Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Maklub hadis By: armi Date: 02 Mart 2010, 17:25:13
MAKLÛB HADÎS




Ýsnatta veya metinde isim ve ibarelerin yerlerinin deðiþtirilmesiyle ortaya çýkan hadis türü. Maklûb, lügatta "tersine çevrilmiþ, altý üstüne veya içi dýþýna döndürülmüþ, deðiþtirilmiþ, baþka bir þekle sokulmuþ" anlamlarýndadýr.

Hadis ýstýlahýnda; râvi zincirindeki bir þahsýn isminin önce geçmesi gerektiði halde sonra, sonra geçmesi gereken ismin de önce zikredilmesi veya ayný þeyin hadis metni üzerinde yapýlmasý halinde ortaya çýkan hadise maklûb hadis denilmektedir. Yani râvi, gerek senette ve gerekse metindeki bilgilerin yerlerini deðiþtirip hadisi birbirine karýþtýrmakta ve alt-üst etmektedir. Maklûb hadis sahih olarak rivayet edildiði þekilden baþka bir hale sokulduðu için, muhaddisler bu tür hadisleri zayýf hadislerden saymýþlardýr. Maklûb hadisin zayýf sayýlmasýnýn sebebi, ondaki takdim, tehir ve bir þeyin diðeri ile deðiþtirilmesi suretiyle meydana gelen zabt eksikliðidir. Maklûb hadis, okuyanýn hataya düþmesine de sebep olur.

Maklûb hadiste yer deðiþtirme iki ayrý þahýsta olduðu gibi bizzat tek bir kiþinin isminde de vuku bulabilmektedir. Örneðin ravi Ka´b b. Mürr diyecek yerde Mürr b. Ka´b þeklinde rivayet ettiði zaman, baba oðul; oðul da babanýn yerine geçmiþ olduðundan hadis maklûb olur.

Metinden dolayý maklûp sayýlan hadisin örneði de Müslim´de Ebu Hureyreden nakledilen; (ARAPÇA) "(sol elinin verdiðini sað eli bilmeyecek þekilde gizlice sadaka veren kimse) (Müslim, Zekât, 30) hadisidir. Bu hadis Buharîde; " ARAPÇA" sað elinin verdiðini sol eli bilmeyecek þekilde gizlice veren kimse) (Buhârî, Zekât, 16) þeklindedir. Görüldüðü gibi Müslim´in ravilerinden biri " ARAPÇA " sözünü takdim; " ARAPÇA " sözünü de tehir ederek hadisi maklûb olarak rivayet etmiþtir (Suphi es-Salih, Hadis Ýlimleri ve Hadis Ýstilahlarý, Terc. Yaþar Kandemir, Ankara 1981, 161).

Hadisteki kalb, sehven yapýldýðý için hadis zayýf sayýlmaktadýr. Eðer kalb sehven deðil de bilinerek yapýlýrsa hadis, maklûb deðil, mevzu (uydurma) hadis kabul edilir. Râvi, hadisin sahih olarak rivayet edildiði senedi terk edip onun yerine halkýn raðbet ettiði baþka bir senedi koyarak naklettiði zaman hadis "mevzu" olmuþ olur.

Diðer bir kalb çeþidi de iki ayrý hadisin senedlerinin birbiriyle yer deðiþtirilmesi þeklinde yapýlanýdýr. Buna ýstýlahta "Kalb-i Mürekkeb" denilmektedir (Tecrid-i Sarih Tercemesi, Ankara 1980, I, 308).

Hadisçilerin çoðu bir kýsým hadisleri bilerek maklûb hale sokmuþlardýr. Onlarýn böyle davranmaktaki gayeleri, hadis uydurmak veya kalbettikleri hadisi ayrý bir hadis olarak kabul ettirmek deðildir. Kendilerini Resulullah (s.a.s)´den sahih olarak rivayet edilen hadisleri toplayýp hýfzetmeye adamýþ muhaddisler, hadis almak için gittikleri kimselere, baþkalarýnýn telkinlerinin tesir edip etmediðini ve hýfzdaki durumlarýný ölçmek için hadisleri kalb ederek okurlar ve böylece onlarý imtihan ederlerdi.

Yahya b. Maîn, Ebu Nuaym´ý denemek için onun otuz tane hadisini bir kâðýda yazdý ve her on hadisten sonra Ebu Nuaym´a ait olmayan bir hadis ekledi. Ahmed b. Hanbel´le birlikte, Ebu Nuaym´a giden Ýbn Maîn, bu hadisleri ona okumaya baþladý. Ýlk on hadisi okuduktan sonra on birinci hadisi okuduklarýnda, Ebu Nuaym "ben böyle bir hadis nakletmedim" diyerek onu reddetti. Ýbn Maîn hadislerin tamamýný okuduðunda gayesini anlayan Ebu Nuaym, onu kovalayarak evinden dýþarý attý. Bunun üzerine Ahmed b. Hanbel, Ýbn Maîn´e, "ben sana yapma, o saðlamdýr demiþtim" dediðinde, Ýbn Mâîn; "Böyle bir kovulma, yaptýðýmýz yolculuktan daha hayýrlýdýr" cevabýný vermiþti (Suphi es-Salih, a.g.e., 163).

Ýmam Buharî, Baðdat´a gittiði zaman, Baðdattaki âlimler onu imtihan gayesiyle, senet ve metinlerini deðiþtirerek yüz hadis hazýrlamýþlar ve ona okumuþlardý. Maklûb hadislerin okunmasý bitene kadar "bilmiyorum" diyen Buharî, peþinden, maklûb hadislerin isnat ve metinlerini yerli yerine koyarak onlarý tashih etmiþti (Ýbn Hacer el-Askalânî, Nuhbetu´l-Fiker þehri, Ýstanbul 1306, 49). Bu onun hýfzýnýn kuvvetini açýkça ortaya koyan bir imtihan olmuþtu.

Ancak hadis tenkidcileri, Resulullah (s.a.s)´ýn yasaklamasýndan dolayý bu tür yanýltmalarý çok çirkin bulmuþlardýr (Suphi es-Salih, a.g.e., 164).



radyobeyan