Bir Kul Olarak Hz. Peygamber By: derya Date: 01 Mart 2010, 14:00:55
Bir Kul Olarak Hz. Peygamber (s.a.v.)
Hz. Peygamberin kulluk ve ubudiyet yönünü inceleyeceðimiz bu çalýþmaya, bazý hususlarý nazar-ý dikkate vererek baþlamak istiyoruz.
Kulluk ve ubudiyet, hiçbir insaný dýþarda býrakmaksýzýn, bütün insanlýða bir sorumluluk olarak yüklenmiþ olup, Kuran-ý Kerimin aðýrlýklý bir þekilde ele aldýðý mevzulardandýr. Yüce Rabbimiz, Ben, cinleri ve insanlarý, Bana kulluk etsinler diye yarattým (Zariyat/56) buyurmaktadýr. Âyette belirtildiði üzere, kulluk ve ubudiyet, insanlarýn ve cinlerin yaratýlýþ gayesi olarak açýklanmaktadýr. Bu âyetten ve Kuran-ý Kerimin genelinden çýkarýlabilecek sonuçlara göre, bütün mahlukatý var eden bir yaratýcý vardýr ve yaratýlan varlýklarla bu yaratýcý arasýndaki iliþki, yaratýlanlarýn Onu tanýmasý (marifet), Ona, ibâdetetmesi, Ona kulluk yapmasý þeklinde ortaya konulmaktadýr. Peygamberler de insan olmalarý hasebiyle ve ayrýca kulluk ve ubudiyet hususunda seçilen, örnek kimseler olmalarý sebebiyle, bu gerçeðin dýþýnda deðerlendirilemezler. Zaten bütün peygamberler, Allaha kulluk ve taatte son derece titiz davranmýþlar ve teblið ettikleri hususlarý önce bizzat kendileri uygulayarak, ümmetlerine örnek olmuþlardýr.
Öte yandan peygamberlerin gönderiliþ amaçlarý arasýnda zikredilenlerden biri de kulluk ve ubudiyettir. Nitekim Kuranda;Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona, Benden baþka ilâh yoktur, o halde Bana kulluk edin diye vahyetmiþ olmayalým (21/Enbiyâ, 25) buyurularak, peygamberlerin temel misyonuna iþaret edilmektedir.
Diðer bir âyette de Gerçek þu ki, Biz, her toplumun içinden Allaha kulluk edin, taðuttan kaçýnýn (mesajýyla gönderdiðimiz) bir elçi çýkardýk. Allah, o geçmiþ nesillerden bir kýsmýný hidâyetiyle doðru yola yöneltti; bir kýsmý da sapýklýk içinde býrakýlmaya müstehak oldu. O halde, þimdi, yeryüzünde dolaþýn ve hakký yalan sayanlarýn sonunun nasýl olduðunu görün! (16/Nahl, 36) buyurulmuþ, bütün peygamberlerin Allaha ibâdetve taðuttan ictinab esasý çerçevesinde vazifeli olduklarý vurgulanmýþtýr.
Yukarýdaki âyetlerde ifâde edilenlere, peygamberler hem birer kul olmalarý yönüyle muhatap olmuþ, hem de bu gerçekleri teblið ederek, hayata geçirilmesine örneklik etme sorumluluðunu üstlenmiþlerdir.
Hz. Peygambere hitap eden þu âyetler de peygamberlerin konumunu, Kuran perspektifinden çok net bir þekilde ortaya koymaktadýr: De ki (ey Peygamber) Ben size Allah?ýn hazineleri bendedir, demiyorum; ne insan idrakini aþan þeyleri bildiðimi söylüyorum ve ne de size Ben bir meleðim, diyorum. Ben sadece bana vahyedileni yerine getiriyorum. De ki, hiç gören ile görmeyen bir olur mu? Siz düþünmez misiniz? (6/Enâm, 50) (Ey peygamber) De ki : Allah dilemedikçe, kendime bir yarar saðlamak ya da kendimden bir zararý uzaklaþtýrmak benim elimde deðil. Eðer insan kavrayýþýnýn ötesinde olaný bilseydim, muhakkak ki, bahtiyarlýk adýna ne varsa ondan payýma daha çoðu düþerdi ve kötülük asla yaklaþamazdý bana. (Ama) ben sadece bir uyarýcýyým ve inanan bir topluma iyi haberler getiren bir müjdeci. (7/Arâf, 188); De ki: Ben de sizin gibi ölümlü bir insaným. Tanrýnýzýn Bir ve Tek Tanrý olduðu vahyolundu bana. Öyleyse, artýk her kim Rabbine kavuþmayý umuyorsa, dürüst ve erdemli davranýþlar ortaya koysun ve Rabbine özgü kullukta hiç kimseyi, hiçbir þeyi (Ona) ortak koþmasýn. (18/Kehf, 110)
Peygamberlerin insan olmalarý yönüne iþaret eden bu âyetlerin yanýsýra, onlarýn kulluk yönünü vurgulayan âyetler de vardýr.
Meselâ, 17/Ýsrâ sûresinin ilk âyetinde, Yüce Allah, peygamberimizi kulluk yönüyle tanýtmakta, kendine nispet ederken abdihî ifadesini kullanmaktadýr. Yine ayný þekilde Kehf suresinin ilk âyetinde de peygamberimiz kendisine kitabýn indirildiði kul olarak tanýtýlýrken abduhû kelimesi kullanýlmaktadýr.
Diðer peygamberler de kulluk ve ubudiyet açýsýndan farklý baðlamlarda ve çeþitli ifadelerle tanýtýlmaktadýr. Hz. Ýsa için Ne Ýsa, Allahýn kulu olmaktan kaçýnacak kadar gurura kapýldý, ne de ona yakýn olan melekler. Ona kulluk etmeyi gururlarýna yediremeyenler ve küstahça böbürlenenler (bilsinler ki Hesap Günü) Allah hepsini kendi katýnda toplayacaktýr?(4/Nisâ, 172) denilmektedir. Yine Hz. Ýsanýn aðzýndan Ben Allahýn kuluyum. O, bana ilahi mesajý bahþetti ve beni peygamber yaptý (19/Meryem, 30) denilerek, Hz. Ýsanýn abdullah oluþuna dikkat çekilmektedir.
Hz. Ýsanýn onurlandýrýlan ve Ýsrailoðullarý için örnek kýlýnan bir kul (43/Zuhruf, 59) olduðu vurgulanmaktadýr. Hz. Nuh ve Hz. Lutun hanýmlarýnýn kýssalarý anlatýlýrken, bu iki peygamber kullarýmýzdan iki sâlih kul (66/Tahrîm, 10) denilmek sûretiyle dile getirilmektedir.
Hz. Nuh, O, gerçekten de çok þükreden bir kuldu (17/Ýsrâ, 3) ifâdesiyle tanýtýlmaktadýr. Hz. Zekeriya, Kulu Zekeriyaya Rabbinin bahþettiði rahmeti dile getiren bir anmadýr, bu (19/Meryem, 2) ifâdesiyle anýlmaktadýr. Hz. Süleymanýn ne güzel bir kul olduðu ve her zaman Rabbine yöneldiði (38/Sâd, 30) anlatýlmaktadýr. Kulumuz Eyyûbu da hatýrla (38/Sâd, 41) denilerek, yine bir peygamber, Rabbine kul olarak nispet edilmektedir.
Tüm bu âyetlerde ortaya konulduðu üzere, peygamberlerle yaratýcý olan Allahýn iliþkisi KUL ve RAB düzleminde ifâde edilmektedir.
Aslýnda Kuran-ý Kerimde açýkça belirtildiði üzere tüm mahlukatýn Allah karþýsýndaki konumu kul olmadýr. Nitekim Göklerde ve yerde var olan her þey sýnýrsýz rahmet sahibinin huzuruna ancak ve ancak birer kul olarak çýkmaktadýrlar (19/Meryem, 93) âyeti bu hakikati açýkça ortaya koymaktadýr. Kuranýn bu âyetinin, Hz. Ýsayý, onun kul oluþunu, onu haþa Allahýn oðlu olarak gören ve ona uluhiyet isnad edenlerin yanlýþlýðýný zikreden bir baðlamda gelmesi de manidardýr.
Dikkatlerden kaçýrýlmamasý gereken noktalardan biri de peygamberlerin kulluklarý ile peygamber oluþlarý hususunda nasýl bir telakki ve tasavvura sahip olunacaðý, var olan anlayýþlardaki ifrat ve tefrit boyutlarýnýn nasýl deðerlendirilmesi gerektiðidir.
Kanaatimize göre, peygamberlerin deðerlendirilmesinde önceki dönemlerin (muhtemelen o dönemlerin din ve vahiy anlayýþlarýna paralel olarak geliþen) yüceltici ve kutsallaþtýrýcý yaklaþýmý ne kadar yanlýþsa; modern zamanlarýn pozitivist ve rasyonalist etkileriyle oluþan indirgemeci ve sýradanlaþtýrýcý yaklaþýmlarý da en az o kadar yanlýþtýr.
Hz. Peygamberin bizzat kendi ifadelerinden hareket ederek, onun beþeri yönünü ön plana çýkarmaya ve sýradanlaþtýrmaya çalýþanlar, onun kendisine vahiy gelen bir peygamber olduðunu, bizzat Allahýn övgüsüne mazhar olan, seçkin bir insan olduðunu düþünmeli; ona insanüstü vasýflar ve özellikler atfederek, onu yücelttiðini zannedenler de yine bizzat onun dikkat çektiði, Hz. Ýsanýn Hristiyanlarca yüceltilmesi hatasýnda olduðu gibi bir hataya düþmemelidir. Vasat ümmet olmanýn bir gereði ve sonucu olarak, âdil ve dengeli bir yaklaþýmla ve yine Kuranda ve onun ifadelerinde geçtiði þekliyle ALLAHIN KULU VE RASÛLÜ olduðuna dikkat edilmelidir. Son derece sorumluluk sahibi, müttaki ve seçkin bir kul; âlemlere rahmet olarak gönderilen mütevazý bir rasûl. Ýnsanlýðý ele alýnýrken rasüllüðü, vahye muhataplýðý ele alýnýrken tevazuu devreye giren örnek þahsiyet.
Bu hatýrlatmalardan sonra Hz. Peygamberin nasýl bir kul olduðu hususunu ele almaya baþlayabiliriz.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), her konuda olduðu gibi kulluk ve ubudiyet konusunda da ümmetine örnek olmuþ; peygamberliði onun bir beþer olduðu gerçeðini ortadan kaldýrmadýðý gibi, bir kulun yaratýcýsýna ibâdetetmesi mükellefiyetinden de azade kýlmamýþtýr. Hz. Peygamber de ümmetin diðer fertleri gibi her türlü emir ve yasaðýn muhatabý olmuþ, hatta bazý durumlarda (mesela gece namazý) bizlere göre ek mükellefiyetlerle daha aðýr bir sorumluluk üstlenmiþtir.
Peygamber oluþundan dolayý hiçbir zaman ayrýcalýklý biriymiþçesine tavýr ve davranýþlarda bulunmayan Efendimiz, Hristiyanlarýn Meryem oðlu Ýsayý övmede haddi aþtýklarý gibi beni övmede siz de haddi aþmayýn. Bilin ki ben sadece bir kulum. Benim hakkýmda Allahýn kulu ve elçisidir deyin (Buhârî, Enbiyâ 48) buyurarak kul olma bilincinde de bizlere güzel bir örneklik sergilemiþtir.
Hz. Peygamberin (s.a.s.) kulluk konumuna Kuran perspektifinden bakýldýðýnda þunlarý söylemek mümkündür : O, Rabbinden indirilene tâbi olan , ona sýmsýký sarýlan, sýrat-ý müstakim üzere olmakla emrolunan , ilk müslüman olan , kulluðunu yerine getirmek için elinden geldiðince amel eden , Allahý zikreden , muvahhid olarak hak dine yönelen , Allaha tevekkül eden , isyan ve þirk durumuna düþüp de Allahýn azabýna uðramaktan korkan , Allaha sýðýnan , eda etmekle emrolunduðu namazý ve bütün ibâdetleri, hayatý, ölümü âlemlerin Rabbi olan Allah için olan ,Allaha iman eden , Ona kulluk eden , sýkýntýlara sabreden , Allaha þükreden , Ona duâeden , Allahý hamd ile tesbih eden , secde yapan , Kuran okuyan , Allahtan baðýþlanma dileyen , ahirete yönelmiþ ve þeriata tâbi olmuþ bir kulluk konumu vardýr. [Yasin Piþgin, Ýnsan ve Peygamber Olarak Hz. Muhammed (s.a.v), Ýlâhiyat Y. Ankara 2002, s. 59]
Kuran-ý Kerimde Hz. Peygamber (s.a.s.), hamd, tesbih, secde, ibâdet, sabýr gibi emirler; müþriklere itaat etmeme, aceleci olmama gibi nehiylerle muhatap olmuþ, bu türden emir ve nehiyler karþýsýnda samimi ve ihlaslý bir kulun nasýl davranmasý gerekiyorsa Hz. Peygamber de o þekilde davranmýþ, sorumluluklarýný en güzel bir þekilde yerine getirmeye gayret etmiþtir.
Ey örtünüp, bürünen! Birâzý hariç geceleri kalk namaz kýl . (73/Müzzemmil, 1-4) âyetleri müminlere gece namazýný farz kýlmýþ, sonra bu farz nâfileye dönüþtürülmüþ (73/Müzzemmil, 20), daha sonra da gecenin bir kýsmýnda uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kýl? (17/Ýsrâ, 79) âyetiyle bu emir, Hz. Peygambere mahsus bir yükümlülük haline getirilmiþtir.
Sahâbîler, Hz. Peygamberin hayatý boyunca gece namazýna devam ettiðini rivâyetederler. Hatta gece namazýna olan bu itinasý dolayýsýyla bazý sahabilerin Allah senin geçmiþ ve gelecekteki bütün günahlarýný baðýþladýðý halde bu kadar zahmete niye katlanýyorsun? diye sorduðu, Hz. Peygamberin de Þükreden bir kul olmayayým mý? cevabýný verdiði rivâyet edilir (Tirmizî, Þemâil 44).
Efendimizin gece namazlarýnda kýyamda uzun sureler okuduðu, rüku ve secdeleri de uzun tuttuðu, âyetlerin derin anlamlarý üzerinde düþündüðü, namazlarýn peþinden duâlar yaptýðý, Allah Teâlâyý zikrettiði, bol bol tevbe ve istiðfar ettiði de gelen rivâyetlerden anlaþýlmaktadýr.
Bütün müminleri baðlayan farz ibâdetler yanýnda Efendimizin nafile ibâdetlere de önem verdiði, farz olan namazlar yanýnda her vesileyle bolca nafile namaz kýldýðý, Ramazan orucuna ilaveten çokça nafile oruç tuttuðu da bilinmektedir.
Hz. Peygamberin ibâdetler konusunda en çok dikkat ettiði husus devamlýlýktýr. Kendisi ibâdetlerini hiç terketmemiþ, ashâbýna da en hayýrlý ibâdetin devamlý yapýlaný olduðunu söylemiþtir (Buhari, Savm 52; Teheccüd 7, 18, Ýman 32).
Ýbâdetlerle ilgili olarak kiþilerin ibâdetetme gayretiyle aðýr yükler altýna girmemesini, kendi uygulamalarý dýþýnda yanlýþ ibâdetalýþkanlýklarýna tevessül edilmemesi gerektiðini belirtmiþtir. Bu çerçevede adeta ruhbanlýk anlayýþýna kapý aralayacak giriþimlere engel olmuþtur. Mesela kendini hadým ettirmek isteyen, evlenmek istemeyen, sürekli oruç tutmak isteyen, sürekli namaz kýlmak isteyen, Kuraný çok kýsa zaman dilimlerinde hatmetmeye çalýþan sahabilere uyarýlarda bulunmuþ, kendisini takip etmeleri gerektiðini, itidalli olmalarý gerektiðini hatýrlatmýþ ve bazý yanlýþ telakkileri daha baþtan düzeltmiþtir.
Efendimiz pek yüksek bir kulluk þuuruyla ibâdetlerini yerine getirmiþ, iman, ibâdetve her türlü davranýþýnda ümmetine örnek olmuþ, çevresinde Allah Teâlâya ibâdetetmeyi vazgeçilmez bir çabayla sürdüren ve ibâdet uuruna eren bir sahâbîtopluluðu oluþmasýna da öncülük etmiþtir.
Hz. Peygamber, Allah Teâlânýn eþsiz lütuflarýna mazhar olmasýna raðmen mütevazý bir kul olmayý, Allahýn kulu olarak anýlmayý tercih etmiþ ve bunu pekçok vesilelerle dile getirmiþtir.
Acemlerin birbirlerini tazim ederek ayaða kalktýklarý gibi benim için ayaða kalkmayýn. Çünkü ben kulun yediði gibi yemek yiyen, kulun oturduðu gibi oturan bir kulum.buyurmasý, ondan bahsederken sahâbîlerin merkebe binerdi, arkasýna adam bindirirdi, yoksullarý ziyaret ederdi, fakirlerin yanýna otururdu, kölenin davetine icabet ederdi, sahabilerin arasýnda oturduklarýnda kimseyi rahatsýz etmeden mecliste boþ bulduðu yere otururlardý. (Ebû Dâvud, Edeb 152) þeklinde ifadeler kullanmasý onun tevâzuuna iþaret etmektedir.
Aþaðýya aldýðýmýz rivâyetler de "âlemlere rahmet olarak gönderilen" bir peygamberin nasýl bir tevâzu örneði sergilediðini açýkça ortaya koymaktadýr. Hz. Âiþe vâlidemiz anlatýyor: "asûlullah evinde herhangi bir insan gibi davranýrdý. Kendi elbisesini yamar, ayakkabýlarýný tamir eder, koyun saðar, hayvanlara yem verir ve ev iþlerinde hanýmlarýna yardýmda bulunurdu."(Buhârî, Edeb 40)
Sofraya hizmetçisiyle beraber oturduðu, çocuklara selâm verdiði, hastalarý ziyâret ettiði, cenâzelerde bulunduðu, kölelerin dâvetine icâbet ettiði de gelen rivâyetler arasýndadýr. (Buhârî, Etýme, Ýstizan)
Bir gün yanýna gelen ve (belki de peygamber olmasýndan dolayý) titreyen adama "Kardeþim korkma! Ben de senin gibi anasý kuru ekmek yiyen bir insaným" demiþtir (Ýbn Mâce, Etýme 30). Peygamber Efendimizin meclisine ilk defa gelenler, ashâbý arasýnda kimin Hz. Muhammed (s.a.s.)olduðunu ancak o konuþursa ya da ashâbýn ona karþý davranýþlarýndan anlayabiliyorlardý.
Hz. Ömer (r.a.), bir gün Allah Rasûlünün huzuruna girdi. Efendimiz yattýðý hasýrýn üzerindeydi ve yüzünün bir tarafýna, hasýr iz yapmýþtý. Odasýnýn bir yanýnda iþlenmiþ bir deri, bir diðer köþesinde de içinde birkaç avuç arpa bulunan bir torba vardý. Ýþte Allah Rasûlünün odasýnda bulunan eþya bunlardan ibaretti. Hz. Ömer, bu manzara karþýsýnda rikkate geldi ve aðladý. Allah Rasûlü niçin aðladýðýný sorunca Hz. Ömer Ya Rasûlallah! Þu anda kisralar, krallar saraylarýnda kuþ tüyünden yataklarýnda yatarken, sen sadece kuru bir hasýr üzerinde yatýyorsun ve o hasýr senin yüzünde iz býrakýyor. Gördüklerim beni aðlattý cevabýný verir. Bunun üzerine Allah Rasûlü, Hz. Ömere þu karþýlýkta bulunur. Ýstemez misin ya Ömer! Dünya onlarýn, ahiret de bizim olsun. (Buhârî, Tefsir (66) 2). Baþka bir rivâyette Dünya ile benim ne alakam olabilir? Ben bir yolcu gibiyim. Bir aðaç altýnda gölgelenen bir yolcu ... sonra da orayý terkedip yoluna devam eden . (Tirmizi, Zühd 44) (M. Fethullah Gülen, Sonsuz Nur, Feza Y. Ýstanbul 1994. c. 2 s. 230)
Ashâb-ý Kiramýn kendisine hürmeten kullandýðý bazý ifadeleri düzelten Allah Rasûlü (s.a.s.), bir defasýnda kendisini ey kâinâtýn en hayýrlýsý diye çaðýran kiþiye dönmüþ ve o, Ýbrahimdi demiþtir (Müslim, Fezâil 43). Baþka bir rivâyette Beni Yunus b. Mattaya üstün tutmayýn. Peygamberler arasýnda tafdil (daha faziletli olduðunu söyleme) yapmayýn. Beni, Mûsâdan daha hayýrlý görmeyin. Ben þüpheye düþme hususunda Ýbrahime göre daha zayýfým. Yusufun kaldýðý kadar hapiste kalsaydým kralýn dâvetine hemen uyardým? (Buhârî, Enbiyâ, Kitabut Tabîr) ifâdeleriyle kendisine aþýrý ta?zimde bulunulmasýný yasaklamýþtýr.
Abdullah b. Mesud (r.a) anlatýyor: Bedir savaþýna giderken her üç kiþiye bir deve düþüyordu. Peygamberin (s.a.s.)binek arkadaþlarý Ebû Lübâbe ile Ali idi (Allah her ikisinden de râzý olsun). Yürüme sýrasý Rasûlullaha gelince adlarý geçen iki zat: Yâ Rasûlallah! Sen bin, biz yürürüz dediler. Allah Rasûlü: "Ne siz benden güçlüsünüz, ne de ben sevaba sizden daha az muhtacým" buyurmuþlardýr. (Ahmed bin Hanbel, Nesâî)
Abdurrahman b. Avf (r.a) anlatýyor: Bir defâsýnda Peygamberimiz (s.a.s.), evinden çýktý, kendi özel odasýna doðru yönelip içeri girdi. Kýbleye karþý durarak secdeye vardý. Secdesini o kadar uzattý ki öldü sandým. Hemen yanýna yaklaþýp oturdum. Baþýný kaldýrdý ve : Kimsin ? diye sordu. Abdurrahman, dedim. Ne istiyorsun? Yâ Rasûlallah, dedim. Öyle bir secde yaptýn ki Allah rûhunu kabzetti diye endiþe duydum. Rasûlullah: "Cibril bana gelerek Allahýn þöyle buyurduðunu müjdeledi: Kim sana salevat getirirse ben de ona rahmet ederim. Kim sana selâm verirse Ben de ona selâmet dilerim. Ben de þükretmek için Allahýn huzurunda secdeye kapandým" buyurdu (Ahmed bin Hanbel).
Ebû Hüreyre (r.a.) anlatýyor: Rasûlullahtan sonra, Ondan daha çok "estaðfirullahe ve etûbu ileyh "diyen birini görmedim (EbûYalâ)
Huzeyfe (r.a) anlatýyor: Rasûlullaha dilimin keskinliðinden yakýnarak ey Allahýn Rasûlü, çoluk-çocuðuma karþý acý bir dilim var, beni ateþe sokacaðýndan korkuyorum dedim. Rasûlullah: Niye istiðfar etmiyorsun Gerçek þu ki ben her gün yüz defa istiðfar ediyorumbuyurdu. (Ebû Nuaym)
Eþsiz bir tevâzû örneði sergileyen peygamberimiz, geçmiþ ve gelecek bütün günahlarý affedildiði halde istiðfar etmekten de geri durmamýþ, gerek baðýþlanma dilemede ve gerekse tevbe etmede ümmetine öncülük vazifesini bihakkýn ifa etmiþtir. Onun tevbe ve istiðfarý, günahlar için olmayýp, Rabbine kulluðunun bir göstergesi ve ümmetine örnekliðinin uygulamadaki yansýmasý olsa gerektir.
Tüm bu anlatýlanlara ilaveten, Hz. Peygamberin bizzat kendisi de pek çok defâlar bir insan olduðunu hatýrlatarak, yaþanan olaylarda kendisinin de bir beþer olduðu gerçeðinin altýný çizmiþtir. Meselâ hurma aðaçlarýný aþýlayan Medinelileri gördüðünde merak edip sormuþ, sonra bu iþlemin bir faydasý olacaðýný zannetmiyorum demiþ, aþýlamanýn býrakýlmasý ve o yýl hasadýn az olmasý üzerine de ben ancak bir beþerim, size dininizden bir þey emredersem onu alýnýz, ancak kendimden bir þey emredersem, ben de bir beþerim buyurmuþtur (Müslim, Fezâil 43, 38).
Kendisine getirilen dâvâlarla ilgili olarak þunlarý söylediði de rivâyet edilmektedir: Ben de yalnýzca sizler gibi bir insaným. Siz birbirinizle olan davalarýnýzýn çözümü için bana baþvuruyorsunuz. Mümkündür ki bir taraf kendisini diðerinden çok daha iyi savunabilir. Eðer ben buna dayanarak onun lehine hükmeder de gerçekte kendisine ait olmayan bir þeyin ona verilmesi kararýný verirsem, o bundan küçük bir parça dahi almasýn. Ýyi bilsin ki o, onun için ateþten bir parçadýr.(Muvattâ, Akdiye 36, 1)
Hz. Peygamber, bir beþer olmasý yönüyle, insanlarýn yaþayabildiði pek çok olayý bizzat yaþamýþ ve bu olaylarýn garipsenmemesi gerektiðini belirtmiþtir. Meselâ bir defasýnda namaz kýldýrýrken yanýlmasý üzerine þöyle buyurmuþtur: Ben de ancak sizin gibi bir insaným. Sizin unuttuðunuz gibi ben de unuturum. (Müslim, Mesâcid 92-94)
Bir baþka örneðe göre, Hz. Peygamber (s.a.s.), kiþinin hâmile olan eþine yaklaþmasýnýn sakýncalý olduðunu söylemiþ, fakat bu kararýnýn yanlýþ olduðunu anlayýnca þöyle buyurmuþtur: Ben hâmile olan kadýna kocasýnýn yaklaþmasýný yasaklamak istemiþtim. Fakat Farslýlarýn ve Rumlarýn bunu yaptýklarýný ve çocuðun bir zarar görmediðini haber alýnca bu kararýmdan vazgeçtim. (Müslim, Nikâh 24)
Hz. Peygamberin (s.a.s.) beþerî yönünün en bâriz göstergelerinden biri de vahye muhâtap olduðu zaman, korkmasý ve tedirginlik sebebiyle evine gidip, örtülere bürünmesidir.
Hz. Peygamber de (s.a.v.) diðer insanlar gibi her yönüyle bir insandý. Yani o da biyolojik, psikolojik ve sosyal yönlerden bir insandý. Onun peygamberliði, beþeriyetini ortadan kaldýrmamýþtýr.
Hz. Âiþenin rivâyetettiðine göre bir adam Hz. Peygambere gelip, oruca niyetli bir þekilde cünüp olarak sabahladýðýný ifade ederek ne yapmasý gerektiðini sordu. Hz. Peygamber de Ben de oruca niyetli bir þekilde cünüp olarak sabahlýyorum, sonra yýkanýyorum ve orucuma devam ediyorum dedi. Adam da Yâ Rasûlallah, sen bizim gibi deðilsin. Allah senin gelmiþ, geçmiþ bütün günahlarýný affetmiþtir. Allah, sana dilediðini helâl kýlar deyince, Hz. Peygamber (s.a.s.)kýzdý ve Allaha yemin ederim ki Allahtan en çok korkanýnýz ve O?ndan neyle sakýnacaðýný en çok bileninizin ben olduðumu zannediyorum demiþtir. Buradan anlaþýlmaktadýr ki, Hz. Peygamber de diðer ümmet mensuplarý gibi kullukla yükümlüdür.
Zaten, Hz. Peygamberin, Kuran ahlâký ile ahlâklanmýþ olmasý ve Kuranýn teyidiyle örnek alýnmasý gereken biri olmasý ve yüce bir ahlâka sahip olmasý gibi husûsiyetleri bizlere onun örnek þahsiyetinin birer yansýmasý olup, onun daha çok kulluk yönüne vurgu yapmaktadýr.
Peygamberler vahyin ilk muhataplarý, ilk müminleri ve ilk uygulayýcýlarý olmuþlar, kendilerine gelen vahyi hiçbir þekilde deðiþtirmeksizin almýþlar, vahye tabi olmasý gereken herhangi bir kul gibi, iman ettikleri esaslarýn toplumlarýnda yaygýnlaþtýrýlmasý için mücâdele vermiþler ve her yönden ümmetlerine örnek olmuþlardýr.
Hz. Peygamberin en bâriz vasýflarýndan biri de, onun huþu içinde ve ihsan makamýnda Allaha ibâdeteden bir kul oluþudur. De ki: Dini Allaha halis kýlarak, Ona ibâdetetmekle emrolundum?(39/Zümer, 11) âyetinde belirtilen ihlâslý kul olma özelliði Hz. Peygamberin hayatýnda göze çarpan en önemli özelliklerdendir.
Hz. Peygamber, Emrolunduðun gibi dosdoðru ol (11/Hûd, 112; 42/Þûrâ, 15) âyetlerinin gereðini yerine getirme husûsunda çok gayret sarfetmiþ, ?Beni Hûd sûresi ihtiyarlattý? buyurmuþtur. Kurân-ý Kerimde kendisine hitâben ifâde edilen tüm emirleri yerine getirmede ve bütün nehiylerden kaçýnmada Hz. Peygamber, son derece titiz davranmýþtýr.
Ýbâdetlerde az da olsa devamlýlýðý tavsiye eden Hz. Peygamber, sadece ibâdetzamanlarýnda deðil, hayatýnýn her anýnda Rabbi olan Allah ile sürekli irtibat halinde olmaya çalýþmýþtýr. Elbise giyerken, çýkarýrken, yatarken, uykudan uyandýðýnda, eve girerken, evden çýkarken, kýsacasý her iþinde duâlarý olan Hz. Peygamberin, bir an bile Allah ile irtibatýný kesmemeye, her zaman ve mekanda, Allahý hatýrlayacak bir amelde bulunmaya çaba sarfettiðini görmek mümkündür.
Hz. Peygamber (s.a.s.), Kurân-ý Kerimde insanlara yönelik olarak vahyi almasý, teblið etmesi, beyan etmesi, talim, tezkiye gibi pekçok vazifesinin yanýnda; iman etmesi, namaz kýlmasý, emrolunduðu gibi dosdoðru olmasý gibi emirlere de muhatap olmuþ ve bütün emrolunduðu þeyleri en güzel örnekliklerle yerine getirerek, teblið ve irþad vazifesi yanýnda, kulluk ve ibâdetsorumluluðunu da bihakkýn yerine getirmiþtir.
Hz. Peygamberin kulluðu ve ibâdetanlayýþý deðerlendirilirken dikkat çeken noktalardan biri de onun sanki bütün hayatýný ibâdetle geçiren birisi gibi algýlanabileceði hususudur. Evet onun bütün hayatý ibâdetþuur ve bilinciyle geçirilen bir hayattýr, ama o, çok yoðun ve samimi bir kulluk þuuru içinde olmakla beraber, bu durum onu, sosyal hayattan ve insanlara karþý olan sorumluluklarýndan uzaklaþtýrmamýþtýr. Nihâyetinde ibâdeti yaratýlýþýn gayesi perspektifinden ele alýrsak, Hz. Peygamber, hayatýnýn bütün yönleriyle bu yaratýlýþ sýrrýný en iyi anlayan ve en güzel bir þekilde hayatýnda uygulayan bir kul olarak çýkar karþýmýza.
Kendisine gelerek, geceleri hep namaz kýlacaðýný, hep oruç tutacaðýný, hep ibâdetederek, hiç evlenmeyeceðini söyleyenlere Allahtan en çok korkanýnýz, Onun emirlerine uyma konusunda en hýrslý olanýnýz ben olduðum halde ben de bazen oruç tutuyorum, bazen de tutmuyorum, gecenin bir bölümünde ibâdetle meþgul oluyorum, diðer bölümünde de uyuyorum ve kadýnlarla da evleniyorum (Buhârî, Nikâh 1) buyurarak kendi ibâdetanlayýþýnýn toplumdan tecrid edilmiþ bir ruhban anlayýþý olmadýðýna dikkat çekmiþtir.
Hz. Peygamberi, bir kul olarak ele aldýðýmýz bu çalýþmada, en baþta dikkat çekilen deðerlendirme yanlýþlarýna düþmemek için; yani onu çok farklý ve ayrýcalýklý görme ve tabiri caizse uçurma hatasýna düþmemek ya da sýradanlaþtýrma, aleade bir beþer konumuna indirgeme yanlýþýný yapmamak için þu hususlarý da göz önünde tutmamýz gerekmektedir:
Evet, Hz. Peygamber (s.a.v.), yemek yiyen, uyuyan, çarþýlarda gezen, sevinen, üzülen, kýzan, ibâdeteden bir beþer ve bir kuldur. Ama o, ayný zamanda birtakým özellikleri de olan özel ve seçkin bir kuldur. Meselâ; âlemlere rahmet olarak gönderilmiþtir. Bir numûne-i imtisaldir. Yüce bir ahlâka sahiptir. Kendisine iman ve itaatin farz olduðu birisidir. Kendisine sevgi ve saygý duyulmalýdýr.
Onu diðer insanlardan ve diðer kullardan ayýran bazý özellikleri de söz konusudur. Kuran- ý Kerimde pek çok yerde vurgulanan bu özelliklerden bazýlarý aþaðýda verilmiþtir:
Geceleyin diðer insanlardan ayrý olarak, namaz kýlmakla emrolunmuþtur.
Ona ve akrabalarýna zekât verilemez.
Allah ve melekler ona salât ü selam getirmiþ ve mü?minlere de ona salât ü selam getirmeleri emredilmiþtir.
Ona herhangi bir þekilde eziyet verecek, onu rencide edecek davranýþlar þiddetle kýnanmýþ, buna cüret edenler lanetlenmiþ ve dünyevi ceza ve uhrevi azapla tehdit edilmiþlerdir.
Mü?minlerin kendi aralarýnda yüksek sesle konuþtuklarý gibi, peygamberle konuþmamalarý, ona odalarýn ötesinden baðýrarak, hitap etmemeleri emredilmiþtir.
Bir ortamda ondan izin almadan ortamýn terk edilmesine bile müsaade edilmemiþtir.
Müminlere, onun evine çaðrýlmadan gidilmemesi, eðer yemek vaktinin dýþýnda ise yemek vaktini beklememeleri, yemeðe dâvetedilmiþlerse, yemeði yer yemez, konuþmaya dalmadan ayrýlmalarý gerektiði hatýrlatýlmýþtýr.
Kendisine vahiy gelmesi.
Kuran-ý Kerimle birlikte kendisine hikmetin de verilmesi.
Kendisine Kevserin verilmesi.
Rasûlüs Sakaleyn (hem insanlarýn hem cinlerin peygamberi) olmasý.
Son peygamber olmasý.
Risâletinin evrensel olmasý.
Hanýmlarýnýn, müminlerin anneleri olarak tavsif edilmesi.
Geçmiþ gelecek tüm günahlarýnýn affedilmesi.
Ona ganimetlerin helâl kýlýnmasý.
Kendisi hakkýnda diðer peygamberlerden söz alýnmasý.
Kendisiyle görüþme yapýlmadan önce bir sadaka vermenin gerekliliði.
Kendisine Makam-ý Mahmudun verilecek olmasý.
Ümmetinin en hayýrlý ümmet olmasý.
Hayatýna ve beldesine yemin edilmesi.
Kendisine itaatin Allaha itaat olmasý.
Kadir Gecesinin verilmesi.
Savaþlarda meleklerle desteklenmesi.
Tüm bu anlatýlanlarýn sonucu olarak þunlarý söylememiz mümkündür: Hz. Peygamber (s.a.s.), Kurana ve sahih hadislerdeki kendi beyanlarýna göre bir insandýr. O, ayný zamanda âlemlere rahmet olarak gönderilen ve insanlar arasýndan seçilen bir peygamberdir. Onun peygamberliði, beþerî boyutunu ortadan kaldýrmadýðý gibi, beþerî yönü de alelâde bir beþer gibi deðildir. O, bir beþerin ihtiyaç duyduðu her þeye ihtiyaç duymuþ, bir beþerin hayat yolunda çekmiþ olduðu bütün zorluk ve sýkýntýlarý çekmiþ ve ihtiyaçlarýný karþýlamak için çabalamýþtýr. Bütün ayýrýcý vasýflarý ve Allah katýndaki deðeri, onu kulluk ve taatten alýkoymamýþtýr.
O, Allahýn kulu ve Rasûlüdür (abduhû ve rasûluhû). (Veli Karataþ)
Ynt: Bir Kul Olarak Hz. Peygamber By: yunushan7d Date: 14 Mayýs 2014, 15:48:10
Kesit kesit aldým çok teþekkür ederim performans ödevimin ilk sayfasý senin sayende tamamlandý :)
Ynt: Bir Kul Olarak Hz. Peygamber By: hafiza aise Date: 23 Eylül 2014, 18:57:38
Esselamu aleykum ve rahmetullah i ve berekatuh ; çok güzel ayrýntýlý bir paylaþým olmuþ. allah razý olsun yolundan ayýrmasýn inþallah.
Ynt: Bir Kul Olarak Hz. Peygamber By: mevlüdekalýnsaz Date: 24 Eylül 2014, 06:40:22
Ve aleykumusselam ve rahmeullah.Allah razi olsun..çok guzel konu..Rabbim Habibini ornek olan rýzasýna layýk kuullar eylesin inþallah bizleri...
Ynt: Bir Kul Olarak Hz. Peygamber By: Rüveyha Date: 24 Eylül 2014, 11:18:51
Ve aleykümüsselam..Amin ecmain inþaAllah..Mevlam sediðini, sevdikleriin gönlüne yerleþtiriyor..ÝnþaAllah Rabbimizin sevdiklerinden oluruz..Habibinin aþkýný da gönüllerlerize nakþ olunur inþaAllah..
Ynt: Bir Kul Olarak Hz. Peygamber By: selinay 7b Date: 26 Þubat 2015, 14:48:46
bizi bilgilendirdiðiniz için Allah sizden razý olsun...
Ynt: Bir Kul Olarak Hz. Peygamber By: ikranur 7d Date: 21 Mart 2015, 11:00:37
bizleri bu konuda bilgilendirdiðiniz için teþekkür ederiz.Allah sizlerden razý olsun.
radyobeyan