Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Karz By: armi Date: 26 Þubat 2010, 20:22:06

KARZ




Borç, kredi, ödünç, altýn, gümüþ, nakit para ve mislî olan þeyleri baþkasýna ödünç vermek anlamýnda bir Ýslâm hukuku terimi. Çoðulu kurûzdur. Hanefîler dýþýnda diðer mezhepler selem akdi yapýlan tüm mallarýn karz olarak verilebileceðini söylerler. Onlar böylece, bazý kýyemî mallarý da tarife alarak kapsamý geniþletmiþlerdir (el-Kasâni, Bedâyiu´s-Sanayi´, VII, 394; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, IV, 313; el-Fetâvâ´l-Hindiyye, V, 366).

Kur´ân-ý Kerîm´de "Allah´a ödünç vermek" þeklinde ifadesini bulan, fâizsiz ve karþýlýksýz verilen ödünç para anlamýna gelen "karz-ý hasen"i de kapsamýna alan altý kadar âyet vardýr. Bunlardan birisi þöyledir: "Allah´a karz-ý hasen olarak ödünç verecek olan kimdir? Ýþte o, bunun karþýlýðýný kat kat arttýracaktýr. Ona, bundan baþka çok deðerli bir mükâfat da vardýr " (el-Hadîd, 57/ 11, konu ile ilgili âyetler; el-Mâide, 5/12; el-Bakara, 2/245; el-Hadîd, 57/18; et-Teðabun, 64/17; el-Müzemmil, 73/20).

Bu konuda Hz. Peygamber´in çeþitli hadisleri vardýr. "Bir müslüman diðer müslümana iki defa ödünç (para) verirse, bir defa tasaddukta bulunmuþ gibi olur" (eþ-Þevkânî, Neylü´l-Ývtâr, V, 229). Enes b. Mâlik´ten þöyle dediði rivâyet edilmiþtir: "Allah´ýn elçisi þöyle buyurdu: Mirac gecesi bana, cennet kapýsýnda þöyle bir yazý gösterildi. Sadaka için on katý, karz-ý hasen için ise onsekiz katý ecir vardýr. Cebrâil´e, karzýn niçin sadakadan daha üstün olduðunu sorduðumda, su cevabý verdi: Þüphesiz, dilenci (çoðu zaman) yanýnda varken ister. Ödünç isteyen ise, ancak ihtiyaç sebebiyle ister" (Ýbn Mâce, Sadakât, 19; el-Heysemî, Mecmau´z-Zevâid, lV, 126).

Karzýn rüknü icap ve kabuldür. Ödünç verenin teberrua ehil olmasý gerekir. Baba, vasî ve mümeyyiz küçükler, temsil ettikleri kimsenin malýný teberru edemedikleri gibi, ödünç vermeye de ehil deðildirler. Ödünç vermede, baþlangýçta bir ývaz (karþýlýk) bulunmadýðý için, bir bakýma teberru niteliði vardýr. Akdin tamamlanmasý için, ödünç verilecek þeyin karþý tarafa teslim edilmiþ olmasý gerekir. Hanefîlere göre, yalnýz mislî olan yani ölçü, tartý veya standart olup sayý ile alýnýp satýlan þeyler karz olarak verilebilir. Hayvan veya gayri menkul gibi kýyemî mallarý karz akdine elveriþli deðildir. Bunlar ihtiyacý olana kira veya âriyet yoluyla verilebilir. Çünkü kýyemî mallarýn misli bulunmadýðý için benzerini geri vermek mümkün olmaz. Meselâ; iki yaþlarýnda 700 bin liraya da, 1 milyon liraya da sýðýr cinsi hayvan bulunabilir. Ödünç veren daha iyisini almak isterken, ödünç alan daha ucuz olanýný geri vermek isteyebilir. Bu durum menfaat çekiþmesine yol açar (el-Kâsânî, a.g.e, VII, 394; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, IV, 314; Ýbn Abidin, Reddu´l-Muhtâr, IV, 179, 195).

Þafiî, Maliki ve Hanbelîlere göre, kendisinde selem akdi yapýlabilen her þeyin karz olarak verilmesi de mümkündür. Bu mislî olabileceði gibi kýyemî mallardan da olabilir. Hayvan da bunlar arasýndadýr. Ebû Râfi´den þöyle dediði rivâyet edilmiþtir: "Allah Rasûlü, bir adamdan iki yaþlarýndaki bir deveyi ödünç almýþtý. Sonra ona bir takým zekât develeri geldi. Bana, ödünç aldýðý kimseye iki yaþlarýnda bir deveyi vermemi emretti." Ben de dedim ki: "Develer arasýnda altý yaþýný bitirmiþ daha güzel olanýndan baþkasýný bulamýyorum." Bunun üzerine þöyle buyurdu: "Onu ona ver, þüphesiz sizin en hayýrlýnýz, ödeme bakýmýndan en güzel olanýnýzdýr" (Müslim, Müsâkât, 118; Ebu Dâvud, Büyû´, 110; Tirmizî, Büyu´, 73). Hanefîler Ebû Râfi´ hadisini mensuh kabul ederler (Sahîh-i Müslim Tercemesi, Terc. A. Davudoðlu, VIII, 96, 101).

Ýslâm hukukçularýnýn çoðunluðuna göre, karz akdinde va´de þartý geçerli deðildir. Aksi halde nesîe ribâsý söz konusu olur. Karz baþlangýçta teberru niteliðindedir. Ödünç veren için bedelini derhal isteme hakký doðar. Ancak sure belirlenmiþ olur ve ödünç veren buna riayet etmiþ bulunursa, ödünç alana kolaylýk göstermiþ ve iyi bir iþ yapmýþ olur. Satým ve kira akdi akitlerde ise taraflarýn tesbit edecekleri va´deler baðlayýcý olur.

Ýmam Mâlik´e göre, karz akdi, va´de belirlenmekle va´deli olur. Delil þu hadistir: "Müslümanlar kendi aralarýnda belirledikleri þartlara uyarlar" (Buhârî, Ýcâre, 14, 50). Çünkü taraflar karz akdi ile, bunu devam ettirme veya ikâle yapma bakýmýndan tasarrufa mâlik olurlar. Bu arada va´deyi uzatma yetkisine sahiptirler (eþ-Þîrâzî, el-Mühezzeb, I, 303; Ýbn Kudâme, a.g.e, IV, 315)

Hanefîlerin meþhur görüþüne göre, ödünç vermenin menfaat celbeden bir tarzda olmamasý gerekir. Ancak ödünç verenin yararlanmasý, akit sýrasýnda þart koþmaksýzýn ve bu konuda örf de bulunmaksýzýn olmuþsa bunda bir sakýnca yoktur. Meselâ, ödünç alan kimse, parayý geri verirken ilâve yapsa veya teþekkür olarak evini tercihen ödünç para verene satsa, bunda bir sakýnca bulunmaz. Câbir b. Abdillâh´tan þöyle dediði nakledilmiþtir: "Benim Rasûlüllah (s.a.s) da bir hakkým (alacaðým) vardý. Bana bunu ziyade ederek ödedi" (Müslim, Müsâkât, 120; ea-þevkânî, a.g.e, V, 231).

Aslýnda, menfaat celbeden karz yasaðý ez-Zeylaî´nin Nasbu´r-Râye´de tesbit ettiði gibi, herhangi bir hadise dayanmaz. Bunu þart koþulan veya örf hâlini alan menfaatlarla ilgili olarak düþünmek mümkündür (Zühaylî, el-Fýkhu´l-Ýslâmî fi Uslûbihi´l Cedid, I, 504).

Ödünç verene hediye vermek þart koþulmuþsa bu mekruh olur. Aksi halde bir sakýncasý bulunmaz. Ancak dostlar arasýndaki mutat hediye ve ikramlar bundan müstesnadýr. Rehinden yararlanma da, rehin verenin izniyle mümkün ve caizdir (Ýbn Âbidin, Reddu´l-Muhtar, IV, 182; Hamdi Döndüren, Çaðdaþ Ekonomik Problemlere Ýslâmî Yaklaþýmlar, Ýstanbul 1988, s. 87, 94).

Ýslâm´da karz yoluyla kýsa va´deli ve küçük kredileri temin etmek mümkün olabilir. Bu, akrabalýk, dostluk, karþýlýklý yardýmlaþma, karþýlýðýný âhirette alma, ileride kendisi de benzer ekonomik sýkýntýya düþerse destek hazýrlama gibi düþüncelerle yapýlabilir. Kýsa vadeli ihtiyaçlarýn esnaf, tüccar ve komþularla hýsým akraba arasýnda çözümlenmesi ve bundan bir yarar beklenmemesi en güzel ve kalýcý bir çözümdür. Bu yolla fertler birbirine yaklaþýr, iyilik duygularý güçlenir, ayrýca taraflar sürekli olarak karz-ý hasen sevâbýna nâil olurlar. Ýslâm´da uzun va´deli ve büyük krediler için kâr ortaklýðý esasý getirilmiþtir. Çünkü bir yarar olmaksýzýn insanlarýn birbirlerine yardýmcý olmalarý süreklilik arzetmez. Özellikle kredinin miktarý büyüdükçe, bunu karz-ý hasen ölçüleri içinde çözmek mümkün olmaz. Krediye ihtiyacý olan iþ adamý dürüst çalýþýr, ortaklarýný gerçek mal varlýðýna hissedar yapar ve gerçek kârý paylaþmaya, ya da ortaklarýn anaparalarýna eklemeye razý olursa, kredi problemine çözüm yolu bulmak kolaylaþabilir.


radyobeyan