Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Mesed suresi By: armi Date: 05 Mart 2010, 13:44:54

MESED SURESÝ



Kur´an-ý Kerim´in yüz on birinci suresi. Beþ ayet, on dokuz kelime, seksen bir harften ibarettir. Fasýlasý "dal" ve "ba" harfleridir. Mekkî surelerden olup "Fatiha" suresinden sonra nazil olmuþtur.

Sureye, Tebbet ve Leheb adlarý da verilmektedir.

Bu isimlerin üçünü de, surede geçen kelimelerden almýþtýr.

Abdulmuttalib´in oðlu, Hz. Peygamber (s.a.s)´in de amcasý olan Abdüluzza´ya Ebu Leheb lakabýnýn verilmesi, yüzünün parlaklýðýndan dolayý idi. O ve karýsý Ümmü Cemil, insanlar arasýnda Hz. Peygamber (s.a.s)´e ve O´nun davetine en çok kötülük eden ve eziyette bulunan insanlardandý. Ümmü Cemil´in asýl adý, Erva olup ayný zamanda Ebu Süfyan´ýn kýz kardeþi idi.

"Önce en yakýn akrabaný uyar" (eþ-Þuara, 26/214) ayeti nazil olduktan sonra, Hz. Muhammed (s.a.s) en yakýn akrabalarýný Ýslam´a davet etti. Bir gün Safa tepesine çýkarak, Mekkelilere seslendi. Halk O´nun etrafýnda toplandý. Hz. Peygamber (s.a.s); "Þu daðýn arkasýnda size saldýrmaya gelen düþman süvarileri vardýr desem, inanýr mýsýnýz?" diye sorunca, toplananlar: "Evet inanýrýz. Çünkü þimdiye kadar senden yalan duymadýk" cevabýný verdiler. O zaman Hz. Muhammed (s.a.s) onlara, ahiretin þiddetli azabýndan bahsetmiþ ve onlarý Ýslâm´a, iman´a davet etmiþti. O anda topluluðun içinde bulunan Ebu Leheb aðzýný bozmuþ ve Hz. Peygamber´e;

"Yazýklar olsun sana! Bizi bunun için mi topladýn?" diyerek, orada bulunanlarý daðýtmýþtý. Bazý hadislerde de rivayet edildiðine göre, Ebu Leheb´in hanýmý Hz. Muhammed (s.a.s)´in yoluna ayaklarýna batsýn diye diken döküyordu. Ýþte bu olaylarýn üzerine bu sure nazil oldu (Abdulfettah el-Kadi, esbâbü´n-Nüzûl, 251).

Yani bu sure, Hz. Muhammed (s.a.s)´in amcasý Ebu Leheb ve onun karýsý Ümmü Cemil hakkýnda nazil oldu. Kur´an-ý Kerim´de ismi zikredilerek lanetlenen tek Ýslâm düþmaný Ebu Leheb´dir.

Araplarda amca, baba yerine sayýlýyordu. Yeðenin babasý ölmüþse, amcasýnýn yeðenine kendi öz çocuðu gibi bakmasý gerekirdi. Ama Ebu Leheb, Ýslâm dinine olan buðzu ve küfre olan muhabbeti sebebiyle, Araplarýn bu geleneðini çiðnemiþti. Hatta kendi aþiretini, Haþim ve Muttaliboðullarýný bile terkedip, her türlü örf, âdet ve geleneklerini hiçe sayarak, Hz. Muhammed (s.a.s)´in düþmanlarý ile sýký bir iþbirliði içine girerek, her türlü kötülüðü yapmaktan çekinmemiþti.

Ýbn Ýshak´ýn bildirdiðine göre, "Tarýk adýnda bir Arap tüccar Resulullah (s.a.s)´i iki defa gördü. Birinde, onu Zü´l-Mecaz çarþýsýndayken görmüþtü. Tank, ticaret malýnýn baþýndaydý. Resulullah, üzerinde kýrmýzý bir elbiseyle geldi ve þöyle dedi: Ey insanlar! Lâ ilâhe illallah " deyin ki felaha eresiniz". Resulullah (s.a.s) bunu söylerken kendisini bir adam takip ediyor ve taþlýyordu. Öyle ki, ayaklarý kan içinde kalmýþtý. Ayný zamanda adam; "Ey insanlar, bu adama itaat etmeyin, o çok yalancýdýr" diyordu. Tarýk, Resulullah (s.a.s)´i iþaret ederek "Bu kim?" diye sordu. Abdulmuttalib oðullarýndan biri; "Muhammed" cevabýný verdiler. Yine Tarýk; "O´na taþ atan kim" diye sordu. "Amcasý Abdul-Uzza Ebu Leheb b. Abdil-Muttalib" dediler (Ýbn Ýshak, es-Sîre, 215).

Ebu Leheb ve hanýmý Ümmü Cemil Hz. Muhammed (s.a.s) ve onun davasý olan Ýslâm´a kötülük yapmada o kadar ileri gidiyorlardý ki; kendi gelinleri olan Resulullah´ýn kýzýnýn boþanmasý için, oðullarýna baskýda bulundular ve boþanmasýný saðladýlar. Oðlu Kasým´dan sonra Abdullah da vefat ettiði zaman, Ebu Leheb yeðenini teselli edeceðine, bayram yaptý. Koþarak Kureyþ reislerinin yanýna gitti ve onlara Hz. Muhammed (s.a.s)´in çocuðunun öldüðünü, erkek zürriyetinin kesildiðini anlattý.

Ebu Leheb ayný zamanda, malýnýn ve çocuklarýnýn çokluðuna güvenerek þýmarýyordu. Ölümü, Cehennemi ve ahiret azabýný düþünmek bile istemiyordu. Ebu Leheb´le karýsýnýn, Hz. Muhammed (s.a.s) ile Ýslâm´a karþý giriþtikleri savaþýn neticesinde nazil olan bu sure, Ebu Leheb´e beddua ile baþlýyor: Ebu Leheb´in iki eli kurusun (yok olsun) zaten yok oldu" (1).

Ebu Leheb, Bedir vak´asýndan bir kaç gün sonra "Kabarcýk"tan öldüðünde, ölüsü evinde üç gün kalmýþ, kokmuþ, kimse ona yanaþamamýþ; ücretle tutulan Sudanlýlar onun cesedini bir çukura atýp üstüne toprak doldurmuþlardý (el-Beyzavî, Envârüt Tenzîl ve Esraril´t-Te´vil, II, 317).

"Ona ne malý, ne de kazandýðý fayda vermedi (onu Allah´ýn kahrýndan kurtaramadýk" (2).

Bazý âlimler bu ayette söz konusu olan "malý"ndan gaye, babasýndan miras olarak kalan malý olduðunu, "kazandýðý" ise, kendi çalýþýp elde ettiði malý olduðunu söylemiþlerdir. Bazý âlimler de, "kazandýðý" tabirinden maksadýn evlat olduðunu kabul etmiþlerdir (En-Nesefi, Medârikü´t-Tenzîl ve Hakaiku´t-Te´vil, fit-Tefsir, IV, 382),

"(O), Alevli bir ateþe girecek" (3).

Bu ayette, Ebu Leheb´in alevli bir ateþte alev alev yanacaðý haber verilmektedir. Ýlk iki ayette, onun dünya hayatýndaki azap ve sýkýntýsý söz konusu idi. Bu ve bundan sonraki ayette de, onun ahiretteki azabý, Cehennem ateþindeki yanmasý anlatýlmaktadýr:

"Karýsý da, odun hammalý olarak. Boynunda hurma lifinden (örülmüþ) bir ip (bulunacaktýr)" (4-5).

Dördüncü ayette, hem Ebu Leheb´in, hem hanýmýnýn ateþte yanmasý ifade edilmektedir. Çünkü hanýmý da, Ýslâm´a düþmanlýkta ondan geri kalmýyordu. Yukarýda ifade edildiði gibi, dikenleri toplayarak, ip ile baðlayýp Hz. Muhammed (s.a.s)´in geçtiði yola taþýyor, oraya döküyordu. Bazý müfessirler de, bu kadýnýn odun taþýmasýný, düþmanlýk ateþini körükleme manasýnda kabul etmiþlerdir. Bu fitnesinden dolayý onu, günahlarýn hammalý olarak yorumlamaktadýrlar (el-Beyzâvî, a.g.e., II, 317).

Ayný zamanda bu surenin üslubunda çok ince bir ahenk vardýr. Bu ahenk, hem ifadede ve hem tasvirde mevcuttur. Bu suredeki diðer bir ahenk çeþidi de, kelimelerin ses tonunda olan ahenktir. Cümlelerin musiki ahengi ile, yapýlan iþin çýkardýðý ses, birbirine uymaktadýr.

Bu surede bulunan bir çok mesajý, þöyle sýralamamýz mümkündür: Düþman ne kadar kötü, zalim ve gaddar olursa olsun, ümitsizliðe düþmemek lâzýmdýr. Ýslâm düþmanlarý, her zaman küfürlerinin gereðini yapmýþlar ve yapacaklardýr. Zaten onlardan bu beklenir. Kur´an, inanan insanlara hiç bir zaman ümitsizliðe düþmemeyi emretmektedir. Bununla beraber, zalimlerin zulmü ne kadar þiddetli, maddi güçleri ne kadar çok ve kuvvetli olursa olsun, Allah´ýn gücü ve kuvveti onlarýn güç ve kuvvetinden üstündür. Bir an gelir, Allah onlara Ebu Leheb´e verdiði gibi gereken cezayý verir; onlarý dünya ve ahirette periþan eder. Onun için, üzülmeye ve sýkýlmaya gerek yoktur. Allah, zalimlere zulümlerinin cezasýný, mazlumlara da, haklarýný elbette verecektir.

Bu surede iþaret edilen diðer bir husus da, þu veya bu milletten olmanýn hiç bir üstünlük ifade etmediðidir. Bu surede Allah, en çok sevdiði Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s)´in amcasýna lânet etmekte ve onu kötülemektedir. Ýman ve inanç olmayýnca, Peygamber´in amcasý olmak bile, hiç bir þeyi ifade etmiyor


radyobeyan