Dört Mezheb Fýkhý
Pages: 1
Mehir (Sadak) By: ezelinur Date: 27 Þubat 2010, 22:22:32
Tanýmý

Sadak´ýn lügatte bir çok isimleri vardýr. Bunlardan biri mehirdir. Kadýna mehirverildiðinde, ona mehirverdim anlamýna ge­len, "mehertü´l-mer´et^" denilir. Ama "ona mehir verdim" anlamýný kastederek "emhertüha" denilemez. Ancak (velînin) kadýný, mehir kar­þýlýðýnda bir kocaya nikahlamasý durumunda "emhereha" kelimesi kullanýlabilir.

Bu isimlerden biri de "sadak" veya "sýdak"týr. Bu, rubai fiille­rinden olan "es-da-ka" fiilinin ism-i masdarýdýr. Kadýn için verilecek olan mehir belirtildiðinde "esdaktü´l-mer´ete ýsdâkan" denilir, isdak, masdardýr. Ýsm-i masdar ise "sadak"týr.

Sadak´Ia ilgili birkaç lügat vardýr: Saduka, Sad harfinin üstünü, dal harfinin ötresiyle okunur. Sudka ve sadka, her ikisinde dal harfi harekesiz, sad harfiyse birincide ötreli, ikincide üstünlü olarak oku­nur. Aslýnda bu, "sadk"tan alýnmýþtýr. Çünkü bunda erkeðin mal sar-federek evlenmeye raðbet ettiði hissettirilmektedir. Bu noktadan hareketle denebilir ki: Isdak´ýn lügat anlamý, evlenme akdine arzulu olunduðunu hissettiren bir malý vermektir. Sýdak´ýn lügat anlamý, ev­lenme akdiyle verilmesi gereken meblaða özgüdür. Böyle olunca da lügat anlamý, þer´î anlamýna nisbetle daha hususî olmaktadýr. Çün­kü þer´Ý anlamý, þüphe sonucu yapýlan cinsel temastan ve diðer te­maslardan ötürü kadýna verilen mâlî meblaðý kapsamaktadýr. Ama bu çoðunlukla görülenin tersidir. Zîra çoðunlukla þer´î anlamý lügat anlamýna nisbetle daha hususîdir. veya sadak´ýn ýstýlahý anlamýna gelince; bu, kendisinden (cinsel açýdan) yararlanma karþýlýðýnda nikâh akdi veya þüphe sonu­cu yapýlan cinsel temasta veya fâsid nikâha dayanýlarak yapýlan cinsel temasta kadýna verilmesi gereken maldýr.

(39) Þafiýler, karýsýnýn tenasül organýndan yararlanma olanaðýný elden ka­çýrmýþ olan erkeðe verilmesi gereken meblaðý da mehrin kapsamýna almýþlardýr. Diyelim ki adamýn biri küçük bir kýzý nikâhlar ve kendi anasý da bu kýzý emzirirse artýk bu küçük kýz, kendisine haram olur. Kýz, mehri misli hak eder. Koca da bu mehrin yarýsýný hak eder. Cariyesine, kocasýndan hul´et-mesine, hul meblâðýný belÝrtmeksizin izin veren efendi de ayný hükme tâbi­dir. Bu izne dayanarak câriye, kocasýndan hul´ ederse; efendi, cariyenin mehr-i misli kadar cariyeden alacaklý olur. Cariyenin, varsa kazancýndan alýr; ka­zancý yoksa bu meblâð, cariyenin zimmetinde borç olarak kalýr. Câriye azâd edildikten veya eli geniþledikten sonra bu borcu ondan tahsil eder. Çünkü cariyenin hul´ yaparken kocasýna vereceði hul´ bedeli, efendisinin malýdýr. Efendi, hul´ yapmasý için mutlak bir izin verir de, câriye mehr-i mislinden daha fazla bir meblaðý kocasýna hul´ bedeli olarak verirse, efendisi azâd edil­dikten veya eli geniþledikten sonra bu fazlalýðý ondan taleb eder.

Yine ayný cümleden olarak iki þahit, bir erkeðin karýsýný bâin veya ric´î bir talâkla boþadýðýna þahitlik ederler, kadýn da iddetini doldurup bu ric´î talâk bâine dönüþür, kadý da bu eþleri birbirinden ayýrýr, sonra da bu iki þa­hit þehâdetlerinden dönerlerse kocaya, kadýnýn mehr-i mislini vermekle yü­kümlü olurlar. Çünkü bunlar, yalan yere þehâdetleri dolayýsýyla kocanýn, zahiren hâkimin kararýyla kadýnýn tenasül organýndan yararlanma hakkýný elden kaçýrmasýna sebep olmuþlardýr. Þahitlikleri gerdekten önce de olsa, sonra da olsa bu durumda kocaya mehr-i misil vermeleri gerekir. Küçük kýzý ni­kahlayýp da, sözgelimi kocanýn anasýnýn bu kýzý emzirmesi dolayýsýyla, kocanýn, bu kýzuýcinsel organýndan yararlanma hakkýný elden kaçýrmasý durumu buna benzemez. Bu durumda koca, mehr-i mislin yarýsýný hak eder ki, bunu da kýzý emziren kendi anasýndan taleb eder. Þundan ki, emzirme dolayýsýyla meydana gelen ayrýlýk, zahiren ve bâtýnen gerçek bir ayrýlýktýr. Koca, bu kü­çük karýsýyla kesinlikle gerdeðe girmemiþtir. Öyleyse, mehr-i mislin yansýný hak eder. Ama þahitlerin yalancý þahitlikleri dolayýsýyla karýsýndan ayrýlma­sý, sadece zahirî bir ayrýlýktýr. Çünkü þahitlerin yalan söylediklerini kesin olarak bilince, dilediðinde karýsýyla temasta bulunabilir. Böylece sanki gerdeðe gir­miþ olur ve mehr-i mislin tamamým alma hakkýna sahip olur. Eðer, bu du­rumda kocaya bir þey vermek gerekmez, çünkü bâtýnen kocanýn, kadýnýn tenasül organýndaki hakký zayi olmamýþtýr denilirse, buna þu cevabý veririz: Hâkimin kararý kadýna, bu kocadan ayrýlmaya ve baþkasýyla evlenmeye hak tanýmýþtýr. Kocasýnýn, kendisiyle temasta bulunmasýna imkân tanýmayabi­lir. Koca da onunla tam bir evlilik hayatý yaþayamaz. Yitirdiði haklara karþý kocaya mehr-Ý misli tam olarak þahitlerin vermesi gerekir. Bu durumda hâ­kimin ayýrmasý, gerdekten önce olsa bile, kocanýn gerdeðe girmiþ olduðu ka­bul edilir.

iþte bu nedenle Þâfiîler mehri; nikâh veya cinsel temas veya kocanýn ar­zusuna aykýrý olarak kadýndan yararlanma fýrsatýnýn kaçýrýlmasý veya hul´ veya þahitlik nedeniyle verilmesi gereken mâlî bir meblâð olarak tanýmlamýþ­lardýr. Erkek için veya kadýn için verilmesi vâcib olan mâlî meblâða mehir denir. Þâfiîler dýþýndakilere gelince onlar, mehri; fiilen veya hükmen kadý­nýn cinsel organýndan yararlanma karþýlýðýnda kadýna verilen þey olarak ta­nýmlamýþlardýr. Þu halde mehir, sýrf sahih akid veya þüphe, zorlama, ya da fâsid akid sonucu yapýlan cinsel temas nedeni ile verilmesi gereken mâlî meblâðlarý kapsar.

Mehir´in Þartlarý

Mehirle ilgili þartlar þunlardýr:

1- Mehir, deðer takdir edilebilen kýymetli bir mal olmalýdýr. Bir buðday tanesi gibi çok az ve kýymetsiz bir þeyin mehir olarak veril­mesi sahih olmaz. Mehrin çoðunun sýnýrý olmadýðý gibi, azýnýn da sý­nýrý yoktur. Bir kimsenin, bir avuç buðday veya un gibi azýcýk bir mehirle evlenmesi de sahih olur. Ama mehrin on dirhemden az ol­mamasý sünnettir. Câbir (r.a.),Hz.Peygamber (s.a.s.) in þöyle buyur­duðunu rivayet etmiþtir:

"Bir erkek, bir kadýna mehir olarak avucunun doluþunca yiye­cek verirse, o kadýn ona helâl olur" [16]

Bu hadîsin zahirinden anlaþýldýðýna göre sýdak (veya mehir) in kendisi, evlenmede bir maksat deðildir. Bu, erkeðin daha iþin baþýn­dan itibaren kadýnýn nafakasýný temin etmekle yükümlü olduðuna iþa­ret etmek için kastedilmiþtir.

2- Kadýna mehir olarak verilen þey, kendisinden yararlanýlmasý sahih olan temiz bir nesne olmalýdýr. Þarap, domuz, kan veya leþin mehir olarak verilmesi sahih olmaz. Çünkü bunlar, Ýslâm þeriatý na­zarýnda deðersiz þeylerdendir. Her ne kadar gayri müslimlere göre bunlarýn malî bir deðerleri varsa da, Ýslâm dini bunlara deðer vermez. Meselâ þarap, domuz, ölü hayvanýn iç yaðý ve dondurulmuþ kaný ye-yip içen bazý kimseler varsa da, müslümanlarýn bunlarý mülk edin­meleri sahih olmaz. Þu halde mehir olarak bunlarý müslümanlaravâcib kýlmak mümkün olmaz. Nikâh akdinde müslüman bir kadýna mehir olarak þarap, domuz veya mülk edinilmesi sahih olmayan diðer þey­lerin verileceði söylenirse, nikâh akdi sahih olur. Ama bunlarýn mehir olarak verileceðine dâir söylenen söz bâtýl olur. Kadýnýn, mehr-i misil alma hakký sâbitleþir.

Koca, kadýna mehrin bir kýsmýný mal, bir kýsmýný da mal dýþýn­daki bir þey olarak vereceðini; ya da mehrin bir kýsmýný temiz, bir kýs­mýný da necis olarak vereceðini, yahut temiz þeye iþaret ederek necis bir þeyi mehir olarak vereceðini belirtirse; ya da necis þeye iþaret ede­rek temiz bir þeyi mehir diye kendisine vereceðini belirtirse veya ka­dýn için mehirle satýþý (bey´i) tek bir akidte toplarsa hüküm ne olacaktýr? Mezheblerin buna iliþkin detayiý görüþleri aþaðýda açýk­lanmýþtýr.

3-Mehir, baþkasýndan gasbedilmiþ bir þey olmamalýdýr. Koca, gasbedilmiþ bir þeyi kadýna mehir olarak belirtirse, mehir sahih ol­maz. Ama nikâh akdi sahih olur. Kadýn, mehr-i misil alma hakkýna sahip olur.

4- Mehir meçhul olmamalýdýr. Mezheblerin buna dâir ayrýntýlý açýk­lamalarý aþaðýya alýnmýþtýr.

Mehrin özellikle altýn veya gümüþ olmasý þart deðildir. Ticâret mallarýnýn, hayvan, arazi, ev ve malî deðeri olan diðer þeylerin de mehir olmalarý sahihtir.

Ayýnlann mehir olmasý sahih olduðu gibi, ev ve hayvan gibi þey­lerin menfaatlerinin, Kur´an öðretme gibi bir menfaatin de, mezheb-lerin verdiði ayrýntýlara göre mehir olmalarý sahih olur.

(40) Hanefîler dediler ki: Mehrin en azý on dirhemdir. Bu, 28,6 gr. gü­müþtür ki, yaklaþýk olarak 40 sað kuruþuna mukabildir. Bu kuruþlarýn dam­galý olup olmamasý arasýnda bir fark yoktur. Yalnýz bu kuruþlarýn, hýrsýzýn elini kesmek için hýrsýzlýk nisabýný hesaplarken, damgalý olmalarý ihtiyat ba­kýmýndan gerekir. Mehrin, on dirhem deðerindeki bir eþya veya ticâret malý olarak takdir edilmesi de sahih olur.

Bazý kimseler bir þer´î dirhemi 14 kýrat, bir kýratý da orta büyüklükteki 4 buðday tanesinin aðýrlýðý olarak takdir etmiþlerdir. Böylece bir dirhem, 56 buðday tanesi aðýrlýðýna mukabil olmaktadýr. Diðer bazý kÝmselerse dirhe­mi, hurnube (keçi boynuzu tanesi) ile takdir etmiþ ve hurnubenin dört buð­day tanesi aðýrlýðýnda olduðunu söylemiþlerdir. Bunlara göre bir dirhem, 16 hurnube aðýr Ýlgýndadýr. Böyle olunca da bir dirhem, 64 buðday tanesi aðýrlý­ðýnda olacaktýr. Gerçek þu ki, þer´î dirhemin aðýrlýðýnda muteber olan, bir dirhemin 14 kýrat olmasý ve her bir kýratýn da 4 buðday tanesi aðýrlýðýnda olmasýdýr. Þu halde bir þer´î dirhem, 56 buðday tanesi aðýr Ýlgýndadýr.

Bir kiþi evlendiði kadýna on dirhemden az bir mehir verirse akid sahih olur. Ama kadýna mutlaka (en az) on dirhem vermek gerekir. Hanefîler, bu görüþlerine delil olarak Ýbn Ebî Hâtim´in rivayet etmiþ olduðu þu hadîsi zik­retmiþlerdir:

"On dirhemden daha az mehir yoktur" Hz. Peygamber´în bir arabîye, Demirden bir bile olsa ver.[17]

deyiþi gibi on dirhemden az mehre cevaz verdiðine dâir rivayetler, sünnete uygun olan muaccel mehir anlamýna alýnmalýdýr. Bu durumda kocanýn, ne kadar sýkýþýk durumda olursa olsun, kadýna bir þeyler vermesi mendub olur. Geri kalan kýsým, kocanýn zimmetinde borç olarak kalýr.

Mâlikîler dediler ki: Mehrin en azý, üç dirhem saf gümüþtür. Ya da üç dirhem gümüþe eþit ticâret mahdýr.Bir dirhem, orta boydan 50: 2/5 arpa tanesi aðýrlýðýndadýr. Bundan daha az mehir verilir ve gerdeðe girilirse, nikâh akdi sabit olur. Kocanýn en az mehri tamamlamasý vâcib olur. Ama gerdeðe girilmemiþse, koca muhayyer olur: Dilerse mehrin en az miktarý olan üç dirhem gümüþü veya bu deðerdeki eþyayý kadýna vererek mehri tamam­lar. Dilerse akdi fesh eder. Bu durumda, nikâh akdinde belirtilen mehir mik­tarýnýn yarýsýný kadýna verir.

(41) Mâlikîler dediler ki: Adamýn biri þarap, domuz veya bunlara ben­zer mülk edinilmesi ve satýlmasý caiz olmayan þeyleri mehir vermek üzere bir kadýnla evlenme akdi yaparsa, akid fâsid olur; gerdeðe girmeden önce fes­hedilir. Gerdeðe girilmiþse akid sabit olur. Kadýn da mehr-i misil alma hak­kýna sahip olur. Satýlamayan þeyden kasýt, kurban derisi ve ölü hayvanýn sepilenmiþ deriþidir. Bunlar mülk edinilebilir, ama satýlamazlar. Dolayýsýyla mehir olarak verilmeye elveriþli deðildirler.

Özet olarak Mâlikîler, akdin sýhhati hususunda diðer mezheblere mu­halefet ederek bu akdin f£sid olduðunu ve gerdekten önce feshedileceðini söy­lerler. Gerdeðe girildikten sonra akdin sâbitleþmesiyle birlikte kadýnýn mehr-i misil alma hakkýna sahip olduðu hususunda diðer mezheblere muvafakat et­miþlerdir.

Ynt: Mehir (Sadak) By: ceren Date: 03 Mayýs 2018, 01:49:04
Esselamu aleykum. Mehir kadinin dini nikah sirasinda kocasindan istedigi bir seydir.her durumda erkeðin mehri evlenmeden önce verilmesi dinen caiz olmuþtur.rabbim razý olsun paylasimdan kardeþim. ..
Ynt: Mehir (Sadak) By: Sevgi. Date: 03 Mayýs 2018, 02:25:35
Aleyküm Selam.  Mehir kadýnýn dini nikah sýrasýnda eþinden istek talep ettiði durumdur.  Bilgiler için Allah Razý olsun
Ynt: Mehir (Sadak) By: Bilal2009 Date: 03 Mayýs 2018, 07:58:42
Ve aleykümüsselam Rabbim bizlerin ilmini artýrsýn Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan