Nurdan Damlalar
Pages: 1
Risale-i Nur'da Tevbe By: mehmed67 Date: 04 Mart 2010, 02:08:09
RÝSALE-Ý NUR'DA TEVBE
 

TEVBE: Piþmanlýk; dönüþ; fenalýktan vazgeçiþ.

On Üçüncü Söz - s.59

Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühû ebeden dâima

Ey hapis arkadaþlarým ve din kardeþlerim,

Size hem dünya azabýndan, hem âhiret azabýndan kurtaracak bir hakikati beyan etmek, kalbime ihtar edildi. O da þudur:

Meselâ, birisi, birinin kardeþini veya bir akrabasýný öldürmüþ. Bir dakika intikam lezzetiyle bir katl, milyonlar dakika hem kalbî sýkýntý, hem hapis azabýný çektirir. Ve maktulün akrabasý dahi intikam endiþesiyle ve karþýsýnda düþmanýný düþünmesiyle, hayatýnýn lezzetini ve ömrünün zevkini kaçýrýr. Hem korku, hem hiddet azabýný çekiyor. Bunun tek bir çaresi var. O da, Kur'ân'ýn emrettiði ve hak ve hakikat ve maslahat ve insaniyet ve Ýslâmiyet iktiza ve teþvik ettikleri olan barýþmak ve musalâha etmektir.

Evet, hakikat ve maslahat sulhtur. Çünkü ecel birdir, deðiþmez. O maktul, herhalde ecel geldiðinden daha ziyade kalmayacaktý. O kàtil ise, o kaza-i Ýlâhiyeye vasýta olmuþ. Eðer barýþmak olmazsa, iki taraf da daima korku ve intikam azabýný çekerler. Onun içindir ki, "üç günden fazla bir mü'min diðer bir mü'mine küsmemek"2 Ýslâmiyet emrediyor. Eðer o katl bir adavetten ve bir kinli garazdan gelmemiþse ve bir münafýk o fitneye vesile olmuþsa, çabuk barýþmak elzemdir. Yoksa, o cüz'î musibet büyük olur, devam eder. Eðer barýþsalar ve öldüren tevbe etse ve maktule her vakit dua etse, o halde her iki taraf çok kazanýrlar ve kardeþ gibi olurlar. Bir gitmiþ kardeþe bedel, birkaç dindar kardeþleri kazanýr, kaza ve kader-i Ýlâhîye teslim olup düþmanýný affeder. Ve bilhassa madem Risale-i Nur dersini dinlemiþler; elbette mabeynlerinde bulunan bütün küsmekleri býrakmaya hem maslahat ve istirahat-i þahsiye ve umumiye, hem Nur dairesindeki uhuvvet iktiza ediyor. Nasýl ki Denizli hapsinde birbirine düþman bütün mahpuslar, Nurlar dersiyle birbirlerine kardeþ oldular. Ve bizim beraatimize bir sebep olup, hattâ dinsizlere, serserilere de o mahpuslar hakkýnda "Maþaallah, bârekâllah" dedirttiler ve o mahpuslar tam teneffüs ettiler.

Ben burada gördüm ki, birtek adamýn yüzünden yüz adam sýkýntý çekip beraber teneffüse çýkmýyorlar. Onlara zulüm olur. Mert ve vicdanlý bir mü'min, küçük ve cüz'î bir hata veya menfaatle yüzer zararý ehl-i imana vermez. Eðer hata etse, verse, çabuk tevbe etmek lâzýmdýr.

Yirmi Altýncý Lem'a - s.724
Ýþte, ihtiyarlýðýmýn sezgüzeþtliðinden gelen aðrýlara ve meyusiyetlere, imandan ve Kur'ân'dan imdada yetiþen kudsî tesellilerle bu ihtiyarlýðýmýn en sýkýntýlý bir senesini, gençliðimin en ferahlý on senesine deðiþtirmem. Hususan hapiste farz namazýný kýlan ve tevbe edenin herbir saati on saat ibadet hükmüne geçmesiyle ve hastalýkta ve mazlumiyette dahi herbir fâni gün, sevap cihetinde on gün bâki bir ömrü kazandýrmasýyla, benim gibi kabir kapýsýnda nöbetini bekleyen bir adama ne kadar medar-ý þükrandýr, o mânevî ihtardan bildim, "Hadsiz þükür Rabbime" dedim, ihtiyarlýðýma sevindim ve hapsime razý oldum. Çünkü ömür durmuyor, çabuk gidiyor. Lezzetle, ferahla gitse, lezzetin zevâli elem olmasýndan, hem teessüf, hem þükürsüzlükle, gafletle, bazý günahlarý yerinde býrakýr, fâni olur, gider. Eðer hapis ve zahmetli gitse, zevâl-i elem bir mânevî lezzet olmasýndan, hem bir nevi ibadet sayýldýðýndan, bir cihette bâki kalýr ve hayýrlý meyveleriyle bâki bir ömrü kazandýrýr. Geçmiþ günahlara ve hapse sebebiyet veren hatalara kefaret olur, onlarý temizler. Bu nokta-i nazardan, mahpuslardan farzý kýlanlar, sabýr içinde þükretmelidirler.

On Sekizinci Söz - s.89
Nefs-i emmâreme bir sille-i tedip
Ey fahre meftun, þöhrete müptelâ, medhe düþkün, hodbinlikte bîhemtâ, sersem nefsim!

Eðer binler meyve veren incirin menþei olan küçücük bir çekirdeði ve yüz salkým ona takýlan üzümün siyah kurucuk çubuðu, bütün o meyveleri, o salkýmlarý kendi hünerleri olduðu ve onlardan istifade edenler o çubuða, o çekirdeðe medih ve hürmet etmek lâzým olduðu hak bir dâvâ ise, senin dahi sana yüklenen nimetler için fahre, gurura belki bir hakkýn var.

Halbuki sen, daim zemme müstehaksýn. Zira o çekirdek ve o çubuk gibi deðilsin. Senin bir cüz-i ihtiyarýn bulunmakla, o nimetlerin kýymetlerini fahrinle tenkis ediyorsun, gururunla tahrip ediyorsun ve küfranýnla iptal ediyorsun ve temellükle gasp ediyorsun.

Senin vazifen fahir deðil, þükürdür. Sana lâyýk olan þöhret deðil, tevazudur, hacâlettir. Senin hakkýn medih deðil, istiðfardýr, nedâmettir. Senin kemâlin hodbinlik deðil, hüdâbinliktedir.

On Birinci Þua - s.965
Birinci Nükte

Cehennem fikri, geçmiþ iman meyvelerinin lezzetlerini korkusuyla kaçýrmýyor. Çünkü, hadsiz rahmet-i Rabbâniye, o korkan adama der: "Bana gel, tevbe kapýsýyla gir. Tâ Cehennemin vücudu, deðil korkutmak, belki sana Cennetin lezzetlerini tam bildirsin ve senin ve hukuklarýna tecavüz edilen hadsiz mahlûkatýn intikamlarýný alsýn, sizi keyiflendirsin."

Bu dehþetli haps-i ebedîden kurtulmanýn kolayý, çaresi, bu dünyevî hapsimizden istifade ederek, elimiz mecburiyetle yetiþmeyen çok günahlardan kurtulduðumuzla beraber, eski günahlardan tevbe edip farzlarýmýzý edâ ederek herbir saat bu hapisteki ömrümüzü bir gün ibadet hükmüne getirmekle o ebedî hapisten necatýmýz ve o nuranî cennete girmemiz için en iyi bir fýrsattýr. Bu fýrsatý kaçýrýrsak, dünyamýz aðladýðý gibi âhiretimiz dahi aðlayacak

 
 5 "O dünyada da, âhirette de ziyana uðramýþtýr." Hac Sûresi, 22:11

 tokadýný yiyeceðiz.


 1 "Dediler: Bizi buna eriþtiren ALLAH'a hamd olsun; yoksa ALLAH hidayet etmeseydi, biz kendiliðimizden buna eriþemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakký getirdiler." A'râf Sûresi, 7:43.

2 "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öðrettiðinden baþka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herþeyi kuþatan Alîm-i Hakîmsin." Bakara Sûresi, 2:32.

3 ALLAHým! Kalblerin derman ve devâsý, bedenlerin âfiyet ve þifasý, gözlerin nur ve ziyasý olan Efendimiz Muhammed'e ve âl ve ashabýna salât ve selâm et.

ÝSTÝÐFAR: Cenab-ý ALLAH’tan kusurlarýn affedilmesini, günahlarýn baðýþlanmasýný isteme.

Dokuzuncu Söz - s.16
Ýbadetin mânâsý þudur ki: Dergâh-ý Ýlâhîde abd kendi kusurunu ve acz ve fakrýný görüp kemâl-i Rububiyetin ve kudret-i Samedâniyenin ve rahmet-i Ýlâhiyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir.

Yani, Rububiyetin saltanatý, nasýl ki ubudiyeti ve itaati ister. Rububiyetin kudsiyeti, paklýðý dahi ister ki, abd, kendi kusurunu görüp, istiðfar ile ve Rabbini bütün nekaisten pak ve müberra ve ehl-i dalâletin efkâr-ý batýlasýndan münezzeh ve muallâ ve kâinatýn bütün kusurâtýndan mukaddes ve muarra olduðunu, tesbih ile, Sübhanallah ile ilân etsin.

Yirmi Birinci Söz - s.113

ÝKÝNCÝ MERHEM: Dinde harec yoktur.  

4 Dinde zorluk yoktur. (Þer'î bir hükümdür.)

 Madem dört mezhep haktýr. Madem istiðfara müncer olan derk-i kusur ise, gurura müncer olan hüsn-ü amelin rüyetine-böyle vesveseli adama-müreccahtýr. Yani, böyle vesveseli adam, amelini güzel görüp gurura düþmektense, amelini kusurlu görse, istiðfar etse, daha evlâdýr.


Madem böyledir. Sen vesveseyi at. Þeytana de ki: Þu hal bir harecdir. Hakikat-i hale muttali olmak güçtür, dindeki yüsre münafidir.

5 "Din kolaylýktýr." Buhari, Îmân: 29; Nesâî, Îmân: 28; Müsned, 5:69.

esasýna muhaliftir. Elbette böyle amelim bir mezheb-i hakka muvafýk gelir. O bana kâfidir. Hem lâakal ben aczimi itiraf ederek, ibadeti lâyýký veçhile eda edemediðimden istiðfar ve tazarru ile merhamet-i Ýlâhiyeye dehâlet edip, kusurum affolunmak, kusurlu amelim kabul olunmak için mütezellilâne bir niyaza vesiledir.

Yirmi Altýncý Söz - s.207
Elhasýl: Ey insan! Senin elinde gayet zayýf, fakat seyyiatta ve tahribatta eli gayet uzun ve hasenatta

eli gayet kýsa, cüz-ü ihtiyarî namýnda bir iraden var. O iradenin bir eline duayý ver ki, silsile-i hasenâtýn bir meyvesi olan Cennete eli yetiþsin ve bir çiçeði olan saadet-i ebediyeye eli uzansýn. Diðer eline istiðfarý ver ki, onun eli seyyiattan kýsalsýn ve o þecere-i mel'unenin bir meyvesi olan zakkum-u Cehenneme yetiþmesin.

Demek, dua ve tevekkül meyelân-ý hayra büyük bir kuvvet verdiði gibi, istiðfar ve tevbe dahi meyelân-ý þerri keser, tecavüzâtýný kýrar.

 YÝRMÝ BEÞÝNCÝ DEVÂ

Ey hasta kardeþler! Siz gayet nâfi ve her derde devâ ve hakikî lezzetli kudsî bir tiryak isterseniz, imanýnýzý inkiþaf ettiriniz. Yani, tevbe ve istiðfar ile ve namaz ve ubudiyetle, o tiryak-ý kudsî olan imaný ve imandan gelen ilâcý istimal ediniz.

Evet, dünyaya muhabbet ve alâka yüzünden, güya, adeta ehl-i gafletin dünya gibi büyük, hasta, mânevî bir vücudu vardýr. Ýman ise, o dünya gibi zeval ve firak darbelerine, yara ve bere içinde olan o mânevî vücuduna birden þifa verip, yaralardan kurtarýp hakikî þifa verdiðini pek çok risalelerde kat'î ispat etmiþiz. Baþýnýzý aðrýtmamak için kýsa kesiyorum.

Ýman ilâcý ise, ferâizi mümkün oldukça yerine getirmekle tesirini gösteriyor. Gaflet ve sefahet ve hevesât-ý nefsâniye ve lehviyât-ý gayr-ý meþrua, o tiryakýn tesirini men eder. Hastalýk madem gafleti kaldýrýyor, iþtahý kesiyor, gayr-ý meþru keyiflere gitmeye mâni oluyor; ondan istifade ediniz. Hakikî imanýn kudsî ilâçlarýndan ve nurlarýndan, tevbe ve istiðfarla, dua ve niyazla istimal ediniz.

Cenâb-ý Hak sizlere þifa versin, hastalýklarýnýzý keffâretü'z-zünub yapsýn. Âmin, âmin, âmin.

Yirmi Altýncý Lem'a - s.722

"Hem senin nefsinin bilmediðin kusurlarýyla onda bir hissesi var. O hisseye karþý istiðfar ve tevbe ile, nefsine 'Bu tokada müstehak oldun' demelisin.

Mesnevî-i Nuriye - Nur'un Ýlk Kapýsý - s.1407

Öyleyse, zahiren þeriata muvafýk iþlediðin ameline "acaba sahih olmuþ mu?" deyip vesvese etme. Fakat, "Kabul olmuþ mu?" de, gururlanma, ucbe girme. Madem ki, dinde harec yoktur; madem ki dört mezheb haktýr; öyleyse, istiðfara müncer olan derk-i kusur, gurura incirar eden rü'yet-i hüsn-ü amele müreccahtýr. Yani, böyle vesveseli adam, amelini güzel görüp gurura düþmektense; kusurunu görse, istiðfar etse daha evlâdýr. Sen vesveseyi at. Þeytana de ki, "Þu hal, harecdir. Yüsr-ü dine münafidir. Hakikat-ý hale muttali olmak güçtür. En ekal bu amelim, bir mezheb-i hakka muvafýktýr. Ben, lâyýk-ý vechile eda-yý ibadette aczimi itiraf ederek istiðfar ile, tazarru ile, merhamet-i Ýlâhiye dehalet ediyorum. Aczim, kusurumun af olunmasýný, ve kasýr amelimin kabul olunmasý için bir vesilem olur" de  

UMUMÝ MUSÝBETLER

Barla Lâhikasý - Mektup No: 218 - s.1520
Evet küfrün divaneliðiyle, dalâletin sekriyle, gafletin þaþkýnlýðýyla, fýtraten ebedî ve ebed müþterisi olan bir lâtife-i insaniye sukut eder; ebedî þeyler yerine fâni þeyler alýr, yüksek fiyat verir. Fakat mü'minde dahi bir maraz-ý asabî bulunuyor veya maraz-ý kalbî var. O dahi, ehl-i dalâlet gibi, ehemmiyetsiz þeylere ziyade ehemmiyet verir. Lâkin çabuk kusurunu anlar, istiðfar eder, ýsrar etmez.

5 "Ey Rabbimiz! Unutur veya hatâya düþer de bir kusur iþlersek, bizi onunla hesaba çekme." Bakara Sûresi, 2:286.

Emirdað Lâhikasý (1) - Mektup No: 15 - s.1689


Altýncý nokta: Yaðmursuzluk bir musibettir ve ceza-yý amel bir azaptýr. Buna karþý, aðlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazinâne yalvarmakla ve pek ciddî nedamet ve tevbe ve istiðfar ile karþýlamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid'alar karýþmadan, þeriatin tayin ettiði tarzda dergâh-ý Ýlâhiyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.

Hem böyle umumî musibetler, ekser nâsýn hatâsýndan geldiði cihetle, o insanlarýn ekseri (kýsm-ý âzamý) tevbe ve nedamet ve istiðfar etmekle def olur.

Emirdað Lâhikasý (1) - Mektup No: 151 - s.1765  


Fakat Ona iman etmek, Kur'ân-ý Azîmüþþânýn ders verdiði gibi, O Hâlýký, sýfatlarýyla, isimleriyle, umum kâinatýn þehadetine istinaden kalben tasdik etmek; ve elçileriyle gönderdiði emirleri tanýmak; ve günah ve emre muhalefet ettiði vakit, kalben tevbe ve nedamet etmek iledir. Yoksa, büyük günahlarý serbest iþleyip istiðfar etmemek ve aldýrmamak, o imandan hissesi olmadýðýna delildir. Her neyse...

Altýncý Söz - s.10
Þimdi satmaya bakacaðýz. Acaba o kadar aðýr birþey midir ki, çoklarý satmaktan kaçýyorlar?

Yok, kat'a ve asla! Hiç öyle aðýrlýðý yoktur. Zira helâl dairesi geniþtir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Ferâiz-i Ýlâhiye ise hafiftir, azdýr. ALLAH'a abd ve asker olmak öyle lezzetli bir þereftir ki, tarif edilmez. Vazife ise, yalnýz bir asker gibi, ALLAH namýna iþlemeli, baþlamalý. Ve ALLAH hesabýyla vermeli ve almalý. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalý. Kusur etse, istiðfar etmeli.

"Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanýna kadar bizi emanette emin kýl. Âmin" demeli ve Ona yalvarmalý.
 

Ynt: Risale-i Nur'da Tevbe By: neslinur Date: 04 Mart 2010, 02:31:55
Risalei nurdan dökülen inciler maþaallah barekallah kesit kesit sunulmuþ
Tevbe-istiðfar etmemizin gerekliliðini daha iyi anlýyoruz inþ
Estaðfirullah el azim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubu ileyh tevbete abdin zalimin li nefsihi la yemlikü li nefsihi mevten vela hayaten ve la nuþura
Allah c.c. razý olsun hocam +rep

radyobeyan