Dört Mezheb Fýkhý
Pages: 1
Rada By: ezelinur Date: 02 Mart 2010, 19:45:49
Rada Tanimi

Radâa veya rýdâa da denilen radâ veya rýdâ nýn lügat anlamý, ister insanýn Afsun, isterse hayvanýn olsun, memesini emmek­tir. Ýnek veya koyunun memesini emen kimseye lügat olarak "radaa-hâ", yani "onu emdi" denir. Sütü saðýlýr da, çocuk bu sütü içerse, "radaahâ" (emdi) denilmez. Lügat anlamý bakýmýndan sütü emenin küçük yaþta olmasý þart deðildir.

Radâ´ýn þer´î anlamýna gelince; bu, insan sütünün, yaþý iki se­neyi geçmemiþ bir çocuðun karnýna ulaþmasýdýr.

Küçük bir erkek çocuðuyla bir kýz çocuðu, bir hayvanýn sütünü içerlerse, birbirlerine haram olmazlar. Sütün, çocuðun memeyi em­mesi ve aðýz yoluyla karnýna ulaþmasý ile boðazýna akýtýlmasý veya burnundan girdirilmesi arasýnda hüküm bakýmýndan bir fark yoktur. Ýleride anlatýlacak olan þartlar çerçevesinde, anýlan iki senelik süre zarfýnda çocuðun kamýna süt girerse, þer´î radâ vukûbulmuþ olur ve buna, açýklamasý ileride yapýlacak olan mahremiyet terettüb eder. Ama çocuðun yaþý ikiden fazla olur ve süt emerse, bu þer´î bir radâ olmaz. Zîra Cenab- Allah: "Anneler, çocuklarýný tam iki yýl emzirsinler" buyurmuþtur. Bu âyet-i kerîme, þeriat nazarýnda geçerli olan en uzun emzirme süresinin iki yýl olduðuna delâlet etmektedir. Ýki sene dol­duktan sonra geçen süre bir anlýk bile olsa, yapýlan emzirme þer´î ra­dâ sayýlmaz ve mahremiyet sonucunu doðurmaz. Zîra Peygamber (s.a.s.) efendimiz buyurmuþlardýr ki:

"Barsaklan(n arasýný) açmayan ve iki seneden önce olmayan (em­zirme) radâ Olmaz.[24]

Barsaklarýn arasýný açan emmekten kasýt, sütün barsaklarýn içine ulaþmasý demektir. Ayrýca baþka bir hadîs-i þerifte Peygamber (s.a.s.) efendimiz þöyle buyurmuþlardýr:

"Ýki sene (yaþ) içinde olmayan (süt) emme, radâ sayýlmaz.[25]

Eðer Müslim´in Sahih´inde nakledildiðine göre Peygamber (s.a.s.) efendimiz, Süheyl kýzý Sehle´ye, kocasý Ebû Huzeyfe´nin kölesi Sâ-lim´i, bulûða erdikten sonra, onun anasý olmasý ve dolayýsýyla Sâlim´in de kendisine bakmasý haram olmamasý için emzirmemesini emretti­ði ileri sürülürse cevabýmýz þöyle olur: Olayýn cereyan etmesi þu þe­kilde olmuþtur: Öehle, Hz.Peygamber´in huzuruna çýkarak demiþti ki: "Ey Allah´ýn Rasûlü! (Kocam) Ebû Huzeyfe´nin kölesi Salim, yaþamý­ný evimizde sürdürmektedir. Artýk erkeklerin ulaþtýklarý düzeye ulaþ­mýþ, onlarýn bildiklerini de bilmiþtir." Bunun üzerine Hz.Peygamber ona þu cevabý vermiþti:

"Onu emzir ki, Ona mahrem olasýn.[26]

Bu, yaþý büyük kimseleri emzirmenin de mahremiyeti gerektir­diðine dâir sarih bir hüküm olarak kabul edilebilir. Oysa bu, radâ sü­resinin iki seneyle sýnýrlandýrýlmasýndan önce geçen bir olaydýr. Bununla amel etmek nesh olunmuþtur. Ya da bu, Sehle ile Sâlim´e özgü bir durumdur. Zîra Hz.Peygamber, bu aileye ruhsat vermeyi ge­rektiren zorlayýcý bir zaruret görmüþtü. Öyle ki Salim, hiç bir durum­da eve girmemezlik edemiyordu. Eve girmesi zorunluydu. Ayrýca burada bir baþka problem vardýr: Emzirme, emen erkeðe haram olan memenin açýlýp emilmesini ve dokunulmasýný gerekli kýlar. Buna ce­vaben de deriz ki: Emzirmek Ýçin memenin açýlýp emilmesi ve ona do­kunulmasý gerekmez. Çünkü radâ mahremiyeti, memeden süt emmekle sabit olduðu gibi, Ýçmekle de sabit olur. Çünkü kadýn sütü­nü bir kaba saðmýþ ve öbürü de bu sütü içmiþ olabilir.

(82) Hanefîler radâ´nýn zamanýyla ilgili olarak iki görüþün mevcut ol­duðunu söylediler:

Birinci görüþe göre radâ zamaný ikibuçuk sene, yani otuz aydýr. Bu müd­det zarfýnda çocuðun karnýna süt ulaþýrsa, bu þer´î radâ olur ki yakýnda an­latýlacak olan hükümlere tâbi olur. Ama bu müddetin bitiminden sonra karnýna süt ulaþýrsa, bu þer´î radâ olmaz.

ikinci görüþe göre radâ zamaný sadece iki senedir. Ýki senenin bitimin­den sonra çocuðun karnýna süt ulaþýrsa, bu þer´î radâ olmaz.

Birinci görüþ Ebû Hanîfe´nin, ikinci görüþ ise Ýmâmeyn´indir. Ebû Ha-nîfe´nin görüþüyle mi, yoksa îmâmeyn´in görüþüyle mi amel etmek gerekir? Cevaben deriz ki: Tercihe þayan ve mûtemed olan, bunda delilin kuvvetine bakmaktýr. Hangi tarafýn delili daha kuvvetliyse, onun görüþünü tercih et­mek gerekir. Görüldüðü kadarýyla burada delîl, Ýmâmeyn´in görüþünü teyîd etmektedir. Bunu þöyle açýklayabiliriz: Noksanlýklardan münezzeh olan yü­ce Allah buyuruyor ki:

"Onun (rahimde) taþýnmasý ve sütten kesilmesi otuz ay sürer.[27]

Bunun anlamý hamileliðin en az süresinin altý ay olduðudur. Geriye 24 ay kalýyor ki, bu da radâ süresidir. Bu âyet-i kerîmeyi bu þekilde tevil eden Hz.Ali (r.a.) dir. Hz.Osman (r.a.), altý ayda doðum yapan bir kadýna had tatbik etmek istediðinde, Hz.Ali (r.a.) ona þöyle demiþti: "Hayýr! Ona had tatbik edemezsiniz. Çünkü o, hamileliðin asgarî süresi içinde doðum yap­mýþtýr ki, bu süre de altý aydýr." Bu sözü söylerken de yukarýdaki âyetten delil çýkarmýþtý. Hz.Osman (r.a.) onun bu sözlerinin isabetli oluþuna kanaat getirmiþti. Görüldüðü gibi âyet-i kerîmenin bu þekilde anlaþýlmasýnda bir zor­lanma yoktur. Ama Ebû Hanîfe, yukarýdaki âyet-i kerîmeden baþka þekilde delil çýkarmýþ ve þöyle demiþtir: "Onun(cocuðun) rahimde kalma ve oradan ayrýlma süresi otuz aydýr" âyetinin anlamý, rahimde kalmanýn ve oradan ay­rýlmanýn her birinin süresi otuz aydýr þeklinde anlaþýlmalýdýr. Sanki Cenab-ý Allah, ´rahimde kalma süresi otuz ay, oradan ayrýlma süresi de otuz aydýr´ diye buyurmuþtur. Burada kasdedilen, hamileliðin en azý deðil de, en çok süresidir. Öyleyse rahimden ayrýlma süresi de ikibuçuk sene, yani otuz ay­dýr. Çocuk bu süre içinde sütü içerse radî (emici) olur. Ama buna karþý ha­mileliðin en fazla müddeti otuz ay deðil de, iki sene olur diyenler de olmuþtur. Hz.Âiþe´nin þöyle dediði rivayet edilir: "Öreke çevresinin uzunluðu kadar olsun, çocuk, anasýnýn rahminde iki seneden fazla kalmaz." Öreke çevresi, kýsa zamandan kinayedir. Buna cevap olarak denir ki; Hz.Âiþe´nin bu sözü, hamilelik süresini belirlemiþtir. Bununla da, hamilelik süresinin iki sene ol­duðunu öðreniyoruz. Çocuðu sütten kesme süresiyse kendi hali üzere býra­kýlmýþtýr. Bu cevapta apaçýk bir zorlanma olduðu görülmektedir. Zîra âyet-i kerîmenin, hamilelik süresini ikibuçuk sene olarak belirlediðini söylemenin bir anlamý yoktur. Hadîs-i þerif, hamilelik süresinin iki seneden bir an bile fazla olmayacaðýný ifâde etmektedir. Bazý muhakkikler bunu açýklama sa­dedinde otuz ayýn iki anlamda kullanýldýðýný söylemiþlerdir:

a) Gerçek anlam ki, bu otuz aydan anlaþýlmaktadýr.

b) Mecazî anlam ki, bu hadîsin delâlet ettiði yirmi dört aydýr.


Ayný lâfýz hem gerçek, hem mecazî anlamda kullanýlmýþ olmaktadýr. Her halükârda bu caiz deðildir. Çünkü burada gerçek ve mecazî anlam bir araya getirilmiþtir. Ayný lâfýz -ki bu, otuz aydýr- ayný kullanýþla iki anlam için kul­lanýlmýþtýr. Bunlardan biri otuz ay, diðeri yirmidört aydýr. Þu da var ki, sayý isimlerini, birini diðerinin anlamýnda kullanarak alanlarý dýþýna çýkarmak sahih olmaz. Zîra böyle yapmakta belirsizlik ve müphemlik vardýr. Týpký özel isimler (alem) de olduðu gibi, sayý isimleri, tahsis edildikleri þeylere mahsusturlar. Bazýlarý buna cevaben derler ki: Âyet-i kerîmedeki "hamlühu" kelimesi müb-tedâ olup haberi hazf edilmiþtir ki, hazfedilen bu haber de takdîren "erbaa-tün ve ýþrûne"dir. "Fisâîühü" kelimesiyse bir baþka mübtedâ olup haberi, "selâsüne þehren"dir. Burada gerçek anlamla mecazî anlam bir araya geti­rilmiþ deðildir.

Bu cevabý veren kimseye, âyet-i kerîmedeki mahzufa delâlet eden veya bunun bir harfine iþaret eden herhangi bir delil soracak olursan, sana böyle bir delil gösterme imkânýný bulamaz. Kaldý ki bu, þer´î bir hüküm olup, açýklama yerinde hazfedilmesi mutlak surette sahih olmaz. Aksi halde dileyen herkesin dilediði hükmü takrir etmesi, dilediðini de hazfetmesi sahih olur. Hz.Âiþe´nin hadîsine gelince; onun, âyet-i kerîmeye hiçbir müdâhalesi yoktur. Âyet-i kerîme önce kendi hududu içinde anlaþýlmalý, sonra da anýlan hadîs bu âyete tatbik edilmelidir. Açýkça görüldüðü gibi,âyetin birinci þekilde an­laþýlmasý, bu konuda esas alýnmalýdýr. Hadîs de bunu teyid etmektedir. âyet-i kerîmesindeki "eþhür" kelimesinin müfred veya tesniye deðil de cemi olduðunu, oysa burada ´eþhür" kelimesinin iki ay ve bir kaç günlük bir zaman dilimi anlamýnda kullanýldýðýný, çünkü sadece içinde hac amellerinin sahih olabileceði hac mevsiminin Þevval ve Zilkade aylarýyla Zil­hicceden on günlük süre olduðunu, bununsa âyet-i ke­rîmesinde "otuz ay yirmi dört" ay anlamýnda kullanýlmasýnýn doðru sayýlmasýný gerektireceðini söyleyecek olursan, sana üç yönden cevap vere­biliriz:

1- Ayýn (Zuhicce´nin) bir kýsmý olan on gün, sayýlý bir þey kabul edilir ve bu ayýn üçte biridir ki, bunun için cemi (çoðul) kalýbým kullanmak sahih olur.

2- "Eþhür" kelimesi cem deðil de, ism-i cem´dir ve ism-i cem´, birden fazla þeyler için, meselâ iki veya üç sayýdaki þeyler için kullanýlabilir.

3- "Eþhür" kelimesi sayý lâfýzlarýndan olmadýðý için "selâsûn" gibi de­ðildir. Önce de söylediðimiz gibi, sayý lâfýzlarýndan bazýsýný bazýsý yerine kul­lanmak sahih deðildir. Çünkü her sayý lâfzý kendi sayýsý için kullanýlmaya mahsustur. Bu anlatýlanlardan sonra "eþhür" kelimesinin diðer senelerde mü­teaddit olmasý itibariyle cem edilmesi sahih olmaktadýr. Delil, îmâmeyn´in bu konudaki görüþünü teyid etmektedir. Kaldý ki Allahü Teâlâ þu âyet-i ke­rîmeyle radâ (süt emme) süresini de belirtmiþtir:

"Anneler, çocuklarýný tam iki yýl emzirirler. Bu hüküm, süt emzirme­nin tamamlanmasýný isteyenler içindir.[28]

Esah olan, Ýmâmeyn´in görüþüdür. Müftâbih olan görüþ de budur.

Mâlikîler dediler ki: Radâ (emzirme)müddetý, iki sene iki aydýr. Bu da toplam yirmialtý ay eder. Herhalde bunlar iki ayý, ihtiyat için eklemiþler­dir. Ama bu süre zarfýnda süt emmek, mâhiyeti yakýnda açýklanacak olan haramlýðý gerektiren þer´î bir radâ sayýlmaz. Ancak çocuk, süte ihtiyacý kal­madýðý için sütten kesilmesinden önce sütü emerse, bu emiþi þer´î bir radâ olur. Kadýn bu süre zarfýnda çocuðu sütten kesmeden önce veya kestikten sonra bir iki gün içinde emzirirse, bu, süt mahremiyetini yayan þer´î bir radâ olur. Bu hükümde ittifak vardýr. Ama sütten kestikten ve çocuðun meme sütüne ihtiyacý kalmadýktan sonra emzirirse, bu þer´î radâ olmaz. Süte ihti­yacý kalmadýktan uzun zaman sonra da emzirse, kýsa zaman sonra da emzir-se, hüküm aynýdýr. Meþhur olan görüþ budur. Sözgelimi bir sene ve üç aylýk ömrü olan bir çocuk sütten kesilir, ana sütünü unutup diðer yiyecekleri ye­diði için süte olan ihtiyacý kalmaz, bu arada ömrü de bir sene dört ayý bulur, süt ihtiyacýnýn bitmesinden beþ gün sonra emzikçi kadýn onu emzirirse, (ara­daki bu mesafe beþ günden az da olabilir, çok da olabilir) bu þer´î bir radâ olmaz. Bazýlarý derler ki: Çocuk iki yaþýn tamamlanmasýndan önce sütten kesilip süte ihtiyacý kalmamýþ olsa bile, emzirilmesi þer´î bir radâ sayýlýr. Ha-nefîler de bu görüþe sahiptirler. Ama bu zayýftýr. Bütün bu anlatýlanlardan öðreniyoruz ki, radâ hususunda Mâlikîler dýþýndaki mezheb imamlarý ara­sýnda bir ihtilâf yoktur. Mâlikîler, iki sene içinde sütten kestikten sonra ya­pýlan emzirme hususunda ihtilâf etmiþ ve iki seneye iki ay eklemiþlerdir. Onlarýn meþhur görüþü budur. Ama ikinci kavilleri, diðer mezheb imamla­rýnýn kavillerine muvafýktýr. Hanefîler, Mâlikîlerin aksi görüþe sahiptirler. Hanefîlere göre mûtemed olan, diðer mezheb imamlarýna muvafakat etmektir. Mûtemed olmayan görüþ ise, daha önce de belirtildiði gibi, radâ süresinin iki buçuk sene oluþudur.


radyobeyan