Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Maide suresi By: armi Date: 02 Mart 2010, 17:22:25

MÂÝDE SÛRESÝ




Kur´an-ý Kerim´in beþinci suresi. Medenî surelerdendir. Yüz yirmi ayet, bin sekiz yüz dört kelime ve on bir bin dokuz yüz otuz üç harften ibarettir. Fasýlâlarý, ra, lam, nun, ba, dal harfleridir. Hudeybiye gününden baþlayarak peyderpey nazil olmuþtur. Nüzül sýrasý Fetih suresinden sonradýr (ez-Zemahþeri, el-Keþþâf, Beyrut, t.y., I, 600).

Adýný yüz on ikinci ayetinde geçen "mâide" kelimesinden almýþtýr. Bu adý almasýnýn özel bir sebebi yoktur. Mâide isminin ayette geçiþ þekli þöyledir: "Hani, havariler: "Ey Meryem oðlu Ýsa! Rabbinin, gökten bize bir sofra (mâide) indirmeye gücü yeter mi?" demiþlerdir...!" Sure; Ukud, Munkýze ve Müba´sire adlarýyla da anýlmaktadýr.

Sure, Ýslâm itikadýnýn yayýldýðý, yok edilmesinin mümkün olmadýðýnýn bütün müþriklerce anlaþýldýðý bir zamanda inmeye baþlamýþtýr. Ýslâm, devlet olma yolunda her þeyini tamamlamýþ, siyasi, iktisadî ve askerî kurumlarýnýn temelini kurmuþtu. Hicretten sonra, siyasî tarih açýsýndan çok kýsa sayýlabilecek on yýl gibi bir zaman içinde Ýslâm, dünya tarihinde o güne dek eþine rastlanmamýþ bir hýzla bütün Arap yarým adasýný hâkimiyeti altýna almýþtý.

Bu dönemde müslümanlarýn ahlâkî, sosyal ve kültürel davranýþlarý þekillenmiþ ve onlarý, gayrýmüslimlerden belirgin bir þekilde ayýran bir görüntü ortaya çýkmýþtý. Ýslâmýn medenî ve ceza hukuku, Ýslâm devleti sýnýrlarý içerisinde, yönetim tarafýndan uygulanýyordu. Ýnsanlar arasýndaki iliþkileri düzenleyen kurallar tesbit edilmiþ ve bunlar kýsa zamanda müslümanlarca özümlenmiþti. Ýslâm toplumunun olgunlaþmasýnýn bu son döneminde nazil olan Mâide sûresi, her þeyiyle tamamlanmýþ olan dinin temel prensiblerini, helâllerini, haramlarýný son þekliyle bir arada, bir demet halinde ortaya koyuyor ve dinin her þeyiyle tamamlandýðýný ve insanlýða din olarak Ýslâmýn seçildiðini; Bu gün dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladým. Ve din olarak size Ýslâmý seçtim" (3) ayetiyle bütün insanlýða ilân ediyordu. Surede itikadi tasavvur bütün çýplaklýðý ile açýklýða kavuþturuluyor ve önceki surelerde ortaya konan hükümler üst üste tekrarlanarak defalarca teyit ediliyor. Bu hükümleri Ýslâm´ýn emirleri olarak ikrar etmek imandýr. Onlarý hayata tatbik etmek ise Ýslâm´dýr. Sure, bu unsurlarýn birbiriyle içiçe geçmiþ, birbirinden ayrýlamaz bir bütünü oluþturduðunu izah ediyor.

Allah Teâlâ, yüceliðinde ve hükümranlýðýnda hiçbir ortaðý bulunmayan yegâne ilâhtýr. Her þeyi o yaratmýþtýr. Yaratmasýnda baþka hiç bir kimsenin ortaklýðý, müdahalesi yoktur. Yarattýðý þeylerin tek malikî ve hakimi yine O´dur. Hüküm koymak sadece O´na mahsustur.

Bu gerçekler, Allah´ýn indirdiði hükümlerin dýþýnda, baþka bir þeyle hükmedilemeyeceði hususunu mantýkî olarak ortaya koyuyor. Her þeyin yaratýcýsý, sahibi, malikî O olduðuna göre, yarattýklarý için lâyýk gördüðü nizamý vazetmek de O´nun hakkýdýr. Mülkiyetinde bulunanlar için kanun koymasýna ve onlarýn uygulanmasýný istemesine hiç kimsenin itiraz etme hakký da yoktur. Eðer, insanlar arasýnda O´nun ahkâmýyla hükmetmekten kaçýnýlýrsa; bu, O´na karþý çýkmak, O´na isyan etmek ve O´nun ulûhiyyetini inkâr etmek demektir. Allah Teâlâ bu gerçeði, kendilerine gönderilen Tevrat ile hükmetmekle emrolunduklarý halde, bundan yüz çeviren Yahudiler hakkýnda nazil olan ve böyle yapan her topluluk için geçerli olan, "...Kim Allah´ýn indirdiði ile hükmetmezse, iþte onlar kafirlerin ta kendileridir. Kim, Allahýn indirdiði ile hükmetmezse, iþte onlar, zalimlerin ta kendileridir. Kim, Allah´ýn indirdikleri ile hükmetmezse iþte onlar fasýklarýn ta kendileridir" (44, 45, 47) ayetleri ile bütün açýklýðýyla herkese ilân etmektedir.

Allah´ýn hadlerini ikrâr etmek; helâl gösterdiðini helâl, haram gösterdiðini de haram saymak ve koyduðu hükümleri hayata tatbik etmek, O´nun ortaksýz tek Rab olduðunu kabul etmek demektir. Ondan baþkasýnýn yasaklamasýyla bir þeyi haram ve yasak saymak veya O´nun haram ve yasak kýldýðý þeyleri O´ndan baþkasýnýn serbest býrakmasýyla mubah saymak, O´nun Rûbûbiyyetini inkâr etmek ve O´ndan baþkalarýný Rabler edinmek demektir. Peygamber (s.a.s), henüz müslüman olmamýþ olan Adiy Ýbn Hâtem´in yanýnda; "Onlar, hahamlarýný, papazlarýný ve Meryemoðlu Ýsa Mesih´i Allah´tan baþka Rabler edindiler. Halbuki onlar ancak "bir" olan ve kendisinden baþka ilah olmayan Allah´a ibadet etmekle emrolunmuþlardý. Allah onlarýn koþtuklarý ortaklardan münezzehtir" (et-Tevbe, 9/31) ayetini okuduðu zaman Adiy Ýbn Hâtem itiraz etmiþ ve þöyle demiþti: "Hayýr. Onlar söylediðiniz gibi onlara kesinlikle ibadet etmediler". Hz. Peygamber (s.a.s)´in verdiði cevab, bu konuyu bütün yönleriyle açýklýða kavuþturuyordu: "Evet... Onlar, Allah´ýn helâl kýldýðýný onlara haram; haram kýldýðýný da helâl kýldýlar. Böyle yapmakla onlar; uyduklarý bu kimselere ibadet etmiþ, tapýnmýþ oldular" (Ýbn Kesir, Tefsiru´l-Kur´anil-Azim, Ýstanbul 1985, IV, 88). Bu izah, Allah´ýn indirdikleri ile hükmetmekten kaçýnarak kullarýn koyduðu kurallara göre hayatý tanzim etmenin ne demek olduðunu ortaya koyuyor: "...Halbuki onlar, ancak, bir olan ve kendisinden baþka ilâh olmayan Allah´a ibadet etmekle emrolunmuþlardý".

Bundan dolayýdýr ki bütün peygamberler ve ümmetleri O´nun þeriatýyla hükmetmekle emrolunmuþlardýr. Çünkü O´nun ahkâmý dindir ve O´nun indinde ondan baþka da din yoktur. Ýman edenler O´nun indirdiði dini emirlere uymakla, onlarla hükmetmekle O´na ibadet etmiþ olurlar. Böylece yaþayýþlarýnda Allah Teâlâ´ya hiç bir þeyi ortak koþmamýþ olurlar.

Surede konular þu þekilde ele alýnmaktadýr: Ýlk önce müslümanlarýn amelî, siyasî ve kültürel hayatlarý ile ilgili hükümler yer almaktadýr. Sure ilk ayetlerine; "Ey iman edenler! Akitleri titizlikle yerine getirin" (1) emriyle baþlýyor. Akitlerden kasýt, bu surede açýklanan ve genelde peygamber (s.a.s)´in getirdiklerinin tamamýný kapsayan, ilâhi hukukun gerektirdiði her þeye tam uyulmasý ve hudûdullâhýn gözetilmesidir. Müslüman, Ýslâm´ý kabul etmenin þartý olan "kelime-i tevhid"i ikrar ettiði zaman Allah´ýn ona yapmakla emrettiði her þeyi yerine getirmeye söz vermiþ olur. Müslümanlarýn hangi þartlarda olursa olsun, yapmýþ olduklarý anlaþmalara uymalarý istenmektedir. Bu giriþten sonra, titizlikle uyulmasý gereken sýnýrlar, hükümler gelmeye baþlýyor.

Ýlk önce, eti yenebilecek hayvanlarla ilgili hükümler yer alýyor. Arkasýndan; "Þüphesiz Allah dilediði hükmü koyar" (1) uyarýsýyla, O´nun koyduðu hükümlerin hiç kimse tarafýndan sorgulanamayacaðý gerçeði bir kez daha hatýrlatýlýyor. Bundan sonra, surenin akýþý içerisinde bir çok þer´î hüküm yer alýyor: Av ve kurbanlýk hayvanlara iliþkin helâl ve haramlar, Mescid-i Haram´da ve ihramlý iken yapýlmasý helâl ve haram olan davranýþlar, nikâhý helâl olan kadýnlara ait hükümler, temizlik ve abdestin alýnýþ þekli hakkýnda hükümler, hüküm verirken adaletli davranmaya dair talimatlar, Ýslâm düzenini bozucu davranýþlarda bulunma ve hýrsýzlýk cezalarýna ait hükümler, içki, kumar ve fal oklarýna ait hükümler, ihram yasaklarýna ait hükümler, ölüm üzere vasiyet ile alakalý hükümler, hayvanlardan Bahire*, Sâibe *, Vasile * ve Ham´a* taallûk eden hükümler (103), Tevratta bulunan ve müslümanlar içinde kanun haline getirilen kýsasa dair hükümler...

Ayetlerin akýþý içerisinde, helâl ve haramlara dair hükümlere uymak, onlara ait emirlere itaat etmek hususu devamlý hatýrlatýlýyor. Allah´ýn yasakladýðý þeyler dýþýnda, insanlara helâl kýlýnan nimetlerden yararlanýlmasý ve bunlarýn hiç kimse tarafýndan kendi nefsine yasak kýlýnmamasý gerektiði þeklindeki emirle müslümanlar uyarýlýyor: "Ey iman edenler! Allah´ýn size helâl kýldýðý temiz þeyleri haram saymayýn ve haddi aþmayýn... (87). Allah´ýn insanlara temiz olarak gösterdiði nimetleri kendi nefsine haram kýlanlar, nefislerine zulmetmiþ ve haddi aþmýþ olurlar.

Müslümanlar Medine´de devlet haline geldikleri için iktidarýn ve elde edilen baþanlarýn onlarý ifsat etmesi tehlikesi vardý. Allah onlarý böyle büyük bir imtihan ortamýnda, daha evvel kitap ehlinin düþtüðü duruma düþmemeleri için tekrar tekrar uyarmaktadýr. Müslümanlardan Allah´ýn ve Resulünün emrettiklerine tam anlamýyla uymalarý, onlara karþý gelmemeleri istenmektedir: Allah´a itaat edin, Peygamber´e itaat edin. Karþý gelmekten sakýnýn" (92).

Surede iþlenen diðer bir konu da, Yahudi ve Hristiyanlarýn durumudur. Yahudiler, Allah´a vermiþ olduklarý söze ihanet ettikleri için lânetlenmiþlerdi. Allah Teâlâ, Kur´an-ý Kerim´de onlar hakkýnda þöyle demektedir: "Þüphesiz ki Allah, Ýsrailoðullarýndan söz almýþtý... Verdikleri sözü bozduklarý için onlarý lânetledik ve kalplerini katýlaþtýrdýk... " (12, 13).

"Onlar, kelimeleri yerlerinden kaldýrýp deðiþtirdiler. Uyarýldýklarý Þeylerden pay almayý unuttular. Ey Muhammed! Pek azý müstesna, onlardan devamlý hainlik göreceksin..." (13) ayeti, onlarýn Allah´ýn kitabýný tahrif ettikleri ve uymalarý gereken konularda uyarýldýklarý halde, bunlarýn hepsine kulaklarýný týkamýþ olduklarýný bize bildirmektedir. Onlar Allah´a ve Allah´ýn gönderdiði nebilere ihanet etmiþ, onlara zulmetmiþlerdi. Allah´ýn uyarýlarýndan hiç bir zaman pay almadýklarý için, onlar daima Ýslâma düþman olacaklar ve iyilik görseler dahi daima müslümanlara ihânet edeceklerdir. Onlarýn þeytanlaþmýþ tabiatlarý bunu gerektirmektedir.

Hristiyanlar´ýn durumu, Yahudiler´in durumundan farklý deðildir. Çünkü onlarda, Allah´ýn indirdiði Ýncil´i tahrif ettiler. Onu hevâ ve heveslerine göre yeniden yazdýlar. Onlarýn düþtükleri en büyük sapýklýk, Tevhid konusu idi. Onlar Allah´ýn kulu ve Resulü olan Hz. Ýsa (a.s)´yý Allah´a ortak koþtular. Böylece sapýklýklarýn en büyüðü olan þirke sürüklendiler. Halbuki Hz. Ýsa (a.s) onlarý, Allah´ý bir bilip, hiçbir þeyi ortak koþmadan yalnýzca O´na ibadet etmeye çaðýrmýþtý. Onlar, "Allah Mesih´tir" ve "Allah, üç ilâhtan, biridir" diyerek Allah´a ortak koþmuþlardý. Onlarýn durumu þu ayeti kerimelerle açýklýða kavuþturulmuþtur: "Þüphesiz Allah, Meryem oðlu Ýsâ Mesihtir" diyenler, kafir oldular. Oysa Mesih onlara "Ey Ýsrailoðullarý! Hem benim, hem de sizin Rabbýnýz olan Allah´a ibadet edin demiþti. Þüphesiz ki "Allah üç ilahtan biridir" diyenler kafir olmuþtur" (72-73).

Daha sonra Hz. Adem (a.s)´ýn iki oðlunun kýssasý anlatýlarak, Ýsrailoðullarýnýn Peygamberi öldürmek için kurduklarý tuzaktan söz edilir. Ayrýca insan hayatýnýn dokunulmazlýðý da vurgulanmaktadýr.

Surenin üzerinde durduðu en önemli konulardan biri de, Ýslâm´ýn dýþýndaki kimselerle dostluk kurmak meselesidir. Kur´an-ý Kerim müminleri, ahlâkî çöküntü içinde bulunan Yahûdî ve Hristiyanlarla dost ve sýrdaþ olmamalarý için uyarmaktadýr: "Ey imân edenler! Yahudi ve Hristiyanlarý dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onlarý dost edinirse, þüphesiz onlardan olur... "(51). Dostluk baðlarý, kiþileri ve toplumlarý birbirinin hukukunu korumaya götürür. Ýnsanlar kimlere dost olur, yakýnlýk duyarlarsa, onlardan olmuþ olurlar. Bu ayetle müslümanlar, böyle büyük bir tehlikeye karþý uyarýlmaktadýrlar. Müminlerin dostlarýnýn kimler olduðunu Allah Teâlâ; "Sizin dostunuz sadece, Allah, O´nun peygamberi ve Allah´a boyun eðerek namaz kýlan, zekât veren müminlerdir" (55) ayetiyle tesbit etmekte ve bize bildirmektedir. Dostluk imanýn ölçüsü olarak deðerlendirilir: "Eðer onlar, Allah´a, Peygamber´e ve ona indirilene iman etmiþ olsalardý, kafirleri dost edinmezlerdi" (81).

Surenin sonunda, akidelerini düzeltmeleri için, "Hüküm günü"nde Allah Teâlâ ile Peygamberi Hz. Ýsâ (a.s) arasýnda geçecek olan konuþma yer alýr. Hz. Ýsâ (a.s), Allah Teâlâ´ya þöyle diyecektir: "Ben onlara sadece, bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbýnýz olan Allah´a ibadet edin dedim. Aralarýnda olduðum müddetçe onlara þahit idim. Sen beni semaya aldýðýn zaman, onlarý sen gözlüyordun. Sen her þeye þahitsin" (117). Bu ayet, Peygamberlerine inandýklarýný söyleyen Hristiyanlarý uyarmak için onlara hitap etmektedir. Ancak, Kur´an-ý Kerim´in genel mantýðý çerçevesinde deðerlendirildiðinde, peygamberleri hakkýnda batýl ümitler besleyen herkese hitap ettiði görülür. O gün hiç kimse sapýklýðý için bir mazeret bulamayacaðý gibi, inandýðýný söylediði peygamberlerine yapmýþ olduðu iftiradan da bir fayda göremeyecektir. Çünkü o gün, her yalancýnýn yalaný yüzüne vurulacaktýr.

Sure, Allah Teâlâ´nýn her þeye kadir olduðu ve her þeyin sahibinin O olduðu gerçeði hatýrlatýlarak son buluyor: "Göklerin, yerin ve her ikisinde bulunanlarýn mülkü Allah´a aittir" (120). O halde O´nun emrettiði her þeye uyulmalý ve yasakladýðý þeylerden kaçýnýlmalýdýr. O´na iman edip, O´na tabi olmayan hiç kimse, O´nun azabýndan kendini koruyamayacaktýr. Çünkü O, göklerin ve yerin tek malikî ve hâkimidir.


radyobeyan