Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Kehanet By: armi Date: 27 Þubat 2010, 15:48:40

KEHÂNET




Kâinatta gelecek zamanda vuku bulacak olaylardan haber verme, bazý sýrlarý keþfetme. Bu iþle meþgul olan kimselere de "Kâhin" denir. Çoðulu; kühhân, yahut kehene, diþili; kâhinedir.

Ýslâm´dan önce Araplarýn arasýnda çok kâhin vardý. Bunlar, bir çok þeyi bildiðini iddia ederlerdi. Bunlarýn bir kýsmý emrinde cinler bulunduðunu ve onlar vasýtasýyla bir takým bilgiler edindiklerini, diðer bir kýsmý da, kendisinde bulunan bir nevi ilham ve kudret sayesinde bazý þeyleri idrak ettiklerini iddia ederlerdi (Ýbn Mace, Terceme ve Þerhi, Çev. H. Hatiboðlu, Ýstanbul 1983, VI, 134).

Kâhinler, menþe itibariyle Þâmânlara, rahiplere ve fetiþ rahiplerine (ârif bis-sanam) baðlanýrlar. Fakat eski Arap hikâyelerinde, hadislerde ve ender olarak Ýslâmiyet´ten önceki þiirlerde rastlanan þekli, bunlarýn; þâmânizmin en kaba þekillerini bile geri de býrakmýþ olduðunu göstermektedir.

Onlar, gayb hakkýndaki bilgilerinin vecdten meydana gelen ilhama dayandýðýný iddia ediyorlardý. Ayný zamanda geceleri, keþif yoluyla diðer insanlara meçhul kalan müstakbelin ve gizli hadiselerin kendilerine zahir olduðunu söylüyorlardý (Mes´ûdî, "Mürûc", Nþr. Barbier de Meynard, III, 379, 394 vd.).

Ýslâm´dan önce ve Ýslâm´ýn ilk dönemlerinde Ukaz Panayýrýna gelen ve ekseriyetini yahudilerin oluþturduðu kâhinler ve birtakým þarlatanlar, kendi istikballerine dair bir tek þey bilmedikleri halde, diðer insanlarýn gelecekleri hakkýnda kehânette bulunmak suretiyle geçimlerini saðlarlardý (Muhammed Hamidullah, "Resûlullah Muhammed", Terc. Salih Tuð, Ýstanbul 1973, s. 296; Ayný mükellefi, Ýslâm Peygamberi", I, 394).

Kâhinler, secîli, genellikle ayný (ender olarak deðiþik kafiyeli, çok kýsa) cümlelerden oluþan âhenkli bir nesirle konuþurlardý. Bu tür nesir, eskiden beri Arabistan´da yüksek ve âdî kehânetler, sihir vb. için kullanýlmaktaydý (el-Eðanî, I. tab´, XI, 161).

Yine kâhinler; gayet karanlýk ve karýþýk bir dille konuþurlar, sözlerini acayip yeminlerle; yer, gök, güneþ, ay, yýldýzlar, ýþýk ve karanlýk, akþam ve sabah, muhtelif bitki ve hayvan cinsleri üzerine and içerek te´kîd ederlerdi (Mes´ûdî, a.g.e, III, 387).

Kâhinler, umûmî hayatta olduðu gibi, özel hayatta da son derece önemli bir rol oynarlardý. Devleti veya kabileyi, genellikle kendilerinin de katýldýklarý savaþ iþlerini, akýncýlýk vb. alakadar eden bütün meselelerde onlara danýþýlýrdý. Bu sebepten, kadýn ve erkek hükümdarlarýn özel kâhinleri olduðu gibi, kabilelerin de þâirleri ve kâhinleri bulunurdu (Taberi, "Tarih", Nþr. De Coeje, I, 76).

Kâhinler; hakemlik ve danýþmanlýk görevlerinin yanýnda, rüyalarý tabir eder, kaybolan develerin yerini bildirir, zina vakalarýný tesbit eder, hýrsýzlýk ve katil gibi suçlarý da aydýnlatýrlardý (Mes´ûdî, a.g.e., III, 352).

Ancak Ýslâm´ýn geliþi ile "kâhinler" ve "kehânet" mesleði itibarýný kaybetmiþtir. Zira "kehânet", gaybten bir nevi haber vermektir. Gaybý bilmek de yalnýzca Allah´a özgüdür. Böyle olunca, "kehânet"; Allah´a þirk koþmanýn bir nevini teþkil etmiþ oluyor. Kur´ân:

"Gaybýn anahtarý O´nun yanýndadýr. O´ndan baþkasý onlarý bilmez" (el-En´âm, 6/59).

"Deki, Allah´tan baþka, yerde ve gökte hiç kimse gaybý bilmez" (en-Neml, 27/65).

Bunun içindir ki, kâhinlerin gaybý bildiklerini iddia etmeleri þirk olduðu gibi, onlarýn bu iddialarýný doðrulamak da Allah´ýn indirdiði apaçýk âyetleri inkâr olur.

Rasûlüllah (s.a.s): "Kim bir kâhine gider de dediklerini tasdik ederse, þüphesiz Muhammed´e indirilmiþ olaný inkar etmiþ olur" (Ebû Dâvud, Týb, 21).

Rasûlüllah (s.a.s): "Kahini cennete girmeyecek kiþiler arasýnda saymýþtýr" (Tecrid tercüme VI, 943; Hak dini Kur´an Dili, VII-5342).

Kâhinlerin ve arrâflarýn yanýna gidip onlarýn söylediklerini tasdik etmek bu derece çirkin ve korkunç olunca, acaba bizzat kâhin ve arraflarýn durumu nasýl olur?

Rasûlüllah (s.a.s)´in, henüz peygamber olmadan önce bile kâhinlerden nefret ettiðini görüyoruz. Nitekim Cibrîl (a.s.), kendisine peygamberlik görevini teblið ettiði zaman çok korkmuþ eve dönünce, durumu Hz. Hatice (r.an.)´ye anlatmýþ ve:

"Nefret ettiðim, þu gâipten haber veren kâhinlerden mi oldum acaba? Bundan korkuyorum." diyerek endiþesini dile getirmiþtir (bk. M. Hamidullah, Rasûlüllah Muhammed, 49).

Ýþte bu sebepten dolayý Ýslâm "kehânet"i yasaklamýþ, kâhinlere gidip onlarýn dediklerini tasdik etmeyi þirk kabul etmiþ, onlara bunun karþýlýðýnda ücret (hulvan) vermeyi haram saymýþtýr (Buhârî, Ýcare, 20, Týb, 46; Müslim, Musakât, 39; Darimî, Buyu´, 34; Tirmizî, Týb, 23; Ahmed b. Hanbel, III, 14, VI, 11).

Ynt: Kehanet By: Zeynep7D Date: 16 Ocak 2014, 21:03:04
"Nefret ettiðim, þu gâipten haber veren kâhinlerden mi oldum acaba? Bundan korkuyorum." diyerek endiþesini dile getirmiþtir (bk. M. Hamidullah, Rasûlüllah Muhammed, 49).

Peygamberimizin böyle dediðini bilmiyordum. Gerçekten büyücü , falcý , kahin vb. þeylere batýl inançlar felan bunlara inanmamalýyýz. ALLAH'tan baþka kimse geleceði ve olacak þeyleri bilemez. Biz Müslümanýz ve Müslüman olduðu halde yalan yanlýþ böyle þeylere inanlar var. ALLAH ýslah etsin...

radyobeyan