Dört Mezheb Fýkhý
Pages: 1
Vasiyetin Tanimi Ve Delili By: ezelinur Date: 26 Þubat 2010, 15:31:52
"Vasiyet" lügatte birkaç anlama gelir. "Falana mal vasiyet ettim" denildiðinde, bu, falana mal verdim anlamýný ifâde eder. "Falana ço­cuðunu vasiyet ettim" denildiðinde, bu, çocuðuna þefkatli olmasýný falandan istedim, anlamýný ifâde eder. "Falana namazý vasiyet ettim" denildiðinde, bu, ona namaz kýlmasýný emrettim, anlamýna gelir. Bir ..þeyi bir þeye kavuþturduðunda, bir þeyi bir þeye vasiyet ettin, denir. Böyle olunca da bir malý vasiyet eden kimse, tasarrufun geçerliliði hususunda sanki ölüm sonrasýyla, ölüm öncesini birbirine kavuþtur­muþ olmaktadýr.

isim olarak "vav" harfinin esresiyle "visâyet" kalýbý kullanýlýr. "Vav" harfi bazan üstünle okunarak "vesayet" þeklinde de kullaný­labilir.

Vasiyet´in fýkýh ýstýlahýndaki anlamý konusunda mezheblerin ge­niþ açýklamalarý aþaðýya alýnmýþtýr.

Vasiyet´in meþrûiyyet deliline gelince, bu hususta hem Kitab, hem de Sünnet´te delîl vardýr. Kitab´taki delîl þu âyet-i kerîmedir;

"Birinize ölüm geldiði zaman, eðer geriye bir hayýr (mal) býrakacaksa, vasiyet etmek farz kýlýndý." (Bakara: ýso).

Sünnet´teki delile gelince, Peygamber (s.a.s.) þöyle buyurmuþ­lardýr:

"Bir müslümanýn.hakkýnda vasiyet edeceði bir þeyi olduðu hal­de, vasiyeti yanýnda yazýlý olarak bulunmadan iki gece gecelemesi doðru deðildir.[4]

Hadîsin anlamý þudur: Hakkýnda vasiyette bulunacaðý bir mala sahip olan bir insanýn, vasiyetini yazmadan, üzerinden bir zaman geç­mesi akýllýlýk ve doðru görüþlülükten sayýlmaz. Burada maksat, özel­likle iki gece olmayýp vasiyetin en kýsa zamanda yazýlmasýna teþvikte bulunmaktýr.

(7) Hanefîler dediler ki: Teberru yoluyla ölümden sonra geçerli olmak üzere mülk kýlmaya, vasiyet denir. "Mülk kýlma" sözü satýþ ve hîbe gibi mül­kiyeti nakledici akidleri kapsar. "Ölümden sonra geçerli olmak üzere" sö­zü, vasiyet dýþýndaki diðer akidleri, "teberru yoluyla" sözü de yabancý için borç ikrarýnda bulunmayý kapsam dýþýna çýkarmaktadýr. Adamýn biri saðlýðýndayken,.baþkasýna borçlu olduðunu ikrar eder sonra da Ölürse, bu ikrar, borcu ölümaen sonra mülk kýlmak olur. Borcu ikrar etmenin, mülk kýlmak olmadýðý, bu ikrarýn sadece zinýmettekini açýða vurmak olduðu söylenmek­tedir. Bu ise, borcu mülk kýlma dýþýndaki bir þeydir. Þu halde "teberru yoluyla kayamý koymaya ihtiyaç yoktur.

Vasiyet edilen þeyin ayn veya menfaat olmasý arasýnda bir fark yoktur. Vasiyetin lâfýz olarak ölüme izafe edilmesi þart deðildir."ÖIümümden sonra" kaydýný koymadan: "Þu malý vasiyet ettim" diyen bir kimsenin vasiyeti sa­hih olur. Hatta vasiyet kelimesini sarih olarak ifâde etmeden vasiyete delâ­let eden bir söz söylese de mesela, "malýmýn üçte birinden bin kuruþu falanadýr" derse, ölüm lâfzýný anmasa bile bu bir vasiyet olur. Zîra "üçte birinden" sözü, ölüm sonrasýna delâlet eder. Eðer malýmdan veya malýmýn yarýsýndan veya dörtte birinden demiþ olsaydý, vasiyet sözünü söylemediði takdirde bu vasiyeti sahih olmazdý.

Mâlikller dediler ki: Fýkýhçýlann örfünde vasiyet bir akidtir ki, ak­di yapanýn malýnýn üçte birinde hakký gerekli kýlar. Vasiyet, akdi yapanýn ölümüyle baðlayýcý olur veya kendisinden sonra, kendisine niyabeti gerekli kýlar. Tanýmdan anlaþýldýðýna göre vasiyet akdi iki sonuçtan birini doður­maktadýr:

1- Kendisi için vasiyette bulunulanýn, vasiyet edenin malýnýn üçte biri­ne, ölümünden sonra mâlik olmasý. Çünkü vasiyet akdi, ancak vasiyet ede­nin ölümünden sonra baðlayýcý olur. Ölümünden önceyse baðlayýcý olmaz.

2-Vasiyet edene tasarruf hususunda nâiblik etmek. Vasiyet eden kiþi, ölümü halinde yerine ya bir nâib konulmasýný vasiyet eder veya bir mal île vasiyette bulunur. Bazý Mâlikîler vasiyeti, Hanefîlerin tanýmladýklarý þekil­de tanýmlamýþlardýr. Açýkça bilindiði gibi birincisi, ikincinin aksine vasî tâ­yin etme anlamýndaki vasiyeti kapsamaktadýr.

Þâfiîler dediler ki: Vasiyet, Ölüm sonrasý geçerli olmak üzere bir hakký teberru etmektir. Ölüm sonrasý geçerlilik kaydýndan söz edip etmeme ara­sýnda bir fark yoktur. Bir kimse, "Ahmed için þu malý vasiyet ettim" derse, bu, ölüm sonrasý geçerli olacaktýr, demektir.

Hanbelîler dediler ki: Vasiyet, ölümden sonra tasarrufta bulunma emridir. Örneðin bir adamýn kendi küçük çocuklarý üzerinde kayyumluk yap­mak veya kýzlarýný evlendirmek veya malýnýn üçte birini ayýrmak veya baþka bir iþi yapmak üzere bir kiþiye vasiyette bulunmasý gibi. Bu, vasiyetin, vasî tâyin etme anlamýndaki tanýmýdýr.

Vasiyetin, malýn bir bölümünü baþkasýna vermek anlamýndaki tanýmý­na gelince, þöyle denilir: Vasiyet, ölümden sonra geçerli olmak kaydýyla ma­lýn baþkasýna teberru edilmesidir.

Vasiyetin Rükün Ve Þartlarý

Vasiyetin rükünleri þunlardýr:

a- Vasiyet eden.

b- Kendisi için vasiyette bulunulan.

c- Vasiyet edilen þey.

d- Vasiyet sîgasý.


Vasiyetin þartlarýna gelince, mezheblerin buna Ýliþkin geniþ açýk­lamalarý aþaðýya alýnmýþtýr.

(8 ) Hanefîler dediler ki: Vasiyetin bir tek rüknü vardýr ki, o da, ben­zer akidlerde de bilindiði gibi, icâb ve kabuldür.

îcâb, vasiyet edenin, "falan için þöyle vasiyet ettim" veya "falana vasi­yet ettim" veyahut "malýmýn üçte birini,ölümümden sonra geçerli olmak üzere falan için kýldým" demesi, yahut da vasiyette kullanýlan bunlara benzer bir lâfzý telâffuz etmesidir.

Kabul ise, vasiyet edilen mülkün, kendisi için vasiyette bulunulana fay­da vermesi için þarttýr. Kendisi için vasiyette bulunulan kiþi, kabulden önce bu mala mâlik olamaz. Hibenin aksine, vasiyette tesellüm þart deðildir.

Kabulün, vasiyet edenin Ölümünden sonra olmasý þarttýr. Kendisi için vasiyette bulunulan, vasiyet edenin saðlýðýnda vasiyeti kabul veya reddeder­se, bu bâtýl olur, geçersizdir. Vasiyet edenin ölümünden sonra tekrar kabul edebilir. Çünkü vasiyet, ölüm sonrasý mülk kýlmaktýr ve ölüm þartýna baðlý­dýr. Hatta eli altýnda mevcud bulunan davarlarýn üçte birini vasiyet eder de bu davarlarýn yarýsý telef olduktan sonra ölürse, kendisi için vasiyette bulu­nulmuþ olan kiþi, geriye kalan davarlarýn ancak üçte birine mâlik olur. Ýcâbin sübûtu, ancak vasiyet edenin ölümünden sonra gerçekleþir. Ayný þekilde kabul veya red de ancak ölümden sonra bir anlam ifâde eder. Ölümden ön­ce ise icâb yoktur. Bazýlarý, kabulün þart olmadýðýný, zîra vasiyetin miras sta­tüsünde bulunduðunu söylemektedirler. Kabul, "vasiyeti kabul ettim" demek gibi ya sarih olur, ya da delâleten olur. Delâleten kabule þu Örneði verebili­riz: Kendisi için vasiyette bulunulan kimse, kabul veya reddetmeden ölürse, susmuþ olmasý, kabule delâlet sayýlýr. Mirasçýsý da vasiyet edilmiþ olan þeyi alýr. Eylem, söz yerine geçerli olur. Meselâ kendisi için vasiyette bulunul­muþ olan kiþi, vasiyeti fiilen uygularsa, bu kabul sayýlýr.

Hanefîler dediler ki: Vasiyet edenin mülk kýlmaya, yani baþkasýna mülkü ifâde etmeye (mülk vererek faydalandýrmaya) ehil olmasý gerekir. Va­siyet eden, kendi þahsýnda bazý þartlan bulunduran kimsedir:

1- Vasiyet eden, balið olmalýdýr. Bulûð çaðýna yaklaþmýþ olsun olmasýn, ticârete izinli olsun olmasýn, bulûð öncesi veya sonrasý ölmüþ olsun, yapýlan vasiyet hayýr iþi için olsun olmasýn, çocuk mümeyyiz olsun olmasýn, küçük çocuðun vasiyeti sahih olmaz. Evet, mümeyyiz çocuðun bir tek þeyde vasi­yeti sahihtir. O da kendi cenazesinin teçhiz ve defni için vasiyette bulunma­sýdýr. Bulûð çaðýna yaklaþmýþ olan bir çocuðun vasiyetini onayladýðýna dâir Hz. Ömer (r.a)dan nakledilen haber de bu cümledendir.

2- Vasiyet eden, akýllý olmalýdýr. Delilik süresi zarfýnda delinin yaptýðý vasiyet sahih olmaz. Hatta ayýlsa ve ayýldýktan sonra ölse, yine sahih olmaz. Çünkü ehliyeti, vasiyeti yaptýðý esnada mevcud deðildir. Ayýk iken vasiyet edip sonra delirir ve deliliði sürekli olursa veya altý ay devam ederse, vasiyeti bâtýl olur. Aksi takdire bâtýl olmaz. Saðlamken vasiyette bulunur, sonra ves­veseye mâruz kalýp bunarsa ve bu hali altý ay devam ederse vasiyet bâtýl olur.

3- Vasiyet eden, bütün mal varlýðýný kapsayacak bir borç altýnda bulun­mamalýdýr. Eðer bu kadar çok borç altýndaysa, vasiyeti sahih olmaz. Çünkü borcu kapatmak, vasiyeti yerine getirmekten önce gelir.

4- Vasiyet eden þakacý, hata eden, baský altýnda tutulan biti olmamalýdýr.

5- Vasiyet eden vasiyet vaktinde deðil de ölüm vaktinde mirasçý olma­malýdýr. Adamýn biri vasiyet ettiði esnada kendisine mirasçý olan kardeþi için vasiyette bulunur, sonra da bu kardeþi mirastan menedecek bir oðlu dünya­ya gelirse, vasiyet sahih olur. Bunun tersi olarak adamýn biri, kendi oðlu bu­lunduðu için kendisinin mirasýndan mahrum kalan kardeþine vasiyette bulunur; bilâhare babasýnýn ölümünden önce oðlu Ölür ve kardeþi de kendi­sine mirasçý olursa, vasiyet bâtýl olur. Diðer mirasçýlar, bir mirasçýya yapýl­mýþ olan vasiyeti onaylarlarsa, vasiyet yerine getirilir. Onaylayan mirasçýlarýn akýllý, balið ve hasta olmayýp saðlýklý olmalarý gerekir. Hasta onaylar ve iyi­leþmeden ölürse, onayý geçerli olmaz. Ancak bu þartlarý taþýyan diðer miras­çýlar onaylarlarsa, vasiyet yerine getirilir.

6- Vasiyet eden, mükâteb de olsa, köle olmamalýdýr. Ancak vasiyeti, azâd olduktan sonra zamana baðlarsa sahih olur. Malýndan uzakta bulunan yol­cunun vasiyeti caiz olur.

7-Vasiyet edenin tutuk dilli olmamasý gerekir. Bir kimsenin dilinin, ko­nuþmasýna engel olacak þekilde hastalanmasý halinde, vasiyet etmesi sahih olmaz. Meðer ki bu hastalýðý uzun süre devam edip ahras gibi olsun ve bili­nen iþaretlerle konuþsun. Bu durumda iþaret ve yazý, konuþma yerine geçer. Ahrasýn iþareti, konuþmak gibidir. Çünkü onun iþaretinin ifâde ettiði anlam, insanlarca bilinmektedir. Dilinde kronik bir hastalýk meydana gelip, yaptýðý iþaretlerin ifâde ettiði anlamýn halk tarafýndan bilinir olduðu kimse de bu hükme tâbîdir. Bu kiþinin halka hitap ederken kullandýðý bilinir iþaretler; va­siyet, nikâh, talâk, satma ve satýn alma akidlerinde konuþma yerine geçerli olur. Böyle bir kimsenin dilinde meydana gelen hastalýk geçici ise ve halkça bilinir iþaretleri yoksa, dili iyileþinceye dek bu tür akidleri (iþaretlerle) yap­masý sahih olmaz.


radyobeyan