Ka'de i ahire By: armi Date: 25 Þubat 2010, 21:27:07
KA´DE-Ý AHÝRE
Son oturuþ. Namazýn rükünlerinden birisi. Terim olarak; iki rekâtlý namazlarda ikinci rekâtýn, üç veya dört rekâtlý namazlarda ise üçüncü veya dördüncü rekâtýn sonunda ettehýyyâtü´yü okuyacak kadar oturmak demektir. Rükün; bir ibadet veya akdin esas unsurlarýný oluþturan ana bölümüdür. Rükün eksik olunca, ibadet veya akit geçerliliðini kaybeder. Bir satým akdinde icap veya kabulün bulunmamasý, namazda rükû veya secdenin terkedilmesi gibi.
Namazýn rükünleri; baþlangýç tekbiri, kýyâm, kýrâat, rükû´, sücûd ve ka´de-i âhire´de teþehhüd miktarý oturmak olmak üzere altý tanedir. Hanefiler dýþýndaki Ýslâm hukukçularýnýn çoðunluðuna göre, rükû´dan sonra doðrulmak, iki secde arasýnda oturmak ve namazýn sonunda selâm vermek de rükün sayýlmýþtýr.
Hanefilere göre, bu son üçü vacip hükmündedir (Ýbnü´l-Hümâm, Fethu´l-Kadîr, Mýsýr 1315, l, 210 vd.; el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi´, Beyrut 1328/1910, I, 105 vd; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, I, 522 vd.; Ýbn Âbidîn, Reddü´l-Muhtâr, Beyrut ty., I, 297 vd.).
Hanefîlere göre, namazlarýn son oturuþunda ettehiyyâtü´yü sonuna kadar okuyacak þekilde oturmak farzdýr. Bu kadar süre geçtikten sonra, imamýn arkasýnda namaz kýlan kimse imam selâm vermeden önce namazdan ayrýlsa, onun namazý tamamlanmýþ sayýlýr. Þafiî ve Hanbelîlere göre, ettehiyyâtü´den sonra "Allahümme salli alâ Muhammed" diyecek kadar daha beklemek rüknün kapsamýna girer. Mâlikîlere göre ise, selâm verecek kadar oturmak rükündür. Hanefilere göre, ilk ve son oturuþlarda ettehýyyâtü´yü okumak vacip, "Allahümme salli" ve "bârik" duâlarýný okumak ise sünnettir (el-Kâsânî, a.g.e., I, 113; Ýbnü´l-Hümâm, a.g.e., I, 113; Ýbn Kudâme, a.g.e., I, 522 vd.).
Hanefilerin kade-i ahîrenin farz oluþu için dayandýklarý delil, Abdullah b. Mes´ud (r.a)´un naklettiði þu hadistir. Hz. Peygamber O´na teþehhüdü açýklarken; "Sen ettehiyyatü´yü okuduðun veya oturduðun zaman, senin namazýn tamam olmuþtur" (Zeylaî, Nasbu´r-Râye, I, 424; eþ-Þevkânî, Neylü´l-ivtâr, II, 298). Hz. Peygamber burada namazýn tamamlanmasýný bir fiile baðlamýþtýr ki, o da oturmaktýr. Ettehiyyâtü okunsun veya okunmasýn sonuç deðiþmez. Çünkü ettehiyyâtü´yü, oturmaksýzýn okumak meþrû deðildir. Kýsaca burada asýl olan oturmaktýr ve farz olan da budur. Ýbn Mes´ûd´un naklettiði hadisin haber-i vâhid kabilinden olmasý farzlýðý sabit kýlar. Çünkü bu hadis, Kur´an´ýn mücmel´ini açýklamýþ olmaktadýr.
Hz. Peygamber; namazlarýn sonunda daima oturmuþ, ettehiyyatü´yü okumuþ ve okunmasýný ashâbýna da emir buyurmuþtur (bk. Buhârý, Ezân, 148, 150; el-Ameli´s-Salât, 4; Müslim, Salât, 56, 60, 62; Ebû Dâvud, Salât, 178; Tirmizî, Salât, 100, Nikâh, 17). Baþka bir hadiste; "Namazý ben nasýl kýlýyorsam siz de öylece kýlýn" (Buhârî, Ezân, 18, Edeb, 27, Ahâd, 1) buyurulmuþtur. Ettehiyyâtü´den sonra salavât getirmeye gelince, namaz dýþýnda Hz. Peygamber´e salâtü selâm getirmenin farz olmadýðý konusunda Ýslâm bilginleri arasýnda görüþ birliði vardýr.
Namazlarýn son oturuþunda "Allahümme salli ve barik dualarýnýn okunmasý hadisle sabittir. Ashab-ý kirâm, Hz. Peygamber´e; "Biz sana nasýl selâm getireceðimizi biliyoruz, fakat nasýl salât getireceðiz? bunu bilmiyoruz" deyince, Allah elçisi bu duayý, ta´lim buyurdu (bk. Buhârî, Enbiyâ, 10 , Müslîm, Salât, 65, 66, 69; Nesâî, Sehv, 49, 50-54).
Hanefî ve Hanbelîlere göre teþehhüd duasý þöyledir: Abdullah b. Mes´ud (r.a) þöyle der: "Allâh´ýn Resulu elimi avuçlarýnýn arasýna aldý ve bana teþehhüd´ü Kur´an´dan bir sûre öðretir gibi öðretti. Dedi ki: Biriniz namazda oturduðu zaman þöyle desin: "et- Tehiyyâtü Lillâhi ve´s-salavâtü ve´t-tavyihâtu es-selâmu aleyke ey huhe´n -nebiyyu ve rahmetullâhi ve berekatühü, es-selâmû aleynâ ve alâ ibâdillâhissalihin. Eþhedü en lâilahe illâllah ve eþhedü enne Muhammeden abdûhü ve Resuluh" (Buhârî, Ezân, 148, 150; Müslim, salât, 56, 60, 62; Ebû Davud, Salât, 178; Tirmizî, salât, 100, nikâh 18; Zeylaî, Nashu´r-Râyet, I, 419, eþ-Þevkânî, a.g.e., II, 278)
et-Tahiyyâtü duasýnýn mirac gecesi yüce yaratýcý ile Hz. Peygamber arasýndaki selâmlaþma, dilek ve temenni ifadelerinden ibaret olduðu nakledilir. "Ýbn Mes´ud teþehhüdü" de denilen bu duanýn anlamý þöyledir:
et-Tahýyyâtu lillâhi ve´s-salavât ve´t-tayyibât: "Mülk, azamet ve her türlü sözlü ibadetler, övgüler, bedenî ve malî ibadetlerle, tüm sâlih ameller Allah içindir".
es-Selâmu aleyke eyyuhâ´n-nebiyyu ve rahmetilllatu ve berekâtuhu: "Selâm sana ey peygamber, Allah´ýn rahmeti ve bereketleri sana olsun".
Es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillahi´s-sâlihin: Selâm bize, peygamberlere ve Allah´ýn insan ve cinden bütün salih kullarýna olsun". Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: "Bunu söylediðiniz zaman Allah´ýn rahmeti ve bereketi gökte ve yerde bulunan her salih kula eriþir."
Dua þehadet cümleleri ile sona erer. Anlamý: "Allah´tan baþka hiçbir ilâh olmadýðýna ve Hz. Muhammed´in Allah´ýn kulu ve Resulu olduðuna þehâdet ederim". et-Tehiyyatü duasýnda her iki þehâdet cümleleri bulunduðu için buna "teþehhüd" adý verilmiþtir (ez-Zühayli, el-Fýkhu´l-Ýslâmi ve EdilletuXû, Dýmaþk 1405/1985, I, 668-670).
Þafiîlere göre teþehhüd´ün en azý, "es-salavât ve´t-tayyibât" kelimeleri bulunmaksýzýn en mükemmeli ise ettehiyyâtu kelimesinden sonra "el-mubârakât" kelimesinin ilâvesiyle tehiyyat duasýnýn okunmasýdýr (eþ-Sevkâni, a.g.e., II, 281). Ýmam Mâlik´e göre ise, teþehhüdün en faziletlisi, duanýn baþ tarafýnýn; "ettehýyyâtu lillâhi, ez-zâkiyâtu lillâhi, essalavâtu lillâhi..." þeklinde okunmasýdýr.
Þafiî ve Hanbelîlere göre, namazlarýn son oturuþunda ettehiyyâtü´den sonra yalnýz; "Allahümme salli alâ Muhammed" (Allah´ým, Muhammed (s.a.s)´e rahmet et) þeklinde kýsa salavat getirmek ruküna "Allahümme salli-barik" duâlarýnýn devamýný okumak ise sünnettir. Delil þu ayettir: "þüphesiz, Allah ve melekleri o peygambere salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin, tam bir teslimiyetle de selâm verin" (el-Ahzâb, 33/56). Allah´ýn salâtý, müminlere rahmeti: insan ve meleklerin salâtý, dua ve intiðfar; peygamberlerin müslümanlar hakkýndaki salâtý ise, onlarý tezkiye ve ilâhi rahmete mazhar kýlmaktýr. Salâtýn sözlük anlamý; dua, tebrik ve ta´zîm (ululama)´dir. (bk. Râgib, el-Müfredât ve Seyyid Þerif, ta´rifât, "salat" maddesi). Yukarýdaki ayet emir ifade eder. et-Tehiyyâtü´de peygamberi selâmlama yerine getirilmiþ, peygambere salât kýsmý eksik kalmýþtýr. Ýþte bu yüzden, yalnýz Hz. Peygambere salât okumak, teþehhüde dahil olur (ez-Zühaylî, a.g.e., l, 670).
Hanefi ve Mâlikîlere göre ise, "Allahümme salli ve barik" dualarýný okumak sünnettir. Ka´b b. Ucre (r.a)´den bir topluluk þöyle nakletmiþtir: Resulullah (s.a.s) bizim yanýnýza geldi. Biz: "Ey Allah´ýn elçisi, Allah bize, sana nasýl selâm vereceðimizi öðretti. Biz sana salât´ý nasýl yapacaðýz? Hz. Peygamber þöyle buyurdu: "Salatý þöyle yapýnýz: Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli lbrâhim´e, inneke hamîdun mecîd. Ve bârik alâ Muhammed´in ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli Ýbrâhim´e inneke hamîdun mecîd" (eþ-Þevkânî, Neylü´l-Evtâr, Mýsýr t.y., II, 284; Ýbn Kesir, Tefsîr, III, 507). Bu dualarda "alâ âli Ýbrahim " ifadelerinden önce "alâ Ýbrahim´e ve..." ilâvesiyle salavât duasýnýn en mükemmel þekli ortaya çýkmýþ olur. Duanýn toplu anlamý þöyledir: "Allahým, Ýbrâhim´e ve Ýbrahim evladýna rahmet ettiðin gibi Muhammed´e ve Muhammed evladýna da rahmet et. Þüphesiz sen övülmüþsün, yücesin. Allâh´ým! Ýbrahim´e ve Ýbrahim evladýna bereket verdiðin gibi Muhammed´e ve Muhammed evladýna da bereket ver. Þüphesiz sen övülmüþsün, yücesin".
Bu salavât-ý þerîfelerden sonra þu dualar okunur: "Rabbenâ âtina fid-dünya haseneten ve fï´l-âhireti haseneten ve kinâ azâbe´n-nâr. Rabbenaðfir Lî ve Livâlideyye velil mü´minine yevme yekûmu´l hisap".
Anlamý: "Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver, ahirette iyilik ver, bizi Cehennem azabýndan koru. Rabbimiz, beni, anamý, babamý ve bütün müminleri hesap gününde baðýþla" (bk. el-Bakara, 2/20; Ýbrahim, 14/41).
Namazlarda son oturuþ, selâmla tamamlanýr ve namaz sona ermiþ olur. Hanefîlere göre, namazda iki tarafa selâm vermek farz deðil, vacip hükmündedir. Bu yüzden, son oturuþta, teþehhüd miktarý geçtikten sonra, selâm, konuþma, bir hareket veya abdesti bozacak bir hâlin meydana gelmesi gibi yollardan birisiyle namazdan çýkýlsa bu yeterli olur. Bu kimse kendi fiili (sun´u) (sun´u) ile namazdan çýkmýþ bulunur. Delil, Hz. Peygamber´in, Abdullah b. Mes´ud (r.a)´e; "Sen teþehhüdü okuduðun veya onu okuyacak kadar oturduðun zaman, namazýn tamamlanmýþ olur" (es-Þevkânî, a.g.e., II, 298; Zeylaî. Nasbu´r-Râye, I, 424) buyurmasýdýr. Diðer yandan Hz. Peygamber namazýný yanlýþ kýlan sahabiye, namazýn doðru kýlýnma þeklini gösterirken selâm´a yer vermemiþtir (es-Þevkânî, a.g.e., II, 264). Bu duruma göre namaz, sað tarafa doðru "es-Selamü" demekle tamamlanmýþ olur. Ýlk selâmda "aleyküm ve rahmetullahi" ilâvesiyle ikinci selâm sünnettir. Ýmam baþýný sað ve soluna çevirirken, o taraftaki meleklere, insan ve cinlerden olan müslümanlara selâm vermeye niyet eder. (el-Kâsânî, a.g.e., I, 113; Ýbnu´l-Hümam, a.g.e., I, 225; Zeylai, Tebyînu´l-Hakâik, el-Matbaatü´l-Emiriyye, l, 104; ibn Âbidîn, a.g.e, I, 418). Þafiî ve Mâlikîlere göre, oturma hâlinde namazdan çýkmak için ilk selâm, Hanbelîlere göre ise, iki selâm farzdýr. Cenaze ve nâfile namazlarýyla, tilâvet ve þükür secdesi bundan müstesnadýr. Bunlarda tek selâmla namazdan çýkýlýr. Çünkü Hz. Peygamber, namazlarýn sonunda daima selâm vermiþ ve bunu terketmemiþtir (eþ-Þevkânî, a.g.e., I, 292).
radyobeyan