Mesken By: armi Date: 05 Mart 2010, 13:47:39
MESKEN
Fert veya ailenin yerleþip oturduðu, uzun süre kýlmaya elveriþli yer. Her canlý kendisini arýndýracak, hayatýný geçirebilecek bir yuva yapmak ihtiyacýný duyar. Ýnsanoðlunun kendisini ve neslini muhafaza edebilmesi ve hayatýný sürdürebilmesi için yaptýðý yuvaya da Arapçada "mesken", Türkçede buna "ev" denir.
Kur´ân-ý Kerim´de gerek geçmiþ ümmetlerin barýndýklarý yerlerden ve gerekse ahirette müminlerin kalacaklarý yerden söz edilirken hep "mesken" ifadesi kullanýlmýþtýr. (et-Tevbe, 9/24, 72; Ýbrahim,14/37; en-Nahl,16/80; Tâha, 20/128; el-Kasas, 28/58; es-Secde, 32/26; es-Sebe; 34/15; el-Ahkâf, 46/25). Yine Süleyman (a.s)´in kýssasýnda sözü edilen karýncalarýn yuvasý için de "mesken" tabiri kullanýlmýþtýr (en-Neml 27/18).
Ýslâm´da kiþilerin mesken sahibi olmasýna büyük önem verilmiþtir. Bu sebeple Hz. Peygamber: "Üç þey insanýn saadetinden, üç þey de mutsuzluðundandýr. Ýnsana mutluluk veren üç þey: Ýyi bir eþ, geniþ bir ev ve iyi bir binektir. Ýnsanýn mutsuzluðuna sebep olan üç þey ise: Kötü eþ, kötü ev ve kötü binektir" buyurmuþtur (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I,168; III, 407). Meskenin kötülüðünden maksat ise, "darlýðý ve istifade edilen bölümlerinin azlýðýdýr" buyurulmuþtur (Hâkim, el-Müstedrek, II, 162). Ayrýca bir evin kötü oluþu ve saadet yuvasý olamayýþýnýn sebepleri arasýnda; komþularýn kötülüðü, ezan duyulamayacak veya cemaatle namaza iþtirak edilemeyecek kadar mescide uzak oluþu ve havasýnýn kötü olmasý, güneþ alamamasý gibi hususlar da sayýlmýþtýr (Ali Þafak, Ýslâm Hukuku Açýsýndan Þehircilik ve Aile Meskeni Problemi, Ýlâhiyat Fak. Dergisi, Erzurum 1982, s. 14). Yine Hz. Peygamber: "Eðer uðursuzluk denen bir þeyden söz edilecekse bu, þu üç Þeydedir: Ev, eþ ve binek vasýtasý" buyurmuþtur (Buhâri, Cihad, 47; Müslim, Selâm,1 I8, 119; Tirmizi, Edeb, 58; Ýbn Mâce, Nikâh, 55).
Ýþte bu önemine binaendir ki, Ýslâm´da ev yapýmý teþvik edilmiþ ve Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: "Her kim bize memur (vergi memuru) olursa evlensin, hizmetçisi yoksa hizmetçi tutsun ve evi yoksa ev edinsin" (Ebu Dâvud, Ýmâre, 10; Ýbn Mâce, Ruhn, 24; Ahmed 6. Hanbel, Müsned, III, 467). Öte yandan ihtiyaç yokken ev veya arsa satýmý da hoþ karþýlanmamýþtýr. Huzeyfe Ýbnül- Yemâm, Resulullah (s.a.s)´ýn þöyle buyurduðunu rivayet eder: "Her kim bir ev satarda kýymeti ile bir benzerini satýn almazsa o parada bir bereket yoktur" (Ýbn Mâce, Rühûn, 24). Ayný þekilde ihtiyaç yokken yapýlan her bina, insan için bir vebal sayýlmýþ (Ebu Dâvud, Edeb, 160), bina yapýmýna aþýrý düþkünlük ise, kýyamet alâmetlerinden sayýlmýþtýr (Buhâri, Ýsti´zân, 53).
Ýslâm hukukunda kiþiye tanýnan temel hak ve hürriyetlerden biri de mesken hürriyetidir. Çünkü bir insanýn hayatý, malý, namusu, þeref ve haysiyeti mesken ile muhafaza olunur. Öyleyse bunlar gibi, meskenler de taarruz ve tecavüzden masumdur. Meskenlere tecavüz, ayný zamanda hem hayata, hem namusa, hem hürriyete ve hem de mala tecavüzdür. Bunun içindir ki; bir kimsenin meskenine tecavüz etmek, yahut iznini almadan bulunduðu eve, oturduðu odaya girmek, yahut mesken içinde bulunan þeyleri öðrenmeye çalýþmak, Ýslâm nazarýnda kötü bir hareket sayýlýp þiddetle yasaklanmýþtýr.
Ýslâm dininde meskenlere giriþ çýkýþlarýn belli esaslar dahilinde yapýlmasý istenmiþ ve þöyle buyurulmuþtur: "Ey inananlar! Evlerinizden baþka evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden girmeyiniz..." (en-Nûr, 24/27-29). Görüldüðü gibi eve girerken izin isteme ve ev sahibine selâm verme, Kur´ân´ýn emrettiði bir görgü kuralýdýr. Hatta evden çýkarken bile izin istemek, inanmýþ olmanýn gerektirdiði ince bir davranýþtýr (en-Nûr, 24/62). Özellikle þu üç vakitte -ev halkýndan olanlarýn bile- mutlaka izin isteyerek evlere girmeleri gerektiði þöyle belirtilmiþtir: "Ey inananlar! Ellerinizin altýnda olan köle ve cariyeler ve sizden henüz erginliðe ermemiþ olanlar (çocuklar), üç vakitte odalarýnýza girebilmek için izin istesinler: Sabah namazýndan önce, öðleden sonra elbiselerinizi çýkarýp yatacaðýnýz vakit ve yatsý namazýndan sonra. Bunlar sizin üstünüzün açýlabileceði üç vakittir. Bunlarýn dýþýnda hizmetçilerin ve çocuklarýn, izin almadan içeri girmelerinden dolayý size ve onlara bir günah yoktur..." (en-Nur, 24/58). Bu üç vakitte, özel durumlarýndan dolayý, anne-babanýn odasýna köle ve çocuklarýn izinsiz girmesi yasaklanmýþtýr. Bulûð çaðýna ermiþ çocuklar ise, her zaman izin isteyeceklerdir (en-Nr, 24/59). Eve girerken de mutlaka selam verilmesi istenmiþ ve þöyle buyurulmuþtur: "...Evlere girdiðiniz vakit Allah tarafýndan kutlu, güzel bir yaþama dileði olarak kendinize (kendinizden olan ev halkýna) selâm verin..." (en-Nûr, 24/61). Hz. Peygamber de, Enes b. Malik´e þu tavsiyede bulunmuþtur: "Yavrucuðum, ailenin yanýna girdiðin zaman selâm ver. Bu, kendin ve ev halký için berekettir" (Tirmizî, Ýsti´zân, IO).
Evlere izinsiz girilmesinin yasaklanmasý, özel hayatýn korunmasý amacýna yöneliktir. Binaenaleyh, evlere izinsiz ve habersiz girilmesi ile özel hayatýn gizliliði ihlâl edilmiþ olur. Uyulmasý istenen kurallardan birisi de, evlere kapýlarýndan girilmesidir. Çünkü Kur´ân-ý Kerim´de: "Evlere arkalarýndan girmeniz iyi deðildir... evlere kapýlarýndan girin..." (el Bakara, 2/189) buyurulmuþtur. Böylece cahiliyye devri âdetlerinden olan, eve arkadan veya pencereden girme alýþkanlýðý da kaldýrýlmýþtýr (Fahruddin er-Râzi, Mefâtîhu´l-Gayb, II, 144).
Verilen bilgilerden de anlaþýlacaðý gibi, baþkasýna ait olup hiç bir suretle giriþ hakký bulunmayan evlere girmek için mutlaka izin almak gerekir. Yoksa yapýlan hareket meskene tecavüz sayýlýr. Hane halkýnýn o kimseye karþý her türlü savunma hakký doðar. Bu arada korku veya yanlýþlýkla bir yakýnýn yaralanmasý veya öldürülmesi muhtemeldir. Bu yüzden, girme hakký bulunan evlere veya odalara bile girerken izin istemek veya kapýyý ya da zili çalmak hem edebe uygun, hem de bir tedbirdir. Ýzin isteme iþi de üç defa yapýlmalý, üçüncüde de izin verilmezse geri dönülmelidir (Buhâri, Ýsti´zân, 13). Ýzin isterken de önce selâm, sonra izin esasýna riayet edilmelidir. Hz. Peygamber de, yanýna gelen birine böyle yapmasýný tavsiye etmiþtir (Tirmizi, Ýsti´zân, 18). Ayný þekilde, kapýyý çalan kimseye "kim o" denildiði zaman, kimliðini açýk bir þekilde belirtmelidir. Aksi halde ev sahibi zor durumda býrakýlmýþ olabilir. Bir defasýnda Câbir (r.a.), Resulullah´ýn kapýsýný çalmýþ, "kim o"diye sorduðunda Câbir (r.a.), "ben, ben" diye cevap vermiþtir. Resulullah (s.a.s), onun bu þekilde cevap vermesinden hoþlanmamýþ ve kimliðini açýk bir þekilde belirtmesi gerektiðine iþaret etmiþtir (Buhârî, Ýsti´zân, 17; Tirmizî, Ýsti´zân, 18).
Ýzin isterken uyulmasý gereken ahlâkî esaslardan biri de, evin içine bakýlmamasýdýr. Bunun sebebi, Ýslâm´da aile mahremiyetine son derece önem verilmiþ olmasý ve gözün de haramdan korunmak istenmesidir. Ýzin istemedeki asýl amaç da budur. Ebû Zer (r.a), Resulullah (s.a.s)´ýn konu ile ilgili olarak þöyle buyurduðunu rivayet etmiþtir: Kim kendisine izin verilmeden bir perdeyi (kapýyý) aralar, evin içine bakar ve ev halkýnýn mahrem yerlerini görürse, yapýlmasý kendisine helâl olmayan bir þeyi yapmýþ olur. Þayet o, evin içerisine bakarken, evin erkeði karþýlasa da onun gözlerini çýkarmýþ olsaydý ona karþý tavýr almazdým. Þayet bir kimsenin gözü, perdesi örtülmemiþ (veya kapýsý kapatýlmamýþ) bir eve takýlýr da evin içine bakarsa burada bakanýn hatasý yoktur, hata, kapýsýný kapatmadýðý için ev sahibinindir" (Tirmizî, Zühd,16). Bu hadis, Resulullah (s.a.s)´ýn konuya ne kadar önem verdiðini göstermektedir. Ayrýca, böyle yapan kimselere karþý Allah Resulu´nun hiddetlendiði de bilinmektedir (Tirmizi, Ýsti´zân, 17).
Bilindiði gibi mesken - doðumundan ölümüne kadar- insan ömrünün önemli bir kýsmýnýn geçirildiði yerdir. Bir bakýma insanýn huzur ve mutluluk yuvasýdýr. Bunun içindir ki, meskenlerin Ýslâmî ölçülere uygun olarak yapýlmasý tavsiye edilmiþtir. Bundan maksat ise, tuvaletlerin kýbleye doðru olmamasý, banyo ve mutfaklarýn muhafazalý yerlere yapýlmasý; evin; komþunun evini gölgeleyecek, ýþýk almasýný engelleyecek þekilde yüksek yapýlmamasý, komþunun mahremini görecek þekilde pencereler konulmamasý ve gösteriþten uzak durup sadeliðe riayet edilmesi ve benzeri þeylerdir (Ebû Dâvud, Tahâret, 4; Buhârî, el-Edebü´l-Müfred, Kahire 1379, s.162).
Yine gece yatarken ocakta veya sobada ateþ býrakýlmamasý, ýþýklarýn söndürülmesi, evin kapýlarýnýn kapatýlmasý, içinde yiyecek ve içecek gibi þeyler bulunan kaplarýn üstünün örtülmesi de, tedbir niteliðindeki tavsiyeler arasýndadýr (bk. Buhârî, Ýsti´zân, 49, 50).
Verilen bilgilerden de anlaþýlacaðý gibi, her müslümanýn, Ýslâm´ýn emirlerini yerine getirdikten sonra yapacaðý en önemli iþlerden birisi de iyi bir mesken, yani oturacak yer temin etmesidir. Kurtuluþun nasýl mümkün olacaðýný soran Ukbe b. Âmir´e, Hz. Peygamber: "Diline hâkim ol, evini geniþlet ve hatalarýna da aðla (tevbe et)" cevabýný vermiþtir (Tirmizî, Zühd, 60).
Buna göre Ýslâm hukuku, kiþi ve toplumu yakýndan ilgilendiren mesken problemine dair önemli hükümler getirmiþtir. Kiþi ve toplumun mülkiyet hakkýný kabul eden Ýslâm hukuku, bu iki hak arasýnda denge kurmaya çalýþmýþ; iki hakkýn karþý karþýya gelmesi halinde, toplumun hak ve menfaati ön plânda tutulmuþtur. Ayný þekilde, mesken sahibi olmak ve bu meskende Ýslâm´ýn öngördüðü bir biçimde aile hayatý sürdürmek dînî hükümler gereðidir. Meskenin mutluluk yuvasý olmasý da, ancak ideal ölçülere uygun bir biçimde yapýlmasýyla mümkündür. Mesken yapýmýnda iç ve dýþ mimaride- Ýslâmî emir ve yasaklara uyulmalýdýr. Ýsrafa kaçýlmamalý ve saðlýða uygun bir tarzda yapýlmalýdýr. Komþu hukukuna riayet edici, çevre saðlýðýna zarar vermeyen bir yükseklik ve biçimde binalar yapýlmalýdýr (Ali Þafak, Ýslâm Hukuku Açýsýndan Þehircilik ve Aile Meskeni Problemi, A. Ü. Ýlâhiyat Fakültesi Dergisi, Erzurum, 1982, s.14-17)
radyobeyan