Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Ma'ruf By: armi Date: 02 Mart 2010, 17:39:27

MA´RÛF




Arapça´da "aklýn ve dinin hoþ gördüðü þey, ihsan, iyilik" anlamýna gelen kelime. Kökü; bilmek, idare etmek, tanýmak manasýndaki "a-ra-fe" sözcüðüdür. "Örf/Urf" kelimesiyle kökdeþ olup aslî manasý bakýmýndan da "örf olan þey" demektir.

Kelime, Kur´an-ý Kerim´de 30´a yakýn yerde kullanýlmýþtýr. Kullanýmýn tamamýna yakýn bir kýsmýnda harfi tarif almýþ olarak, "el-Ma´ruf" þeklindedir. Anlaþýlýyor ki, kullaným sýrasýnda sýradan kimi örf olan þeyler deðil, çerçevesi ve içeriði ile belli ve belirgin bir kavram ifade edilmektedir. Bu kavramýn mahiyetini Kur´an-ý Kerim, bize, apaçýk bir biçimde bildirir. Nitekim;

"Toptan Allahýn ipine sarýlýn, ayrýlmayýn. Allah´ýn size olan nimetini anýn: Düþmandýnýz, kalblerinizin arasýný uzlaþtýrdý da O´nun nimeti sayesinde kardeþ oldunuz. Bir ateþ çukurunun kenarýnda idiniz, sizi oradan kurtardý. Allah, doðru yola eriþesiniz diye size ayetlerini açýklar. Sizden, hayra çaðýran, iyiliði (marufu) emreden ve fenalýktan alýkoyan bir cemaat olsun. Ýþte baþarýya eriþenler yalnýz onlardýr. Kendilerine belgeler geldikten sonra ayrýlan ve ayrýlýða düþenler gibi olmayýn. Bir takým yüzlerin aðaracaðý ve bir takým yüzlerin kararacaðý günde büyük azap onlaradýr. Yüzleri kararanlara; Ýnanmanýzdan sonra inkâr eder misiniz; inkârýnýzdan ötürü tadýn azabý" denilecektir. Yüzleri aðaranlar ise, Allah´ýn rahmetindedir. Onlar orada temellidirler. Ýþte bunlar, sana doðru olarak okuduðumuz Allah´ýn ayetleridir. Allah hiç kimseye zulmetmek istemez. Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah´ýndýr. Ýþler Allah´a varacaktýr. Siz, insanlar için ortaya çýkarýlan, marufu emreden, kötülükten alýkoyan, Allah´a inanan hayýrlý bir ümmetsiziniz. Kitap ehli inanmýþ olsalardý, kendileri için daha hayýrlý olurdu. Ýçlerinden inananlar olmakla beraber, çoðu yoldan çýkmýþtýr" (Âl-i Ýmrân, 3/103-110).

"(Onlar) ellerindeki Tevrat ve Ýncil´de yazýlý bulacaklarý ümmî nebi olan O Resul´e uyanlardýr. O kendilerine marufu emrediyor, onlarý kötülükten nehyediyor, onlara temiz þeyleri helâl, murdar þeyleri de haram kýlýyor. Üzerlerindeki aðýr yüklerini, sýrtlarýndaki zincirleri indiriyor. Ýþte, O´na iman edenler, O´nu tazim edenler, O´na yardým edenler ve O´nunla birlikte indirilen Nur´a tabi olanlar var ya, onlar selâmete erenlerin ta kendileridir" (el-A´raf, 7/157) anlamýndaki ayeti kerimeler, birarada alýndýðýnda, marufu tanýmamýza imkân saðlayýcý bir aydýnlýk getirmektedir. Buna göre maruf, insanlara peygamberler eliyle getirilen ve her peygamberin geliþiyle birlikte bir bölümü de deðiþebilen, insanlarý birleþtirici ve ateþten kurtarýcý günlük uygulamalar bütünüdür. Öyle ki, inanmýþ olmak bile (burada kitap ehli anýlarak belirtiliyor), ancak marufa uymak ve onu emretmekle mümkün görünüyor. Gerçekten de, Tevbe suresinin 71 ve 112. ayetlerinde müminlere has davranýþlar olarak namaz, zekât, Allah ve Resulüne itaat, tevbe, ibadet, hamd, seyahat, rükû ve secdeyle birlikte marufun emredilmesi ve kötülüðün nehyi de zikredilmekte; Lokman´ýn oðluna olan nasihatýndaysa, bu uygulama namazla birlikte anýlmaktadýr (Lokman, 29/17). A´raf suresinin 199. ayetinde kolaylýðý tutma ve cahillerden yüz çevirmeyle birlikte anýlan marufu emretmek, "Eðer kendilerine yeryüzünde bir iktidar verirsek, onlar, namazý dosdoðru kýlar, zekâtý verir, marufu emreder, kötülükten nehyederler; bütün iþler Allah´a dönecektir" (el-Hacc, 22/41) anlamýndaki ayette hâkimiyet durumundaki üç temel uygulamadan biri olarak anýlacak ölçüde önem taþýmaktadýr.

Nitekim, Allah´ýn Resulü de, Ýslâm dininin sekiz esasý olarak, "Ortak koþmaksýzýn Allah´a ibadet, namaz, zekât, oruç, hac, marufu emretmek, kötülükten nehyetmek ve cihat "ý sayar (bu, Bezzar rivâyeti olup; Hâkim, sekizinci sýrada cihad yerine "ev halkýna selâm"ý zikreder) ve bunlardan birini terkedenin dininin bir parçasýný terkettiði hüsranda olduðu ve tümünü býrakanýn da Ýslâm´a sýrt dönmüþ olacaðý haberini verir (el-Münzirî, Tergîb ve Terhib, Terc. A. Muhtar Büyükçýnar, A. Arpa, D. Pusmaz, A. Yücel Ýyiliði emir ve kötülükten nehiy bölümü 28 Sayýlý Hadis; Tirmizi´de, Birr ve Sýla 13); küçüðümüze þefkat, büyüðümüze saygý göstermeyen, marufu emretmeyen ve kötülükten sakýndýrmayan bizden deðildir" buyurularak, konunun önemi vurgulanýr. Marufun emir ve kötülüðün nehy edilmesinin terkinin dualarýn kabulüne engel olacaðý (Ýbn Mâce, Fiten 20), bunun Yüce Allah´ýn ceza göndermesine yol açacaðý ve dualarýn kabulünü önleyeceði (Tirmizi, Fiten, 9) hususlarý da, yine Peygamberimiz Efendimizin bildirdikleri arasýndadýr.

Marufun emri ve münkerin nehyi, farzlar arasýnda zikredilmiþ ve özellikle Mu´tezile olaya çok büyük bir önem atfederek, onu, dinin beþ esasý arasýna almýþtýr. Þu var ki, sünnilikte gerek maruf ve gerekse münkerin þer´an öðretilmiþ ve tasrih edilmiþ olmasýnýn gerektiðine inanýlýrken; Mu´tezile, belirleyici öðenin akýl olduðu görüþünde bulunmuþ (N. Çaðatay, Ý A. Çubukçu, Ýslâm Mezhepleri Tarihi, 112); Þia ise, belirlemenin hem þer´an, hem aklen olabileceði kanaatini öne sürmüþtür (Kâþif´ul-Gýta, Caferî Mezhebi, terc. A. Gölpýnarlý, 69).


radyobeyan