Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Keffaret By: armi Date: 27 Þubat 2010, 15:45:53
KEFFÂRET




Yanlýþlýkla veya mecburiyet sonucu iþlenen günahýn baðýþlatýlmasý için þer´i olarak verilen sadaka veya tutulan oruç.

Bazý fiilleri iþleyen mükelleflerin; günahlarýnýn örtülmesi için Ýslam´ýn koyduðu bazý yükümlülükler. Kâfirler iþledikleri günahlardan dolayý keffaret vermezler. "-Zira keffâret bir ibadettir" (Merginâni, Hidâye, II, 75). Ayný zamanda bunun; bazý fiilleri irtikap eden mü´minler için bir ceza olduðu bilinmektedir. Molla Hüsrev: "Keffâret; ukûbat (ceza) ile ibadet arasýnda cereyan eder" diyerek, her iki unsurun bir arada olduðuna iþaret etmiþtir. Ýslâm fýkhýnda; 1) Orucu kasden ve taammüden bozmanýn keffâreti. 2) Hataen bir mü´mini öldürmenin kefâreti. 3) Zýhâr keffâreti. 4) Hacc ibadeti esnasýnda, ihramlý iken týraþ olmanýn keffâreti. 5) Yemini bozmanýn keffâreti diye beþ çeþit keffaret vardýr.

Ramazan orucunu kasden bozmanýn keffareti: Kur´ân-ý Kerim´de "Amellerinizi iptal etmeyiniz" (Muhammed, 47/33) emri verilmiþtir. Kesin bir farz olan orucu; meþru bir sebep yokken (kasden) bozmak bir suçtur. Hz. Peygamber (s.a.s) þöyle buyurmuþtur: "Kim Ramazan ayýnda orucunu bozarsa, onun üzerine zýhar yapan kimsenin üzerine lâzým gelen þey (keffâret) gerekir" (Ýbnu´l Humâm, Fethu´l-Kadir, II, 70). Dolayýsýyle kasden orucunu bozan kimse arka arkaya altmýþ gün oruç tutmak zorunda kalýr. Bu onun üzerine farzdýr. Ayrýca bozduðu orucu kaza etmek durumundadýr. el-Merginani: "Farz oruçlarýn dýþýndakilerde (Nafile oruçlarda) keffaret yoktur. Çünkü Ramazan ayýnda tutulan farz orucu bozmak bir suç teþkil eder ve nafile oruçlarla ayný þekilde mütâlâa edilemez" (Merginâni, a.g.e, I, 125).

2) Hata ile bir mü´mini öldürmenin keffâreti: Kur´an-ý Kerim´de þöyle buyurulur: "Bir mü´minin diðer bir mü´mini, yanlýþlýk eseri olmayarak (kasden) öldürmesi yakýþmaz. Kim bir mü´mini yanlýþlýkla öldürürse; mü´min bir köle azad etmesi ve (ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Meðer ki onlar (ölenin yakýnlarý) o diyeti sadaka olarak baðýþlamýþ olsunlar. Eðer öldürülen mü´min olmakla beraber, size düþman olan bir kavimden (Dâru´l-Harp ahalisinden) ise o zaman öldürenin bir mü´min köleyi azad etmesi lâzýmdýr. Þayet kendileriyle aranýzda anlaþma olan bir kavimden (Darû´l-Musalaha ahalisinden) ise, o vakit (bunlarý) bulamazsa Allah tarafýndan tövbesinin kabulü için, birbiri ardýnca iki ay oruç tutmasý gerekir. Allah her þeyi bilendir, gerçek hüküm ve hikmet sahibidir" (en-Nisâ, 4/92).

3) Zýhar Keffareti: Cahiliyye döneminde Araplar arasýnda yaygýn olan âdetlerden birisi de þuydu: Bir erkek karýsýný boþamak istediði zaman ona; "-Sen bana annemin sýrtý gibisin" derdi. Bu sözle boþamanýn gerçekleþmesi örf halini almýþtý. Sahabe´den Evs b. Sâmit (r.a) eþi Havle binti Sa´lebe´ye kýzarak: "-Sen bana annemin sýrtý gibi ol" der ve evi terkeder. Havle binti Sa´lebe (r.an.) Rasûlüllah(s.a.s)´a baþvurarak "Ýhtiyarlýðýný, fakirliðini, çocuklarýna bakacak bir durumu olmadýðýný" bildirerek buna bir çare bulunmasýný ister. Bu arada Cenab-ý Hakk´a yalvarmayý da ihmal etmez. Bunun üzerine Zýhar ile ilgili aþaðýdaki âyet-i kerimeler inmiþtir:

"(Habibim) Zevce hakkýnda seninle (çare bulunmasý için) direþip duran ve Allah´a da yalvarmakta olan (kadýn) ýn sözünü (umulduðu vech ile) dinlemiþtir. Allah sizin konuþmanýzý (zaten) iþitiyordu. Çünkü Allah hakký ile iþitici, kemaliyle görücüdür. Ýçinizden zýhar yapagelenlerin (hanýmlarý) onlarýn anneleri deðildir. Anneleri kendilerini doðurandan baþkasý deðildir. Þüphe yok ki onlar, herhalde çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar. Muhakkak ki Allah çok baðýþlayýcý, çok yarlýðayýcýdýr. Kadýnlarýndan zýhar ile ayrýlmak isteyip de, sonra dediklerini geri alacaklar (için) birbirleriyle temas etmeden önce, bir köle azad etmeleri lâzýmdýr. Ýþte size bununla öðüt veriliyor. Allah ne yaparsanýz hakký ile haberdardýr. Fakat kim (bunu, köleyi) bulamazsa; birbiriyle temas etmeden önce fasýlasýz iki ay oruç (tutsun). Buna da güç yetiremezse, altmýþ yoksulu (doyursun). Bu (hafifletme) Allah´a ve Rasûlüne iman (da sebat) etmekte olduðunuz içindir. Bu (hükümler) Allah´ýn (tayin ettiði) hudutlardýr. (Bunlarý kabul etmeyen) kâfirler için ise, elem verici bir azab vardýr" (el-Mücâdele, 58/1-4). Ýslâm hukukçularýna göre; "Zýhar´dan vazgeçmek isteyen kimse; azad etmek için köle bulamazsa, hiç ara vermeden iki ay oruç tutar. Eðer saðlýk durumu buna elveriþli deðilse; altmýþ miskini ve fakiri doyurur. Bu sýranýn gözetilmesi zorunludur (Ýbnü´l-Hümâm, a.g.e., III, 233).

4) Hac ve umre ibadeti sýrasýnda, ihramlý iken iþlenen cinayetlerin keffâreti: Hem hacc, hem umre ibadetinin sadece Allahü Teala´nýn rýzasý için edâ edilmesi esastýr. Mükellef; niyet ederek ve telbiye yaparak ihrama girmek durumundadýr. Ýhram´a bürünen kimse, bazý hususlara riâyet etmek zorundadýr. Ýhramlýnýn sakýnmasý gereken þeyler âyet ve hadislerle belirlenmiþtir. Meselâ; Ýhrama giren mükellef; herhangi bir zaruret olmadan baþýný týraþ ederse, baþka bir ceza deðil, doðrudan doðruya kurban kesmesi gerekir. Zaruret hali bulununca ihramlýya bazý kolaylýklar getirilmiþtir. Kur´an-ý Kerim´de þöyle buyurulur: "Artýk içinizden kim hasta olur veya baþýndan bir eziyeti bulunursa; ona oruçtan ya sadakadan ya kurbandan (birisiyle) fidye vacip olur" (el-Bakara, 2/196). Dolayýsýyla dilerse üç gün oruç tutar dilerse altý fakire üç sa´ (yaklaþýk 10 kg) buðdayý sadaka olarak verir.

5) Yemini bozmanýn keffâreti: Kur´ân-ý Kerim´de: "(Yeminin) Keffâreti ailenize yedirmekte olduðunuzun orta (derece) sinden, on yoksulu doyurmak, ya onlarý giydirmek, yahud bir köle azad etmektir. Fakat kim (bunlarý) bulamazsa, üç gün oruç tutmasý lâzýmdýr. Ýþte bu, and (yemin) ettiðiniz vakit (onlarý bozmanýn) keffâretidir. Yeminlerinizi muhafaza ediniz. Allah âyetlerini size böylece açýklýyor. Ta ki þükredesiniz" (el-Mâide, 5/89) buyurulmuþtur. Rasûl-i ekrem (s.a.s)´in döneminde, yemin keffareti için yoksula ne kadar verildiðini izah için, Ýmâmu Buhâri "Kitabu´l Keffâret" adý altýnda, ayrý bir bölüm ayýrmýþtýr. Keffâretlerde illet kesin olarak belli deðildir. Bu yüzden kýyas yoluyla, hükmü benzer olaylara uygulamak imkaný bulunmaz, keffaretler kitap ve sünnetteki sýra gözetilerek yerine getirilir (Buhârî, Sahih, VII, 235-240).


radyobeyan