Karia suresi By: armi Date: 26 Þubat 2010, 20:18:27
KÂRÝA SÛRESÝ
Kurân-ý Kerîm´in yüzbirinci suresi. Onbir âyetten meydana gelmiþtir. Fâsýlasý; he, peltek se ve þýn harfleridir.
Bu sûrenin Mekkî olduðu üzerinde hiç bir ihtilaf yoktur. Ayrýca muhtevasýndan, Mekke döneminin baþlangýcýnda nazil olduðu anlaþýlmaktadýr.
Sûre: adýný, ilk âyetini teþkil eden ve kýyamet isimlerinden biri olan "el-Kâria" kelimesinden almýþtýr. Bu kelime, yalnýzca sûrenin ismi deðil ayný zamanda konusudur. Zira sûrenin konusu tamamen kýyametle ilgilidir. Burada kýyametin birinci safhasýndan, ceza ve mükâfatýn sonuna kadar, âhiret hayatýnýn bir bütün olarak zikredilmiþ olduðunu görüyoruz.
"Kâria" sözü; haddi zatýnda çarpan, bir þeyin birþeye çarpmasýndan çýkan sert ses. Korkunç olay, büyük felaket (er-Ra´d, 13/31) ve eziyet gibi manalarý ifade eder. Ayrýca; "kâriatüddâr=evin sahasý", "kâriatüttarýk= yolun üst tarafý" vb. misaller de olduðu gibi, isim tamlamasý halinde kullanýldýðý zaman çeþitli anlamlara gelebilir (el-Cevherî, "es-Sihâh", Karaa mad.).
Bu sûredeki "el-Kâria" ise; "el-Hâkka", "et-Tâmme", "es-Sâhha", "el-Gâþiye" vb. gibi kýyamet isimlerinden birisidir (Ýbn Kesîr, "Tefsîrü´l Kur´âni´l-Azîm", VIII, 489).
Kýyametin, "el-Kâria" diye isimlendirilmesinin nedeni hususunda çeþitli görüþler vardýr. Bunlar:
1- Ýnsanlarýn aklýný alacak, ödlerini patlatacak olan ilk "sayha"dýr. "Sûr´a üflenince, Allah´ýn diledikleri müstesna, göklerde ve yerde kim varsa düþüp ölmüþ olacaktýr" (ez-Zümer, 39/68). buyurulduðu üzere bu olay, "sa´k" nefhasýnda olacaktýr. "Yalnýzca bir tek sayhayý bekliyorlar " (Yâsýn, 36/49) buyurulmasý da bunu te´yîd ediyor.
2- Âlemin altüst olmasý esnasýnda, gök cisimlerinin biribirleri ile þiddetle çarpýþacaklarýndan dolayýdýr.
3- "Kâria", insanlarý korkuyla ve þiddetli gürültülerle çarpan demektir. Bu ise; gökte çatlama ve yarýlma, güneþ ve ayda katlanýp dürülme, daðlarda parçalanýp ufalanma, arzda dürülme ve deðiþme iledir.
4- Hak düþmanlarýný, rezil ve rüsvay ederek, azâb ve büyük bir dehþetle çarpacaðýndan dolayýdýr (M. Hamdi Yazýr, "Hak Dini Kur´ân Dili, IX, 6025).
Sûre, "el-Kâria"(l) diyerek, yalýn bir kelime ile baþlýyor. Bomba gibi bir tek kelime... Manasý: "Felaket kapýsýný çalacak olan"(1). Maksat, ifadesi ve tonuyla bu korkunç ve devirici manayý vermek, böylece tüm dikkatleri kendine çekmek.
Ardýndan gelen soru dehþeti daha da arttýrýyor: "Nedir o felâket kapýsýný çalacak olan? " (2) Bu soru ile dinleyenlerin merak ve korkusu büsbütün artýyor. Verilecek cevabý sabýrsýzlýkla fakat endiþeyle bekliyorlar. Nihayet verilen cevap, meseleyi yine bilinmezliðe sürüklemekte: "Felâket kapýsýný çalacak olanýn ne olduðunu bilir misin?" (3)
Hadise o kadar büyük ki, akýllar onu idrâk etmekten âciz, düþünceler onu tahayyül edemeyecek kadar zayýftýr.
Bundan sonra gelen âyet, bu muazzam olayýn mahiyetini anlatmak yerine, onun nasýl olacaðýný izah ediyor, Çünkü mahiyeti, idrak ve tasavvurun çok üstünde bir þey: "O gün insanlar, çýrpýnýp yayýlan pervaneler gibi olacak. Daðlar da atýlmýþ renkli yünler gibi olacak" (4-5).
Buraya kadar olan bölümde, kýyametin ilk merhalesi, yani dünya nizamýnýn altüst olacaðý, olayýn dehþeti karþýsýnda insanlarýn, ýþýk karþýsýndaki kelebeklerin her tarafa daðýlýþý gibi saða sola koþuþacaklarý, daðlarýn hallaç pamuðu gibi atýlacaðý zikrediliyor.
Bundan sonraki bölümde, kýyametin ikinci safhasýndan, amellerine göre insanlarýn âhiretteki akýbetinden söz edilmektedir: "Artýk kimin tartýlarý aðýr gelirse, o, hoþnut olacaðý bir hayat içersindedir " (6-7).
A´râf suresinde de "O gün tartý tam doðrudur. Kimin tartýlarý aðýr gelirse iþte onlar kurtuluþa erenlerdir" (el-A´râf, 7/8) buyurulur.
Sûre, âhirette bedbaht olacaklarýn acýklý sonunu þu þekilde dile getirmektedir: "Ama kimin de tartýlarý hafif gelirse, artýk onun anasý hâviyedir" (8-9).
´Hâviye"; yüksek yerden aþaðý düþmektir. Derin çukur veya uçurum manasýna da gelir. Âyette geçen "ümmühü hâviye=anasý hâviyedir " sözü iki þekilde anlaþýlabilir. Biri, tartýsý hafif gelenlerin cehenneme tepe taklak atýlacaklarý manasýna gelir. Ýkincisi; nasýl anne çocuk için bir sýðýnaksa, ayný þekilde "hâviye", tartýlarý hafif gelenler için anne kucaðý gibi bir sýðýnaktýr. Ne korkunç bir sýðýnak...
"Hâviye" kapalý bir ifade. Bundan sonra gelen iki âyet onun ne olduðunu net bir þekilde izah etmektedir: "Onun ne olduðunu bilir misin sen? Kýzgýn bir ateþtir " (10-11).
Demek ki "hâviye" yalnýzca bir çukur deðil, ayný zamanda kor ateþ ile dolu bir çukurdur. Ýþte, o tartýsý hafif gelenlerin anasý, varýp sýðýnacaklarý bir ana kucaðýdýr. Sûre, bu acý gerçekleri, zihinlere canlý bir tablo gibi naksederek son bulmaktadýr.
radyobeyan