Kerahet By: armi Date: 27 Þubat 2010, 16:00:16
KERAHET
Ýðrenme, nefret, tiksinme, zorla, mecburiyet yüzünden yapma. Harama yakýn sayýlan fiil veya þey.
Kerâhiye ve hazr da eþ anlamlý mastarlardýr. Bunlarýn zýddý istihsan ve ibâha´dýr. Ayný kökten ism-i mef´ûl olan "mekrûh"; Allahü Teâlâ ve Rasûlü tarafýndan kesin olmayarak istenilen bir iþtir. Temelde mekruh iþler yasaktýr. Ancak kesin haram anlamýnda bir yasak olmadýðýna dair bir iþaret bulunur veya delilin kesin olmayýþý böyle bir hükme neden olur. Kerih iþin niteliði; sevimli olmamasý ve hakkýnda rýzasýnýn bulunmamasýdýr (Ýbnü´l Hümâm, Fethu´l-Kadîr, Mýsýr 1318, VIII, 79, 80).
Kur´ân-ý Kerim´de çirkin görülen fiil ve davranýþlarla ilgili birçok âyet vardýr. Bazýlarý þunlardýr:
"Ey iman edenler! Size açýklanýnca hoþunuza gitmeyecek þeyleri sormayýn"(el-Mâide, 5/101). "Onlar Allah´ýn nûrunu aðýzlarýyla söndürmek isterler. Allah ise, kafirler hoþ görmese de, kendi nûrunu tamamlamaktan baþkasýna razý olmaz" (et-Tevbe, 9/32). "Sizin hoþunuza gitmese de, düþmanla savaþmanýz size farz kýlýndý. Bir þey sizin hoþunuza gitmez de, o þey sizin için hayýrlý olur. Bir þey de sizin hoþunuza gider, fakat o þey sizin için þer olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz" (el-Bakara, 2/216). "Onlar, Allah´a kendilerinin bile hoþlanmadýklarý þeyleri isnat ederler, dilleri de yalan yere, en güzel sonucun kendilerine ait olduðunu söyler. Hiç þüphe yok ki, onlarýn hakký ateþtir ve onlar cehennemin öncüleridir" (en-Nahl, 16/62).
Hz. peygamber´in hadislerinde de sevilmeyen, hoþa gitmeyen, Allah ve Rasûlünün razý olmadýðý amellere yer verildiði görülür. Ashab-ý kiramýn hoþa gitmeyen davranýþlarý olursa Allah elçisi onlarý uyarýr ve doðru olan davranýþý da gösterirdi. Buna þu hadisler örnek verilebilir: Hacc´ýn, farz kýlýndýðýný bildiren âyet inince (bk. Älu Ýmrân, 3/97), Rasûlüllah (s.a.s), ashabýna; "Þüphesiz Allah (c.c) size haccý farz kýldý, artýk hac yapýnýz", buyurdu. Birisi; "Her yýl mý?" diye sordu. Hz. Peygamber sustu. Üç defa soru tekrar edilince ise þöyle buyurdu: "Eðer evet deseydim, hac her yýl farz olurdu. Ben sizi kendi halinize býraktýðým sürece, siz de beni kendi halime býrakýn. Çünkü sizden öncekiler, peygamberlerine çok soru sormalarý ve verilen cevaplara uymamalarý yüzünden helâk oldular" (Müslim, Hacc, 412). Baþka bir hadiste de þöyle buyurulur: "Allah sizin için dedikoduyu, çok soru sormayý ve malý boþa harcamayý hoþ görmedi" (Buhârî, Ýstikrâz, 19).
Hanefilere göre, kesin delille sabit olan yasaða haram, zannî bir delille sabit olan yasaða ise mekrûh adý verilir. Meselâ; âyette þöyle buyurulur: "O, size murdar ölmüþ hayvan etini, kaný, domuz etini, bir de Allah´tan baþkasý için kesilen hayvanýn etini kesinlikle haram kýldý. Ancak kim darda kalýrsa, saldýrmamak ve sýnýrý da aþmamak þartýyla bunlardan zaruret miktarýnca yemesinde bir sakýnca yoktur" (el-Bakara, 2/173). Burada, sübutu ve delâleti kesin olan âyetle konan yasak "haram" niteliðindedir. Haram; mütevatir veya meþhur hadisle de sabit olabilir.
Mekruh, bazý âyetlerde hoþa gitmediði bildirilen, fakat kesin haram olmadýðýna dair iþaret bulunan fiiller olabileceði, bunlar âhâd haber veya mürsel hadis gibi zannî deliller de sabit olabilir. Delilin durumuna göre, mekruh ikiye ayrýlýr. Tahrimen mekruh, tenzîhen mekruh. Birincisi, harama yakýn mekruhlar olup, zannî bir delil ile yapýlmamasý kesin olarak istenilen bir þey olup, vâcibin karþýtýdýr. Erkeklerin ipekli giymesi, altýn yüzük takmasý, karýsýna karþý adaletli davranamayacaðýna dair kuvvetli bir zanna sahip olan kimsenin evlenmesi bu tür mekruhlar arasýndadýr. Ýkincisi ise, helâle yakýn mekruh olup, hoþa giden, beðenilen fiilin (mendub) karþýtýdýr.
Tahrimen mekruhu iþleyen kimse kýnanýr, tenzihen mekruhu iþleyen kýnanmaz. Her iki mekruhu terkeden ise övülür (Ýbnü´l-Hümâm, a.g.e., VIII, 80-91 vd.; Ebû Zehra, Usûlü´l-Fýkh, Dâru´l-Fikri´l-Arabî tab´ý, t.y, s.45, 46).
Kerâhet vakitleri
Beþ vakit vardýr ki, bunlara kerâhet veya mekruh vakitler denir. Bunlarda bazý ibadetlerin yapýlmasý yasaklanmýþtýr.
Ukbe b. Âmir el-Cühenî´den þöyle dediði nakledilmiþtir: "Rasûlüllah (s.a.s) bize üç vakitte namaz kýlmayý ve ölülerimizi defnetmeyi yasaklýyordu. Güneþin doðmasýndan itibaren bir veya iki mýzrak boyu yükselmesine kadar, güneþin gök yüzünde tam dik oluþundan batýya yönelmesine kadar ve güneþin sararmasýndan itibaren batmasýna kadar" (Müslim, Müsâfîrîn, 293; Ebû Dâvud, Cenâiz 51; Tirmizî, Cenâiz, 41; Nesaî, Mevâkît, 31, 34, Cenâiz, 89; Ýbn Mâce, Cenâiz, 30; Dârimî, Salât, 142). Bu hadiste belirtilen üç vakit þunlardýr:
a. Güneþin doðmasýndan itibaren, 40-50 dakika sonrasýna kadar.
b. Güneþin, baþýmýzýn üzerinde, tam dik bulunduðu vakit.
c. Batmazdan önce, güneþin gözleri kamaþtýrmaz hale gelmesinden, batmasýna kadar olan vakit.
Bu üç kerâhet vaktinde ne kazaya kalmýþ farz namazlar, ne vitir gibi vacip namaz, ne de daha önce hazýrlanmýþ bulunan bir cenaze namazý kýlýnamadýðý gibi, daha önce okunmuþ bir secde âyetinden dolayý "tilâvet secdesi" de yapýlamaz. Aksi takdirde iâde edilmeleri gerekir. Ancak o günün ikindi namazýna güneþ batmazdan önce baþlanmýþsa, yarýda býrakýlmayarak tamamlanýr. Sabah namazýný kýlarken güneþin doðmasý ise, namazýn bozulmasýna sebep olur. Böyle bir namaz daha sonra iâde edilir.
Bunlarýn dýþýnda iki vakit daha vardýr ki, yalnýz nâfile namazlarý etkiler. Ebû Said el-Hudrî´den þöyle dediði nakledilmiþtir: " Rasûlüllah (s.a. s)´i þöyle derken iþittim: Sabah namazý kýlýndýktan sonra, güneþ doðuncaya kadar baþka namaz yoktur. Ýkindi namazýndan sonra, güneþ batýncaya kadar baþka namaz yoktur" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 19, II, 42, III, 95).
Bu iki vakitte yalnýz nâfile namaz mekruhtur. Farz ve vacip bir namaz kýlmak mekruh deðildir. Cenaze namazý kýlýnabilir, tilâvet secdesi de yapýlabilir.
radyobeyan