Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Maun suresi By: armi Date: 03 Mart 2010, 17:03:25

MÂÛN SURESÝ





Kur´an-ý Kerim´in yüz yedinci suresi. Yedi ayet, yirmi beþ kelime ve yüz on beþ harften ibarettir. Fasýlâsý, nun ve mim harfleridir. Kûfelilerin dýþýndakiler altý ayet olduðu görüþündedirler. Mekkî veya Medenî olduðu hakkýnda deðiþik rivayetler vardýr. Surenin tamamý münafýklardan ve riyâkârlardan söz ettiði için Medenî olduðu görüþü daha kuvvetlidir. Mekke döneminde müslümanlarýn gösteriþ için namaz kýlarak nifakta bulunmalarý söz konusu deðildir. Çünkü Mekke döneminde müslümanlar, Allah´a ibadet ettikleri için çileli bir hayat yaþýyorlardý. Bu þartlar altýnda onlarýn namaz kýlarak gösteriþte bulunabileceklerini düþünmenin bir anlamý yoktur. Ýslâm, Medine´de hâkim güç olduðu için, bir takým kimseler müslümanlarýn arasýnda, cemaatle kýlýnan namazlara katýlarak, kendilerinin de müslüman olduklarýný göstermek istiyorlardý. ez-Zemahþeri, ilk üç ayetinin Mekkî, kalanýnýn da Medenî olduðu görüþünde olup, Tekâsür sûresinden sonra nazil olduðunu nakletmektedir (ez-Zemahþerî, el-Keþþâf, Beyrut t.y., IV, 803). Adýný son ayetinde zekât vermek, yardým etmek, ihsanda bulunmak anlamlarýna gelen "maûn" kelimesinden almýþtýr. Sûre, "Eraeyte" ve "Din" adlarýyla da anýlýr.

Yedi kýsa ayetten meydana gelen bu sûre, küfür ve iman hususunda geçerli olan anlayýþý kökünden deðiþtirebilecek güçte gerçekleri ele almaktadýr. Bu din gösteriþ ve þekil dini deðildir. Ýbadet ve hareketlerdeki samimiyete ve feragate büyük önem veren Ýslâm, bu samimiyetin salih amele ve yeryüzünü imar eden bir dinamizme dönüþmesini emreder.

Ayrýca bu din, muhtevasý bir birinden ayrý bölük-pörçük gerçeklerden oluþmuþ bir din de deðildir. Ýnsan onun bir kýsmýna uyup bir kýsmýný terkettiði takdirde görevini yapmýþ sayýlmaz. Bu din mütekâmil bir nizamdýr. Ýbadet ve mükellefiyetleri içiçedir. Ferdi ve içtimaî emirleri birbirini destekler. Hepsinin de gayesi insanlarý yüce bir hedefe yöneltmektir...

Ýnsan, diliyle müslüman olduðunu, bu dini tasdik ettiðini söyleyebilir; namaz da kýlabilir; namazýn dýþýndaki diðer hükümleri de yerine getirebilir. Bütün bunlarý yaptýðý halde, yine de gerçek imandan ve gerçek tasdikten uzak, hem de çok uzak kalabilir. Çünkü bu gerçeklerin bazý alametleri vardýr ki, onlar bu imanýn varlýðýnýn delilidir. Bu alameti taþýmadan insan ne kadar diliyle söylerse söylesin, ne kadar ibadet ederse etsin, gerçek imana ve gerçek tasdike eremez. Asr sûresinde de belirtildiði gibi, iman gerçeði bir kalpte yer edince o kalp o anda harekete geçer ve salih amel þeklinde de imanýn varlýðýný gösterir. Bu hareket olmayýnca onun varlýðý için bir delil yok demektir. Ýþte bu surenin ayetleri de ayný gerçekleri dile getirmektedir.

Sureyi iki kýsýmda ele almak mümkündür.

a) Yetimin hakkýný yiyen, ona babasýndan kalan mirasý vermeyen, ayrýca bir yetim, çaresizlik içinde ona gelince onun ihtiyacýný karþýlamadan onu itip kakarak kovan ve yoksulun açlýðý ile ilgilenmeyen kimselerin durumu þiddetli tehdit ifade eden bir üslupla bize bildirilmektedir. Onlar Ýslâm´ý inkâr eden, hesap gününe inanmayan kimseler olarak takdim edilmektedir: "Gördün mü o, dini yalanlayaný" (1). Dini yalanlamak ahiret günündeki hesaba çekilmeyi ve cezayý inkâr etmek demektir. Kur´an ýstýlahýnda "Dîn" amellerin ahiretteki karþýlýðý olarak kullanýlýr:

Ýþte, o Dini yalanlayan, yetimi itip kakan, yoksulu doyurmaya teþvik etmeyendir. (2-3)

Bu sûrenin; cimrilikleri, yoksullara, düþkünlere eziyet ve onlarý hor görüp itip kakmalarý ile tanýnan, as Ýbn Vâil, Velid Ýbn Âiz ve Ebû Süfyân hakkýnda nazil olduðu þeklinde muhtelif rivayetler bulunmaktadýr. (el Kurtubî, el-Camiili Ahkâmi´l-Kuran, Beyrut 1967, XX, 210)

Yetimi ve düþkünü horlayarak itip kakan, ona iþkence eden kimselerin durumu, Dini yalanlamaktadýr. Allaha ve ahiret gününe iman eden bir kimse, Allah Teâlânýn bu büyük ithamý karþýsýnda, ürpererek, etrafýndaki yetim, yoksul ve ihtiyaç sahiplerinin hukukunu hassas bir þekilde gözetecek, onlarýn ihtiyaçlarýný karþýlayacaktýr. Bu, müminin iman etmekle girmiþ olduðu ahlâkî kalýbýn gerektirdiði bir hareket tarzýdýr.

b)
Kýldýklarý namazdan gâfil olanlar ve gösteriþ için namaz kýlanlarýn ahiret gününde karþýlaþacaklarý acýklý azab vurgulanýyor: "Vay o namaz kýlanlarýn haline, ki onlar, kýldýklarý namazdan habersizdirler; onlar, gösteriþ yaparlar"(4, 5, 6).

Bu namaz kýlýcýlar, nifak içerisinde bulunan tiplerdir. Onlarýn kýldýklarý namaz, zahiri bir þekilden ibaret kalmakta, kalplerinde hiç bir manevi iz býrakmamaktadýr. Kýldýklarý namazlardan gâfil olanlar ibaresi; namazlarýný vaktinde kýlmayýp tehir eden, halkýn huzurunda kýldýðý halde, yalnýz kalýnca namazý terkeden münafýklarý haber vermektedir.

Onlar görünürde namazlarýný kýlarak, müminlerden görünmek suretiyle bir takým dünyevî menfaatler elde etmek isterler. Onlar için namazýný dosdoðru kýlan, salih insanlar denmesi, hoþlarýn gider. Allaha deðil de, kendi nefislerine tapýnmýþ olurlar. Bu tiplerin, inanan insanlarý kandýrmalarý mümkündür. Çünkü Ýslâm, zahire göre hüküm vermeyi emreder. Kalplerde olaný ise, yalnýz Allah Teâlâ bilebilir. Namazý kýlmak veya terketmek karþýlýðýnda bir þey görmeyeceklerini zannedip Allahýn dinini kendilerine kalkan yapanlarýn ne kadar büyük bir gaflet ve sapýklýk içinde olduðunu Allah Teâlâ bu ayetleri ile bize haber vermektedir. Ayrýca namaz kýlan herkes bu vesile ile uyarýlmaktadýr. Allah Teâlâ nifak içerisinde ibadet edenlerin durumunu þu ayeti kerime ile de açýklýða kavuþturmaktadýr: Þüphe yok ki münafýklar güya (akýllarýnca zahiren mümin görünüp kalplerinde küfrü gizlemekle) Allah (ü Teâlâ) yý aldatmak isterler. Halbuki O, (oyunlarýný ve) hilelerini baþlarýna geçirendir. Namaza kalktýklarý zaman da tembelce kalkarlar. Ýnsanlara gösteriþ yaparlar ve Allahý ancak (insanlarýn huzurunda) birazcýk anarlar" (en-Nisâ, 4/142).

Ýþte kalpleri nifakla dolu bu insanlarýn en önemli özelliklerinden biri, Allah Teâlâ´nýn þu sözü ile ifade edilir: "Onlar, baþkasýna en ufak yardýmý esirgerler" (7).

Bu sure, ibadetlerin görünüþlerinin Allah indinde bir deðerinin olmadýðýný, ibadetleri ifâ ederken onlarýn hakikatlarýný yaþamanýn ve yalnýz Allah için yapmanýn gerekliliðini teblið etmektedir.


radyobeyan