Kanaat By: armi Date: 26 Þubat 2010, 20:12:26
KANAAT
Elinde bulunanla yetinme, dünya nimetlerinden kýsmetine razý olma. Ýsraf, ihtiras tama´ ve israftan kaçýnma. Kiþinin Allah´ýn kendisine dünya nimeti olarak verdiði paya rýza göstermesi.
Allah Teâlâ insanlarýn dünya hayatýnýn süs ve cazibesine aldanarak ahireti unutmamasý için, Kur´an-ý Kerîm´de dünya hayatýnýn geçiciliði ve deðersizliðini vurgulamýþ, âhiret hayatýnýn tercih edilmesi gereken bir gerçek olduðunu anlatmýþtýr: "Dünya dirliði eðlenceden, oyuncaktan ibarettir. Âhiret hayatý hakiki hayattýr. Bilselerdi (âhireti tercih ederlerdi)" (el-Ankebût, 29/64). Kur´ân-ý Kerim insanýn tama´ ettiði nimetleri sýralayarak bunlarýn âhiret hayatý açýsýndan asýl gaye olmadýðýný anlatmaktadýr: "Ýnsanýn gönlünü çeken kadýnlar, oðullar, kantarla altýn ve gümüþler, niþanlý atlar, davarlar, ekinler sevgisi insanlara hõs gösterildi. Ýþte bunlar dünya hayatýnda istifade edilecek þeylerdir. Asýl barýnýlacak yer Allah nezdindedir" (Âlu Ýmrân, 3/14). Bu âyetler dünya nimetlerini kýyasla deðersizliðini anlatmasý açýsýndan sonsuz ve sürekli olan âhiret nimetlerine insaný teþvik etmektedir. Bu aþýdan insanýn manevî faziletlere teþvik edilmesi dünya nimetlerine karþý insan nefsindeki istekleri törpüleyecektir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) âhiret hayatýnýn merkeziyetini, temel gaye ve hedef olduðunu; dünya hayatýnýn âhirete göre düzenlenmesinin gerekliliðini þöyle anlatmaktadýr: "Allahým hayat ancak âhiret hayatýdýr" (Buharî, Rikâk, 1; Cihâd, 33, 110; Müslim, Zekât, 109; Nesâî, Zekât, 80). Hz. Peygamber dünya mallarý karþýsýndaki tavrýný þöyle belirtmiþtir: "Eðer benim "Uhud daðý kadar altýným bulunsa, borç için sakladýðýmdan baþka, ondan yanýmda bir dirheminin üç gece kalmamasý beni sevindirir" (Buhârî, Temenna´, 2; Rýkâk, 14; Müslim, Zekât, 31, 32; Ýbn Mâce, Zühd, 8).
Hz. Peygamber hayatýný kifaf ve kanaat prensibine uygun olarak düzenlemiþtir (Ahmed b. Hanbel, VI, 19). Kanaat az çalýþmak, tembellik etmek anlamýnda deðerlendirilmemiþtir. Kanaat, Allah Teâlâ´nýn insana takdir ettiðine razý olmaktýr. Sa´d b. Ebi Vakkâs oðluna þöyle nasihat etmiþtir: "Oðlum! Zenginlik istediðin zaman, onunla beraber kanaat de iste. Çünkü, kanaatý olmayaný servet zengin etmez.". Bu nasihatten de anlaþýlabileceði gibi kanaat ruhî ve ahlâki bir vasýftýr.
Kanaata bazen kiþinin yaptýðý amellerde orta yolu takip etmek anlamýnda da olabilir. Nitekim, Abdullah b. Amr- b. el-As, Hz. Peygamberin yanýna gelmiþ namaz ve oruç hakkýnda tavsiye istemiþtir. Hz. Peygamberin az þeyler tavsiyesine raðmen, daha fazla yapmaya gücü yeteceðini söyleyen Abdullah b. Amr, zayýflayýp ihtiyarlayýnca hayýflanýp þöyle demiþtir: "Keþke Hz. Peygamber (s.a.s)´in bana emrettiði þekilde ibadet etmeye kanaat ederek razý olsaydým" (Ahmed b. Hanbel, II, 200).
Kaanaatin bitmez tükenmez bir hazine olduðunu, belirten Hz. Peygamber hep þöyle dua ederdi: "Ya rab verdiðin rýzýkla beni kanaatkâr kýl ve rýzký benim için mübarek eyle" (Keþfü´l-Hafâ, II, 151).
Hz. Peygamber kanaatý ve kanaatýn neticesini þu veciz ifadeleriyle özetlemiþtir: "Kanaatkâr ol ki, insanlarýn Allah´a en çok þükredeni olasýn." (Ýbn Mâce, Zühd, 24).
radyobeyan