Kenz By: armi Date: 27 Þubat 2010, 15:58:23
KENZ
Define, hazine, yeraltýnda saklý kalmýþ deðerli eþya, para veya altýn, mallarý üst üste yýðýp stok etme.
Ýslâm dini temelde malýn belirli ellerde toplanmasýna karþýdýr. Bu sebeple de belirli ellerde toplanmasýný engelleyecek bir takým tedbirler almýþtýr. Bu tedbirlerden biri de para ve mal stokçuluðunun engellenmesidir. Toplumun birlik ve beraberliði, fertler arasý kardeþliðin oluþmasý, malýn âdil bir þekilde toplum fertleri arasýnda daðýlmasýyla saðlanýr. Bu sebeple Ýslâm zekâtýn yanýsýra infak kurumunu getirmiþ ve bunu teþvik etmiþtir. Yüce Allah þöyle buyurmaktadýr: "Altýn ve gümüþü yýðýp da onlarý Allah yolunda sarfetmeyenler var ya; iþte onlara acý bir azabý müjdele! O gün Cehennem ateþinde bunlarýn üzeri ýsýtýlý(p pullaný)r; bunlarla onlarýn alýnlarý, yanlarý ve sýrtlarý daðlanýr; ´Ýþte kendiniz için yýðdýklarýnýz, yýðdýklarýnýz tadýn´ denir" (et-Tevbe, 9/34-35).
Âyette isim olarak altun ve gümüþ zikredilmiþse de, her türlü mal stoku için durum aynýdýr (Kurtubî, el-Câmi´li Ahkâmi´l-Kur´ân, Beyrut 1965, VIII, 133).
Ayný þekilde "Ona bir kenz indirilmeli veya beraberinde bir melek gelmeli deðil midir?" (Hûd, 11/´12) âyetinde büyük servet anlamýnda kullanýlmýþtýr.
Zekâtý verilmiþ malýn stok edilmesinin yasaklanmýþ kenz´e girip girmeyeceði hususunda âlimler deðiþik görüþler ileri sürmüþlerdir. Âlimlerin çoðunluðuna göre, böyle bir mal, yasaklanan kenz kapsamýna girmez. Hz. Ömer (r.a.) bu görüþtedir. Ýbn Abbas´tan nakledildiðine göre yukarýda söz konusu ettiðimiz âyet indiðinde sahâbîler zor durumda kaldý, ne yapacaklarýný bilemez oldular. Hz. Ömer; "Ben bu sýkýntýnýzý gideririm" diyerek Peygamber (s.a.s)´e gitti. "Ey Allah´ýn Rasûlü, bu âyet ashabýna aðýr geldi" dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.s); "Allah zekâtý, ancak arta kalan malý helal kýlsýn diye emretti" buyurdu. Bu arada Hz. Ömer "Allahu ekber!" dedi. Peygamber (s.a.s) sözlerine þöyle devam etti: "Kiþinin kenz edeceði þeyin en hayýrlýsýný söyleyeyim mi? Saliha kadýndýr; ona baktýðý zaman kendisini sevindirir, ona bir þeyi emrettiði zaman kendisine itaat eder, hazýr bulunmadýðý durumlarda da mal ve namusunu korur" buyurdu (Ebû Dâvud, Zekât, 32).
Hz. Ömer´in oðlu Abdullah þöyle demiþtir: "Zekâtý ödenen mal, yerin yedi tabakasýnýn altýnda saklansa da ´kenz´ deðildir. Ama ortalýkta da olsa, zekâtý ödenmediði takdirde ´kenz´dir´ Ayný görüþ, Ýbn Abbâs, Câbir ve Ebû Hüreyre´den de nakledilmiþtir (Ýbn Kesir, Tefsiru´l-Kur´âni´l-Azîm, Kahire, ty, IV. 80-81).
Bazý âlimlere göre ise, stok edilen mal, zekâtý ödenmiþ olsa bile yasaklanan ´kenz´e girer. Bu görüþte olanlar, yukarýdaki âyetle birlikte þu âyeti de delil olarak zikrederler: "Yüzlerinizi doðu ve batý tarafýna çevirmeniz iyilik deðildir. Asýl iyilik, o (kimsenin iyiliði) dir ki, Allah´a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanýr; Allah rýzasý için yakýnlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmýþlara, dilencilere ve boyunduruk altýnda bulunan (köle ve esirlere) mal verir; namazý kýlar, zekâtý verir..." (el-Bakara, 2/177).
Dikkat edilirse âyette hem zekât zikredilmekte, hem de yakýnlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmýþlara infaktan bahsedilmektedir. Âyetin baþ tarafýnda zikredilen infâk, zekâtýn aynýsý olsaydý, ayrýca zekâtýn zikredilmesinin bir anlamý kalmazdý (Taberî, Câmiu´l-Beyân´an Te´vili Âyâti´l Kur´ân, Kahire, ty. III, 348; Kurtubî, a.g.e., II, 241-242).
Bu âlimlere göre servette zekât dýþýnda hak vardýr. Bu görüþün en þiddetli ilk savunucusu sahâbî Ebû Zerr el-Gifarî´dir. Ona göre yiyecek maddeleriyle normal geçim imkânlarýndan fazla elde tutulan bütün mallar stok olup sahibi þer´an kýnanmýþtýr. Ebû Zerr, insanlarý bu görüþe teþvik etmiþ ve muhalefet edenlere þiddetle çatmýþtýr (Kurtubî, a.g.e., VIII, 125).
Kurtubî, Ebû Zerr´in bu görüþünü þöyle bir ihtimal ile yorumlamaktadýr: Kenz ile ilgili âyet, müslümanlarýn gerçekten maddî sýkýntý içerisinde olduklarý, Muhâcirlerin büyük maddi sýkýntýlar içerisinde olup Peygamber (s.a.s)´in bu maddî sýkýntýlarýný karþýlayamadýðý bir dönemde inmiþ olmalý. Zira beytu´l-mal sahabilerin ihtiyaçlarýný o gün için karþýlayamýyordu. Ýþte müslümanlar bu durumda olduðu bir sýrada ihtiyaçtan fazlasýnýn stok edilmesi bu âyetle yasaklanmýþtýr. Gerçekten de böyle durumlarda altýn ve gümüþü biriktirmek câiz deðildir. Müslümanlar o sýkýntýlý durumdan kurtulduktan sonra, sadece zekâtlarýný ödemekle yükümlü tutulmuþlardýr (Kurtubî, a.g.e., VIII, 125-126).
Kurtubî´nin bu yorumu gayet makuldür ve her ne zaman müslümanlar ayný durumu yaþamakla karþý karþýya kalýrlarsa ayný hüküm sözkonusu olur. Gerçekten de müslümanlar maddî sýkýntý içerisinde kývranýrken onlardan birinin servet biriktirmesi, iman kardeþliðiyle baðdaþmayan bir tavýr ve tutumdur.
Mallarýný kenz edip üstelik zekâtlarýný da ödemeyen kiþilerin âhirette çekeceði azapla ilgili hadislerde sözkonusu edilen azap sahneleri, âhirete inanan herkesi ürpertecek sahnelerdir. Bu hadislerin birinde þöyle buyurulmaktadýr: "Ölüp de arkasýnda kenz býrakan kiþi, kýyamet günü býraktýðý o kenz, gözlerinin üstü simsiyah kocaman kel bir yýlana dönüþür ve onun ardýna düþer. Kiþi; ´Ne oluyor sana, ne istiyorsun benden?´der. Yýlan; ´Öldükten sonra geriye býraktýðýn kenz´inim´ der ve o kisbyi takip eder; aðzýyla elini lime lime ederek çiðner, sonra da gövdesini kýrýp çiðnemeðe baþlar" (Buhâri, Tefsîru Sûre (3), 14, Hayl, 3; Müslim, Zekât, 27, 28; Nesâî, Zekât, 2, 6; Ýbn Mâce, Zekât, 2)..
radyobeyan