Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Mescid By: armi Date: 05 Mart 2010, 13:35:32

MESCÝD





Secde edilen yer, namazgâh, cami yerine kullanýlan namaz yeri. Aþýrý saygý göstermek, alnýný yere koymak, baþ eðmek, eðilmek anlamlarýna gelen "sücûd" masdarýndan yer ismi. Çoðulu "mesâcid" mescitlerin büyüðüne "cami" denir. Çoðulu "cevâmi´´dir. Cami; toplayan toplayýcý demektir. Beþ vakit namazda cuma ve bayram namazlarýnda mü´minleri bir araya topladýðý için bu isim verilmiþtir. Ýbadet edilen yer, tapýnak anlamýnda "ma´bed" ve çoðulu "meâbid" de kullanýlýr. Türkler Anadoluda, ibadethanelerin büyük yapýda olanlarýna "cami" küçüklerine ise "mescit" adýný vermiþlerdir.

Yeryüzünde kurulan ilk mescit Kâbe-i Muazzama´dýr. Allahu Teâlâ þöyle buyurur: "Ýnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev Mekke´de bulunan mübarek ve âlemler için bir hidayet kaynaðý olan Kâbedir" (Âl-i Ýmran, 3/96).

Ebû Zerr (r.a)´den rivayete göre, þöyle demiþtir: Resulullah (s.a.s)´a, yeryüzünde ilk defa hangi mescidin tesis edildiðini sordum. Cevap olarak; "mescid-i Haram" buyurdu. Bundan sonra hangisi inþa olundu, dedim Mescid-i Aksâ" buyurdu. Ýkisinin inþasý arasýnda ne kadar süre bulunduðunu sordum. "Kýrk yýl" cevabýný verdi. Bundan sonra da, Allah´ýn elçisi þöyle buyurdu: "Ey Ebû Zerr! Namaz vakti nerede girerse, namazýný orada kýl. Namazýn fazileti, vaktinde kýlýnmasýdýr" (Buhârî, Enbiyâ, 10, 40; Müslim, Mesacid, 1,2).

Kâbe-i Muazzama´nýn ilk olarak Hz. Âdem tarafýndan inþa edildiði, Hz. Ýbrahim ve oðlu Ýsmail (a.s) tarafýndan ayný temeller üzerine yeniden bina edildiði nakledilmiþtir. Kâbe ve Mescid-i Aksâ´nýn inþasý arasýnda bin yýllýk bir süre farkýnýn bulunduðu rivayeti dikkate alýnýnca, Mescid-i Aksa´nýn da Süleyman (a.s) tarafýndan ikinci olarak inþa edilmiþ olmasý muhtemeldir (bk. Zebîdî, Sahih-i Buhârî Muhtasarý Tecrid-i Sarih Tercemesi, Kâmil Miras, 7. baský, Ankara 1984, VI, 22-32; "Kâbe" "Mescid-i Aksa" maddeleri). Diðer yandan bu en eski iki büyük mescit arasýnda süre ile ilgili rakamlarýn çokluk bildirmesi de mümkündür.

Allah´ýn elçisi üç mesciti ziyaret ve orada ibadet için yolculuk yapýlabileceðini belirtmiþtir. "Ancak þu üç mescit için yolculuk yapýlabilir: Mescid Haram, benim þu mescidim (Mescidi Nebevi) ve Mescid-i Aksa" (Buhârî, Mescid-i Mekke, I, 6, Sayd, 26, Savm, 67; Müslim, Hacc, 415, 511-513; Ebû Dâvud, Menâsik, 94; Tirmizi, Salat, 126). Bu üç mescitte yapýlacak ibadetin, baþka mescitlerde yapýlacak olandan üstünlüðünü bildiren çeþitli hadis-i þerifler nakledilmiþtir (bk. Buharî, Mescid-i Mekke, 1; Müslim, Hacc, 505-510; Tirmizi, Mevâkit, 126, Menâkýb, 67; Nesaî, Mesâcid, 4, 7, Menâsik, 124).

Ýslâm´ýn çýkýþý sýrasýnda Kâbe putlarla doldurulmuþ bir halde, Kureyþ müþriklerinin ziyaret yeri idi. Hz. Peygamber Mekke´de iken müslümanlar önceleri kendilerini gizlemiþler, Erkam b. Ebî´l-Erkam´ýn evinde toplantýlarýný gizlice sürdürmüþlerdi. Hz. Ömer´in Ýslâm´a giriþi ile kendilerini açýða vurdular ve ilk olarak topluca Kâbe´ye kadar giderek burada müþriklere karþý bir gösteri yaptýlar. Hz. Peygamber Mekke´de iken namazlarým Beytullah´ýn yanýbaþýnda, Yemen köþesi ile Hacer-i Esved arasýnda kýlmaktaydý. O, peygamberlikten önce de, Kâbe´ye saygý göstermekte, onu kutsal tanýmakta, fýrsat olunca ziyaret edip, Hacer-i Esved´i öpmekteydi.

Mekke´de ilk müslüman cemaatin, özel bir ibadet yeri yoktu. Hz. Peygamber (s.a.s), erkeklerden ilk müslüman olan Hz. Ali (r.a) ve diðer arkadaþlarý ile Mekke´nin dar sokaklarýnda, gizlice namaz kýlmýþtý. Hz. Peygamber genellikle namazlarýný, Kâbe civarýnda veya kendi evinde tek baþýna kýlardý. Bununla birlikte müslümanlar, cemaat halinde namaz kýlabilmek için bir evde toplandýklarý da olurdu. Bu ev, çoðu zaman ashabdan Erkam´ýn evi idi. Hz. Ömer (r.a), islâmiyeti kabul ettikten sonra, müminlerin rahatsýz edilmeden Kabe´nin yanýnda namaz kýlmalarýný temin etmiþti.

Hz. Peygamber (s.a.s.), yeryüzünün bütün müslümanlar için bir mescit olduðunu ve Allah nazarýnda her yerin bir olduðunu belirtmiþtir (Buhârî, Salât/56). Ancak namazlarýn mescitlerde kýlýnmasýnýn daha güzel olacaðýný bildiren hadislerde mevcuttur (bk. Müslim, Mecâcid/1).

Mekke´de Ýslâm´ýn çýkýþýndan sonra Kâbe dýþýnda ilk mescit, Ammâr b. Yâsir tarafýndan yapýlmýþtýr. Ammar b. Yâsir, Mekkeli olmayýp oraya yerleþen bir yabancý idi. Müþriklerin bitmez-tükenmez eziyetlerine dayanamadýðý ve ibadetini Kâbe´de rahat yapamadýðý için evini mescid yapmýþtýr.

Hz. Ebû Bekir (r.a.)´in Mekke´de iken yaptýrdýðý mescit, Ýslâmýn ikinci mescidi olarak kabul edilir. O Mekkede iken, evinin avlusunda kapý yanýnda özel bir mescit yapmýþtý. Kureyþliler, onu görecek olan kadýnlarýn ve çocuklarýn heyecana kapýlýp yoldan çýkacaklarý endiþesiyle itiraz etmiþ ve bu þekil söz konusu mescitte açýkça namaz kýlmasýný yasaklamýþtý (Buhâri, Salât/86).

Medine´ye hicret etmeden önce. Hz. Peygamber (s.a.s.)´in emri ile orada Cuma namazý kýlýnmýþtý. Cuma namazýnýn kýlýndýðý bu yer, Ýslâm tarihinin üçüncü mescitidir. Hz. Muhammed (s.a.s.), Medine´ye hicret ederken Kubada birkaç hafta geçirdi. Burada bir mescit inþasýna baþladý. Bu hususta þu ayet-i kerime nazil oldu: "Ýlk gününden beri Allah´a karþý gelmekten sakýnmak için kurulan mescitte bulunman daha uygundur" (et-Tevbe, 9/108). Ýþte bu mescit, Ýslâm âleminde dördüncü mescittir: Beþinci mescit ise, Hz. Peygamber (s.a.s.)´in, Medine´ye vardýktan sonra yaptýðý mescittir. Hz. Ebu Bekir (r.a) ile Medine´ye giren Resulullah (s.a.s.) devesini salýverir. Devesi, nerede durursa orada misafir olacaðýný belirtir. Deve, bugün Mescid-i Nevevî´nin olduðu yerde durur. Boþ bir arazi olan bu yeri, Hz. Muhammed (s.a.s.), mescit ve kendi ev halký için oturacak yer yaptýrmak üzere satýn alýr. O zamandan beri bu mescit, Medine´nin belli baþlý mescidi olarak zamanýmýza kadar gelmiþtir. Medine mescidinde, ashabýný dinî ve dünyevî konularda aydýnlatma amacýyla oturmalarý Resulullah´ýn âdetleri idi.

Bu ilk mescitlerden sonra, Ýslâm âleminde mescitler çýð gibi çoðaldý. Müslümanlar kurduklarý bütün köy ve kasabalarda, fethettikleri her yerleþim merkezinde bir veya birden fazla mescit yapmayý prensip haline getirdi.

Mescitler, baþlangýçta ibadet yeri, ilim müessesesi, kaza dairesi (mahkeme), ordu karargâhý, elçilerin kabul edildiði bir makam ve hatta gerektiðinde hapishane olarak kullanýlmýþtýr. Mescitler son zamanlara kadar, ibadet yeri olarak görev yapmanýn yaný sýra, eðitim-öðretim faaliyetlerinin de icra edildiði bir yer olmuþtur. Mescitlerde göze çarpan yapý unsurlarý olarak þunlar sýralanabilir: Mihrab, minber, vaaz kürsüsü, padiþahlarýn yaptýklarý mescitlerde hünkâr mahfili, müezzinlerin namaz sýrasýnda oturduðu müezzin mahfili, son cemaat mahalli, minare, imam ve müezzin odalarý, hükümdarlara yapýlabilecek suikastleri engellemek için inþa edilen maksûre, þadýrvan ve avlu, gasilhane ve tuvaletler, son olarak da Kur´an okutmaya yarayan ve kurs binasý niteliði taþýyan bölmeler.

Kur´ân-ý Kerim´de bir ayette, mescitleri yapacak olanlarda dört ana vasfýn arandýðý görülmektedir. Allah Teâlâ þöyle buyurur: "Allah´ýn mescitlerini, ancak Allah´a ve ahiret gününe inanan, namazý gereði üzere kýlan, zekâtý veren ve Allah´tan baþka kimseden korkmayanlar imâr eder. Ýþte bunlarýn doðru yolda olup baþarýya ulaþacaklarý umulur" (et-Tevbe, 9/8).

Mescitlere ait hükümler

Mescitler Allahu Teâlâ´ya ibadet amacýyla yapýldýðý için büyük bir þerefe sahiptir. Bu yüzden her mescite "Beytullah (Allah´ýn evi)" denir. Bir mescit kýyamete kadar mescittir. Mescite saygýsýzlýk veya tecavüz, Allahu Teâlâ´nýn hukukuna tecavüz anlamý taþýyacaðý için uhrevî sorumluluðu gerektirir.

Bir mescitin içi ve arsasý mescit olduðu gibi gökyüzüne kadar üstü de mescit hükmündedir. Bu yüzden mescitte yapýlmasý mekruh olan þeyin, üstünde yapýlmasý da mekruh olur. Mescidlerin araya yol girmeyen çevresi de (finâ-ý mescid) namaz konusunda mescit hükmündedir. Fakat baþka konularda mescit hükmünde deðildir. Bu nedenle, oralardan geçip gitmek veya oraya abdestsiz girmek caizdir.

Bir kimsenin kendi mahallesi veya köyü camiinde namaz kýlmasý daha faziletlidir. Ancak imamýnýn daha salih ve daha fakih olmasý bir tercih sebebidir. Bu konuda Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevi´de ayrý bir üstünlük vardýr.

Bir mescit, cemaata dar gelmeye baþlamýþsa yanlarýndan arsa satýn alarak geniþletilebilir. Arsa sahipleri razý olmasa da bedeli ödenerek alýnabilir. Çünkü buna toplumun ihtiyacý vardýr.

Bir kimse, Allah rýzasý için yaptýrdýðý bir mescitin idaresine, tamir, tefriþ ve aydýnlatýlmasýna ve ehilse imamlýk veya müezzinliðine baþkalarýndan daha fazla hak sahibidir. Kendisinden sonra ehil olan çocuklarý ve aþireti de baþkalarýndan önde gelir.

Bir mescitin duvarlarý veya kubbesi bir takým nakýþ ve yaldýzlarla süslenebilir. Ancak mescitin sade olmasý daha uygundur. Özellikle namaz kýlanlarýn dikkatini daðýtacak þekilde kýble tarafýna yapýlacak süslemeler mekruh sayýlmýþtýr. Bununla birlikte bir kimse kendi malýndan mesciti süsleyebilir. Fakat vakýf mütevellisi bu nakýþ ve süsleri vakfýn malýndan yapamaz, yaparsa bedelini tazmin etmesi gerekir. Çünkü bunlar mescitin binasýna, devamýna ait þeyler deðildir. Ancak vakýf gelir fazlasýnýn kötü yöneticilerin eline geçip zayi olmasýndan korkulursa böyle bir harcama yapýlabilir.

Mescit içinde abdest alýnmaya mahsus bir yer yapýlmýþsa, burada abdest alýnabilir.

Görevli imam ve müezzini bulunan bir mescidde cemaatle namaz kýlýndýktan sonra, baþka bir cemaatýn yeniden ezan ve ikametle namaz kýlmasý mekruhtur. Ancak ezan ve ikametsiz olarak, mihraptan baþka bir yerde ikinci cemaatin namaz kýlmasýnda bir sakýnca yoktur.

Bir mescite sað ayakla girilir, önce Resulullah (s.a.s)´a salâtü selâmdan sonra, "Allahümme´ftah aleynâ ebvâbe rahmetike (Allahým, bizlere rahmet kapýlarýný aç)" diye dua edilir. Çýkarken de önce sol ayaðý dýþarýya atarak,

"Allahûmme´ftah aleynâ ebvâbe fadlike (Allahým, bize lütuf ve kereminin kapýlarýný aç)" diye duada bulunmalýdýr. Diðer yandan mescite ilk giriþte selâmlama anlamýnda Allah rýzasý için en az iki rekât "Tehýyyatül mescit" namazý kýlýnmasý sünnet olup, mescitin manevî havasýna intibaký saðlar.

Mescitlerde yüksek sesle konuþmak mekruhtur. Ancak vaiz, hatib ve öðrencilerine ders vermekte olan üstad sesini duyurmak için yükseltebilir. Namaz kýlanlara zarar vermemek þartýyla Kur´ân-ý Kerîm okuyanlarýn veya Allah´ý zikredenlerin seslerini yükseltmeleri caizdir.

Namaz için mescite gelenlerin, kendi durumuna göre en temiz ve en güzel giysilerini giyinmeleri, cemaatý nefret ettirecek soðan, sarmýsak gibi þeyleri namaz öncesinde yemekten sakýnmasý insan, cemaata ve mescide olan saygýnýn gereðidir. Kur´ân-ý Kerîm´de "Ev Ademoðullarý! Her mescite gidiþinizde temiz ve güzel elbiselerinizi giyinin" (el-A´râf, 7/31).

Namaz kýlanýn önünden geçmek caiz deðildir. Ancak mescitte ön saflarda boþ yer varken arka safa namaza duranýn önünden geçip ileri safa gidilebilir. Burada önünden geçilen kimse cami adabýna uymayarak kendi saygýnlýðýný kendisi yitirmiþtir.

Mescite abdestli olarak girilir. Mescitlere namaz için olmaksýzýn çocuklarý, akýl hastalarýný sokmak veya mescidin içinden zaruret bulunmadýkça yol gibi geçmek caiz deðildir (Geniþ bilgi için bk. el-Kâsenî, Bedâyiu´s-Sanayi, Beyrut 1402/1982, VI, 220, 221; el-Fetâvâ´l-Hindiyye, Beyrut 1400/1980, II, 454 vd.; Ýbn Âbidîn, Reddü´l Muhtâr, Ýstanbul 1984 (týpký basým), IV, 356 vd., Terceme, Ahmed Davudoðlu, Ýstanbul 1983, IX, 267 vd.; Ö. Nasuhi Bilmen, Büyük Ýslâm Ýlmihali, Ýstanbul 1985, s. 240 vd.),

 


radyobeyan