Kahin By: armi Date: 26 Þubat 2010, 19:58:12
KAHÝN
Falcýlara, bakýcýlara, gaibten haber veren kimselere verilen isim Falcýlýk, bakýcýlýk sanatýna da "kehânet" denilir. Kâhin kelimesi arapça bir kelime olup çoðulu "kehene" veya "kühhân" dýr.
Ýslâm´ýn tebliðinden önce kâhinler geleceðe yönelik bazý bilgileri haber verirler, kâinattaki gizli sýrlarý bildiklerini iddia ederlerdi.
Kâhinlerin cahiliyye toplumu içinde önemli yerleri vardý. Onlara bazý hususlar sorulur, düþünceleri alýnýrdý. Her kabilenin bir þâiri bir hatibi olduðu gibi, bir kâhini de olurdu. Kâhinler, insanlar arasýndan anlaþmazlýklarý çözümler, rüyalarýn yorumunu yapar, iþlenen suçlarýn fâillerini belirlerler, hýrsýzlýk olaylarýný açýða çýkarýrlardý.
Kâhinler, genellikle kabilenin ileri gelenleri arasýndan olurdu. Kâhinllik babadan oðula da geçebilirdi. Kabilenin efendisi ayný zamanda kâhini de olabiliyordu.
Gâibi yalnýz Allah bilir. Yaratýklarýn gâibi bilme iddiasý kehânetten baþka bir þey deðildir. Sihir yapmak, yýldýzlardan hüküm çýkarmak, fal oklarýna inanmak (el-Mâide. 3/90) Ýslâm tarafýndan yasaklanmýþtýr.
Kâhinlerin yardýmcýlarý þeytanlardýr. Þeytanlar, gökyüzündeki meleklerin konuþmalarýna kulak misafiri olur, aldýklarý bilgileri kahinlere ulaþtýrýrlardý. Kâhinler de bu bilgileri deðiþik kýlýk ve kalýplara sokarak insanlara aktarýrlardý.
Gökyüzü meleklerin korumasý altýna alýnmýþ; þeytanlarýn meleklere yaklaþmasý engellenmiþtir. Kur´an-ý Kerim´de bu durum þöyle açýklanmaktadýr: "Biz yakýn göðü bir ziynetle, yýldýzlarla süsledik. Ve (göðü), itaat dýþýna çýkan her türlü þeytandan korumak için (yýldýzlarla donattýk). Onlar, (þeytanlar), Mele-i A´lâyý (melekler topluluðunu) dinleyemezler; her taraftan atýlýrlar, kovulurlar. Onlar için sürekli bir azab vardýr. Yalnýz (meleklerin konuþmalarýndan) bir söz kapan olursa, onu da delici bir alev takib eder" (es-Sâffat, 37/6-10)
Bu konuyla ilgili olarak ibn Abbas (r.a) þöyle buyurmaktadýr: "Melekler buluttan inerler, iþlerini kendi aralarýnda görüþürler. Bu arada þeytanlar kulak hýrsýzlýðý yaparlar. Ýþittiklerini kâhinlere gizlice ulaþtýrýrlar. Bu haberlerle beraber kendileri de yüzlerce yalan uydururlar" (Ahmed b. Hanbel, I, 274).
Kur´ân-ý Kerim´de zikredilen ayetler, hadisi þeriflerle daha bir açýklýk kazanýyor. Olay daha iyi bir biçimde aydýnlanýyor.
Kâhinler, anlatýmlarýnda genellikle þairâneliði, kýsa ve özlü konuþmalarý, secili kelimeleri tercih ederler. Peygamberimizin bir hadisinde bu konuya iþaret edilmiþ ve þöyle bir olay anlatýlmýþtýr. Hüzeyl kabilesinden iki kadýn birbirleriyle kavga ederler. Birisi diðerine taþ atar. Kendisine taþ atýlan kadýn hâmile olup, karnýndaki çocuðunu kaybeder Olay peygamberimize anlatýlýr. Peygamberimiz de kadýnýn ölen çocuðunun diyetinin ödenmesine karar verir. Suçlu kadýnýn velisi duruma itiraz eder: "Ya Rasûlallah! Henüz yemeyen, içmeyen, söz söylemeyen, sayha etmeyen çocuðun diyetiyle nasýl mahkum olurum. Bunun benzeri hüküm batýl olur" der. Peygamberimiz, adamýn seçili konuþmasýna dikkat çekerek onun hakkýnda "bu adam kâhinler zümresindendir" buyurur (Buhârî, Týbb, 46; Müslim, Kasâme, 36; Ebû Dâvud, Diyât, 19).
Sihirbazlýk, remilcilik, müneccimlik, kahinliði birbirine karýþtýrmamak gerekmektedir. Bunlar, her ne kadar birbirlerine yakýn þeylerse de aralarýnda farklýlýklar vardýr. Ýslâm dini bunlarýn hepsini reddetmiþ ve yasaklamýþtýr.
Kâhin bir meseleye hükmederken, vereceði karara razý olmalarý için her iki taraftan teminat (ücret) alýrdý. Kâhinin kararý kesin olmasýna raðmen, yerine getirilmesi zorunlu deðildi. Haliyle bu karar örfî hukukun (töre hukukunun) belirlediði bir karardýr. Örfi hukukun belirlemesinde mal ve oðullarýn etkisini düþünürsek, kâhinin vereceði hükümlerin kimin yararýna olduðu ortaya çýkar. Çünkü, Kâhin yaptýðýna karþýlýk ücret alýrdý. Mal ve oðullarý daha çok olanýn vereceði ücretin fazla olacaðý bellidir. Böylece ezilen insanlar yine malum, yine mahkumdur. Zâlimler zulümlerini meþrulaþtýran kurumlarý çaðlar boyu sistemli bir þekilde geliþtirmiþlerdir. Bu kurumlar asýrlar önce nasýl bir iþlev görüyorsa, simdi de ayný iþlevi görmektedirler.
radyobeyan