Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Matem By: armi Date: 03 Mart 2010, 16:56:29

MATEM




Ölen kimsenin veya kaybolan þeyin ardýndan üzülme ve aðlama, yas, acý ve üzüntü.

Cahiliye devrinde kocasý ölen kadýn, bir yýl maðaramsý bir kulübeye kapatýlýr, kimseyle temas etmez, yýkanmaz, saçlarýný taramaz, týrnaklarýný kesmezdi. Hatta bu devir Araplar arasýnda, ölümünden sonra kendisi için baðýra çaðýra, iyiliklerinin sayýlarak aðlanmasýný vasiyet edenler bile vardý. Böyle yas tutmayý Hz. Peygamber (s.a.s) yasaklamýþ, sadece ölenin hatýrasýna hürmeten yakýn akraba için üç gün, koca için de dört ay on gün bir nevi yas tutmayý meþru kýlmýþtýr. Bu konuyla ilgili olarak bir hadiste þöyle buyurulur: "Allah´a ve ahiret gününe iman eden bir kadýnýn kocasýndan baþka bir ölü için üç gün den fazla yas tutmasý helâl deðildir. Ancak kadýn, kocasýnýn ölümü halinde dört ay on gün matemini sürdürür" (Tecrid i Sarih Tercemesi IV, 363).

Ölüm büyük bir olaydýr. Böyle bir olaydan dolayý kiþinin kederlenmesi, hüzünlenmesi normaldir. Hatta dinimiz, sessizce aðlamayý ve gözyaþý dökmeyi de makul görür. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s) de oðlu Ýbrahim´in vefatýnda bizzat gözlerinden yaþlar akýtarak aðlamýþ; kendisine aðlamayý yasaklamýþ olduðu hatýrlatýlýnca da, bunun yasak olan aðlama þekli olmayýp gözyaþý dökmekle Allah´ýn azap etmeyeceðini, ancak -mübarek dilini iþaret edip- onunla azap edeceðini belirtmiþ ve "Muhakkak ki ölü, ehlinin üzerine baðýrýp çaðýrmayla azap duyar" buyurmuþlardý (Buhârî, Cenâiz,42, 43).

Yine Peygamberimiz bir cenazede kabrin kenarýna oturmuþ, gözyaþlarý topraða damlayacak derecede aðlamýþ, kýzý Rukiyye´nin vefatýnda, yanýnda sessizce aðlayan Fâtýma´nýn gözyaþlarýný kendi eliyle silmiþ, onun bu þekilde aðlamasýný yasaklamamýþ ve Hz. Ömer bir cenazede aðlayan kadýna baðýrýnca Hz. Ömer´e "Býrak onu, aðlasýn, muhakkak ki, göz yaþarýr" buyurarak sessizce aðlayanýn serbest býrakýlmasý gereðine iþaret buyurmuþtur (Ýbn Mâce, Zühd 19, Cenâiz, 53).

Ýslâm´da ta´ziyenin, yani baþsaðlýðý dilemenin süresinin üç gündür ve üçüncü günden sonra taziye hoþ görülmemiþtir.

Buna raðmen, Cahilî bir davranýþ biçimi olan matem, sonraki asýrlarda önü alýnamayan bir yayýlma gösteren yerleþik bid´atlerden biri haline gelmiþtir. Hz. Hüseyin´in 10 Muharrem 680 tarihinde Kerbela´da þehit ediliþi Þiîlerce mezhebî bir alamet telâkki edilerek, her yýl düzenlenen matem merasimleriyle anýlmaktadýr. 10 Muharrem günü meydanlarý dolduran binlerce genç-yaþlý þiî, bir aðýzdan "Ya Hüseyin" diye haykýrarak gözyaþý dökerken, baþlarýný yumruklamakta ve bedenlerini zincirlerle dövmektedirler. Bu ve buna benzer davranýþ biçimlerinin Resulullah (s.a.s)´in ortaya koyduðu ve uyulmasýný istediði prensiplerle alakasýnýn olmadýðý ortadadýr. Yine günümüzde Resulullah (s.a.s)´ ýn yasakladýðý ölüler için tutulan matemler, dövünerek ve baðýrarak aðlamalar, diðer müslümanlar arasýnda da yer etmiþ bulunmaktadýr.

Ayrýca, çaðdaþ cahili ideoloji ve sistemlerin bir anlamda ilâhlaþtýrdýklarý ölmüþ kiþiler için tuttuklarý matem türü vardýr. Devlet düzeyinde gerçekleþtirilen bu matem tutma organizeleri sýrasýnda belirli bir müddet hareketsiz ve dimdik bir þekilde yas tutulur, sirenler çalýnýr ve bayraklar yarýya indirilir. Yine cenaze ve ölüm yýl dönümleri için düzenlenen matem merasimleri esnasýnda yas tutanlar, siyah renklere bürünürler. Bu davranýþlarýn anlamsýzlýðý ve Ýslam öncesi cahiliyet yaþamýnýn çaðdaþ dünyaya yansýmalarýndan biri oluþu, müslümanlarýn bu tür davranýþlara karþý duyarlý olmalarýný gerektirmektedir. Ýslâm, ölümü mutlak anlamda üzücü bir olay görmediði ve Allah Teâlâ´nýn herkes için takdir buyurduðu bir olay olarak telâkki ettiði için ölçüleri dýþýnda; bir açýdan ölenlere tapýnmaya kadar varan matem tutmalara izin vermemiþtir.


radyobeyan