Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Meryem suresi By: armi Date: 04 Mart 2010, 21:09:57

MERYEM SÛRESÝ




Kur´an-ý Kerim´in on dokuzuncu sûresi. Doksan sekiz âyet, dokuz yüz altmýþ iki kelime ve üç bin sekiz yüz iki harften ibarettir. Fâsýlasý elif, dal, mim ve nun harfleridir. Mekkî sûrelerden olup, Fatýr sûresinden sonra nâzil olmuþtur. Elli sekiz ve yetmiþ birinci âyetleri Medenîdir. Adýný onaltýncý âyetinde geçen Meryem kelimesinden almýþtýr.

Sûrenin gayesi, Mekke´de inen diðer sûrelerde olduðu gibi, Yüce Allah´ýn kendisine lâyýk olmayan þeylerden uzak olduðunu ifade ederek, tevhid inancýný yerleþtirmek, öldükten sonra dirilmeyi ve âhirette hesaba çekilmeyi ispat etmektir.

Yüce Allah, insanlarýn ve diðer canlýlarýn üreyip çoðalmalarýný bir takým biyolojik kanunlara baðlamýþtýr. Bu kanunlar hiç deðiþmeden aynen devam edegeldiði için, baþka bir þeklin imkansýz olduðunu akla getirebilir. Böyle bir düþünce ise Cenabý Hakk´ýn irade ve kudretinin de sanki bu kanunlara uymaya mahkûm olduðu kanaatini verebileceði için tevhîd inancýna, yani Allah´ýn her konuda tek ve eþsiz olduðu gerçeðine ters düþer. Ayrýca öldükten sonra yeniden dirilme ve hesaba çekilme konularýnda da bazý tereddütleri akla getirebilir. Bu sebeple, hayat ve ölüm konusunda þu dünyada geçerli olan biyolojik kanunlardaki aynîliðin insan aklýnda doðurabileceði bu ve buna benzer tereddütleri gidermek için yüce Allah, Kur´ân´ýn bir çok yerinde, ilk insan Hz. Âdem ve Havva´nýn, anasýz ve babasýz olarak topraktan varedildiðini hatýrlatmak ta ve yok olduðu sanýlan bütün insanlar için zamaný gelince bunu tekrar etmenin çok daha kolay olacaðýný belirtmektedir.

Sûre, insan neslinin devamý için konan biyolojik kanunlara göre, artýk çocuk sahibi olamayacak kadar ileri derecede yaþlanmýþ olan Zekeriyyâ (a.s) ve hanýmýnýn bir oðlu olacaðý müjdesi ile baþlýyor:

"Ey Zekeriyya! Biz sana Yahya adýnda bir erkek çocuk müjdeliyoruz. Daha önce de bu adý kimseye vermiþ deðiliz. Zekeriya: "Rabbim! Hanýmým kýsýr,ben de iyice ihtiyarlamýþken nasýl oðlum olabilir. "dedi. Allah Zekeriya´ya: "Rabbin böyle buyurdu. Bu bana kolaydýr. Çünkü seni de daha önce hiç yokken vareden benim" dedi" (7-9).

Allah tarafýndan iffet ve namusun sembolü olarak gösterilen Hz. Meryem (bk. et-Tahrîm, 66/12), kendisine hiç bir erkeðin eli deðmediði ve bakire olduðu halde, babasýz bir çocuk dünyaya getirmesi ve bu çocuðun henüz beþikte iken konuþmasý yukarýda anlatýlandan daha ilginç bir hadisedir:

Derken, biz ona Ruhumuzu (Cebrâil´i) gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan þeklinde göründü. Meryem dedi ki: "Senden, fok esirgeyici olan Allah´a sýðýnýrým! Eðer Allah´tan korkan bir kimse isen (bana dokunma)" Cebrail: "Ben yalnýzca sana tertemiz bir erkek çocuk baðýþlamam için Rabbinin bir elçisiyim" dedi. Meryem; "bana bir insan eli deðmediði, iffetsiz de olmadýðým halde benim nasýl çocuðum olabilir ki" dedi. Melek; "öyledir" dedi. Rabbin buyurdu ki: "Bu bana kolaydýr, hem onu insanlara (kudretimizin yüceliðini gösterecek olan müstesna) bir belge ve bizden bir rahmet olarak sunacaðýz" (17-21). Bu âyetlerden sonra Hz. Meryem´in gebe kaldýðý ve zamaný gelince doðum yapmak için uzak bir yere gittiði, çocuðunu dünyaya getirdikten sonra da yakýnlarý tarafýndan iffetsizlikle suçlandýðý; gerçeði açýklamada çok zor duruma düþtüðü fakat, henüz yeni doðan Hz. Ýsa´nýn: "Ben Allah´ýn kuluyum O, bana kitâb verdi ve beni peygamber yaptý"(30) diyerek annesini o güç durumdan kurtardýðý belirtilmektedir.

Bu mucizeler Allah´ýn yüce kudretini göstermek ve O´nun her konuda eþsiz ve tek olduðunu izah etmesi içindir. Fakat hadiselerin alýþýlagelen þeklin dýþýnda cereyan etmesi yüzünden, birçok kimse bu gayeyi kavrayamamýþ, anýlan hadiseler etrafýnda yýðýnlarca hurafe ve efsaneler uydurmuþtur. Hatta Meryem oðlu Ýsa peygambere tanrýlýk niteliði verip þirke düþenler bile olmuþtur. Hristiyanlar da bu konuda çeþitli yanlýþ görüþlere dalmýþ birbirlerini itham eden fýrkalara bölünmüþlerdir. Kur´ân-ý Kerim, Meryem Sûresinin tamamý, en-Nisa, 4/171-172 ve Mâide, 5/17, 72-75. âyetleriyle Hristiyanlarýn içine düþmüþ olduklarý yanlýþlýklarý düzeltmekte ve Allah´ýn bir oðula ihtiyacý olmadýðýný belirterek Tevhîd inancýnýn esas olduðunu vurgulamaktadýr.

Mekkeli müþriklerin baskýlarýna dayanamayýp Habeþistan´a hicret eden ilk müslümanlar, Meryem sûresini Necaþi´nin huzurunda okuyunca, Necâþî Ashama, Hz. Ýsa ve Meryem hakkýndaki bu nezîh ifadeleri çok beðenmiþ, Kur´ân´la Tevrât´ýn ayný kaynaktan geldiðini belirterek, Mekke´li müþrikleri huzurundan kovup, müslümanlarý onlara teslim etmeyi reddetmiþti. Zaten Kur´ân, sadece bu sûrede deðil, fakat bütün sûre ve âyetlerde çok yumuþak ve temiz bir ifade kullanarak, baþta ehl-i kîtâb olmak üzere, bütün insanlarý asgarî müþterekler etrafýnda toplanmaya davet etmektedir.

Sûrenin bundan sonraki kýsmýnda, Hz. Ýbrahim (a.s) ile onun peygamberliðine ve getirdiði hak dine îman etmemekte ýsrar eden babasý arasýnda geçen tartýþmalar nakledilmektedir. Bu tartýþmalarda þirk inancýnýn kötülüðü ve tamamen þeytanýn yalanlarýna dayandýðý, tatlý ve güzel sözlerle anlatýlmaktadýr. Hz. Ýbrahim´in, Allah tarafýndan peygamber olarak seçilmiþ olmasý, putperestlikte ýsrar eden ve hatta kendisini tehdit eden babasýna karþý saygý ve terbiyesini azaltmamýþ, fakat bütün gayretlerine raðmen bu davet cevapsýz kalýnca, babasýný ve kavmini, tapmakta olduklarý putlarý ile baþbaþa býrakarak doðup büyüdüðü kendi yurdundan göç etmekten de çekinmemiþtir. Bunun üzerine yüce Allah da ona, çok hayýrlý çocuklar vererek soyunu devam ettirmek suretiyle mükafatlandýrmýþtýr.

Mekke devrinin ilk yýllarýnda inen Meryem sûresi ile, Hz. Ýsmail´in soyundan gelen Araplarýn atalarýyla ilgili olan bu kýssa anlatýlarak, insanlýk tarihinde Tevhîd inancýnýn asýl olduðuna, putperestliðin ise zaman zaman ortaya çýkan, fakat kalýcý olmayan bir takým çarpýk fikirleri ihtiva ettiðine iþaret edilmektedir.

Sûrenin son bölümünde ise, hak davayý savunan ve yaþayanlara verilecek mükâfatlar belirtildikten sonra, putperestlik ve benzeri þirke sapanlarýn, bu dünya ve ahiretteki bedbaht halleri gözler önüne serilip, þirkin, bütün kötülüklerin ve toplumdaki huzursuzluklarýn kaynaðý olduðu anlatýlmakta ve atalarýnýn temiz yolundan ayrýlacak olan nesiller tehdit edilmektedir:

"Ýnsan derki. "Ben ölünce, bir süre sonra diri olarak mý çýkarýlacaðým." Ýnsan hiç düþünmez mi ki, önceden kendisi herhangi bir þey deðilken onu (bütün organlarý tam, kusursuz bir insan olarak) biz yarattýk. Rabbine and olsun ki biz, onlarý da, þeytanlarý(ný) da beraber yeniden diriltecek ve sonra Cehennemin yanýnda diz çöktürerek (hesaplaþmaya hazýr bulunduracaðýz. Sonra da her toplumdan Rahman´a karþý en çok kimin baþ kaldýrdýðýný ortaya koyacaðýz" (66-69).

Tevhîd inancýný bozup insanlarýn aklýna þirk inancýný ilk defa sokanlar þeytanlardýr. Þeytân, Kur´ân´ýn bir çok yerinde; "insan þeytaný ve cin þeytaný" diye de ifade edilmektedir. Þu halde Þeytan deyince bir takým çarpýk fikirleri ilk defa ortaya atanlar akla gelmelidir, ki; bunlarýn içine, servet ve güçlerine güvenen zâlimler, diktatörler ve mütekebbirler de girmektedir. Müteakip âyetlerde ise, isim vermeden servet ve taraftarlarýnýn çokluðu ile övünen Kureyþ asilzâdelerinin, müslümanlarýn fakirliði ve sayýca az olduklarý ile alay ettiklerine iþaret edilerek bu durumun geçici olduðu belirtilmekte ve Hz. Muhammed (s.a.s) ve onun þahsýnda bütün müslümanlar þöyle teselli edilmektedir:

"(Ey Rasûlüm!) Bilmiyor musun ki, biz kafirlerin üzerine onlarý kýþkýrtan þeytanlar gönderdik. Þu halde sen onlara karþý acele etme; biz onlarýn günlerini saydýkça sayarýz" (83-84).

Sûre; "muhakkak ki îman edip yararlý iþler yapanlarý Râhmân (olan Allah) sevgili kýlacaktýr."... Biz onlardan önce (þirkde ýsrar eden) nice nesilleri yok ettik. Þimdi onlardan hiç birisini duyuyor veya hiç bir ses iþitiyor musun"(96-98) âyetiyle son buluyor.

Bu ve diðer konular içinde sûrenin, günümüze verdiði mesajlar da þunlardýr:

Çocuklarýmýz her yaþ dönemine uygun bir eðitim ve öðretime tabi tutularak onlara Kur´ân okumasýný öðretmeli, dinini tanýtmalý ve benimsetmeli, ana-baba ve diðer büyüklerine saygýlý olmalarýný telkin etmeli, zorba ve isyankar deðil fakat gerektiðinde doðruyu, hakký ve haklýyý savunmada cesur ve kendine güvenen bir kiþiliðe sahip olmalarýný istemeli ve bu konularda onlara örnek olmalýyýz.

Allah´ýn her þeye gücü yeter, istediðine her türlü nimeti verebilir. Fakat, bir þey elde edilmek istenildiði zaman, her þeyden önce, Allah´ýn insanlara, sýnýrlý da olsa, bahþetmiþ olduðu gücü, kullanmakla görevli olduðunu unutmamalý ve þu dünyada geçerli olan kanunun bu olduðu bilinerek, buna raðmen elde edilemeyen þeyler, duâ edip istenildiðinde ne zaman verileceðinin takdiri Allah´a býrakýlmalýdýr.

Mat ve mülkün asýl sahibi Allah´týr. Ýnsanlar, geçici bir zaman için buna sahip oluyorlar. Gayelerine ulaþmak için kullandýklarý mal ve mülkün çokluðu onlarý aldatýp kibirlendirmemelidir.

Akrabalýk baðlarý muhakkak ki kutsaldýr ve saygý göstermeye layýktýr. Fakat bu, kiþiyi Allah´ý inkârda ve O´na isyana sevketmede baský unsuru olarak kullanýlacaksa, o kiþi baba bile olsa ondan uzaklaþmak ve kopmak gerekir.

Namaz ibadeti, günlük hayatý disiplin altýna alýp düzene koyar. Bu sebeple, günde beþ vakit namazý düzenli ve gereði gibi kýlanlar, günah ve kötülüklerden korunmuþ olurlar. O halde namazýn düzenli bir þekilde kýlýnmasý gerekli olduðu gibi, çocuklarýn da küçük yaþtan itibaren namaza alýþtýrýlmasý icab etmektedir.


radyobeyan