Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Mendub By: armi Date: 04 Mart 2010, 20:46:34

MENDÛB





Sevilen, yapýlmasý uygun olan, iþlenmesi teþvik edilen iþ. Dinen yapýlmasý iyi sayýlmakla birlikte yapýlmamasýnda sakýnca olmayan ve Rasulullah (s.a.s)´ýn bazan yapýp, bazan terkettiði iþler. Buna; müstehap, nâfile, tatavvu ve ihsan adlarý da verilir. Farz, vacip ve sünnet-i müekkede dýþýnda kýlýnan namazlar, tutulan oruçlar ve verilen sadakalar bu niteliktedir. Güzel bir iþ sayýldýðý için mendubu iþleyen sevap alýr, terkeden ceza görmez. Bu deðerlendirme Hanefi mezhebine göredir. Çoðunluk Ýslâm hukukçularýna göre, mendûb, sünnet ve müstehab terimlerini de içine alan genel bir kavram olup þöyle tarif edilir: Allahu Teâlâ veya Rasûlûnün baðlayýcý olmaksýzýn yapýlmasýný istediði ve yapýlmamasýný kötülemediði fiildir. Mendupta hükmün kesin baðlayýcý olmadýðýna dair bir karine bulunur. Bu karîne, âyet, hadis veya Ýslâm hukukunun genel prensiplerinden biri olabilir. Fiili terkedene ceza konulmamasý tarzýnda bir karine olabilir. Meselâ;

Kur´ân-ý Kerîm´de: "Ey iman edenler! Belirli bir süreye kadar birbirinizle bir borç iliþkisi kurduðunuzda onu yazýn " (el-Bakara, 2/282) buyurulur. Bu âyette, borcun yazýlmasý ile ilgili emir baðlayýcý olmayýp, fiilin mendub, olduðunu gösterir. Çünkü âyetin devamýndaki. Eðer birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen taraf, emanetini tastamam yerine getirsin" ifadesi, yazma zorunluluðunu kaldýrmaktadýr. Kýsaca, alacaklý ve borçlu arasýnda güven varsa yazma yoluna gidilmeyebilir.

Günümüzdeki borçlanmalarda her iki türlü uygulamada görülmektedir. Ancak, alacaðýn yazýlmasý unutma veya inkâr halinde ispat kolaylýðý saðlarken,senet ve çeklerin cirosu yoluyla alacaðýn baþkasýna havale edilmesine de imkân hazýrlar. Bu yüzden her alacak ve vereceðin, hattâ sözleþmelerde ileri tarihleri ilgilendiren bütün þartlarýn yazýlý olarak belirlenmesi insanlar arasýndaki anlaþmazlýklarý, itham, iftira, töhmet ve kötü zanlarý ortadan kaldýrýr. Kiþi, belki borç veya alacaðý için senet veya çek düzenlememekten dolayý dinen sorumlu olmayabilir. Fakat borcun ödenmesi halinde çýkabilecek anlaþmazlýklar taraflarý baþka haram veya mekruhlarý iþlemeye zorlar. Ýþte mendub bir amel olan yazýya riayet etmek, mü´mini bütün bu riziko ve tehlikelerden korumuþ olur.

Mendûb kendi içinde üçe ayrýlýr. 1) Hz. Peygamber´in devamlý olarak yaptýðý ve sýrf baðlayýcý olmadýðým göstermek üzere nâdir olarak terkettiði fiillerdir. Sabah, öðle veya akþam namazlarýnýn sünnetleri, abdest alýrken aðýza su verme gibi... Bu çeþit menduplara "Sünnet-i Müekkede" veya "Sünnetül-Hudâ" denir. Bazý müekked sünnetler ezan ve cemaatle namaz kýlmak gibi, dini vecîbeleri tamamlayýcý nitelikte de olabilir.

Bu çeþit mendubu yerine getiren sevap kazanýr. Terkeden ise cezayý hak etmemekle birlikte kýnama ve azarlanmaya müstehak olur. Ezan ve cemaatle namaz kýlmak gibi Ýslamî prensiplerden olan menduplarý bir toplum topluca terketse, sünneti hafife almalarý yüzünden kendilerine karþý savaþ açýlmasý gerekir.

2) Hz. Peygamber´in bazan yapýp bazan terkettiði fiillerdir. Ýkindi ve yatsý namazlarýndan önce kýlýnan dörder rekatlýk namaz ve yoksullara zaman zaman yapýlan tasadduk gibi. Bu ameller taat niteliðinde olup, bunlara "Sünnet-i Gayri Müekkede", "Nâfile" veya "Müstehab" adý verilir.

Bu gruba giren mendûbu yapan sevap kazanýr, terkeden kýnama ve azarlanmaya müstehak olmaz.

3)
Hz. Peygamber´in bir insan olmasý itibariyle yaptýðý, Allahu Teâlâ´dan bir teblið veya Allah´ýn dinini açýklama niteliði taþýmayan beþeri fiillerdir. Allah Rasûlünün yeme, içme ve giyinmede izlediði alýþkanlýklar, beyaz elbise giymesi, kýna ile saç ve sakalýný boyamasý bu çeþide girer. Bu kýsma "Sünnetü´z-Zevâid" denir.

Zevâid sünnetin hükmü. Mü´min, Hz. Peygamber´e sevgi, saygý ve baðlýlýðýndan dolayý, O´nun gibi yer, içer ve giyinirse sevabý hakeder. Bu fiilleri terkeden ise kötü bir davranýþta bulunmuþ olmaz. Kýnanma ve azarlanmaya müstehak bulunmaz.

âtibî, el-Muvâfakât isimli eserinde genel olarak sünnet anlamýndaki mendûbun iþleniþindeki fayda ve hikmetleri þöyle açýklar:

Hz. Peygamber´den sünnet olarak nakledilen, her mendûb, farz ve vacibin ikmali ve korunmasý için yardýmcýdýr. Ýnsan, devamlý olarak yapmakla yükümlü olduðu menduplarý yerine getirirse, devamlý olarak yapmakla yükümlü olduðu farz ve vacipleri elbette ihmal edemez. Bir kimse mendublarý yerine getirmede gevþeklik gösterirse, farzlarda da gevþeklik gösterebilir. Hadis-i þerifte iftarýn acele yapýlmasý ve sahurun geciktirilmesi istenmiþtir. Bu sünnete uyulmasý oruç tutmayý kolaylaþtýrmakta, mü´minin bu ibadeti sürekli olarak yapmasýný saðlamaktadýr.

Mendûb tek tek deðil, bütün olarak yapýlmasý gereken bir sünnettir. Hz. Peygamber müekked sünnetleri arasýra, gayri müekked sünnetleri ise daha sýkça terketmiþtir. Bu yüzden insanýn bunlarý bazý hallerde terketmesi caiz olmakla birlikte toplam terk edemez. Meselâ; bir ülkenin insanlarý ezaný tamamen terk etmiþlerse onlara bunu zorla okutmak gerekir. Bir kimse cemaatý tamamen terk edemez. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur:

"Bir kimse üç günden fazla cemaati terk ederse kalbi mühürlenir" (Ýbn Mâce, Mesâcid, 17). Yine bazý hallerde kiþi evlenmeyebilir. Fakat bütün toplum evliliði terk edemez. Aksi halde, toplumun çekirdeði olan aile yuvasý ortadan kalkar ve toplum felâkete sürüklenir. Bu yüzden bazý Þiî fakihler evlenmenin farz-ý kifâye olduðunu söylemiþlerdir (Þâtibî, el-Muvâfakât, Kahire, Ticariye tab´ý, I, 132, 133, 151; Ebû Zehra, Usûlül-Fýkýh, s.39-42; Zekiyüddin Þa´ban, Terc Ý. Kafi Dönmez, Ankara 1990, s. 213-215; Abdülvahhâb Hallâf, Ýlmu Usûlil-Fýkýh, Terc. Hüseyin Atay, Ankara 1973, s. 264, 265).


radyobeyan