý þu þarkýyý okumaya teþvik etti:
«Rabbim, biz hiçbir zaman sana yönelmez. Zekât vermez ve namaz kýlmazdýk. O halde üzerimize huzur indir,
Bu karþýlaþmada ayaklarýmýzý sabit kýl.
Bu düþmanlar bizi bastýrmak istiyor ve ifsad etmeye çalýþýyorlar.
Fakat biz onlara karþý koyuyoruz.»[2].
yardým çaðrýsý, hiçbir aletin çýkarmaya güç yetiremediði bir kaya ile karþýlaþan, Cabir (r.a)´den geldi. Peygamber (s.a.v.) biraz su istedi ve suyun içine tükürdü. Dua ettikten sonra suyu kayanýn üstüne döktü. Adamlar, kayayý sanki kum yýðýný imiþ gibi kürekle alýp attýlar[3]. Diðer bir gün de Muhacirlerin yardýma ihtiyacý oldu. Rastladýðý kayayý yerinden çýkarmak için bir hayli uðraþan, fakat kýmýldatmayý baþaramayan Ömer (r.a), Peygamber (s.a.v.)´e gitti. Peygamber (s.a.v.) kazmayý onun elinden aldý ve kayaya bir darbe indirdi. Bu darbe ile birlikte kayanýn üstünden þimþek gibi bir ýþýk çýktý, tüm þehri geçip güneye doðru kayboldu. Peygamber (s.a.v.), ikinci kez vurduðunda kuzeye, Uhud´a doðru bir ýþýk çýktý. Kayayý parçalayan üçüncü vuruþla da doðuya bir ýþýk fýþkýrdý. Selman (r.a) bu üç ýþýðý da görmüþ ve bir þeye delalet ettiðini düþünerek Peygamber (s.a.v.)´e sormuþtu. Peygamber (s.a.v.) ona þu cevabý vermiþti: Onlarý gördün mü, Selman? Ýlk ýþýkla Yemen kalelerini gördüm ikinci ýþýkla Suriye kalelerini gördüm, üçüncü ýþýkla da Kisra´nm[4] Medain´deki beyaz sarayýný gördüm. Ýlk ýþýkla Allah bana Yemen yollarýný açtý, ikincisiyle Batý´da Suriye´ye üçüncüsüyle de doðuya yol açtý.[5]
Hendekte kazma iþiyle uðraþanlarýn çoðunun yeteri kadar yiyeceði yoktu ve aðýr çalýþma koþullarý da açlýðý artýrýyordu. Cabir, hendekte kendisinden yardým istediði gün Peygamber (s.a.v.)´in aþýrý derecede zayýf olduðunu farketmiþti. akþam eve geldiðinde karýsýndan yemek hazýrlayýp ha´ .ayamayacaðmý sordu. Karýsý: «Bu kuzudan
ve bir ölçek arpadan baþka þeyimiz yok» dedi. Bunun üzerine Cabir (r.a), kuzuyu kurban etti. Ertesi gün karýsý kuzuyu haþladý, arpayý öðüttü ve ekmek yaptý. O gün hava çalýþýlmayacak kadar karardýðýnda Cabir, hendekten ayrýlmak üzere olan Peygamber (s.a.v.) ´in yanma gitti ve kuzu eti ve arpa ekmeði yemeye davet etti. Cabir þöyle dedi: Peygamber (s.a.v.) avuç içini benim avuç içime koydu ve parmaklarýný kenetledi. Ben, onun yalnýz gelmesini istiyordum. Fakat o baðýrarak þöyle dedi: «Allah´ýn Rasulü, ile birlikte Cabir´in evine gidin. Ýcabet edin, çünkü Cabir sizi davet ediyor». Cabir, bir felâket zamanýnda okunan þu âyeti okudu-:
«Biz Allah´a ait (kullar) iz ve þüphesiz O´no dönücüleriz.» (Bakara: 156)
Daha sonra uyarmak azere karýsýnýn yanýna gitti. Karýsý : «O mu davet etti, yoksa sen mi?» diye sordu. Cabir: «O davet etti» dedi. Karýsý: «O halde býrak gelsinler, çünkü O daha iyi bilir,» dedi. Yemek, Peygamber (s.a.v.)´in önüne kondu. Peygamber dua etti, besmele çekti ve yemeye baþladý. Onunla birlikte on kiþi daha oturuyordu. Hepsi de doyana dek yedikten sonra kalkýp evlerine gittiler ve yerlerini diðer on kiþiye býraktýlar. Hendekte çalýþan tüm Ýþçilerin karný doyuncaya dek bu devam etti. Herkes doyduktan sonra bile hâlâ biraz et ve ekmek vardý[6].
Bir baþka gün Peygamber (s.a.v.), elinde bir þeyle kamp yerine gelen bir kýz gördü ve onu yanýna çaðýrdý. Kýz, Abdullah îbn Revaha (r.a)´nýn yeðeniydi. O günü kendisine þöyle anlatýyor: «Allah´ýn Rasulüne, amcam ve babam için hurma getirdiðimi söylediðim zaman onlarý kendisine vermemi emretti. Ben do hurmalarý onun eline boþalttým, fakat hurma avuçlarýný dolduracak, kadar çok deðildi. Peygamber (s.a.v.), bir bez parçasý istedi. Yayýlan bez parçasýnýn üstüne hurmalarý saçtý, örtünün her tarafý hurma olmuþtu. Daha sonra yanindakilerden, hendek kaz makta olanlarý yemeðe davet etmelerini istedi. Ýþçiler geldiler ve yemeye baþladýlar. Hurmalar artýyordu, onlar ka-nnlarým doyurup kalktýðýnda hurma örtünün kenarlarýndan taþýyordu.»[7].
[1] W. 446.
[2] W. 448 49; I. S. 11/1,51.
[3] I. I, 67..
[4] Iran Kralý.
[5] W. 450.
[6] I. I. 672; W.,452. ´
[7] I. I. 672
radyobeyan