Sahabe-i Kiram
Pages: 1
Suraka ibn-i Malik By: derya Date: 25 Þubat 2010, 22:27:45
Suraka ibn-i Malik (r.a.)

«Suraka! Kisra´nýn bileziklerini takýndýðýn zaman kim bilir nasýl keyiflenirsin?» [1]

Kureyþ kabilesi bir sabah korkuyla uyandý. Çünkü her yerde, Mu-hammed´in gece karanlýðýnda gizlice Mekke´den ayrýlmýþ olduðu ha­beri dolaþýyordu. Kureyþ ileri gelenleri bu habere inanamadýlar.

Haþim oðullarýnýn bütün evlerinde Peygamber´! aramaya koþtu­lar... Onu bütün arkadaþlarýnýn evlerine sordular. Ebû Bekir´in evine geldiler. Kapýya Ebü Bekir´in kýzý Esma çýktý. Ebû Cehil ona:

«Baban nerde kýz?» dedi.

« Þu anda nerede olduðunu bilmiyorum» diye cevap verdi. Ebû Cehil elini kaldýrýp çocuðun yüzüne bir tokat attý ve onun küpesi ye­re düþtü.

Kureyþ ileri gelenleri Muhammed´in Mekke´den ayrýldýðýný öðre­nince çýlgýna döndüler. Oradaki bütün izsürenlere Muhammed´in gitti­ði yolu bulma görevi verip kendileri de oniarla birlikte Muhammed´i aramaya gittiler.

Sevr maðarasýna vardýklarýnda iz sürücüler:

« Adamýnýz bu maðaradan ileri geçmemiþtir» dediler.

Onlar, Kureyþ´e söylediklerinde gerçekten yanýimýyorlardý. Çün­kü Muhammed´le arkadaþý maðaranýn içindeydi, Kureyþ onlarýn tepe­sinde durmaktaydý. Hatta Ebû Bekir gelenlerin ayaklarýnýn maðaranýn üstünde hareket ettiklerini görünce, gözleri yaþardý. Rasûlüllah (s.a.v.) ona, sevgi, merhamet ve sitem taþýyan bir þekilde baktý. Ebû Bekir es-Sýddîk þöyle fýsýldadý:

«Vallahi, kendim için aðlamýyorum... Ancak sana bir kötülük gelmesinden korktuðum için aðlýyorum ya Rasûlallah!» Rasûlüllah {s.a.v.) ona rahat bir þekilde;

« Üzülme Ebû Bekir, Allah bizimledir» dedi.

Allah, Ebû Bekir´in gönlüne bir rahatlýk verdi ve geÝenierin ayak-arýrýa bakmaya baþladý. Sonra þöyle dedi:

« Ya RasûlaÝlah! Birisi ayaklarýnýn bastýðý yer baksa bizi mu­hakkak görür». Rasûlüllah (s.a.v.) ona :

« Ebü Bekir! Üçüncüleri Allah olan iki kiþi hakkýnda ne düþü­nürsün?!!»

Bu arada Kureyþ´ten birinin diðerlerine þöyle dediðini duydular.

« Gelin, maðaranýn içine bakalým». Ümeyye ibn-i Halef alay ederek:

« Kapýsýna yuva yapan þu örümceði´görmedin mi? Muhammed´ln doðumundan da eski» dedi.

Ancak Ebû Cehil:

« Lât´la Uzza´ya yemin olsun, ben onun yakýnýmýzda olduðunu, konuþtuklarýmýzý duyduðunu ve yaptýklarýmýzý gördüðünü zannediyo­rum. Fakat onun büyüsü bizim gözlerimizi kapattý...»

Ancak onlar, Muhammed´in durumunu öðrenmekten ve onu takib etmekten vazgeçmediler. Kureyþ, Mekke´yle Medîne arasýndaki yol boyunca sýralanmýþ kabileler arasýnda: Muhammed´i ölü veya diri ge­tirene en iyilerinden yüz deve vereceðini açýkladý.

Suraka ibn-i Malik, Mekke yakýnýndaki Kudeyd´de kabilesinin top­lantý yerlerinden birindeydi.

Kureyþ habercilerinden biri, ansýzýn onlarýn yanýna girer ve ölü veya diri Muhammed´i getirene Kureyþ´in koyduðu büyük mükâfat haberini duyurur.

Yüz deveyi duyar duymaz, Suraka´nýn iþtahý kabarýr ve þiddetle ona kavuþmayý arzu eder. Fakat kendini tutar ve baþkalarýnýn da iþ­tahý kabarmasýn diye hiçbir kelime konuþmaz.

Suraka yerinden kalkmadan, toplantý yerine kendi kabilesinden bir adam girdi ve þöyle dedi:

«Þimdi ben üç kiþiyle karþýlaþtým. Onlarýn; Muhammed, Ebû Bekir ve kýlavuzlarý olduðunu tahmin ediyorum» Suraka :

« Hayýr, onlar falancalardýr. Kaybettikleri develerini aramaya gitmiþlerdi» dedi. Adam :

«Belki öyledir» deyip sustu.

Suraka, dikkat çekmesin diye hemen kalkmayýp biraz daha oturdu.

Toplantý yerindekiler baþka bir söze dalýnca, aralarýndan sýyrýlýp hýzla evine gitti. Cariyesine gizlice; kimse görmeden atým çýkarma­sýný, vadinin ortasýna götürmesini ve oraya baðlamasýný söyledi.

Uþaðýna da, silâhýný hazýrlayýp kimse görmeyecek þekilde evle­rin arkasýndan kendisine getirmesini ve atýna yakýn bir yere koyma­sýný emretti.

Suraka zýrhýný giyip silâhýný kuþandý. Atýna bindi. Kureyþ´in koy­duðu mükâfatý baþkasý kazanmadan Muhammed´e yetiþmek için hýzla gidiyordu...

Suraka ibn-i Maiik, kabilesinin sayýlý süvârilerlndendi. Uzun boy­lu, büyük kafalý, iyi iz süren ve yollardaki tehlikelere karþý dayanýklý birisiydi.

Bütün bunlardan baþka o, akýllý, zeki ve þâirdi. Atý da çok deðer­liydi.

Suraka yola koyuldu, ama az sonra atý tökezledi. Atýn sýrtýndan yere yuvarlandý. Bunu bir uðursuzluk sayýp:

« N´oluyor? Kahrolasica at!» dedi. Ata tekrar bindi. Biraz git­ti ama atý tekrar tökezledi. Uðursuzluk fazlalaþmýþtý. Dönmeye niyet­lendi ama yüz deveye kavuþmak arzusu onu geri dönmekten vazge-çirdi.

Suraka atýnýn tökezlediði yerden çok uzaklaþmadan, Muhammed´i ve yanýndakileri gördü. Elini yayýna uzattý ama eli yerinde donmuþ­tu. Çünkü atýnýn ayaklan yere gömülmüþtü. Atýn önünden duman yük­seliyor her ikisinin de gözlerini kapatýyordu...

Atý sürmek istedi ama sanki o, demir çivilerle çivilenmiþ gibi yere çakýlýp kalmýþtý. Rasûîüllaha (s.a.v.) ve arkadaþlarýna dönüp yal­varan bir sesle;

«Hey! Siz ikiniz! Atýmýn ayaklarýný kurtarmasý için Rabbinize dua edin... Söz veriyorum, sizi yakalamaktan vazgeçeceðim».

Rasûlüllah (s.a.v.) onun için dua etti ve Allah atýnýn ayaklarýný kurtardý. Ancak iþtahý yeniden kabarmakta gecikmedi. Atýný onlara doðru sürdü ama bu defa atýnýn ayaklarý öncekinden daha fazla kuma gömüldü.

Onlardan yardým isteyerek þöyle dedi:

« Azýðým, eþyam ve silâhým senin olsun. Allah için söz ve­riyorum, arkamdan gelenleri sizi takip etmekten vazgeçîreceðim...» Onlar:

« Bizim senin azýðýna, eþyana falan ihtiyacýmýz yok. Sen sa­dece baþkalarýný bizim peþimizden gelmekten vazgeçir» dediler.

Rasûlüllah (s.a.v.) onun için yine dua etti ve atý kurtuldu. Dön­meye niyetlendiði sýrada Suraka þöyle seslendi:

« Yavaþ olun da sîzinle konuþayým. Vallahi, artýk size benden bîr kötülük gelmez».

« Bizden ne istiyorsun?» dediler.

Ey Muhammedi Ben, senin dininin üstün geleceðini ve senin davanýn büyüyeceðini biliyorum. Topraklarýn içinde sana geldiðimde bana güzel davranacaðýna söz ver ve bunu benim için yaz...»

Rasûlüllah, (s.a.v.) Ebû Bekir´den yazmasýný istedi. O da kemik bir levha üzerine yazýp ona verdi.

Ayrýlmak üzereyken Rasûlüllah (s.a.v.) ona :

 Suraka! Kisra´nýn bileziklerini taktýðýn zaman kimbilir nasýl keyiflenirsin?» dedi.

Suraka dehþet içinde:

Hürmüzün oðlu Kisra´nýn mý?» Evet... Hürmüzün oðlu Kisra´nýn».

Suraka geldiði yoldan geri döndü. Halkýn, Rasûlüllah´ý (s.a.v.3 sormaya geldiklerini görünce, onlara þöyle dedi:

« Dönünüz. Ben buralarý karýþ karýþ aradým. Benim yanýlmaya-caðýmý siz de bilirsiniz». Suraka´nýn sözü üzerine onlar da geri dön-

Muhammed ve arkadaþlarýyla ilgili bu hadiseyi, onlarýn Medî-ne´ye varmýþ olduklarýna ve Kureyþ´in kötülüðünden emin bir yerde olduklarýna kesin kanaat getirinceye kadar gizledi. Ebû Cehil, Sura­ka´nýn Rasûlüllah´la (s.a.v.) baþýndan geçen olayý ve ona karþý dav­ranýþýný duyunca, onunla döðüþmemesinden, korkaklýk göstermesin­den ve fýrsatý kaçýrmasýndan dolayý onu azarladý. Suraka, onun azar­lamasýna þöyle cevap verdi:

« Ebû Hakem! Eðer atýmýn ayaklannm kuma nasýl gömüldüðü­nü görseydin, hiç þüphe etmeden Muhammed´in bir Peygamber ol­duðunu ve ona kimsenin karþý koyamayacaðýný kabul ederdin».

Günler birbirini kovaladý...

Mekke´den kovulmuþ olarak ve gece karanlýðýnda gizlice çýkan Muhammed, ayný yere binlerce beyaz kýlýç ve siyah mýzrak arasýnda bir fetih lideri olarak dönüyordu...

Yeryüzünü kibir ve gururla dolduran Kureyþ ileri gelenleri, korka korka, yürekleri hoplayarak ve merhamet dileyerek onun yanýna ge­liyorlar:

« Acaba bize nasýl davranacaksýn?» diyorlar. O da peygamber cömertliðiyle:

« Gidiniz. Sizler serbestsiniz...» diyordu.

Suraka ibn-i Malik de devesini hazýrladý. On sene önce Rasûlül-lah´ýn (s.a.v.) kendisi için yazmýþ olduðu belgeyi de yanýna alarak, müslüman olduðunu huzurunda açýklamak için Rasûlüllah´a (s.a.v.) gitti.

Suraka kendisi anlatmaktadýr:

« Ei-Ci´rane´de Peygamber´e yetiþtim, bir Ensar birliðine katýl­dým. Onlar, mýzraklarýn saplarýyla bana vurmaya baþladýlar. Þöyle di­yorlardý:

Defol, defol. Sen ne arýyorsun?!

Saflarýn arkasýndan ilerleyerek Rasûlüllah´ýn yanýna yaklaþtým. Devesinin üzerindeydi. Belgeyi kaldýrdým.

Ya Rasûlallah! Ben Suraka ibn-i Malik. Bu da senin bana ver­diðin belge, dedim.

Rasülüllah (s.a.v.) :

Yaklaþ bana Suraka! Yaklaþ.., Bugün sözünü yerine getirme ve iyilik günüdür...

Böylece ben onun iyiliðine nail oldum».

Suraka ibn-i Malik´in Rasûlüllah´la (s.a.v.) görüþmesinin üzerin­den birkaç ay geçtikten sonra, Rasülüllah (s.a.v.) Rabbine kavuþtu...

Suraka çok üzüldü. Yüz deve Ýçin onu öldürmeye niyet ettiði gün gözünün önüne geldi. Dünyanýn bütün develeri þimdi onun yanýnda Rasûlüllah´ýn (s.a.v.) týrnaðý kadar olamazdý. Rasûlüllah´ýn (s.a.v.) :

« Suraka! Kisra´nýn bileziklerini taktýðýn zaman kimbîlir nasýl keyiflenirsin?» sözünü tekrar edip duruyordu. Çünkü bundan hiç þüp­hesi yoktu.

Günler yine birbirini kovaladý ve Hz. Ömer halife oldu. Onun za­manýnda müslüman askerleri fýrtýna gibi´ Ýran´a doðru estiler. Kaleleri yýkmaða, ordularý yenmeye, tahtlarý sarsmaya ve ganimetler elde et­meye baþladýlar. Nihayet Allah, Kisralarýn devletine onlarýn eliyle son verdi... Ömer´in halifeliðinin sonlarýna doðru bir gün Sa´d ibn-i Ebî Vakkas´m adamlarý, Halife´ye müjdesini vermek üzere Medine´ye gel­diler...

Müslümanlarýn beytütmaline, Allah yolunda savaþanlarýn elde ettiði ganimetlerin beþte birini getiriyorlardý...

Ganimetler önüne konulunca Ömer dehþetle onlara baktý... Ganimetler içinde Kisra´nýn inciden tacý, altýn ipliklerle dokunmuþ elbiseleri, kýymetli taþlar dizili kemeri, benzeri görülmemiþ iki bileziði ve sayýlmýyacak kadar kýymetli eþyalar vardý.

Ömer elindeki sopayla bu deðerli hazineyi karýþtýrmaya baþladý...

Sonra etrafýndakilere dönüp:

« Bunlarý teslim edenler pek emin kimselerdir...»

O sýrada orada bulunan Hz. Ali þöyle cevap verdi:

« Sen namuslu oldun, halkýn da namuslu oldu yâ Emîralmü´mi-nin! Eðer sen yeseydin, mutlaka onlar da yerlerdi...»

Bu arada Hz. Ömer Suraka ibn-i Malik´i çaðýrdý ve ona Kisra´nýn gömleðini, pantolonunu, çizmelerini ve diðer elbiselerini giydirdi. Kisra´nýn kýlýç ve kemerini de taktý, basma tacýný koydu... Bilezikleri-ni taktýrdý... Evet bileziklerini.

Bu sýrada müslümanlar:

« Allahu ekber.,. Ailahu ekber... Allahu ekber.. dýlar.

Ömer Suraka´ya döndü:

« Vay vay vay... Þuna bak... Baþýnda Kisra´nýn tacý ve kolla­rýnda bilezikleri olan Benî Mudlicli bir bedevicik!»

Daha sonra baþýný gökyüzüne kaldýrýp:

« Allah´ým! Bu mallarý, Rasûlüne verdin. Onu benden daha çok severdin. O, senin yanýnda daha deðerliydi...

Ebû Bekir´e de verdin. Onu benden daha çok severdin ve senin yanýnda daha deðerliydi,..

O mâlý bana da verdin ama onu, beni cezalandýrmak için vermiþ olmandan sana sýðýnýrým...»

Mallarý müslümanlar arasýnda taksim etmeden oturduðu yerden ayrýlmadý.[2]

[1] Allah´ýn Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.v.)

[2] Suraka Ýbn Malik hakkýnda geniþ bilgi için aþaðýdaki eserlere bakýnýz:

1- Usdu´l-ðabe, ü/232

2- EI-Ýsabe, El/18

3- Es-Sa´lebî, Simaru´l-Kulûb fi´l-mýýzafi ve´l-mensub, s. 93

4- Ýbn Sa´d, et-Tabakatu´l-kubra, 1/188, 232; IV/366; V/90

5- Ýbn Hiþam, es-Sîretu´n-nebeviyye, [1/133-135 ve fihristlere bakýnýz

6- Hayatu´s-sahabe (Dördüncü jütteki fihristlere bakýnýz).

7- Tacu´l-arus min cevahiri´l-kamus, Vl/83

Dr. Abdurrahman Re'fet el-Bâþâ, Sahabe Hayatýndan Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/337-343.


radyobeyan